19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 17 MAYIS 2008 CUMARTESİ Zuma esas merkezi Londra’da olan, 2008 ocak ayından itibaren, Ortaköy’de Radison Oteli bünyesinde İstanbul şubesini açan, açıldığından bu yana da, kentimiz sosyetesinin ilgi gösterdiği bir yeni restoran. Zuma çağdaş Japon mutfağı konseptleri sunuyor. Ürünler üç mutfakta sunuluyor: ana mutfak, suşi bar, robota ızgara. Ustalarının Japonya’da özel kurslarda uzun zaman çalışarak yetiştikleri, çiğ balık esasına dayanan suşi, son yıllarda bütün dünyada büyük rağbet görüyor. Suşi ile ilk tanışıklığım bundan yirmi yıl önce California’da, San Fransisco’da oldu. Son zamanlarda ülkemizde de, özellikle metropol İstanbul’da suşi restoranları yaygınlaştı. Ama hemen belirteyim ki, suşi, çok hoş fakat aynı zamanda da pahalı bir lezzet. Kıytırık Hyundai arabası olan, suşi sever bir yazar dostum hep, Şu bizim külüstürü satayım da, karılarımızı da alıp, şöyle doya doya bir suşi yemeğe gidelim, der durur .Hani suşi fiyatlarına bakınca pek de haksız değil galiba. Yurt dışına çıktığım zaman, yolum düştüğünde, yanına yaklaşılabilir suşicilere uğrarım. Orada da, bunların fiyatı ucuz değil. On yıl kadar önce Londra’nın ünlü Harrods’un (hani şu Diana’nın sevgilisi Dodi El Fayed’in babasının büyük mağzası) dünyanın bütün seçkin lezzetlerini sunan gıda katında “suşi bar”da, iki kişi bir Japon birasıyla fazla abartmadan suşi tadınca 100 dolar vermiş ve şaşırıp kalmıştık. Bütün bunları neden izah ettiğimi sonra anlayacaksınız. Doğrusu Zuma’nın açıldığını duyunca, suşi deniz ürünü ve etiyle çok meşhur olan bu yeri bir denemek istedim. Geçenlerde, bir dostumun doğum günü dolayısıyla nihayet Zuma’ya gittik. Hem lezzetli, hem de pahalı: Zuma Merhaba Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nce bu yıl ‘Sinema Emek Ödülü’ne layık görülen Kadir İnanır törende yaptığı konuşmada, dizi setlerindeki ağır çalışma koşullarına değinmiş ve “Çalışma şartlarınızın, yaşadığınız sistemin getirdiği güçlüklerle, insan onurunu kıran çok kötü fotoğraflara dönüştüğünü görüyoruz. Tek başına tavır koymak, tepki koymak doğru değil. Demokrasi, örgütlü toplumlardan geçer. Biraz daha duyarlı olalım” demişti. Kadir İnanır, herkesin bildiği ama yüksek sesle dile getiremediği gerçeği ödül töreninde kürsüden söylüyordu. Evet ‘akıldışı koşullarda’ köle mantığıyla çalıştırılan sinema ve televizyon emekçileri de artık bu duruma bir dur deme zamanı geldiğinin farkına varmış ve örgütlenme çalışmalarına başlamıştı. Şubat ayından beri toplantılar düzenleyen yapım, sanat, reji, kostüm, senaryo, kamera, ışık, montaj grubu üyeleri, oyuncular ve televizyon kanalı çalışanlarının da desteğiyle haklarını ve sorumluluklarını tartışıyor. Yayınladıkları bültenlerle sektördeki herkesi duyarlı olmaya çağırırken bir yandan da internet sitesi kurma hazırlıklarını sürdürüyorlar. Amaç güçlerini birleştirmek... Yani örgütlenmek... Öncelik ise örgütlenmenin önündeki en büyük engel olan korkuyu yenmekten geçiyor. Set emekçilerinin yaşadıkları sorunları, çalışma koşullarını sayfalarımızda Gamze Erbil’in kaleminden okuyacaksınız. Kendi bültenlerinde yer verdikleri bir örneği de buradan aktaralım: “Bir dizi setindeyiz... Gözümüze gencecik bir kızcağız ilişiyor. Önce oyuncu filan zannediyoruz. Süslenmiş, makyaj yapmış, mini etek giymiş, topluk ayakkabılar... Rolü var zannedip, ‘Yeni misin?’ diye soracak oluyoruz. ‘Ben kostümcüyüm’ diyor. ‘Hava serin üşümüyor musun?’. ‘Sponsor görüşmesine gideceğim de...’ Her kimle görüşecekse, sponsoru etkilemek için kılıktan kılığa giriyor kızcağız. Yapımcıya üç kuruşluk kostümleri bedava alabilmek için, kendini atıyor ortaya... ‘Bu dizinin yapımcısı, yapım sorumlusu, prodüksiyon amiri ve sponsor sorumlusu yok mu ki, sen gidiyorsun? Sana ne?’ ‘İşe alırken sponsorun var mı diye sormuşlardı, benim de tanıdığım birkaç yer var, belki onları ikna edebilirim dedim. Bir de prodüksiyon amiri eskiden ulaşım sorumlusuymuş. Ondan bu tür şeyleri isteyemiyoruz. Üstelik setin temizlik işlerini de bize yaptırmaya çalışıyor..’ Ne yapsın? Öyle biliyor zavallı. Kadın ya, temizliği de o yapsın artık. Temizlik set ekibinin işidir ama, onlar erkek!” Sömürüye dayalı, düzensiz, özensiz bir sisteme hayır diyen kamera arkası emekçileri destek bekliyor. İyi hafta sonları... marine morino balığı yedik. Bunlar içinde black cod denen morino balığının en lezzetli türünden yapılan yemeği yemenizi tavsiye ederim. Sığır etleri de güzel, kuzularımız zaten öylesine iyi ki, o soslarla tadının kaçırılması gereksiz, siz sığırdan çıkmayın, bir de yumuşak kabuklu leziz pavuryayı deneyin. Tatlılar ve meyvelere gelince, bana pek bir şey demediler. Altı kişi bu yemeğe adam başı ortalama yarımşar şişe yerli beyaz şarapla, adam başı 200 YTL civarında hesap ödedik. Varsa o kadar paranız ve de niyetiniz, ya da benim yazar arkadaş gibi külüstür arabayı satmayı göze alıyorsanız, Zuma’ya gönül rahatlığıyla gidebilirsiniz. Ayrıca barı da çok güzel değişik içkileri de var, biz barı denemedik, yemek üzerine dijestif de almadık. Hafta içleri 12 – 14. 30 (son sipariş) 19.00 – 23.30 (son sipariş,) Hafta sonları da,13. 15 30, 19.00 – 23.45 son sipariş arasında servis veriliyor. Gitmeden mutlaka rezervasyon şart. Akşamları iki vardiya çalışılıyor. ZUMA LONDON. Salhane sokak.No.7 Ortaköy. Tel: (0212) 236 22 96 ŞEFİN ÖNERDİĞİ İKİ KİŞİLİK MÖNÜ Ayrıntılara girmeden önce, bir fikir edinmeniz için dilerseniz, şefin önerisi asgari iki kişilik mönüye şöyle bir göz atalım. Bu arada belirteyim ki, modern Japon mutfak konseptinde yemekler başlangıç, ana yemek diye değil de tüm tatların paylaşımı şeklinde oluyor. Şimdi geçelim mönümüze: Endamame soya ve kabuğu buharda deniz tuzuyla hazırlanmış. Miso çorbası tafu wakame ve taze soğanlı. Salatalıklı somon tartar. Somon yumurtası ve trüf yuzu soslu levrek dilimleri. Şefin önerdiği dört çeşit saşimi (altında pirinç olan suşi) Acılı mayonezli washabili (acı yosun hardalı) soft (yumuşak kabuklu) pavurya. (Black Cod) Hoba yaprağına sarılı miso sosda marine edilmiş morino balığı. Baharatlı bonfile ve kavrulmuş susam, pul biber tatlı, soya sos ile, Miso ve sake glazesi ile kızarmış patlıcan. Zuma tatlı ve meyve tabağı. En aşağı iki kişi olmak kaydıyla, bu zengin mönü adam başı 200 YTL. Tabii içki hariç. ÖZEL TAVSİYELER Biz bu mönüye bakmadan, kızarmış çıtır, kalamar sivri biber ve tuzla hazırlanmış,susam sosu ile haşlanmış ıspanak, soya filizli “nudul”lu (bir tür ince japon makarnası) ıstakoz salata, ızgara levrek, mini kabak şiş ( özellikle salık veririm) ısgara patlıcan somon saşimi karışık nigri suşi ve hoba yaprağına sarılı Bu fotoğraflar geri dönüşümlü AHMET BURMANÇ Beyoğlu’nda 15 Mayıs’ta bir fotoğraf sergisi açıldı. Sanatçı Ahmet Naim Danışoğlu, eserlerini “Geri Dönüşüm” adını verdiği sergide fotoğrafseverlere sunuyor. Bu adı vermesinin nedeni ise fotoğrafların gerçekten de geri dönüşümlü olması. Danışoğlu fotoğraf kağıtlarını evdeki atık kağıtlardan, duyarkatı da eski bir formülden yararlanarak üretmiş. Doğaya verdiğimiz zarara dikkat çekmek için bu yöntemi seçen sanatçı, sorularımızı yanıtladı. Geri dönüşümlü fotoğraflarla ilginç bir sergi açtınız. Daha önce benzeri sergileriniz oldu mu? 2000 2005 Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Tasarım fakültesi Fotoğraf ve Video bölümü’nde lisans eğitimi aldım. Aynı yıllarda okul içinde ve dışında çeşitli sergilere Fotoğraflarım ve Video Enstalasyonlarımla katıldım. Değişik alanlara da ilginiz oldu galiba... Evet. Okul yıllarında en yakın arkadaşım Jules Verne’di. Onun aklıma girmesiyle Ulaştırma Bakanlığı’nın sınavlarına katıldım. 20 yaşında telsiz operatörü olarak uzak yol gemilerinde telsiz zabitliği yaptım. 5 yıl süren bu geziçalışma ortamında birçok ülke dolaşıp farklı kültürleri tanıma fırsatını buldum. Fotoğrafla tanışıklığım da bu yıllarda başladı. Geri dönüşümlü fotoğraflarla bize ne anlatmak istiyorsunuz? Üretmek ve tüketmek kavramları arasında sıkışıp kalmış, önemini aldığımız her solukta hissettirmeye başlamış bir kavram geri dönüşüm. Geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammadde olarak imalat süreçlerine kazandırılması olarak sözlüklerde karşılık buluyor. Kullandığımız her şey yaşamın temel kaynaklarını tüketirken, bir şeyleri de uzunca yıllar yok olmamak üzere yorulmuş tabiata katıyor. İvme kazanmış bir döngünün içindeyiz, bu döngü yakın zamanda da yavaşlayacak gibi görünmüyor. Burada hayal gücü devreye giriyor, benden sonra gelen kuşaklar nasıl bir dünyada yaşayacak, daha doğrusu böyle bir dünyada yaşanabilecek mi? Cevapları da zannederim biliyoruz ama nedense alışkanlıklarımızdan kurtulamıyoruz, geciktiriyoruz çözümü. Peki fotoğrafta geri dönüşüm nasıl oluyor? Bir fotoğraf sergisi ile ne yapılabilir? Geri dönüşüm projesi de bu sorudan hareketle girdi hayatıma ve fotoğraflarıma. Üretimi sınırlamak ve tüketimi azaltmak. Fotoğraf kağıtları; evimdeki atık kağıtlar hamur haline getirilip dönüştürülerek hazırlandı. Üzerine sürdüğüm duyarkatsa eski bir kitaptaki formülden. Yapılması, ben çok keyif almama rağmen oldukça zahmetli ve uzun bir uğraş oldu. Kağıdın üzerine fırçayla bu emülsiyonu sürmek ve karanlık odamda seçtiğim fotoğrafları basmak ise bütün bu çabaya değdi. hafta?cumhuriyet.com.tr C MY B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle