19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 30/5/07 15:36 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Mr. Brooks ? Sihirli Kutu Si ne ma 8 ALPER TURGUT Kahkaha tufanı “Hot Fuzz”, ince esprilerle süslenen ve her türlü filmi ‘ti’ye alan mükemmele yakın bir komedipolisiye… Devamı aksiyon, macera ve tam tekmil makara… Bu tepeden tırnağa İngiliz, çok matrak ve harbi komik filmin yönetmeni Edgar Wright… Genellikle TV’lere çektiği dizilerle tanınan 33 yaşındaki genç yönetmenin en bilinen filmi ise Zombilerin Şafağı (Shaun of the Dead)… Aynı zamanda yönetmenle birlikte senaryoya da imza atan başrol oyuncusu Simon Pegg ve onun ortağını canlandıran Nick Frost (ekseriyetle dizilerle haşır neşir) ikilisi, Hot Fuzz adlı tebessüm treninin deyim yerindeyse lokomotifini oluşturuyorlar… Nick Frost, filmle ilgili olarak, “Bir aynasızı canlandırmak çok eğlenceli, bir sürü havalı aksesuara sahip olabiliyorum. Buna giydiğim çelek yelek de dâhil. Yani tam bir polis oldum” diye konuşuyor. Savaşçı Viking (Erik The Viking), Ağlatan Oyun (The Crying Game), New York Çeteleri (Gangs of New York) ve Iris gibi birçok iyi yapımda boy gösteren Jim Broadbent ve bir zamanların James Bond’u Timothy Dalton, filme renk katıyorlar. Yetenekli komedyen Paddy Considine, kurt aktör Tim Barlow, macera filmlerinin sert yüzü Stuart Wilson, 50 yıllık aktris Anne Reid ve diğerleri Paul Freeman, Billie Whitelaw, Edward Woodward… (Mr. Brooks) Bruce A. Evans’ın senaristliğini ve yönetmenliğini yaptığı Mr. Brooks’ta Kevin Costner, Demi Moore, Dane Cook, William Hurt rol alıyor. Sevecen ve ailesine düşkün bir yapısı olan Earl Brooks, aynı zamanda başarılı bir işadamıdır. Dışarıdan bakıldığında sıradan birine benzese de Brooks sadece kendisinin bildiği ikinci bir kişiliğe sahiptir ve bu kişilik öldürmeye bağımlıdır. Brooks’un ikinci kişiliği Parmak İzi Katili olarak ün salmış bir seri katil ancak masum bir çifti öldürmek için bir kez dah sadist dürtülerine yenik düşünce ilk hatasını yapar ve peşine kimliğini çözmeye çalışan inatçı bir dedektifin takılmasına neden olur. Bay Brooks, şaşırtıcı ve gizli yaşamını ve gerçek kimliğini gizlemeye ebediyen devam edemezse, oyunun son safhasıyla karşı karşıya kalacaktır. (The Last Mimzy) Lewis Padgett’ın ses getiren kısa bilimkurgu öyküsünden uyarlanan ‘Sihirli Kutu’, içinde ilk bakışta oyuncağa benzeyen garip nesneler olan bir kutu bulan iki küçük çocuğun hikayesini anlatıyor. Yönetmenliğini Robert Shaye’nin yaptığı filmde Joely Richardson, Timothy Hutton , Rainn Wilson ve Timothy Hutton rol alıyor. Çocuklar buldukları oyuncağa benzeyen nesnelerle oynadıkça, giderek artan zeka belirtileri göstermeye başlar. Öğretmenleri, bu iki kardeşin anne ve babasına, çocuklarının ‘dahi’ seviyesini bile aşan zihinsel bir aktivite gösterdiğini söylediğinde, çocukların ailesi de ortada garip bir şeyler olduğunun farkına varır. İki kardeşten küçüğü olan Emma, annesine oyuncaklar arasında adının Mimzy olduğunu söylediği bir tavşanın ona yeni şeyler öğrettiğini söyler. Aynı gün, tüm şehri etkileyen bir elektirik kesintisi yaşanır. Hükümet yetkilileri kesintinin kaynağını araştırdığında, ailenin evi ile karşılaşırlar. Çok geçmeden, işler içinden çıkılmaz bir hal alır. ??????????????????????????????????? Hot Fuzz: Tam tekmil ‘makara’ ELEŞTİRMENLERDEN TAM NOT Yüzüklerin Efendisi serisinin yönetmeni Peter Jackson ve Oscar’lı güzel Cate Blanchett yüzleri bile görünmeden filme katkı sağlıyor. Altın Küreli Bill Nighy ve ünlü oyuncu Steve Coogan ise konuk oyuncu kontenjanında yer alıyorlar. Sonuçta Hot Fuzz, eleştirmenlerin tam not verdiği, her şeyle dalga geçen ve istisnasız herkesin gülüp eğlenebileceği bir yapım… Hot Fuzz, önümüzdeki ay, Türkiye’de de gösterime girecek. Memur Nicholas Angel (Simon Pegg), başkent Londra’nın en iyi polisidir. Kendini disiplinle donatan ve işini hayatının odağına oturtan yaman görev adamımız Nicholas, başarılarıyla meslektaşlarının kıskançlığını körükler. Bir yıl içinde 3 kez yaralanan, attığını vuran, tutuklama rekoru kıran ve 9 takdir belgesi kazanan Nicholas Angel, teşkilatın silik memurları ve koltuklarının derdine düşen amirleri tarafından oldubittiye getirilir. Başmüfettişin isteğiyle, halkın koruyucusu ve suçluların korkulu rüyası olan kahramanımıza sürgün yolu görünür. Süper polis Nicholas bir anda kendini, son 20 yılda herhangi bir suçun işlenmediği Sanford adlı küçük ve şirin kasabada bulur. Henüz mesaisi bile başlamadan kasabalıların “kötünün iyisi” diyerek göz yumduğu ufak tefek suç işleyenleri gözaltına alır. Sarhoş haliyle araba kullanmak isterken enselediği Danny Butterman da (Nick Frost) bunlar birisidir. Gerçek ertesi gün açığa çıkar. Danny, gelecekte ortağı olacak olan kişidir ve Sanford kasabasının polis müfettişi Frank Butterman’ın (Jim Broadbent) oğludur. Polisiye filmlerle büyüyen, araba kovalama sahnelerine, silahlı çatışmalara özlem duyan Danny, büyük kentten gelen meslektaşına adeta âşık olur. Huzurlu kasaba, sanki Nicholas’ın bekliyormuş gibi peşi sıra gelen kazalarla sarsılır. Bu kazaların aslında işini iyi bilen katillerin marifeti olduğunu sadece Nicholas fark eder. Çavuş Nicholas, süpermarket sahibi her daim gıcık Simon Skinner’i (Timothy Dalton) şüpheli bularak göz hapsine alır. Ancak pelerinli ve kukuletalı seri katil, dur durak bilmiyordur. Sanford’u yılın kasabası seçtirmek isteyen “Komşuları Gözetleme Birliği” ise Nicholas ve özenti ortağı Danny için bambaşka bir sorundur. Müfettiş Frank Butterman ve ne işe yaradıkları belli olmayan cinayet dedektifleri, Nicholas’a gülüp geçerler ve onu ortağıyla birlikte evinden kaçan haylaz bir kuğunun peşine takarlar. Bu arada Londra’da Nicholas’ın gidişiyle suçlular azıtmış, koca kent ve dolayısıyla polis teşkilatı hatalarını anlamıştır. Harika final ağır ağır yaklaşmaktadır. Kuzey Kutbu’nu yitirmeyelim çıkıyorlar. Tümünün ayrı ayrı zor koşullardaki aşamları belgeselde, hepsi aynı zamanda korumasızlar, incinebilir, yaralanabilir, eklenmedik tehlikelerin hedefi durumundalar. Bu değişken çevrede hem birbirleriyle em amansız doğa koşullarıyla savaşan bu benzersiz yaratıkları üstüne üstlük ünümüzde bir de küresel ısınma tehdit ediyor. Isınmanın etkisiyle çözülüp eriyen, nların karası olan kutup buzullarının üstündeki yaşama alanları giderek daralan bu anlıları gerçekten trajik bir son bekliyor. Karayip Korsanları’ndan dünya rekoru ? ‘Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu’, Çin ve Hindistan gibi kalabalık nüfuslu ülkelerde gösterimi henüz başlamamasına rağmen, 6 günde dünya çapında tüm zamanların en yüksek hasılat rakamlarına ulaşırken elde edilen 401 milyon dolarlık hasılat, sinema endüstrisinin yeni rekoru oldu. Walt Disney Stüdyoları Başkanı Mark Zoradi’nin verdiği bilgiye göre, şu ana kadar 382 milyon dolarla ‘Spiderman 3’ün elinde olan altı günlük açılış rekorunun yeni sahibi 401 milyon dolarla Karayip Korsanları’nın üçüncü filmi oldu. ABD’deki dört günlük Memorial Day tatiline denk gelen hafta sonunda 142 milyon dolar hasılata ulaşarak yeni bir rekor kırdı. Bu rekor daha önce 2006 yılı Memorial Day tatilinde gösterime girerek 122.8 milyon dolar toplayan ‘XMen: The Last Stand’e aitti. Dünya çapında 29 bin salonda gösterime giren film, aynı zamanda rekor sayıda dijital ekranda gösterime sunuldu. Karayip Korsanları: Dünyanın Sonu, ayrıca Disney’in 100 milyon dolar hasılat barajını aşan 54. filmi olurken uluslararası alanda da 100 milyon sınırını geçen 53. Disney filmi ünvanını elde etti. uzey Kutbu devasa buzullarla, sert rüzgarlarla biçimlenmiş benzersiz bir evrendir. Çorak topraklarla bezeli, nerdeyse donmuş sınırsız bir okyanustan oluşan bu bölge adeta dünyamızın damıdır. Issız, bucaksız ovaların, tundraların, dağların çevrelediği bu alanda eşi olmayan bir fauna topluluğu yaşamaktadır. Bu güzelim hayvanlar en ASLI zor yaşam koşullarına sağlayabilmiş, her SELÇUK uyum günü amansız bir yaşam savaşımıyla sürdüren canlılardır. Kuzey Kutbu üstelik gezegenimizin en büyük tatlı su deposu ve kuzey yarımkürenin de iklim düzenleyicisi, ayarlayıcısıdır. Bu çok bilinmeyen görkemli Kuzey Kutbu’nun etkili, değerli tablosunu çizmek, insanlara yansıtmak için en başarılı hayvan belgeselcileri, kutup uzmanları ilk kez bir belgeselde toplanarak güçlerini, yeteneklerini birleştirdiler: La Planete Blanche (Beyaz Gezegen). Thierry Ragobert ve Thierry Piantanida’nın ortaklaşa yönettiği Beyaz Gezegen, Ulusal Çevre Sorunları Günü (5 Haziran) ve Çevre Koruma Haftası’nın (12 Haziran) hemen öncesinde dün sinemalarımızda gösterime girdi. Çevreci yönetmenler Kuzey Kutbu’nun devinimini, duygu yüklü olağanüstü görüntülerini bizlere taşıdılar. Beyaz Gezegen’de kutup hayvanları olanca güçleriyle, becerileriyle, dirençleriyle karşımıza K MEVSİMSEL DÖNGÜ Beyaz Gezegen, Kuzey Kutbu’nun yalın, katıksız, doğal güzelliğini yansıtırken dünyamızın hem çok dirençli hem de çok dayanıksız olabilecek bu bölgesinin savunusunu yapıyor ve “Kuzey Kutbumuzu, oraya özgü canlı türlerini yitirmeyelim” diyor. Dokuz ay süren kuzey yarımküre kışının, gecelerinin ardından üç ay sürecek kısa bir yazı, gündüzleri karşılayan olağanüstü coğrafyanın sakinlerini yavrularını, kendilerini besleme, türlerini sürdürme, yaşamda kalmalarının daha da güçleşmesi bekliyor. Bu sürgit yenilenen yaşam döngüsünde, yabanıl operada iletkenliği Kuzey Kutbu’nun simgesi kutup ayısı sağlıyor. Yüz gün boyunca ininden hiç çıkmayan, iki güzel, şirin yavrusunu hiçbir şey yemeden, içmeden besleyen, bakan anne ayının görüntüleriyse çok etkileyici. İlk kez kaydedilen güzelim ayıların doğumu son derece büyüleyici. Yaz gelince yavrularını yederek buzun üstüne çıkan anne ayı onları üç ay daha besleyip avlanmayı öğretiyor. Daha sonra yaz süresince iyice büyüyen, güçlenen yavrular yaşam yolculuklarını tek başına sürdürecekler. Bu mevsimsel döngüde ren geyiklerinin göçü unutulmaz görsellikte. Baharın yeşerttiği ağaçlardaki yaprakları yemek amacıyla yavrusu, genci, yaşlısıyla nehirleri, bayırları, dağları koloniler halinde aşmaları çok çarpıcı. Bu canlı topluluğunda kimler yok ki: Misk öküzleri, ayı balıkları, foklar, kutup kurtları, kuzey balinaları, kuşlar, planktonlar, balıklar, kabuklular. Kutup okyanusunun derinliklerindeki canlılar karada olup bitenlerin daha ayrımında değiller gibi ama küresel ısınma yakında onlara da çarpacak. Mutlak bir karanlığın, sessizliğin egemenliğinin sürdüğü bu dip bölgenin faunası kendini çevreye uyumlu kılmış: Planktonlar ışıltılı süzgeçleriyle yollarını buluyorlar, balina yavrularıysa çekim ekibinin projektörlerine bakıp adeta gülümsüyorlar. FİLM ÜÇ SENEDE BİTTİ Beyaz Gezegen’in çekimi hava koşulları ve ren geyiklerinin 2005’te ortaya çıkmasından ötürü tam üç yıl (20022005) sürmüş. Yönetmenler Thierry Ragobert ve Thierry Piantanida, ünlü Jacques Cousteau’nun ekibinde yer almışlar. Ragobert, on yıl süresince Cousteau’nun TV dizisi Dünya’nın Keşfi’nde çalışmış, Piantanida da yedi yıl boyunca Cousteau’nun basın danışmanlığını, yayınlarının editörlüğünü yapmış. Quebec, Alaska, Grönland’da çekilen filmin unutulmaz müziği Microcosmos: Le peuple de l’herbe (Çayırın Sakinleri/1996), Himalayal’enfanced’un chef (1999), Le Peuple migrateur (Kuşlar: Kanatlı Uygarlık/2001), Genesis (Yaradılış/2004) filmlerinin başarılı bestecisi Bruno Coulais’ye ait. Birçok ölümlünün kolaylıkla ulaşamayacağı yerlerden inanılmaz görüntüler, duygulu anlar yansıtan çevreci yönetmenler “İlk kez kutup ayısının acı dolu çığlığını duyduk” diyorlar. Beyaz Gezegen’in, buzulların kırılıp ayrılmasından sonraki final sahnesi, kutup ayısının sağa sola koşturması, daralan çevresine endişeyle bakıp yadırgaması, belirsiz bir yöne doğru gitmesi Kuzey Kutbu’nda yaşamaya çalışan canlıların kesin bir imdat çığlığı niteliğinde. Gittikçe zorlaşan koşullar içinde varolmaya çabalayan bu canlıları bir de insan marifeti (!) küresel ısınma bekliyor. Kuzey Kutbu’nun sonu gelirse unutulmasın ki bu tüm gezegenimizin, insanlığın sonu demektir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle