27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 20/6/07 15:16 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 23 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ Teknoloji HAKAN AKARSU hakana?cumhuriyet.com.tr Kulaklık ligine İsveç’ten giren Jays özellikle bas severler için özel olarak tasarlanmış. 9mm dinamik sürücülü jJays orta ve üst seslerde yüksek kaliteli, parlak bir ses sunuyor. Jays’ın paketinde gelen 4 farlı boydaki kulakiçi adaptörüyle mükemmel yalıtım sunuyor. Dört değişik boydaki kulak içi silikon adaptörleri kulağa tam uyarak müzik zevkini arttıyor. 3,5 milimetre jak girişli iPod ve diğer taşınabilir mp3 çalarlarla birlikte kullanılabilen jjays standart 60 cm’lik kablosuna ek olarak sunulan 90 cm’lik uzutma kablosuyla ses kalitesinden hiç taviz vermiyor. Kulak içine mükemmel uyum sağlayan jJays silicon yalıtımı sayesinde dışarıya ses vermezken, 8 gramlık ağırlığıyla sanki kulağınızda bir şey yokmuş hissi uyandırıyor. JJays kulaklık ayrıca yüksek verimli transducer teknolojisiyle medya oynatıcınızın pil süresini minimum etkileyerek daha uzun müzik zevki sunuyor. Jays kulaklıklar siyah ve beyaz renklerde iki farklı model olarak www.elmasepeti.com internet sitesinden alınabilir. Yukarıda detaylarını yazdığımız modeli KDV dahil 100 YTL’den satılıyor. Diğer modelin fiyatı ise KDV dahil 195 YTL. En temiz enerji: “Gençken devrimlere inanıyordum, şimdi evrimlere daha çok inanıyorum” diyen Toplum Gönüllüleri Vakfı Başkanı İbrahim Betil eleştirmek için değil değiştirmek için gençlerle çalışıyor. epsi Türkiye’nin dört bir yanındaki çeşitli üniversitelerde okuyan gençler... Toplum açısından son derece yararlı projeleri gönüllü olarak yapıyorlar. Kimileri köy okullarını onarıyor, kimileri ilkokul çocuklarına okul dışındaki zamanlarında ek dersler veriyor, kimileri kütüphanelere kitap topluyor, kimileri bölgelerindeki yoksul kadınların iş kurabilmeleri için sponsorlardan aldıkları destekle mikro kredi dağıtıyor ve kredinin geri dönüşünü takip ediyor. Ortak noktaları Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın ÖZLEM gönüllü üyeleri olmaları. Eski bankacı ve dönem Türkiye Eğitim YÜZAK bir Gönüllüleri’nin Başkanı olan İbrahim Betil’in öncülüğünde 2002’nin sonunda kurulan Toplum Gönüllüleri Vakfı inanılmazı gerçekleştiriyor. Gençliğin enerjisini toplumsal faydaya dönüştüren bir değişim dönüşüm projesine önderlik yapıyor. Uzun uzun sohbet ettiğimiz Betil, toplum gönüllülerinin “eleştirmek değil, değiştirmek için” sloganıyla yola çıktıklarını anlatıyor. Toplum Gönüllüleri üniversitelerde öğrenci toplulukları, öğrenci kulüpleri ya da öğrenci grupları şeklinde yapılanıyor. 63 üniversitenin 71 yerleşkesinde bulunan Toplum Gönüllüsü gençler, bulundukları yerin sorunlarına göre çeşitli projeler geliştiriyor. ? Müzik zevkini arttırın H Gençler Küçük adımlar büyük yarınlar Toplum gönüllüsü olmayı Türkiye geneline yayabilecek nasıl bir mekanizma olabilir? Aslında Türkiye’de yaygınlaşmış durumdayız. Milli Eğitim Bakanlığı ile imzaladığımız işbirliği protokolleri ile üniversite gençleri liselerde sosyal hizmet çalışmalarını başlattılar. Gençler de “ağabey, abla” modeli içinde çok daha mutlu olarak yapıyorlar. Liseli gençler toplum gönüllülerinden aldıkları eğitimle sosyal hizmet projeleri geliştiriyorlar. Örneğin Karadeniz Teknik Üniversitesi’ndeki gençler Trabzon’da bir lisedeki çocukları eğitti ve o çocuklar kendi yazdıkları “dilde yozlaşma” konulu bir tiyatro oyununu oynayarak geliri ile Trabzon Devlet Hastanesi’nin onkoloji servisinde yatan çocukların dileklerini yerine getirdiler. “Küçük Adımlar Büyük Yarınlar” adını verdiğimiz TOG ile lise ve ilköğretim öğrencilerini kapsayan bu uygulama Procter&Gamble’ın sponsorluğunda yürütülüyor. Gençken devrimlere inanıyordum şimdi ise evrimlere daha çok inanıyorum. İnanıyorum ki 10 yıl sonra bugünün toplum gönüllüsü gençleri devletin içinde özel sektörde iyi yerlerde olmaya başlayınca sahip olduğu bu duyarlığın etkisi daha büyümeye başlayacak. Biraz sabırlı olmamız lazım, bu tür projeleri yaygınlaştırmamız ve en önemlisi de gençleri yanıltmamamız lazım. AMAÇ TOPLUMSAL FAYDA 1980 askeri darbesi sonrasında Türkiye apolitik bir dönemin içine girerken bunun sivil toplum üzerinde de son derece olumsuz yansımaları oldu. Şimdi ise ciddi bir devinim var. Siz nasıl görüyorsunuz? Sivil toplumun Türkiye’deki durumu nedir? Ve neden gençleri seçtiniz? Sivil toplum anlayışı esas itibariyle demokratik bir kavram. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşları ancak demokrasilerde güçlenebiliyor. Türkiye’de bugün aktif olarak 5 bin vakıf var. Osmanlı döneminde 30 bin vakıf vardı. Yine bugün Türkiye’de 7880 bin dernek var. Toplamda sivil toplum kuruluşu sayısı 85 bin gibi bir rakam. Nüfusu 9 bin olan İsveç’te 200 bin, nüfusu 55 milyon olan Fransa’da 900 bin sivil toplum kuruluşu var. Dolayısıyla boyutlar çok farklı. Türkiye’de 1980 öncesi gençliği ülkenin geleceği olarak, kurtuluşu olarak değerlendirilirken 1980 sonrası, gençlik korkulan endişelenen bir grup haline getirildi. Bunu böyle gördüğünüz zaman ise bütün sivilleşmeyi bastırmış oluyorsunuz. Türkiye’de nüfusun çok önemli bir kısmı genç. Ancak genç nüfus içindeki işsizlik oranı yüzde 20’lerde. Bir diğer gerçek de genç yaş grubunun yüzde 80’inin üniversiteye gidemiyor olması. Üniversiteye gidemediği zaman işsizlik oluyor. İlkokuldan ve aile kültürümüzden başlayarak Türkiye’de baskıcı bir ortam var gençler açısından. Ailede çocuk çok bastırılıyor. Dolayısıyla gençler kişiliklerini geliştirebilmek, kendilerini ifade edebilmek adına farklı yollara başvuruyor. Bu da daha çok bir grubun içine girmekle sonuçlanıyor. O genç ya milliyetçi bir hareketin ya da dinci bir yapılanmanın içine giriyor. Böyle yerlerde olmak bir noktadan sonra onların ekonomik kaygılarını, gelecek kaygılarını giderebilecek ilişkilerin oluşmasına da destek oluyor olabilir tabii. Peki siz ne yaptınız? Biz gençlerin enerjilerini toplumsal faydaya dönüştürmeyi amaçladık. Herhangi bir ideolojiyi gençlere dayatmadan, kişisel gelişimini ortaya koyabilecek bir sivil hareketin Acer, Gemstone kavramının çevresinde net bir ürün kimliği oluşturarak, Aspire dizüstü bilgisayarlarının görünümünde devrim yapmış. Gelişmiş, koyu renk ve parıltılı dış yüzey ile inci grisi iç kısmın arasındaki tezat çarpıcı bir görüntü oluşturmuş. Farklı renkler ve materyaller birlikte kullanılarak dizüstü bilgisayarın düzgün, yuvarlak ve doğal biçimi öne çıkarılırken, logonun gölgeli görünümü gibi özel detaylar eklinmiş Aspire’a. Kapağını açtığınızda ileri teknoloji ürünü tasarım detayları, Dolby surround hoparlörler ve medya tuşlarını gösteren neon medya akışı çizgisi Aspire’a değişik bir görsellik kazandırmış. CrystalBrite teknolojisi ile parlak bir ekran, Dolby Home Theater Virtual surround hoparlörler, Arcade Deluxe multimedya grubu, sezgisel medya tuşları ve video konferans özelliği ile birlikte yeni Aspire bir tür multimedya merkezi olarak tasarlanmış. Yeni Aspire dizüstü bilgisayar ürün yelpazesi, 12.1 inçten 20 inçe kadar uzanan geniş bir ekran yelpazesi sunuyor. ? Acer'dan mücevher gibi tasarım ? Dijital eğlencede Linksys boyutu Linksys’in yeni “yüksek çözünürlüklü medya çaları” KiSS 1600, kablosuz ve kablolu her türlü dijital aygıtta kayıtlı ses, video ve resim dosyalarını TV’nizde oynatabiliyor, internet radyolarını eve getiriyor ve online oyunların oynanmasına olanak tanıyor. KiSS 1600, temel olarak yüksek çözünürlüklü görüntü işleme özelliğine sahip bir DVD oynatıcı. Televizyonunuza HDMI ve standart scart arabirimi sayesinde bağlanarak görüntü ve ses aktarımı yapıyor. Audio bağlantıları ise evinizde bulunan ev sinema sistemi veya AV alıcısına bağlanmaya imkan tanıyor. KiSS 1600’ü diğer DVD oynatıcılardan farklı bir konuma getiren özelliği ise her türlü dijital cihaza kablosuz ağ, Ethernet kablo veya USB üzerinden bağlanarak cihaz içerisinde bulunan video, ses ve resim dosyalarınızı TV ve ev sinema sistemi üzerinden oynatabilmesi. Internet bağlantısı ise KiSS 1600’e internet radyolarını çalma ve online oyunları oynatma özelliği katıyor. Türkiye’de uzun yıllardan beri istenen ve özlenen bir hareket olduğunu düşündüğümüz için toplum gönüllülerini 5 yıl önce düşünmeye başladık. Faaliyete geçeli 4 yıl oldu ve gençlik arasında ciddi bir kabul gördü. Çünkü biz burada projeleri “herşeyi bildiğini” iddia eden yetişkinler olarak tasarlayıp gençlerin önüne koymuyoruz. Tam tersine biz gençlere “topluma hizmet projelerinizi gerekli gördüğünüz alanlarda siz tasarlayın, siz geliştirin, siz uygulayın, siz değerlendirin” diyoruz. BEŞ ANAHTARLI EĞİTİM O disiplini nasıl sağlıyorsunuz? Özellikle de Toplum gönülülerini saysı arttıkça giderek zorlaşmayacak mı? Biz toplum gönüllüsü olmak isteyen herkese bu kimlik kartını veririz ama vermek için de standartlarımız var. Beş anahtar eğitim sistemimiz var. Kırmızı, sarı, yeşil, mavi ve beyaz anahtar. Anahtar eğitimlerde 23 saat süren modüller şeklinde tasarlanmış sivil toplum anlatılır, organizasyon, ekip çalışması, yerel proje yapımı, yerelden kaynak bulunması, proje değerlendirilmesi, toplum hizmetinde görev yapmak gibi... Toplum gönüllüsü olmak isteyen, bu beş sertifikayı aldıktan sonra kimlik kartını alır. Bu kimlik kartı bir yıl için geçerlidir. O bir yıl içinde en az 16 güne eşdeğer toplum hizmetinde çalışması lazım. Yani toplum gönüllüsü bir gencin kimlik kartını sürdürebilmesi de ciddi bir sorumluluk. Eğitimleri ilk olarak biz veriyoruz, fakat bizler eğitici yetiştiriyoruz. Sahada şu anda 400’den fazla genç eğiticimiz var. Onlar kendi akranlarına akran eğitimi modeli üzerinden eğitimleri veriyorlar. Böylece eğitimci sayısı artıyor. ALIŞIK OLMADIKLARI BİR ORTAM Bugüne kadar pek de gençliğin alışkın olmadığı bir güven ilişkisi içinde onların kimlik ve kişisel başarı kazanmalarına yardımcı oluyoruz. Bunu da müthiş bir şeffaflık içinde, herhangi bir gizli gündem oluşturmaksızın, herhangi bir ideolojiyi dayatmaksızın, sadece ve sadece gençlerin kişisel gelişimine katkıda bulunmak amacıyla yaptığımız için 4 yıl içerisinde 70 üniversitede 14 bine yakın bir gençlik kadrosu gönüllü iletişimi oluştu. Köylere gidip okul onarmaktan, huzur evlerine gidip yaşlılarla sohbet etmek, sokak çocuklarına meslek edindirmeye, kendileri sağlık eğitimi alıp vatandaşla üreme sağlığı eğitimleri vermeye kadar uzanan yüzlerce proje üretip uyguluyorlar. Ülke genelinde bugüne kadar 387 proje yapmışlar. ? Olympus zorluk tanımıyor Olympus’un su, darbe, donma ve çarpmaya dayanıklı yeni modeli mju 770 SW her türlü koşulda fotoğraf çekmeyi sürdürüyor. 10 metre su basıncına, 1.5 metre yükseklikten düşmeye ve – 10 derece soğuğa dayanıklı fotoğraf makinesi 7,1 mega piksellik kalitesiyle dikkat çekiyor. Koyu mavi, titanyum grisi ve kahve olmak üzere üç farklı renk seçeniyle satışa sunulan mju 770 SW brightcapture teknolojisiyle düşük ışıklandırmada bile fotoğrafların gerçek atmosferini yansıtmayı başarıyor. Makinenin 2,5 inçlik parlak ekranı görüntüleri daha iyi yansıtırken 25 senaryo moduyla her türlü ortamda net fotoğraf sonuçlarını garantiliyor. Tek tuşla yanan aydınlatma ışığı ise zifiri karanlıkta ya da su altında çekim yapmaya olanak sağlıyor. Makinenin 40 metre basınca dayanıklı su altı kasası da satın alınabiliyor. ? Güçlü, hızlı ve şık Optik depolamada pazarın önemli isimlerinden Verbatim, 8 GB depolama kapasiteli yeni bir USB belleği satışa sundu. 8 GB depolama kapasitesi bulunan ürün saniyede 13 MB’ye kadar okuma ve 6 MB’ye kadar yazma hızına sahip. Bu bakımdan Verbatim Store ’n’ Go USB sürücü MP3 biçiminde 2000’in üzerinde şarkı için depolama yeri sunarken 8 GB veriyi yaklaşık 22 dakikada transfer etmeyi başarıyor. USB stick ücretsiz güvenlik yazılımı, mavi LED ekran ve taşıma askısıyla birlikte satışa sunuldu. Özgür ruhların ateşi ZUHAL AYTOLUN Romanlar, kentsel yenileme projesiyle birlikte yerlerinden edilme korkusuyla yaşıyor uzun zamandır... Kentsel Dönüşüm Projesi sonucunda bir kültürün bir yaşam biçiminin yok olmasıyla karşı karşıyalar.. Elbette yaşadıkları düzeni iyileştirmek ve yenilemek gerekiyor. Ancak sunulan projeyle Romanlar, ya İstanbul’un farklı semtlerine dağılacak ya da göç etmek zorunda kalacaklar. Mayıs ayında sanatçıların, gönüllülerin ve halkın desteğiyle kurulan 40 Gün 40 Gece Platformu ile de sanatlarıyla seslerini duyurmaya çalıştı Romanlar. Şimdilerde ise Fotoğraf Vakfı ile İstanbul Saydam Gösterileri ve Fotoğraf Derneği’nin Selanik Fotoğraf Müzesi ve Nooderlicht Fotoğraf Vakfı ortaklığıyla düzenlediği ‘Ulis Foto Festİstanbul 07’ kapsamında açılan ‘Çingene Ateşi: İstanbul’da Romanlar’ sergisi ile fotoğraf sanatçısı Timurtaş Onan ve Yunus Emre Aydın, Kağıthane, Kasımpaşa, Küçükbakkalköy, Dolapdere ve Sulukule’de çektikleri fotoğraflarla İstanbul’daki romanların kendilerine özgü yaşamlarını ve yıkımları gözler önüne seriyor. 1990’lı yıllardan bu yana İstanbul’da ve Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki Roman mahallelerinde çekim yapmaya başlamış Onan. Romanların özgür ruhlarının yanı sıra müzikte olduğu gibi yaşamdaki doğaçlama tarzlarının cesurluğu yöneltmiş onu bu çekimlere. Onan, Romanları doğal halleriyle görüntülemeyi tercih etmiş. Fotoğrafları herhangi kurgu olmadan, doğal ve doğaçlama halde sanatseverlere sunuluyor. “Bu ilginç kültürle izleyici arasında bir aracı rolü oynuyorum sadece, onlar kendilerini çok iyi ifade ediyorlar” diyor. ‘Çingene Ateşi’ Onan’ın Romanlar üzerine açtığı ilk sergi değil. Daha önce de ‘Dolapdere Zamansız’ ve ‘Dışarıdakiler’ adlı gösterileri Türkiye’de çeşitli etkinliklerde ve 2006 yılında Sofya’da Bulgaristan Kültür Bakanlığının katkılarıyla düzenlenen ‘Life of Roma in Europe’ adlı etkinlikte sanatseverlerle buluştu. Onan ve Aydın’ın çalışmaları, 30 Mayıs’ta 40 gün 40 gece Sulukule platformu kapsamında Karaköy Karai Galeri’de Seyit Ali Ak, Coşkun Aşar, Özgür Baykal, Kemal Cengizkan, Dora Günel, Mehmet Oflazoğlu, Mustafa Özünal, Fatih Pınar, Nikos Pılos, Yücel Tunca ile birlikte ‘Sulukule, arda kalan’ adlı karma sergide yer aldı. geçerli değil. Yaşamdan büyük beklentiler yok, sadece an var. Günü kurtarmak için iyi müzik ve birlikte içilen birkaç kadeh yeterli.” Tüm bunların yanı sıra da toplumda Romanlar için, çalışmayan, üretmeyen toplumsal yaşayış algısının da yanlışlığını görmüş Onan. Çalışkan ve üretken olduklarını söylüyor ve soruyor: “Dünya çapında önemli sanatçılar yetiştirmiş bir toplum nasıl üretken olmamakla suçlanabilir ki?” Kentsel Dönüşüm Projesi kapsamında Kağıthane ve Küçükbakkalköy’de yıkımlar oldu. Sulukule’de yıkımlar henüz başlamamış olsa da diğer semtler gibi orada da çalışmalar başlayacak ve Dolapdere’deki Romanlar da yıllardır yaşamış oldukları bölgeden göç etmek zorunda kalacak. Onan, Kentsel Dönüşüm için şartların iyileştirilmesinden yana. Bin yıllık kültürü yıkarak, istenilen şekilde biçimlendirilemeyeceğini, bu tür çalışmaların masa başı kararlarla olamayacağını vurguluyor. Toplumun da tepkisel bir tavırla karşı duruşunu sergilemesi yönünde çağrı yapıyor. Onan, bu çalışmayla Romanlar’a uzaktan bakan gözlere bu kültürü yaklaştırırken belki de Kentsel Dönüşüm Projesi’ne karşı gelişen tepkilerin toplumsal tavıra dönüşmesini sağlayabilecek. Sergi, Tophane Tütün Deposu’nda 4 Temmuz’a dek görülebilir. (Tütün Deposu, Lüleci Hendek cad. Koltukçular çıkmazı No: 1 Tophane. Tel: 0 212 243 71 87) İSTANBUL’DA ROMANLAR Kentsel dönüşüm projesi başladığı sıralarda çalışmalarını Kağıthane ve Sulukule gibi yerlere ağırlık vererek sürdürmüş. Projeye tepki olarak genç fotoğrafçı Yunus Emre Aydın’la birlikte çalışmış. Çekimler süresince de pek çok farklılığı deneyimlemiş: “Çok hareketli bir yapıya sahip olmama rağmen onlara yetişebilmek çok güç, birçok şey aniden gelişiyor. Değişik heyecanlar yaşanıyor her an. Alıştığımız toplum yapısındaki şartlanmışlıkların bir çoğu RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle