19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 29 KASIM 2008 CUMARTESİ Konser Romanya müzikleri Giovanni de Cecco, 2 Aralık Salı akşamı Nardis Jazz Club’de saat 21.30’da konser verecek. Venedik’te felsefe ve piyano eğitimi alan Cecco, Romanya’da birçok önemli etkinlikte ve devlet törenlerinde yer aldı. Bunların arasında dünya çapında canlı yayınlanmış Romanya’nın Avrupa Birliği’ne kabul töreni de var. Müzisyen son dönemde kemancı Leonardo Jeszensky ile ‘Gypsy’ ve ‘Klezmer’ parçalarını seslendirdiği ‘Romanya’dan Geleneksel Müzik’ albümünü çıkardı. Sanatçı konserde Romanya’daki yerel gruplardan esinlenerek müzik yapacak. (212 244 63 27, biletler 25 ve 15 YTL) Dansın kraliçesi ‘Diskonun kraliçesi’ ve ‘elektronik müziğin kadın yüzü’ gibi ünvanlarla anılar Dinky, bu akşam Indigo sahnesinde sevenleriyle buluşacak. İkinci albümü ‘Black Cabaret’ ile sadece Avrupa’da değil, tüm dünyada tanınanan bir isim haline gelen Dinky, geçtiğimiz günlerde 100. plağının piyasaya çıkmasını kutladı. Sahneye Dinky’den önce Ali Kuru çıkacak. Eğlence 23.00’te başlayacak. (212 244 85 67, biletler 25 ve 15 YTL) Parti başlıyor! J&B Start a Party unutulmaz partilerinden birini bu akşam Otto Santral’de gerçekleştirecek. Elektronik house müziğinin en önemli isimlerinden Chicago’lu ünlü DJ Sombionx’un son projesi FFM (Female Female Male) canlı şovlarıyla müzikseverlerle buluşacak. Gece FFM’den sonra DJ Sombionx ve Miss Michaela sahneye çıkacak. Eğlence saat 23.00’te başlayacak. Lindsay Frkovich, Adam Nelson ve Michaela White tarafından kurulan FFM, 2007 çıkışlı ilk parçaları ‘Time Bomb’ ile müzik camiası tarafından çok beğenilmişti. ( 0212 427 18 89, biletler 29 YTL) Kültürler arası konser Kanunda Tahir Aydoğdu, neyde Bilgin Canaz, piyano ve akordeonda Hakan Ali Toker’den oluşan Tanini Trio, 4 Aralık Perşembe akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde konser verecek. Topluluk saat 20.00’de başlayacak konserde Türk motifleri ile işlenmiş Batı eserleri ve Batı üslubunda düzenlenmiş Türk eserlerinden oluşan bir repertuvar seslendirecek. (0212 316 10 83, biletler 30, 25, 20 ve 15 YTL) Cazın divası Krizde çözüm: Arşivlere hücum! Müzik piyasasındaki durgunluk sonucu firmalar gittikçe azalırken kalanlar da piyasadaki bu durgunluğu aşmak için çeşitli yollar deniyorlar. Kimisi filmlerde ve dizilerde kullanılan müzikleri basarak bu yolu aşmaya çalışırken kimileri de ellerinde bulunan arşivlere yöneliyorlar. APTÜLKADİR Ülkemizde dükkânını ELÇİOĞLU kapatmayan ve duruma direnen ithalatçı iki firma kaldı ki, onlar da arşivlerinin tozlu raflarında çözüm arıyorlar. EMI isimli firma eskilerin “Harika Plak” arşivlerinden albümleri günümüze taşırken, Sony &BMG de “Columbia”nın Türkiye arşivinden çıkan eskileri toparlıyor. Bunun olumlu yanı da, ülkemizde fazlasıyla eksikliği görülen tarihsel arşiv çalışmalarını ortaya çıkarıyor olması. bu tip örneklerin çıktığı zaman satış fiyatının da uygun olması zorunludur, yoksa raflarda uzun süre kalırlar. Bütün bu kaygılarla elimize aldığımız kutunun içinde bulunan kitapçık hem bestecileri tanıtıyor hem de albümün teknik heyetini sunuyor. Yanı sıra CD’lerin her birinde yer alan eserlerin isimlerinin yanında yorumcusu ve enstrümanı çalana da yer verilmiş. Bu bizi sevindiriyor çünkü bu tip çalışmaların bazılarında sadece şarkı ismi yazardı. Bir keresinde firmanın şarkıların makamlarını bile yazmaya gerek duymadığını görüp irkilmiştim. Arif Bey’e (18311885) ait. Albümde bestekarın eserlerinden 25 tanesi seçilirken tüm renklerinin yansıtılması olumlu sonuca ulaşılmasını sağlamış. Kürdilihicazkar makamında çok özel besteler verebilen Hacı Arif Bey’in kendisini terk eden Ceşmi Dilber’e ithafen yazdığı “Niçin terk eyleyip gittin a zâlim” ve en son eseri olduğu söylenen “Gurub etti güneş dünya karardı” eserlerindeki hüzün ile “Muntazır teşrifine hazır kayık”daki neşe umut bu makamda farklı duyguları yansıtabilen beste maharetini bizlere sunuyor. Onun bugüne dek en iyi bilinen segâh makamındaki eseri “Olmaz ilaç, sinei sâd pâreme” Recep Birgit’in yorumuyla albümdeki yerini alıyor. Şarkı formunun önemli bestecilerinden olan Şevki Bey (1860 – 1891), “Türk Bestekarları Serisi”ndeki yerini hocası Hacı Arif Bey’in ardından alıyor. Hocasının romantik dönem etkisini lirizmiyle aşıp kendine ait bir uslup oluşturan Şevki Bey, yaşamının sadece 10 yılında eser verebilmiştir. 31 yaşında hayata veda eden besteci buna rağmen 1000’in üzerinde beste yapması da ilginçtir. Bestelerini şiiri okurken doğaçlama şekliyle yapan Şevki Bey’in bu konuda çalışmasının en fazla 20 dakika sürdüğü söylenir. Öyle hızlıymış ki, bir günde 8 beste çıkarması doğal karşılanırmış. İçkiyle arası bir hayli iyi olan Şevki Bey’in ömrünün kısalığının da bu merakından kaynaklandığı eski hatıralarda belirtilir. Devrimci, ilerici ve entelektüel Tamburi Refik Fersan (1893 – 1965) ile Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine geçiyoruz. “Türk Bestekarları Serisi”nin bence en heyecan verici CD’sinin bu olduğunu söyleyebilirim. Onun için, entelektüel ve çağdaş tanımlamalarını rahatlıkla kullanabiliriz. Osmanlı aristokratı bir ailenin çocuğu olan Fersan, 1917’de ailesinin düştüğü ekonomik yıkım sonucu müziği meslek olarak seçmiş. Soylu olmasına rağmen Cumhuriyet’in devrimci ve halkçı yanını müziğinde yansıtarak gelenekseli çağdaşa taşıyabilmiştir. Özellikle saz eserlerinde sorucevap şeklinde çıkardığı çağdaş kompozisyonlar bugün bile ilerici yanını korumaktadır. Onun eserlerindeki entelektüel boyutu albümü dinlediğimizde daha iyi kavrayabiliyoruz. “Osmanlı Mozaiği” ismindeki kutu ise Sultan, Kadın, Rum, Yahudi ve Ermeni besteciler bölümlerinden oluşuyor. Toplam 7 CD’den oluşan bu dizi ise Osmanlı dönemi Türk Müziğinin renklerini bir araya getiriyor. Her daim köşebaşında sinsice bekleyen eli sopalı bir adam gibi karşımıza çıkıp “Bizim müziğimiz varken…” diye başlayan çelmeler vardır. Bu ahkamları kesenlerin büyük çoğunlukla sözde sahip çıktıkları müziğimiz, kültürümüz ve sanatımıza o kadar da yabancı olduklarını görmüşümdür. Bunun kanıtı da kültürel birikimleri toplayan işlerin azlığı ve ta“Osmanlı Mozaiği” lep görmemesidir. Caz dünyasının divası olarak adlandırılan Diane Schuur, bu akşam İstanbul Jazz Center’da konser verecek. 1953 yılında Washington’da doğan sanatçının müzikle tanışması piyanist babası ve iyi bir caz dinleyicisi annesi sayesinde oldu. Caz dünyasındaki ilk çıkışını ‘Deedles’ albümüyle yapan Schuur, ikisi Grammy ödüllü 11 albüm yayınlamış. 1994 Yılında B.B King’le yaptıkları ‘Heart To Heart’ albümü de Billboard listelerinde bir numaraya yükseldi. Sanatçı şimdiye kadar dünyanın birçok ülkesinde turneler yapmış ve Irving Berlin, Ella Fitzgerald gibi caz dünyasının devleriyle aynı sahneyi paylaşmış. (0212 327 50 50) Eksik bilgiler can sıkar Son günlerde Columbia arşivinden çıkan 5 ve 7 CDlik iki set Klasik Türk Müziği’nin tarihsel izlerini gün yüzüne çıkarıyor. 5 CD’lik ilk set “Türk Bestekarları Serisi” ismini taşırken, 7 CD’den oluşan “Osmanlı Mozaiği” ise geleneksel müziğimizin sultan, kadın ve gayrimüslim bestecilerini barındırmakta. Aslında bütün bu çalışmalar 2001 yılında tek, tek dizi halinde yayınlanmış ve şimdilerde de bunları kutu içinde (ve tabii uygun fiyatla) yeniden piyasaya vermişler. Her ne kadar “elde mal kalmasın” tavrı gibi olsa da bütün bunları bir arada bulmak müziğimizin evrelerine ve tarihine vakıf olmak açısından da güzel olmuş hani. Eski arşivlere el atan çalışmaların en kötü yanı, gerekli bilgileri içinde bulamamamızdır. Haklı olarak bundan şikâyet ederiz. Öyle ki bu tip çalışmalarda kayıt tarihi, kimler yorumlamış, kimler çalmış, eserlerin içeriği, bestecisiyle ilgili bilgiler gibi şeylerin bulunması önemlidir. Ancak bunların yayıncıya yeni maliyetler yüklediği gerçeği de ayrı bir konudur. Zira Makamların Efendisi “Türk Bestekarları Serisi”, Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Şevki Bey, Refik Fersan, Alaeddin Yavaşça’nın eserlerinin yer aldığı 5 CD’den oluşuyor. Klasik dönemin bestelerinden Itri ve Meragi’nin izinden giderek yeni bir yol açan Hamamizade Dede Efendi’nin (1778 – 1846 ) çıkardığı yeni makamlarıyla önemlidir. Sultâniyegah, Neveser, SabâBuselik, Hicaz – Buselik, Araban – Kurdî gibi makamlar bestelerinde ilk kez onun terkibiyle çıkacaktı. Hayatı boyunca üç Sultan gören bestecimiz saraydan destek görecekti. Ancak Abdülmecid dönemindeki Batılılaşma ile sarayla ters düşse de kendi deyimiyle “tadı kaçan oyun”a “Yine bir gül nihâl” eseriyle dahil olup Avrupa esintilerini kullanacaktı. Dede Efendi’nin ardından gelen ikinci CD ise romantik akımın en önemli temsilcilerinden olan Hacı İnsan hakları konseri ‘İnsan Hakları için Harekete Geç’ sloganıyla ‘Small Places Tour’ kapsamında Ghetto’da 3 Aralık Çarşamba akşamı bir gece düzenleniyor. Gevende’nin sahneye çıkacağı etkinlik herkesi 60. yılında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni hatırlamaya, insan haklarına duyarlı olmaya ve Uluslararası Af Örgütü’ne destek vermeye çağırıyor. Kendine has bir vokal dili ve doğaçlama performanslarıyla dikkatleri üzerine çeken Gevende ‘insan hakları’ için şarkılarını söyleyecek. Konser saat 22.00’de başlayacak (0212 251 75 01, biletler 15 YTL) sirin.guven?gmail.com Leon’un Kralları fethe çıktı Amerika’nın Tennessee eyaletinde (Nashville) yaşayan üç erkek kardeş (Caleb, Nathan ve Jared Followill) ile kuzenleri (Matthew Followill), bir araya gelip bir müzik grubu kurdular. Hem babalarının hem de dedelerinin ismi Leon olduğu için, kendilerine Kings of Leon dediler. Bu dört gencin müzik yolculuğu, sekiz yıldır devam kzulal?yahoo.com ediyor. Bu yıl, Glastonbury başta olmak üzere, dünyanın en önemli müzik festivallerindeki performanslarıyla büyük beğeni topladılar. Kendi tahminlerinin de ötesinde başarı sağladılar. Bugün konser verdikleri her yerde biletleri satışa çıktıktan çok kısa bir süre sonra tükeniyor. Dördüncü albümleri “Only by the Night” henüz yayımlandı ve listelerin bir numarasına kadar yükseldi. Bu ilginin nedeni, elbette iyi müzik yapıyor olmaları. Kanımca, vokalist Caleb’in çok güzel çığlık atıyor oluşu da, önemli bir neden sayılmalı... Güzel çığlık olur mu? Söz konusu müzikse olur... Grubun geçen yıl büyük çıkış yapan şarkısı “Charmer”, bunun en iyi örneği. Popülerlik kazanmalarının bir nedeni de, 2005’te U2 ve Bob Dylan, 2006 ve 2008’de Pearl Jam turnelerinde ön grup olarak yer almaları. Böylelikle, bu büyük isimlerin hayran kitlesine kısa yoldan ulaşma olanağı elde ettiler. ZÜLAL KALKANDELEN Poe’nun 1842’de yayımlanan bu öyküsünde, bazı diğer eserlerinde de görüldüğü gibi, ölmüş aşığın mezardan çıkıp dönüşü söz konusu... Kings Of Leon’un albümü ise, Caleb Followill’in hayalet gibi gelip ruhunu alan gizemli bir kadını anlattığı “Closer”la başlıyor. Müzik de, elbette böyle bir temaya uygun olarak, insani irkilten bir atmosfer yaratmakta son derece başarılı. Ardından gelen “Crawl”, sağlam bass riffleri ile insanı hemen yakalıyor. Sanki hep var olacakmış gibi garanti görülüp ihmal edilen ilişkiler üzerine çok güzel bir şarkı... Pek çok kişinin favorisi ise, ilk single olarak yayımlanan “Sex On Fire”. Adından da anlaşılacağı gibi, ateşli bir seks hakkında... Müthiş enerjik bir melodi ve Caleb de öyle güzel söylüyor ki, kayıtsız kalmak olanaklı değil. Tur otobüsleriyle yola düşen bir müzisyenin yalnızlığını anlatan “Use Somebody”, biraz Nickelback’i biraz U2’yu anımsatıyor. Ana akım rock çalan radyolarda çokça duyabilirsiniz, ama bence ihmal edilebilir... Kökenleri Kızılderili seyahat etmekle geçmiş.. Hatta çoğu zaman kilise ayinlerinde davul çalmakla görevlendirilmişler. Bu nedenle, önce dini müzikle başlayan kariyerleri, sonra country müziğe ve oradan da rock’n roll’a kaymış. En çok etkilendikleri iki müzisyen olarak, Bob Dylan ve Neil Young’ın adını veriyorlar. Bu etkilerin de ancak son yıllarda ortaya çıktığını; çünkü uzun yıllar, sadece dini müziğe odaklanan, dış etkilere kapalı bir yaşam sürdüklerini söylüyorlar. Doğrusu, Nashville’den çıkan böyle bir grubun yaptığı rock müzik şaşırtıcı... Yeni albümlerinin adı için, Amerikalı şair ve yazar Edgar Allen Poe’nun Eleonora adlı kısa öyküsünden esinlenmişler. “Only by the Night” ifadesi, Poe’nun bu öyküsünde çok güzel bir cümlede geçiyor: “Gündüz düş görenler, sadece geceleri düş görenlerin gözünden kaçan pek çok şeye vakıftırlar.” Söz edilmesi gereken şarkılardan bir diğeri “Manhattan”. Dans edip keyfe bakmanın yanı sıra, tezat bir şekilde, Kızılderililer’in yaşadıkları zorluklar anlatılıyor şarkıda. İlginçtir; bugün hemen her milletten insanın yaşadığı Manhattan, bir zamanlar Hollandalılar tarafından satın alınmadan önce Kızılderililer’e aitti. Kings of Leon üyelerinin böyle bir şarkı yapmasının nedenine gelince... Kendilerinin kökeninde de Kızıderililik olduğunu söylüyorlar. Aşk acısı çeken vampir, seks, ilişkiler, din, yabancılarla avunmaya çalışan yalnızlar... Followill Kardeşler, bunların hepsini vokal ağırlıklı rock soundu ile başarılı bir şekilde buluşturunca, ortaya “Only by the Night” çıkmış. Bazı sözler biraz fazla mistik kalıyor ve albümün ikinci yarısı birinci yarısı kadar çarpıcı değil. Fakat yine de, yılın en kayda değer albümlerinden birisi... Gündüz de düş görenler için... Rahip babayla göçebe hayatı Kings of Leon’un müziği, kaynağını,1950 ve 60’larda Amerika’nın güney eyaletlerinde doğup gelişen “southern rock” denilen türden ve garaj rock’tan alıyor. Özellikle ilk iki albümde bu etkileri daha fazla hissetmek mümkündü. Fakat son iki albümde, daha çok indie rock türüne kaydılar. Followill kardeşler üzerindeki en büyük etkiyi, kiliselerde rahip olarak çalışan babaları yapmış. Neredeyse bütün çocuklukları, işi nedeniyle güney eyaletlerini dolaşan babalarıyla birlikte RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle