15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 4/7/07 15:13 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 7 TEMMUZ 2007 CUMARTESİ Her turist için bir fidan E ge’nin şirin tatil beldelerinden Kuşadası, bu yaz da zengin doğası, harika denizi, onlarca mavi bayraklı kumsalı, içinden denize girilebilen tek Milli Parkı’yla misafirlerini ağırlıyor. Ancak bu yılın, geçen sezonlardan bir farkı var. Çünkü Kuşadası (ya da yerli halkın deyimiyle Ada), bu GÖKÇE yıl sezonu anlamlı bir karşılıyor; “Her UYGUN projeyle turist bir fidan”. Kuşadası Belediyesi’nin bu projesinde amaç, tüm dünyayı tehdit eden küresel ısınmanın etkilerini azaltmak, toprak oluşumunu hızlandırmak, erozyon ve çölleşmeyi önlemek. Bu kapsamda Ada’ya gelen her turist karşılığında bir fidan dikiliyor. İlk yabancı turistlerini 1952 yılında kabul etmeye başlayan Kuşadası’nın Belediye Başkanı Fuat Akdoğan, “Gelen turistlerin yarattığı rant adanın güzelliğini biraz yok etti. Bu saatten sonra bunu değiştiremeyiz ama yeşil alanlar yaratmamız gerek. Turizmin başlamasıyla bu hale gelen Kuşadası, yine turizmle eski yeşil haline döner” diyor. Yat turizminin uğrak yerlerinden olan Ada’ya 150 bini limandan olmak üzere toplam 1 milyon civarı turist bekleniyor. Rakamın büyüklüğü düşünülünce Kuşadası’nın yeşil dokusunun yıl sonunda artacağı şimdiden görünüyor. Akdoğan, Bodrum’da da başlayan ve diğer turizm beldelerine de örnek olması hedeflenen proje için “Umarım proje, Kyoto Sözleşmesi için de gönderme olur ve Türkiye artık imzalar bunu” yorumunu yapıyor. Merhaba Emral Biret, kızına ilişkin anılarını kaleme aldığında onun yeteneğini ne zaman keşfettiklerini anlatmıştı. Henüz üç aylıkken büyükannesinin piyanoda çaldığı ninnilerle susan, aile dostlarının kucağında ‘fış fış kayıkçı’ oyununa ‘da da dada’ diye eşlik eden bir bebek... Ve 2.5 yaşında sesleri ezbere tanıyan ve tek parmakla melodiler çalan küçük bir çocuk.... İdil Biret... Türkiye’nin ‘harika çocuğu’... 5 yaşına geldiğinde müzik yeteneği dinleyenleri hayret ve dehşete düşürüyordu. İlk piyano derslerini Mithat Fenmen’den almıştı. Ankara’da Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in de katıldığı bir konserde sahneye çıkıp seyirciyi büyülediğinde ünü yurtdışına bile ulaşmıştı... 1948 yılında İnönü’nün talimatı ve Yücel’in özel ilgisiyle TBMM’de ‘İdil Biret’ yasası adıyla anılan özel bir yasa çıkarılıp yurt dışına eğitime gönderildiğinde 7 yaşındaydı... Dönemin müzik otoritelerinin Mozart’ın çocukluğuna benzettiği İdil Biret, Paris Konservatuarı’nda Nadia Boulanger’in öğrencisi oldu. Afred Cortot, Wilhelm Kempff gibi hocalarla çalıştı. 11 yaşında ünlü piyanist Kempff ile Mozart’ın İki Piyano için Konçertosu’nu çaldı. Paris Ulusal Konservatuvarı’nı Yüksek Piyano, Eşlikçilik ve Oda Müziği dallarında bitirdiğinde 15 yaşındaydı. 16 yaşından bu yana da dünya sahnelerinde... Uluslararası eleştirmenlerce ‘çağımızın en önde gelen piyano ustalarından biri’ olarak nitelendirilen, ödül ve nişana doymayan İdil Biret, prestijin değil müziğin peşinden koşturmaya devam ediyor... Dominique Xardel, Paris, Brüksel ve Londra’da 2 yıl boyunca İdil Biret ile konuşup onun yaşamını kitaplaştırdı. “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti İdil Biret”i Bülent Ergüden kaleme aldı... İyi hafta sonları... OTELLER YENİLENİYOR Her yıl binlerce turisti ağırlayan Kuşadası’nda turizm sektörünün sorunları da yok değil elbet. İlklerden biri olmaktan kaynaklanan dezavantajlarla mücadele eden Ada, tek noktada en fazla yatak sayısı barındırma özelliğini taşıyor. 47 bin belgeli, 25 bin belgesiz, 18 bin belediye ait olmak üzere toplam 90 bin yatak hizmet veriyor. Ancak Akdoğan’ın da işaret ettiği gibi otel yapımına 1970’lerde başlanan Kuşadası’nda en yeni otel, Antalya’nın en eski oteline denk geliyor. Akdoğan, “Bunun sıkıntısını yaşıyoruz. Ama otelciler bir yenileşme hareketine girdi” ifadesiyle, bu sıkıntıyı aşmaya çalıştıklarını dile getiriyor. Kuşadası turizminin sadece denizgüneşkum üçgeniyle sınırlı kalmaması için yapılan çalışmalar da tüm hızıyla sürüyor. Fuat Akdoğan’a göre hedef turizmi 12 aya yaymak ve bunun en önemli ayağı da kongre turizmi. Ada’da bu amaçla “Kongre Vadisi” kuruluyor. Tamamı bin 40 dönüm üzerinde inşa edilecek vadinin, ilk aşamasını ise Kongre Merkezi (Komer) oluşturuyor. Bu yıl sonunda kaba inşaatı bitecek olan Komer’in 2008’de hizmete girmesi planlanıyor. Türkiye’de turizmin belli bölgelerde yoğunluğunun tarif edilmesini de isteyen Belediye Başkanı Akdoğan, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Her sezon Antalya’ya şu kadar, Bodrum’a şu kadar turist geldi diye anlamsız bir yarış yapılıyor. Bu çok yanlış. Her turizm merkezi için tarifler yapılmalı ve bunlar marka haline getirilmeli. Örneğin fazla sıcak olmayan bir yerde kafa dinlemek için Karadeniz, deniz kum güneş için Antalya, şehriçi tatili için İstanbul... Ancak belediyelerin bunu yapmaya kaynak ve bilgi birikimi yetmez. Kültür ve Turizm Bakanlığı öncülük etmeli.” Bana bir şey olmaz demeyin SİNEM DÖNMEZ Dünyada AIDS gibi cinsel yolla bulaşan 32’den fazla hastalık var. Bu hastalıklakların çoğunun tek korunma yöntemi de prezervatif kullanmak. Türkiye’de 1960’lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan prezervatif, aradan geçen yıllarda beklenen kullanım sıklığına hala ulaşamadı. Her ne kadar ülkemizde prezervatif öncelikle doğum kontrol yöntemi olarak görülse de cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma prezervatifin en önemli kullanım alanı. Ancak ne doğum kontrol yöntemlerinde ne de hastalıklardan korunma yöntemlerinde ülkemizde bu bilinç yeterince sağlanamadı. Yapılan araştırmalara göre 70 milyonu aşkın nüfusun içinde yalnızca 4 milyon potansiyel prezervatif kullanıcısı var! Okey markası uzman ürün müdürü Neslihan İnce, prezervatifte tüketici davranışlarıyla ilgili yapılan araştırma sonuçlarını açıkladı. Öncelikle söz konusu potansiyel 4 milyon prezervatif kullanıcısının %12.5 kadarı düzenli, geri kalan %87.5 kadarı düzensiz kullanıcı. Türkiye’de ayda ortalama yedi tek prezervatif kullanılıyor ve kullanıcı profilinde en az gençler, en fazla beyaz yakalı diye tabir edilen üniversite mezunu kesim yer alıyor. Türkiye’de hala %27’lik bir kesim hiçbir doğum kontrol yöntemi kullanmıyor. %37.5 kesim ise geleneksel yöntem diye tabir edilen geri çekilme ve takvim metodunu kullanıyor. Türkiye’de cinselliğin başlama yaşı erkeklerde 17, kadınlarda 19. Gençler ilk cinsel deneyimlerinden iki yıl sonra prezervatif kullanmaya başlıyor. Evlilik yaşı ise erkeklerde 27, kadınlarda 22. Evlilikten sonra prezervatif kullanımı düşüyor çünkü doğum kontrolü için rahim içi araçlar tercih ediliyor. Türkiye’nin prezervatifte pazar lideri Okey, özellikle gençlerde prezervatif kullanımı bilincini oluşturmak için pek çok şehirde araştırma ve çalışmalar yürütüyor. Şu an Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte Çıraklık ve Yaygın Eğitim Merkezleri’nde eğitim seminerleri düzenliyor. Organize Sanayii Bölgeleri’ne yakın kahvehanelere gidiyor, doğum kontrolü ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi veriyor. Bu sıralar da televizyonda Okey’in yeni reklam filmi dönüyor. Sadece prezervatif konusunda değil birçok konuda ‘bana bir şey olmaz’ zihniyetini kırmak için, tost makinesinden ekmeği çatalla alırım, yağmurlu havada çatıya çıkıp anteni düzeltirim, motosiklete binerken kask takmam diyenlere “Bana bir şey olmaz deme Okey mi?” diyor. Reklam filmlerinde aile planlaması ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunma mesajını farklı imgelerle veriyor. Kondom Türkiye’de çok eskiden beri var. En azından 1965 yılında çıkan Nüfus Planlaması yasası ile satışı ve dağıtımı serbest kaldı. Uzunca bir süre kondom yurtdışından yardım olarak geldi ve ücretsiz dağıtıldı. Yine kaçak girişlerde hep söz konusu oldu. Gebeliği önleyici yöntem olarak kullanımı ve yaygınlaşması 1970’lerin sonlarından itibaren başladı. Ücretsiz dağıtımın giderek azalması ve 1980’li yıllarda aids’in gündeme gelişi ile pazar büyüdü ve kullanım yaygınlaştı. Kimsesizlerin kimsesi 1492’de Katolik Monarklar Ferdinand ve Isabella’nın yönettiği İspanya’dan yaklaşık 235.000 Yahudi sürgüne zorlanmıştı. Bu Yahudilerden büyük çoğunluğu (90.000 kadarı) II. Bayezid’in Kemal Reis komutanlığında İspanya’ya gönderdiği bir gemiyle kurtarılarak Osmanlı’ya yerleştirildi. İspanya’dan kaçan Sefarad Yahudileri Osmanlı’ya önemli katkılarda bulundular. Örneğin Osmanlı’da ilk matbaayı 1493’te onlar kurdu. Daha sonra başka “vatansızlar”a da kucak açtı bu topraklar. İstanbul’da Milli Reasürans Galerisi’nde geçtiğimiz haftalarda bir sergi vardı. Serginin adı HeimatlosÖzgürlüğe Giden Yol. Aslında heimatlos, Almanca “vatansız” demek. Ancak serginin adının bir yandan “Özgürlüğe Giden Yol” olarak seçilmesi de doğru bir tercih. Çünkü serginin konusu 1930’lu yıllarda Nazi Almanyası’ndan kaçarak Türkiye’ye sığınan Yahudiler. Nazi Almanyası başta Almanya olmak üzere tüm dünyada korku salarken, pek çok Yahudi bilim adamı Almanya’dan kaçmak zorunda kalmıştı. Bu bilim adamlarına dünyanın değişik yerlerinde sığınacak bir liman bulmak için ise Einstein’ın önderliğinde bir organizasyon kurulmuştu. Einstein ülkemize de bir mektup yazarak bu bilim adamlarının ülkemize yerleşebilmeleri ve istihdam edilebilmeleri için yardım talebinde bulunmuştu. Biz de bu talebi geri çevirmedik ve aralarında benim üniversitemin (Ankara Üniversitesi) de bulunduğu birçok üniversitede bu bilim adamları Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde uzun yıllar görev yaptılar ve ülkemizin bilimine, sanatına, kültürüne çok önemli katkıları oldu. Prof. Dr. Ernst Hirsch gibi kimilerinin katkıları ise unutulmaz oldu. O günlerin yoksul ama konuksever ve geleceğe umutla bakan Cumhuriyeti sıcak bir yuva olabilmişti “vatansızlar” için. Oysa bugünlerde ne Osmanlı’nın, ne de Cumhuriyet’in hoşgörüsünden bahsedebilmek mümkün. Millet olarak ne kadar hoşgörülü olduğumuzu anlatırken sıraladığımız bu örnekler unutulmuş gibi. Seçime yaklaştığımız şu günlerde kimsede hoşgörüden eser yok. Her yanı savaş naraları sarmış, herkes birbirine düşmanlaştırılmış. Miting meydanları Kosova Meydan Muharebesi’ni anımsatıyor. Öyle ki kendini Osmanlı’nın en hakiki torunu olarak gören bir partinin mitinginde alana “darağacı ipi” atılabiliyor. Bırakınız vatansızlara kucak açmayı tartışmak; kendi unsurları bile birbirine düşmanlaştırılan, korkunun geleceğe egemen olduğu bir ortamdayız. Bir zamanlar kimsesizlerin kimsesi olmuş bu topraklarda, bugünlerde her gün yeni bir düşmanlığın tohumları filizleniyor. AYÇA AKPEK İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle