15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 4/7/07 15:12 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 7 TEMMUZ 2007 CUMARTESİ Özgürlük ustası piyanist Dominique Xardel’in ‘Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanistiİdil Biret’ adlı söyleşi kitabı Can Yayınları’ndan çıktı ürkiye’de klasik müzik yorumcuları içinde, uluslararası alanda en başarılı olanlar piyanistlerdir. Bu durumun nedenleri sanırım araştırılmadı, ama bir tanesi çok anlaşılır olarak ortada. İdil Biret’in 7 Temmuz 1948 tarihinde TBMM’de ‘İdil Yasası’ olarak bilinen yasayla yurtdışına gönderilmesi, arkasından gelen BÜLENT büyük başarısı ve İdil Biret’in ERGÜDEN kariyeri. bu öncülüğü, ardından [email protected] gelen birçok Türk piyanistini cesaretlendirdi ve uluslararası başarılara yöneltti. Verda Erman, Gülsin Onay, GüherSüher Pekinel’ler, Hüseyin Sermet, Fazıl Say, Toros Can ve daha birçokları. Günümüz Sanatçıları Akbank Sanat, çağdaş sanatçıları buluşturuyor. Resim ve Heykel Müzeleri Derneği tarafından 26 yıldır düzenlenen ve son çeyrek yüzyılda yetişmiş bütün önemli sanatçıların katıldığı ‘Günümüz Sanatçıları Sergisi’, günümüz sanatının bugün Türkiye’de ifade ettiği anlamı, konumunu, sorunsallarını yansıtması açısından çok önemli bir gösterge niteliği taşıyor. 28 Temmuz tarihine dek devam edecek olan sergide, 16 genç sanatçı resim ve heykelleriyle katılıyor. (Tel: 0 212 252 35 00) Sergi Türk halkının uyanışı Tem Sanat Galerisi, Haziran ayında gerçekleşen mitinglerden esinlenerek, Türk Halkının uyanışına sanatla katkıda bulunmak için karma bir sergi düzenliyor. Tüm yaz boyunca devam edecek olan sergide, Fuat Acaroğlu, Beril Anılanmert, Oktay Anılanmert, Gülden Artun, Zahit Büyükişleyen, Talat Enlil, Selma Gürbüz gibi 18 sanatçının eserleri yer alacak. Sadece bu sergi için özel olarak yaptıkları eserlerle bu uyanışa katılan sanatçılar, konularının ilhamını mitinglerden aldı. (Tel: 0 212 247 08 99) T Transilvanya Halıları Sakıp Sabancı Müzesi, ‘Tanrı’ya Adanmış Halılar: Transilvanya Kiliselerinde Anadolu Halıları’, 15001750 adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Sergide, büyük çoğunluğu Romanya ve Macaristan’daki kilise ve müzelerden seçilen, 16. ve 18. yüzyıl arası Batı Anadolu halılarından 41 örnek yer alıyor. Türkiye’de çok az örneği bulunan Transilvanya halıları, yüzyıllar boyunca cami ve mescitlerde yer alan, üzerlerinde namaz kılınıp dua edilen halıların, başka bir inanca sahip ama aynı Tanrı’ya inanan insanların kutsal mekanlarında korunmaları ve saklanmaları sanatın sınır, dil ve din tanımayan evrenselliğine işaret ediyor. Sergi, 19 Ağustos tarihine dek görülebilir. (0 212 277 22 00) MÜZİĞİN PEŞİNDE İdil Biret’in öyküsü öncü bir karakter kazandı. O dönemlerde klasik müziğin dünyadaki merkezine, Paris’e giden küçük Türk kızı herkesi büyüler. Ardından gelense olağanüstü bir konser ve kayıt kariyeriyle dolu yıllar. Dominique Xardel tarafından sorulan sorulara, piyanistin verdiği cevaplar, bu yaşam öyküsünü bir kitap haline getirdi: ‘Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanistiİdil Biret’. Yazar Paris, Brüksel ve Londra’da 2 yıl Biret’le konuşmuş. Kitap piyanistimizi tanımak ve müzik performans tarihi için önemli bir çok bilgiyi öğrenmek açısından oldukça iyi bir fırsat sunmakta. İdil Biret’in kariyerine bakıldığında 20.yy’ın harika çocuklarından olması Willhelm Kempff, Alfred Cortot ve Nadia Boulanger gibi ustalarla çalışması, Liszt ve Beethoven’ın senfonilerini piyanoya uyarlaması, Chopin’in neredeyse tüm eserlerini kaydetmesi ve olağanüstü belleği ön sıraları işgal eder. Ancak Philips şirketinin ‘20yy’ın Büyük Piyanistleri’ serisinde maalesef yer almaz. Bunun nedenini sanırım uzun uzun anlatmaya gerek yok. Başta Yahudilerinki olmak üzere lobiler, müziği kendilerinin tanıtımı olarak kullanmaktalar. Kendisiyle gerçekleştirdiğim bir söyleşide neden Naxos gibi mütevazı bir şirketten albümlerini çıkardığını sormuştum. Verdiği cevap oldukça etkileticiydi: ‘Bir bestecinin tüm eserlerinin bir bütün olduğunu düşünmekteyim. Sözgelimi Beethoven’ın sonatlarını tek tek değil de, 32’sini birden kaydetmeyi tercih ederim. Naxos’u bu olanağı sağladığı ve bu koleksiyonları ucuz fiyatlarla müzikseverlere ulaştırdığı için tercih ediyorum.’ Yani o prestijin değil müziğin peşindeydi. Kitapta 20yy’ın en önemli müzik hocası olan Nadia Boulanger’le ilgili bölümler oldukça öğretici. Bu çok önemli hoca Biret için şunları söylemekte: ‘İdil Biret Paris’e yedi buçuk yaşında geldi, henüz nota okumasını bilmiyordu ama Mozart’ın konçertolarını çok güzel çalabiliyordu. Yedi buçuk yaşındaki, nota bilmeyen küçük bir çocuk, büyük bir sanatçı gibi koskoca insanlar kadar kolaylıkla üstesinden geliyordu. Herhangi bir parçayı bir ya da iki kez çalıyorlardı ona, o da hiç yanlışsız tekrarlıyordu. Hiçbir yanlış akor basmıyordu piyanoda. Her şeyi dinlemişti daha o yaşta.’ Burada anlatılanlar Mozart’ın çocukluğu ile ilgili söylemlere ne çok benzemekte. Ancak böylesine bir deha olmasına karşılık o piyanosunun başında hep çalışmış. Ama daha çok kafasıyla çalışmış, sesleri içinde duymuş. Onun için en önemli şey özgürlük. Varolma özgürlüğü, davranış özgürlüğü, hareket özgürlüğü… Dört duvar arasında çalışıyor olsa da düşüncesi özgür. Düşünce bilinen bütün hızların ötesinde hızı olan bir araç. İdil Biret saniyenin küçücük bir parçasında senfoniler hayal edebiliyor, notaları farklı boyutlara ulaştırabiliyor. Öyle ki, bu dalıp gitmelerinden bazen dostları rahatsız olmuş. İKİ ERKEĞİN GÜCÜ... Nadia Boulanger’ın ona öğrettiği en önemli şeylerden biri bütünü görmek. Batı kültürü daha çok parçalayarak, analiz ederek kavramaya çalışır. Ancak bütünü algılamakta oldukça sorunludur. Müziği parçalarına ayırırken onu cansız hale getirebilirsiniz. Eser yok olmaya doğru gitmemelidir. Boulanger, Biret’e erkekler gibi piyano çalamayacağını, bazı yerlerde gücünün yetmeyeceğini söyler. O ise kendi kendine her şeyi çalabileceğine, bir değil iki erkeğin gücüne sahip olacağına söz verir. Sonuç ortadadır. İdil Biret’in bir tutkusu da eski piyanistler olmuş. Yenilerle arası çok iyi değil. Bazıları eski piyanistlerin tekniklerinin çok zayıf olduğunu, ritmlerle gereksiz oynadıklarını söylerler. İdil Biret, Rahmaninov’u dinlediğinde bunun böyle olmadığını fark eder. Eski ve zor bulunan kayıtların peşine düşer. Kitapta piyanonun Altın Çağı ile ilgili önemli görüşlere yer verilmiş. İdil Biret beste de yapmakta. Ancak bestelerini dinleyici önünde çalacak kadar ilginç bulmuyor. Günümüzde bazı genç yorumcuların kendilerine besteci sıfatını kolaylıkla yapıştırmaları Bach, Mozart gibi ustaların eserlerinden sonra kendi parçalarını seslendirmeleri üzerinde durulması gereken bir konu. İdil Biret’i son olarak Y.T.Ü’de Vedat Kosal’ı anma gecesinde dinlemiştim. Chopin’in eserlerini seslendirdiği dinleti tam anlamıyla büyüleyiciydi. Yalınlık, saydamlık ve derinlik yorumunun temel özellikleri. İdil Biret’i çoğumuz bir şekilde biliyoruz. Bu kitap kendi ağzından yaşamı dünya görüşü, sanata yaklaşımı, açılarından onu daha yakından tanımak için iyi bir fırsat. Yazılarımda genelde övgülü konuşmaktan kaçınmama rağmen İdil Biret için bunu başaramayacağım kesindi. Ancak onu övmekten çok anlamaya çalışmak önemli. Romantika Açıkhava’da Geçen bahar ayında Maslak Tim’de sahnelenen ve ünlü simaları biraraya getiren müzikal, Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde. Zengin bir ailenin çocuğuyla, Roman mahallesinde yaşayan çalgıcılıkla geçinen bir ailenin kızının aşkını konu alan müzikalde, Melek Baykal, Zeki Alasya, Çağla Şikel, Özgür Çevik, Tarik Pabuççuoğlu gibi pek çok yıldız rol alıyor. Tan Sağtürk’ün koreografisi eşliğinde 22 kişilik bir dans grubu da görev alıyor. Senaryosu Resul Ertaş ve Yaşar Arak tarafından kaleme alınan Romantika, 1219 Temmuz tarihleri arasında sahnelenecek. Tel: 0 212 296 36 30) S ahne tozu Türkiye’nin ebruli yansıması Pek çok etnik grubun birarada yaşarak etkileşime geçtiği ancak bu yönünün sorgulanmadığı Anadolu topraklarında oluşan kültür katmanı, aslında hoşgörünün ve birlikte yaşamanın bir göstergesi. Ancak çeşitli etnik toplulukların birarada yaşadığı bu coğrafyada, hiçbir mantığa oturtulamayacak cinayetler, tacizler, tartışmalar yaşanıyor hala... 37 insan bir otelde vahşice yakılabiliyor ya da düşünceleri yüzünden bir diğeri hiç acımadan öldürülebiliyor... Anlaşılması güç olan bu ruh halinin peşine düşmüş fotoğraf sanatçısı Attila Durak. Türkiye’nin aslında görünen ama hiçbir zaman rahatlıkla tartışmaya açılmayan, sorgulanmayan, gerçeklerle yüzleşilemeyen çokkültürlülüğünün, toplumsal algılayışını fotoğraflarıyla objektif bir şekilde sunmak üzere çıkmış yola. Amaç da azınlıkları Attila yansıtmak değil, insanları biraraya getirerek, çokkültürlülüğün bir Durak’ın tanımını yapmak, bu tanım 40’tan fazla etnik üzerinden çokkültürlülüğün gizlenecek, saklanacak birşey grup üzerinden olmadığını aslında gurur duyulacak ve keyif alınacak Türkiye’nin kültürel bir kavram olduğunu çeşitliliğini yansıtan vurgulamak ve bu durumu tartışmaya açmak... fotoğrafları Tak Tak Takıntı İzmir’de Ali Poyrazoğlu’nun oyunculuğunun yanı sıra yönetmenliğini de üstlendiği güldürü, günlük yaşamda varolan takıntıları konu alıyor. Laurent Baffie’nin yazdığı oyunda Ali Poyrazoğlu’na sahnede Bülent Kayabaş, Şebnem Özinal, Özdemir Çiftçioğlu, Berrak Kuş, Eser Ali, Kerem Coro eşlik ediyor. Tak Tak Takıntı, 12 Temmuz tarihinde Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosu’nda sahnelenecek. (0 232 362 61 61) ZUHAL AYTOLUN Rumca konuşan Müslüman SERGİ ANADOLU’YA AÇILACAK ? Sultanahmet’te Mamak’ta festival Ankara’nın Mamak Belediyesi, kültür ve sanat etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Tiyatro Festivali”de usta sanatçılar Levent Kırca, Kerem Alışık ve Enver Demirkan’ı ağırlayacak. Geçen hafta “Uluslararası Halk Dansları Festivali”ne ev sahipliği yapan belediye, 912 Temmuz tarihleri arasında da tiyatro festivali düzenliyor. Saime Kadın Anfi Tiyatro’da 9 Temmuz’da, ‘Ateşin Düştüğü Yer’, 10 Temmuz tarihinde ‘Gereği Düşünüldü’, 11 Temmuz’da ‘Güllü’, 12 Temmuz tarihinde de ‘Çat Kapı’ sahnelenecek. (Tel: 0 312 320 20 53) Binbirdirek Sarnıcı’nda 9 Temmuz’a dek sürecek olan ‘Ebru’ sergisi, sonrasında Kars, Kayseri, Ankara, Eskişehir, Mardin, Diyarbakır, Urfa, Antakya, Mersin, Kıbrıs, İzmir, Çanakkale, Artvin ve Trabzon’a turneye çıkacak. Bir sonraki aşamada ise Avrupa’da açılması planlanıyor. (Tel: 0212 518 1001 ) taş, pişmiş toprak, cam ya da fayans malzemeden hazırlanan küçük parçacıkların arasının harçla doldurularak hazırlandığı bir resim sanatı. Ancak arada yer alan harç, iki rengi birbirinden ince bir sınırla ayırır. Durak, “Anadolu topraklarını renklerle anlatırsak, mozaik tanımı yanlış olur. Çünkü aradaki sınırlar keskin ve serttir. Yine bu toprakların bir sanatı olan Ebru ise renklerin birbirine dokunduğu ama birbirini bozmadığı bir yapıya sahip. Bu açıdan Türkiye’yi ebruya benzetmek daha doğru olur” diyor. Ebru metaforundan yola çıkılarak 7 yıllık bir çalışmanın ürünü olan “Ebru: Kültürel Çeşitlilik Üzerine Yansımalar” projesi kitap, albüm ve bir dizi sergiden oluşuyor. İnsanın bir diğerini anlamasına yardımcı olacak ve çokkültürlülüğü tartışmaya açacak olan projeye yaklaşık 2200 kişinin emeği geçmiş. Attila Durak’ın fotoğrafladığı ve John Berger’in önsözünü yazdığı kitaba, aralarında Sezen Aksu, Ara Güler, Elif Şafak, İshak Alaton, Nebahat Akkoç ve Murat Belge’nin de bulunduğu 24 yazar metinleriyle destek veriyor. Kitabın yanı sıra Kalan Müzik’ten çıkarılan, kitaba özel olarak 21 farklı etnik grubun şarkısının yer aldığı bir albüm de satışa sunuldu. dilin birarada yaşayabilmesi, farklı renklerin birbirine karışmadan bir ahenkle varlığını İstanbul’dan sonra sürdürebilmesi İR MERAK daha fazla merak uyandırmış ve yine PROJESİ Anadolu’da da benzer bir soruyla karşı karşıya gelmiş: “Hindistan’da insanlar bir arada müthiş bir uyum içinde yaşamlarını Türkiye’deki kültürel sergilenecek. sürdürürken, benzer kültürel çeşitlilikteki Türkiye’de çeşitliliği yansıtan ‘Ebru Projesi’ nasıl olur da bu ahenk yakalanamaz?” aslında bir merakla başlamış Attila Ve 2 Temmuz 1993... Sıvas’ta Madımak Oteli yangınıyla Durak için. Gümüşhane doğumlu birlikte yine soru işaretleri arasında kalmış Durak: “Bir Durak, Türklerin, Rumların ve Ermenilerin birarada grup, 37 insanı yakabiliyor. Bu bende müthiş bir merak yaşadığı çokkültürlü bir ortamda yetişmiş. Ermeni uyandırdı. Neden? Bu bir yargılama değil, anlamaya kalaycıların çekiç salladığı, Rum tezgahtarların dükkan çalışıyorum. Neden bir Sünni bir Alevi’yi sevmiyor, nasıl açtığı, Gümüşhane’nin artık bomboş olan sokaklarında, çatır çatır yakabiliyor?” Tüm bunlar Durak’ı bir kiliselerinde ve hikayelerini dinleyemediği pekçok etnik sorgulamaya itmiş. Ebru projesi ile de 7 yıl boyunca tüm grubun varlığını hissettiği mekanlarda oynarmış Türkiye’yi gezip, çokkültürlülüğü fotoğraflayarak 40’tan küçüklüğünde ve hep merak edermiş tüm bu insanların fazla etnik grubu objektif olarak gözler önüne sermiş. hikayelerini. 9 yaşlarında başlamış soru işaretleri: “O “Türkiye Türklerindir” sloganından hareketle Türkiye’nin yaşlarda Türkiye’de farklı olmanın, bir diğeri olma kimlerden oluştuğu sorusunun peşine düşmüş. anlamına gelip gelmediğini düşünmeye başladım” diyor. ‘Türkiye bir mozaiktir’ sözü Anadolu toprakları için Üniversite yıllarında ise büyük bir merakla yollara düşmüş herzaman söylenegelir. Durak, bu eksik tanımlamayı kırmak ve dünyayı dolaşmaya başlamış. Özellikle Hindistan’da istediklerini söylüyor. Anadolu topraklarından çıkan mozaik, çokkültürlülüğün ne anlama geldiğini gözlemlemiş. Onlarca B RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle