17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 10/1/08 16:56 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 12 OCAK 2008 CUMARTESİ 7 Müzik sektörü panayır yerine döndü Müzik her şeyden güzeldir diyen Asya sanatçı payesinin kolay verilmemesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor: Hedefim kalıcılık alıcı olmak ve klasik şarkılara imza atmak… İşte Türk Pop Müziği’nin özgün seslerinden biri olan Asya’nın hedefleri… Onu hüzünlü, içten ve romantik şarkılarıyla tanıyoruz. Evet, Asya 5 yıl aradan sonra çıkardığı 5. albümü “Aşktır Beni Güzel Yapan” ile tekrar aramızda… Bu albüm, iki yıllık bir emeğin, uykusuz gecelerin ve alın terinin ürünü… Asya albümündeki şarkıların sözlerini yazdı, müziklerini besteledi, prodüktörlüğünü üstlendi ve yorumladı. “Müzik her şeyden güzeldir” diyor Asya, kısa bir melodinin bile sizi başka ALPER dünyalara taşıyacağı ve hüznünüzü sevince inancıyla… TURGUT dönüştüreceği “Dönmem Yolumdan” ile “Aşktır Beni Güzel Yapan” arasında tam 5 yıl var. İki albüm arasında neler yaptınız? Müzik olmasaydı ne olurdu. Düşünmek bile istemiyorum. Çünkü müzik herşeyden güzeldir. Aşktır Beni Güzel Yapan adlı albümümdeki 10 şarkı da bana ait. Sadece iki parçanın müziklerini Gürsel Çelik yaptı. Bunun dışında albümümü kendim finanse ettim. Her şeyiyle ben ilgilendim. Albüm iki yıllık bir emeğin ürünü… Artık şarkıcılıkta tecrübe sahibiyim. Sahne ve şarkıcılık deneyimimin, okuduğum ve izlediklerimin bana katkısı var. Söz yazmadan önce bol bol şiir okuduğumu da eklemek isterim. Geriye kalan zamanlarımı ailemle geçirdim ve çok sayıda resim yaptım. Son 3 yıldır resimle uğraşıyorum. Ağırlıklı olarak yağlı boya ve pastel… Modern resim çalışıyorum. Yeni renkler öğreniyorum, hayallerimi resmediyorum. Resim bana yaşamla ilgili detayları görmeyi öğretti. Bu aynı zamanda bir terapi mi? Evet bu bir terapi… Beyoğlu’nda bir atölyeye devam ediyorum. Beyoğlu’nun iki yüzü var. Bir yanda kültür ve sanat diğer yanda batakhaneler. İnsanlar, yüzlerini güzele doğru çevirmeliler… Resimlerimi biriktiriyorum ve en yakın zamanda bir sergi açmak istiyorum. Resimleri bir vakıf yararına satmayı düşünüyorum. Sırada hat çalışmak ve heykel yapmak var. Birkaç hafta içinde bana ait asyaonline.net adlı internet sitesi açılacak onunla da ilgileniyorum. Kızınızın da sizin gibi şarkıcı olmasını ister miydiniz? Evlat sahibi olmak en büyük hayalimdi. Aslı şu an 11 yaşında ve 5. sınıfa gidiyor. Son 3 yıldır piyano eğitimi alıyor. Sesi şarkıcılığa pek yatkın değil. Yani gözlemlediğim kadarıyla şarkıcılık konusunda pek parlak değil. Ancak kendini müziğe adamak sadece şarkı söylemekle olmuyor. Kızımın iyi bir müzisyen olmasını isterim. Ailenizin olması sizin magazin malzemesi haline getirilmenizi de engelliyor sanırım? Eşim ve beni bir K yemekte görüyorlar ve çekim yapıyorlar. Ancak çekilen bu görüntüler yayınlanmıyor. Çünkü bunun magazin değeri yok. Ben arkadaşlarımla dışarıda bir kahve bile içemiyorum, yanlış anlaşılmasın diye… Sonra hem ben hem de eşim üzülür. Anne olmak bana birçok katkı sağladı. Biliyorum ki, benim korumam gereken değerlerim var. Türk toplumu çok muhafazakâr ve her yer İstanbul değil. Kanaatimce Anadolu daha derli toplu… Analar ve babalara çok iş düşüyor. Hayatın içinde birçok tuzak var. Değerler yitirilmesin ve gençler kötü şekilde etkilenmesin. Bana ulaşabilen dinleyicilerim, eteğimin boyuna dahi karışıyor. Uyarıları dikkate alıyorum ve bu ilgiden hayli memnunum. Magazin gazetecilerine de haksızlık etmek istemem. Birçok manken, oyuncu ve şarkıcının yılışık ve sulu hareketlerini ekranlardan görüyoruz. Ortam gerçekten çok kötü ve bu bir süre daha sürecek gibi… İnternet ile birlikte şarkı indirmek bedava oldu. Albüm satışlarının dibe vurması hemen hemen tüm şarkıcıların ortak derdi… Sizce nasıl çözülebilir bu sorun? Bu işte artık para yok. Gençler diledikleri şarkıyı internetten indiriyorlar. Korsan CD’ler ise başka bir bela… Devletin bu soruna el atma vakti geldi ve geçiyor. Bir yandan da insanlara hak vermemek elde değil. Mesela bir üniversite öğrencisi istediği albümleri nasıl alacak. Günümüzde albümleri genellikle maddi durumu iyi olanlar, arşiv yapanlar, müziği ve şarkıcıyı sevenler alıyor. Şarkı söyleyerek yaşamını idame ettiren insanlara ise sahne, konser, özel geceler ve festivaller kalıyor. Barlarda sahne almak yıpratıcıdır. Ben yıllardır yapmıyorum. Özel geceler ve festivaller bir şarkıcının kurtarıcısıdır. Tangonun şövalyesi Erdener Koyutürk Canlı performans hak getire.. Yeni nesil pop şarkıcıları hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin son bir yılda ortaya çıkan şarkıcılar arasında aklımda kalan bir isim yok. Müzik sektörü, son yıllarda panayır yerine döndü. Televizyonlar, birbirine benzeyen şarkıcılar ile onların birbirine benzeyen şarkılarının akınına uğramış durumda… Popüler olma hevesiyle şarkıcılığa soyunuyorlar. Ağır bir eleştiride bulunmak istemem ancak birçoğunda canlı performans hak getire… Dijital kayıtlarla sesleri düzenleniyor sonrası ise pleybek… Yaratıcılıktan yoksunluk, yakışmamışlıkla buluşuyor. Tekdüze ve eğreti… Televizyonda izliyorum. Şarkıcı yok boğazım kötü, yok sesim kısık diyerek çeşitli numaralar çeviriyor. Bir albümün çıkması için çok para harcanıyor. Sesin güzel değilse yazık değil mi? Sesi kötü şarkıcıları zaten halk da beğenmiyor. İkinci veya üçüncü kasetlerini çıkaramadan silinip gidiyorlar. Bakıyorum, birçok ülkede müthiş sesler ve çok kaliteli işler çıkaran insanlar var. Ülkemizdeki pek çok şarkıcı ve şarkıcı adayındaki en önemli eksiklik ise sanırım altyapılarının olmayışı… Bunca karmaşanın arasında hedefiniz nedir? Sanatta son durak yok. Bence sanatçı olmak, çarçabuk tüketilmeyen kalıcı eserler bırakmakla eşdeğer… Şarkıcı ve oyunculara sanatçı denilmemeli, bu paye kolay verilmemeli. Yaratıcı insanlara haksızlık edilmiş olur. İşte bu nedenle hedefim kalıcılık… Şarkılarımın klasikler arasına girdiğini görmeyi arzuluyorum. Nilüfer, Ajda Pekkan, Sezen Aksu... Onlar bunu başardı. Tarkan’ı da çok beğeniyorum. Son albümünü (Metamorfoz) çıkar çıkmaz aldım. Ben romantik şarkıları kendime daha çok yakıştırıyorum. Şarkılarım beğenildiyse inanın dünyanın en mutlu insanı ben oluyorum. Ve bana kalsa ve elimden gelse şarkılarımın hepsini yavaş parça yaparım. Ama hızlı parçalara da ihtiyaç var. Albümümdeki iki parça çok hareketli… İnsanlar karabulutlarını dağıtsın ve eğlensinler diye… Bundan sonraki albümümü kafamda tasarlamaya başladım. Ve araya yıllar girsin istemiyorum. Çığlık atan bir şeyler olsun. Dileğim bu… Göksel Çelik’in aranjmanlığında, İspanyol tarzı, yüksek frekanslı 4, 5 şarkıyı albümüme koymayı düşünüyorum. Ama öncesinde remix bir albüm gelebilir. 7’den 70’e herkesin melodisini hatırladığı, sözlerini az çok bildiği nadir eserlerden biridir Papatya tangosu. Bu unutulmaz eserin bestelenmesinin 65. yılındayız. 30’lu yıllarda Türkiye’nin modernleşmesi ve yüzünü SİNEM batıya dönmesinin bir adımıydı DÖNMEZ tangolar. Arjantin tangosu kadar tutkulu olmayan nazik dokunuşlarla yapılan tangolara kibar sözler yazıldı, balolarda dans edildi, söylendi. 40’lı yıllarda tango artık Türkiye’nin pop müziğiydi. 1943 yılında Necdet Koyutürk’ün bestesi Papatya’nın ilk plağı yayımlandı. Solist Şecaattin Tanyerli’ydi. O zamanın 20 milyonluk Türkiye’sinde bu taş plak 20 bin satmıştı. Ayrıca Papatya, yurt dışında plak olan ilk Türk tangosuydu. İngiltere’de ve bütün Avrupa, Balkanlar, Kuzey Afrika, Ortadoğu ülkelerinde piyasaya çıkartıldı. Günümüz nesline yabancı olmasa da gelecek nesiller Türk tangolarını unutma tehlikesi altında. Bu tehlikeye karşı mücadele edenlerden biri 1988 yılında vefat eden Necdet Koyutürk’ün oğlu Erdener Koyutürk, 1998 yılından bu yana Türk tangolarını içeren albümler yapıyor. Müzik dünyasına 1974 yılında besteci olarak giren ve 1976 yılında da plak prodüktörü olarak devam eden Koyutürk, babasının vefatından sonra da kendini tamamen Türkçe tangoların devamına adamış. Bir yandan tangoları seslendiriyor, besteliyor, söz yazıyor, bir yandan da tango konserleri veriyor. Bugüne dek yedi albüm yapan Erdener Koyutürk’ün hazırladığı Ekim ayında piyasaya çıkan ‘Üstad’a Saygıyla Tango2’ adını verdiği yedinci albümde Esin Engin’in 70’lerde seslendirdiği üç Necdet Koyutürk bestesi, Erdener Koyutürk’ün kardeşi Özdener Koyutürk ve Orkestrası ile seslendirdiği üç beste yer alıyor. Tangoları, ruh inceliğinin esas olduğu ve güzel duyguların birleştirdiği bir dünya olarak niteleyen Koyutürk, son yıllarda ortaya çıkan şarkıların bu ruhu yansıtmadığını düşünüyor. Koyutürk, tangonun korunması ve gelecek nesillere aktarılması için bireysel olarak çalışıyor. Her yıl babasının ölüm ve doğum ayı olan Ekim’de kendi kurduğu müzik şirketinden eski taş plakları ve longplay’leri cd ortamına aktarıyor. İlk dört albümü ‘Türkçe Tangolar’ adıyla 1998 yılında piyasaya sürmüş. Kendisi, Ömür Göksel, Nil Burak, Gökben, Atilla Atasoy gibi isimlerin seslendirdiği çoğunluğu Necdet Koyutürk’ün bestelerinden oluşan seriden sonra ‘Üstad’a Saygıyla Tango’ albümlerine sıra gelmiş. Amacının sadece Türk Tangoları’nı korumak ve yaymak olduğunu belirtirken, “Ben tangonun şövalyesiyim bir anlamda. Her çeşit zorluğa rağmen bu tangoları yaşatmak için çalışıyorum. Ben de ailemden geldiği için yapıyorum. Başka bir plak şirketi bunu yapmaz. Getirisi çok az çünkü götürüsüne göre” diyor. Babasının bestelerinin haklarını da takip ederken bir yandan da tango için çalışıyor Koyutürk. Önümüzdeki günlerde de son zamanların pop şarkıcılarına tango okutmak istediğini belirtiyor. Fotoğraf: UĞUR DEMİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle