Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 08 20/6/07 15:16 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Kırılgan (Fragile) ‘Korkunun Röngenini Çek’ sloganıyla vizyona giren ve Jaume Balaguero’nun yönettiği filmde Calista Flockhart, Richard Roxburgh, Elena Anaya ile Gemma Jones rol alıyor. Yaklaşık yüz yıldır hizmet veren Mercy Falls Çocuk Hastanesi kapatılmak üzeredir ancak bir tren kazası nedeniyle, çevrelerdeki hastanelerde yer kalmadığı için tahliye işlemi bir süre ertelenir. Hastanedeki koşullar zorlaşır çünkü birçok bölüm kapatılmış, cihazlar yerlerinden sökülmüş ve personelin çoğu gitmiştir. Çocuklar bu durumdan çok tedirgin olur ve görünmeyen, dokunulamayan birşeyden korkarlar. Ve zamanla hastanenin geçmişine ait karanlık bir sırrı olduğu ortaya çıkar. Durumu düzeltmesi için gönderilen hemşire de hem olayın üzerine giderek çözmeye çalışır hem de çocukları korumaya... Si ne ma 8 dana Altın Koza Film Festivali öğrencileri desteklemeye 1992’de bünyesine Öğrenci Filmleri Yarışması’nı katarak başladı. Daha sinema öğrencisiyken Altın Koza’da ödüllendirilen gençler zamanla Türk sinemasının içindeki yerlerini alarak ulusal ve uluslararası alanda adlarını duyurmaya başladılar. 1992’de Kan Kardeş’le En İyi İkinci Film Ödülü alan Serdar Akar (Gemide, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar, Barda), 1993’te Gözlerin Yeşilçam’ın Son Yangını’yla En Eyi Film Ödülü’nü kazanan Özer Kızıltan (Takva), Mutfakta Biri mi Var? ile ASLI ikinciliği alan Kudret Sabancı (Laleli’de Bir Azize), 1995’te Under Ground Kadir SELÇUK ve Sinema Çete’siyle En İyi Belgesel Film ödülüyle değerlendirilen Yüksel Aksu (Dondurmam Gaymak), 2005’te Koş Baba Koş’la En Eyi Film Ödülü’nü alan Togan Gökbakar (Gen) bu adlardan sadece birkaçı. Bu yıl da öğrenci yarışmasına son bir yılın çalışmaları başvurdu, katılan 118 filmden 30’u yarışmaya hak kazandı. Bu eğitim dönemindeki gençleri özendirici yarışmada belgesel, kurmaca, canlandırma ve deneysel olarak 4 dalda toplam 20 bin YTL ödül verildi. Festival ayrıca ön elemeyi geçen 30 filmin yönetmenine finale katılım ödülü olarak da 350 YTL verdi. ??????????????????????????????????? Öğrenciye Altın Koza desteği A ? ? ? ? ? ? Buzlar Kırılınca ? ? ? ? ? ? ? ? ? İNSANI ANLATIYOR Anadolu, Beykent, Çanakkale 18 Mart, Dokuz Eylül, Erciyes, İstanbul Kültür, İstanbul Ticaret, Kocaeli, Marmara, Mimar Sinan, Selçuk gibi Türkiye’nin değişik üniversitelerinden katılan filmler insanın yaşam savaşımı, insan ilişkileri, iletişimsizlik, savaş, küreselleşme, küresel ısınma, töre cinayetleri, Down sendromu gibi önemli konulara eğilen düşündürücü çalışmalardı. Sinematografik anlatıma gösterdikleri özen, teknik yeterlilik, sinema estetiğine getirdikleri gerçekçi, içten yaklaşımlarından ötürü Caner Erzincan’la Mevlüt Çiftçi’nin Buzlar Kırılınca’sı (Selçuk Üniversitesi) ile Serkan Yüksel’in Issız’ı Anadolu Üniversitesi) belgesel dalında ödülü paylaştı. Buzlar Kırılınca’da donmuş gölün üstünde balık avına çıkan insanların zorluklarını her an buzun kırılma korkusuyla biz de baştan sona heyecanla izledik. Issız, Andrei Tarkovski, Nuri Bilge Ceylan etkilenmelerini taşısa da temiz bir çalışmaydı. “Kibele’nin Kızları” Sorkun’daki köylü kadınların çömlekçiliğini, “47/21” down sendromunu, “Kuş Dili” Karadeniz halkının iletişim becerisini, “Şavak” tulum peynirinin üreticilerini, “Solgun Duvarlı Kent” Doğu’da görevli bir öğretmeni, “Karanlığın Gözleri”yse Zonguldaklı maden işçilerinin yaşam savaşımlarını anlatan ilginç çalışmalardı. Gizli Yüz’ün İzleri ve İntihar Ederdim değerli yönetmenler Ömer Kavur’la Ahmet Uluçay’ın sinema tutkuları üstüneydi. Erek ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Gerçek seni özgür kılar ALPER TURGUT Sahtekâr (The Hoax), dünyanın en ünlü yalancısına dair gerçek bir öykü… Olmayan söyleşiler yapan, karşılığında milyon dolar kazanan ve en sonunda cezaevine konulan bir yazarın tuhaf hayatı… Medya sektörüne ve yazın dünyasına ders olan, bu olağanüstü yaşam hikâyesini, ‘ibret olsun’ diye herkesin izlemesi gerekiyor. Yalan bir insanı nereye götürür, gerçek ve doğru nerede başlar, nerede biter… Bilinsin diye… Para, hırs ve karşı konulmaz yükselme arzusu… Sahtekâr bunu anlatıyor. Zaten gerisi tepeden tırnağa hayal gücü… Sahtekar, Gilbert Ne Yiyor? (What’s Eating Gilbert Grape), Bir Köpek Olarak Hayatım (My Life As A Dog) ve Çikolata (Chocolat) adlı filmleri Oscar adaylığı kazanan, Tanrının Eseri Şeytanın Parçası (Cider House Rules) isimli yapımla iki Oscar’ı kucaklayan İsveçli yönetmen Lasse Hallström’ün (ülkesinde en son yaşam boyu başarı ödülü aldı) kotardığı gerçek ve etkileyici bir hikâye... Filmin senaryosunu ise William Wheeler yazmış. Subay ve Centilmen ile kadınların rüyası olan, Özel Bir Kadın ile rüştünü tüm dünyaya ilan eden Altın Küre ödüllü Richard Gere, sahtekâr yazar Clifford Irving’i canlandırıyor. Sahtekar’da harika bir performans ortaya koyan Gere’e, Alfred Molina, Marcia Gay Harden, Hope Davis, Stanley Tucci ve Julie Delpy gibi yetenekli oyuncular eşlik ediyor. Sahtekâr filmi, dün gösterime girdi. Umut ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? EVEREST’E TIRMANMAK GİBİ Sahtekâr, dolar milyarderi ünlü ve meczup işadamı Howard Hughes (11 dalda Oscar ödülü adayı olan ve beş dalda Oscar kazanan Göklerin Hâkimi (Aviator) adlı filmde yaşamı masaya yatırılmıştı) ile gelmiş geçmiş en büyük yalancılardan (Time 1971’de onu yılın sahtekârı seçti) yazar Clifford Irving’in hikâyesi… Irving, “Bu sahtekârlık işi benim için Everest dağına tırmanmak gibiydi. Yaptım, çünkü dağ oradaydı ve ben yapmak istiyordum” diyebilecek kadar pişkin bir adam… Hughes ise, kaçıklığa meyledip, kendini münzevi bir hayat ile cezalandıran bir zırdeli… 1959 yılından itibaren imparatorluğunu (ABD’nin başkanlarını dahi parmağında oynatan bir güçtür bu) kapalı kapılar ardında yöneten Hughes, 12 yıldır medya ile tüm bağlarını koparmıştır. 1971’de yazdığı kitaplar basılmayan, editörlerin ve yayımcıların dalga konusu Irving, bombayı patlatır. Gözünü para hırsı bürüyen, hırsının ve tutkularının esiri olan bu adam, daha sonra kendisinin bile inanacağı öyküsünü kaleme almaya başlar. Hughes adlı dünyanın en meşhur adamıyla seri söyleşiler yapacaktır. Önce ona kimse inanmaz ancak yeteneğini konuşturup Hughes’un el yazısını ve sesini taklit edince bir anda ülkesinin ve yabancı kamuoyunun ilgisine mazhar olur. Amerikan gazeteciliği için dönüm noktası olan bu söyleşilerin, kitap haline getirilmesine karar verilir. Sahtekâr Irving, eşini ve çocuk kitapları yazarı dostunu da suçuna ortak eder. Ve bu üçlü, yayımcılardan tam 1 milyon dolar kopartmayı becerir. Sezar’ın hakkı Sezar’a… Kahramanlarımız, paha biçilmez bu uyduruk biyografiyi yazmak için korkunç bir emek harcarlar. Etik ve ahlak dışarı, ün, şan ve şöhret içeri… Irvıng, meslektaşlarının gözünde ilah olma mertebesine ulaşmak üzeredir. Yalan yalanı doğurduğu noktada bu pespaye adamın planı tıkır tıkır işlemektedir. Ta ki, havacılık sektörünün tanrısı olarak nitelendirilen, devrin en güzel kadınlarının peşinden koştuğu Hughes’un ortaya çıkıp gerçekleri açıkladığı ana dek… DÜŞÜNDÜRÜCÜ ÇALIŞMALAR Kurmaca’nın en iyisi sinematografiyi zeki, yaratıcı biçimde kullanmasından, umut ve umutsuzluk kavramlarını, baskıcı bir dönemin atmosferini iyi bir oyuncuçevre yaratımıyla kurmasından ötürü Mehmet Bahadır Er’in Umut’uydu (Mimar Sinan Güzel Sanatlar). Elma Dersem Çık Mazot Dersem Öl bir çocuğun gözünden yaşamı, Çizgi çocuk yaşta yüklenilen sorumluluğu, Hangi Savaş savaştan etkilenen çocukları, Hipokrat ve Gülümse yazgıların kesişmesini, Taş insanın yazgısını sorgulamasını, Pay insanın sonsuz açgözlülüğünü, Potkal iletişimsizliği, sevgisizliği, Land of Broken Lives töre cinayetlerini betimleyen yapımlardı. Canlandırma dalındaki tüm çalışmalar Anadolu Üniversitesi’nden geliyordu. Zengin bir öykü yapısını değişik teknikleri kullanarak başarıyla irdelediği için Ayçe Kartal’la Murat Yasin’in İniş’i en iyi canlandırma seçildi. Ünlü animasyon dizisi South Park’ı çağrıştıran İniş, İsa peygamberin dünyaya yeniden gelişiyle çıkan kargaşayı espiriyle yansıtıyordu. Kelle Koltuk Fransız çizgi romancı Enki Bilal’ın dünyasından esinlenmişti. Özgürlük Yalnız Olmaz’la Nayu çocukların saflığı, önyargısızlığıyla, Pink the Basic’se akıl çelmeyle ilgili başarılı animasyonlardı. Deneysel’de izleyiciyi düşünmeye yönelten güçlü simgesel anlatımlarından ötürü ödül, Ceyhun Konak’ın Erek (Mimar Sinan Güzel Sanatlar) ile Ömür Kınay’ın Kün (İstanbul Kültür Üniversitesi) filmleri arasında paylaştırıldı. Erek sonsuz devinimli doğayı kesintiye uğratmak isteyen insanı, Kün’se cam yapımını Mevlana felsefesiyle örtüşmesini vurguluyordu. Küresel Savaş insanın küreselleşmeye kayıtsızlığını, Plastiköle’yse geriye dönüşümsüz plastiğin kalıcı zararlarını irdeliyorlardı. Kısa sürelerine karşın düşündürücü, yaratıcı iletiler taşıyan çalışmaların izlendiği Altın Koza Öğrenci Filmleri Yarışması’na daha nice yıllar dileğiyle... Issız ? Boş Oda (Vacancy) Nimrod Antal’ın yönettiği ve Luke Wilson, Kate Beckinsale, Frank Whaley ile Ethan Embry oynadığı Boş Oda, araları açık bir karı kocanın arabalarının gecenin geç bir saatinde gözlerden uzak bir taşra yolunda bozulması ile başlıyor. Çift bu arıza ile birlikte çift şeritli ıssız ve karanlık bir otoyolda arabasız kalıyorlar. Geceyi tuhaf ama zararsız görünümlü bir adam tarafından işletilen döküntü bir motelde geçirmeye karar verirler. Ancak kaldıkları odanın gizli bölümünde herbiri diğerinden vahşi olan işkence filmleri bulurlar. Daha sonra da gerçeği farkederler: Tüm bu işkenceler otelin o gece kaldıkları odasında yapılmıştır. Kün İniş