22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 30/5/07 15:36 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 2 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ Konser Objektif, 7 yıl sonra yeni albümüyle geliyor Final partisi İstanbul’da Binboamania DJ Tour 2007’nin final partisi bu akşam İstanbul The Hall’da yapılacak. Binboa Vodka’nın Anadolu’daki gençleri elektronik müzikle buluşturduğu etkinlik kapsamında; DJ Murat Uncuoğlu, U.F.U.K, DJ Tarkan ve Bee Gee; Edirne, Bursa, Eskişehir, Çanakkale, Gaziantep, Mersin ve Adana’da sahneye çıktı. Binboamania DJ Tour 2007 süresince 5 bin kilometre yol kat edildi ve 6 bin elektronik müzik tutkunu müziğe doydu. DJ’ler şimdi de İstanbulluları coşturacak. (0216 556 98 00, biletler 22.50 YTL) Halk rock ile R ock Başkaldırıdır” sözünü duyar, sorgulamasız kabul ederiz. Kimi zaman da buna “Protest” sıfatlı rock toplulukları tanımı katılır. Adeta karşı çıkmak bir meslekmiş gibi. Hatta bunların kıdemlileri bile vardır hani, kıymeti kendinden menkul. U2 ve “sör” payeli vokalisti Bono bunların başında gelenlerindendir. Şimdi nerelerdedir bilinmez ama kısa bir süre öncesi Manu Chao diye bir delikanlı peyda olmuştu ki yeri göğü fena halde inletmişti. Öyle ki çalakalem çizilmiş bir Che Guevera karikatürü gibiydi. Bir devrimcinin ölüsünden poster idolü yaratarak içini boşaltmaya çalışan küresel kapitalizm bununla da yetinmeyerek kadife koltuklarda ucuz kopyalar üretimine bile geçmişti ama ne APTÜLKADİR yapalım ki Manu Chao’nun pili pek yetmedi. ELÇİOĞLU Aslına bakılırsa rock müzik alanında muhalif olmuş, hatta bir şeylere başkaldırmış topluluklar ve müzisyenler olmuştur. 60’lı yıllar bunun örnekleriyle doludur ama bu tavrın bir meslek gibi anılması 80’lerin içinde milletin aklını peynir ekmekle yemesine sebebiyet veren “Afrika’ya yardım” adındaki konserler ve onun müteahhiti olan yetenekten malülen emekli punkçı Bob Geldof hazretlerinin (ki o da sör ünvanı aldı galiba) sayesinde olacaktı. Ardından herkes “çevreci”, herkes protest; kalkıp birisi “ben onu bunu bilmem sadece müzik yaparım” dese ayvayı yedi... Olursun “tukaka” kalırsın yaya. sokağın sesi SADECE MÜZİĞİ DEĞİL, SÖZLERİ DE FARKLI Bunları yazdım diye müzik yapmanın ötesinde hayata dair bir derdi olanlara, muhalif kalanlara ya da başkaldıran müzisyenlere karşı olduğum sanılmasın. Tam tersine beğeni hanemin önemli bir rafını bu tip örnekler doldurur. Benim yukarda zikrettiklerim bunun sigortalı bir meslek haline getirilmesinedir. Yoksa gerçek anlamda bir şeyi dert edinen ve içi dolu dolu sunanlar vardır ki bunların ne “sör” unvanları ne de onları her saat başı havai fişek misali patlatan medya gücü vardır. Onları sadece dinleyenler hassasiyetlerinden dolayı bulur. Medya falan da onlardan pek haberdar değildir hani. İşte Objektif isimli Türk Rock topluluğu bunlardan biridir. Objektif denilince akla Vecdi Yücalan gelir. Onun ismini ilk kez Cem Karaca’nın Almanya sürgününden sonra yurda dönüşü sıralarında Gülhane Parkı’nda yapılan bir konserden sonra duyacaktım. Hafızam beni yanıltmıyorsa genç rock gruplarının katılımından oluşan ve Cem Karaca’nın da organizasyonunda öncülük ettiği bir konserdi. Ben gitmemiştim ama gidenler ertesi gün bana “O konserde Samsunlu bir rokçı vardı” diye övgüyle anlatacaklardı. Ardından bir kaç yıl geçti ve 89 tarihlerinde ülkemizde rock yeni kahramanlarıyla tekrar soluk almaya başlarken ufaktan kaset çıkarmaya da başlayacaklardı. İşte o sıralarda Samsun’da Objektif isimli bir gruptan bahsedilmeye başlanacaktı. Samsun’da konserlerini izleyenler İstanbul’da övgüyle bahsedeceklerdi. Sonra o Samsun ve rock isimleriyle anılan Vecdi ile tanıştım. Grubunun demosunu dinletti bana. O günün ortamında inanılmaz ve birikimli bir rock soundu vardı. Black Sabbath’ın hard’n heavy tavrı onların bünyesinde kendini nefis buluyordu. O dönemin gruplarının aksine Objektif sadece iyi bir müzikal birikimle sınırlı kalmadan sözleriyle de ayrıcalık yaratıyordu. Yakup’tan ikinci albüm Yakup’un ikinci albümü Kaos’un tanıtım konseri 8 Haziran Cuma akşamı saat 23.00’de Studio Live’da yapılacak. Kayıtları Seattle’da yapılan bu albüm, batılı rock müziğin en güncel seslerini yansıtıyor. Albümdeki beste ve sözlerin tamamı Yakup Trana’ya ait. Yakup, ‘Paran Yok’ şarkısıyla politika ve sosyal konuları işlerken, ‘Bilmece’, ‘Tek Dostun Var’ ve ‘Şehir Modu’ parçalarıyla bireysel ve toplumsal temalara değiniyor. (0212 244 77 12) Dirty Three Roxy’de Nick Cave’in kemancısı Warren Ellis’in grubu Dirty Three, 6 Haziran Çarşamba akşamı Roxy’de sevenleriyle buluşacak. Enstrümantal rock topluluğu 1993’te Avustralya’da Warren Ellis (keman), Mick Turner (elektro gitar) ve Jim White (davul) tarafından kuruldu.Grubun müziği, ‘folk melodiler, rock enerjisi ile 20. yüzyıl klasik müziği’ olarak yorumlanabilir. Kemancısı Ellis, 1996’dan beri ‘Nick Cave and The Bad Seeds’in üyesi. (0212 245 65 39, biletler 20 YTL) Bir gecede iki konser 6 Haziran Çarşamba akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi iki önemli ismi ağırlayacak. Önce saat 21.30’da Türk pop müziğinin başarılı isimlerinden Mirkelam konser verecek. Beşinci albümü ‘Mutlu Olmak İstiyorum’ yayınlayan şarkıcı, eski ve yeni şarkılarını sevenleri için seslendirecek. Ardından saat 00.30’da sahneye Özge Fışkın çıkacak. İlk albümü ‘Kilitler’i Mayıs ayında çıkaran Fışkın, 2000’de katıldığı Roxy Müzik yarışmasında ‘Jüri Özel’ ödülünü aldı. 2003’te ise, Letonya’da düzenlenen Eurovision Şarkı Yarışması’nda Sertab Erener’e eşlik etti. Fışkın’ın albümünün prodüktörlüğünü Cenk Eroğlu, müzik direktörlüğünü ise Levent Yüksel yaptı. (0212 244 25 58, biletler 20 YTL) ZÜLAL KALKANDELEN kzulal?yahoo.com Orta Batı Amerika’dan Balkan Müziği ve müzik aleti var. Yugoslav filmlerine karşı büyük bir ilginiz olduğu biliniyor. Bu tutkunuz ne zaman başladı ve müziğinizi nasıl etkiledi? Filmler, müziğe ve kültüre olan ilgimin şekillenmesinde büyük rol oynadı. En sevdiğim film, Emir Kusturica’nın yönettiği “Underground.” Bu tutkum, 15 yaşındayken bağımsız filmler gösteren bir sinemada çalışırken başladı. O sırada zaten büyük bir Fellini hayranıydım. Sevdiğim filmler arasında benzerlikler var. Eğlenceli bir kargaşa, hayali bir atmosfer ve en önemlisi de, müziğin bu atmosferin yaratılmasındaki katkısı. İlk albümünüz “Gulag Orkestar” oldukça ses getirdi. Bu albümü kaydetmeden önce Batı Avrupa’ya gidip kısa bir süre orada yaşadığınızı ve bu seyahatlerin müziğiniz üzerinde büyük etkisi olduğunu söylüyorsunuz. Fakat müziğiniz daha çok Doğu Avrupa’daki ve Balkanlar’daki Çingene müziklerini andırıyor. Bu biraz ironik değil mi? Gerçekten ironik. Bazen kendi içinde karşıtlıklar taşıyan bir yaşam sürüyorum. Fransa’nın sevdiğim yanlarından birisi, orada yaşayan insanların dünyanın farklı yerlerinde yapılan müziğe olan ilgi ve sevgileri. Bu beni çok etkiledi. Albüm henüz çıkmadan önce Doğu’ya en yakın olduğum yer Prag’dı. Orada bazı müzisyenlerle tanıştım. Almanya’nın Leipzig kentinde terkedilmiş bir binanın tavan arasında yaşıyorlardı, beni oraya götürdüler. Binada herhangi bir ısıtma sistemi yoktu. Bütün gece şarap içip akordeon ve keman çaldık. O gece, bu seyahatlerden bana kalan güzel anılardan birisi… Volcano Nardis’te 2005’te New York’ta kurulan Volcano, 6 Haziran Çarşamba akşamı saat 21.30’dan itibaren Nardis Jazz Club’de olacak. Topluluğun kurucusu Yavuz Akyazıcı; New York ve New School Jazz Academy’de okudu. Gece; Eric Person, Yavuz Akyazıcı, Joe Fonda ve Selim Selçuk müzikseverleri mest edecek. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) ÇEVRECİ ROCKÇILAR Objektif’in bende büyük bir beğeni ve şaşkınlık yaratan bu demosu bir süre sonra “Tımarlı Hastane” adıyla kaset olarak çıkacaktı. O ilk albümde bizlere Karadeniz sahillerine vuran radyasyonu anlatıyorlardı. Bu yüzden onlara hemen “Çevreci Rockçılar” payesi verilecekti. Ancak onların o günlerde pek moda olan “çevreciler” den bir farkı vardı... Onlar moda olandan değil yaşadıklarından hareket etmişlerdi. Yıllar geçti Vecdi grubu Objekti’i değişen elemanlarla bugüne kadar taşıdı ve rahatsız olduklarını da müziğiyle sundu. Onun dünyaya söyleyeceği dertleri vardı. Bu modaların ya da meslek haline gelmiş protestliğin çok ötesindeydi. Samsun’da gençliğinde bire bir yaşadığı çevre sorununu bizlere taşırken farklı bir pencere sundu. Bu konuyu da “çevreci” rockçı diye bir meslek haline getirebilirdi ama derdini şehir yabancılaşmasından başlayıp farklı konulara kadar taşıdı. Kimi zaman sokak konularına girse de kolejli çocuğun eklektik anarşizmi değildi bu... Tam tersine sokağı toplumcu bir bakışla ele alacaktı. Varoşları ucuz populistlik yapmadan şarkılarına taşıyabilecekti. Yaptığı müzik ilk günkü gibi sertti ve hard rock’tan milim taviz vermemişti. Eh durum böyle olunca da onun sözlerindeki nevi şahsına münhasır bakışta müziğinin ismini “Halk Rock” yapacaktı. Bu tanım onlara pek yakışıyordu ve hak ediyorlardı da (ama ileride “Anadolu Rock” gibi türleşirse diye de korkmuyor değilim hani). 2000 yılında “Künye” albümünü yapan Objektif, 7 yıl aradan sonra “Sokağın Sesi” adlı yeni albümüyle tekrar karşımızda. Albümü daha dinlemeden hemen bu yazıyı kaleme aldım. Bunun nedeni de 7 yıl aradan sonra bir şeyleri tekrar hatırlatmaktı. Yazıyı bitirdikten sonra büyük bir keyifle albümü dinleyeceğim. Kimbilir belki yeni bir yazı da albüm için yazabilirim. Ama albümü dinleme keyfi yazıyı yazmama fırsat verir mi bilemem. Bu yıl 29 Haziran2 Temmuz tarihleri arasında İstanbul Kilyos Solar Beach’te gerçekleştirilecek Radar Live Festivali, birbirinden ilginç konukları ağırlayacak. Bunlardan birisi de, alternatif müziğin son dönemde en beğenilen gruplarından olan “Beirut.” Grup, New Mexico eyaletinin Santa Fe kentinde doğup büyüyen 21 yaşındaki Zach Condon’un önderliğinde geçen yıl kuruldu. Doğu Avrupa ve Çingene şarkılarından esinlenen müzikleri öylesine coşkun ki, Balkanlar’dan bir grubu dinlediğinizi sanabilirsiniz. Sahneye sekiz kişilik ekibiyle çıkan Beirut’un kısa sürede Amerika’da ve Avrupa’da sağladığı başarı gerçekten şaşırtıcı. Zach Condon’la hem bu başarıyı hem de Balkan müziğine olan ilgisini konuştuk. Grubunuza Beirut adını vermenizin özel bir nedeni var mı? Odamda ve stüdyomda her yerde haritalar asılı. Gözlerimi kapayıp parmağımı harita üzerinde bir noktaya koyuyorum ve sonra da o noktaya denk gelen yerde yaşamanın nasıl olabileceğini, oradaki insanların hayat hikayelerini hayal ediyorum. Şarkılarımı çoğunlukla bu şekilde yazıyorum. Bir gün yine böyle çalışırken parmağım Beyrut üzerine kondu. Orada hayatı düşündüm. Doğu ve Batı’nın garip bir bileşimi Beyrut. Doğu’nun Paris’i… Savaşların ve dini çatışmaların yaşandığı, gecekonduların ve yüksek binaların, kafelerin, bombaların ve sanat galerilerinin, modern mimarinin ve eski manastırların bir arada bulunduğu büyüleyici bir kent. Sanki bütün insanlık tarihi orada gün be gün yaşanmış gibi. Sanatçılar ve kökten dinciler, politikacılar ve hükümet ajanları… Hepsi bir arada! Köln’den üç topluluk Babylon bu akşam Köln elektronik müzik dünyasından 3 gruba ev sahipliği yapacak. Alman minimaltekno dünyasının önde gelen isimlerinden Joerg Burger gecenin açılışını yapacak. Ardından Schad’ın benzersiz vokal tekniği ile Schaeben & Voss feat. Schad Privat projesi müzikseverleri coşturacak. Son olarak da 28 yaşındaki Popnoname sahneye çıkacak. (0212 292 73 68, biletler 25 ve 15 YTL) DUYGU YÜKLÜ... Balkan müziğinde sizi en çok ne etkiliyor? Duygu yüklü. Bu derecesini Batı müziğinde bulmak zordur. Gerçek bir heyecanı yansıtıyor. Ayrıca müzik son derece coşkulu ve enstrümantasyon çok etkileyici. Sanırım açıklaması zor ama bana büyük anlam ifade ediyor. Aynen Türk müziğinde, Irak ya da Hint müziklerinde olduğu gibi. Punk’ın Doğu’ya taşındığı söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Amerika’daki punk tavrı konusunda söylenecek çok şey var. Punk’ın Doğu’ya taşınıp taşınmadığını bilmiyorum ama eğer öyleyse, umarım arkasında Amerika’da bıraktığı gibi kötü bir iz bırakmaz. Çünkü punk, bu ülkede, gençlerin kendi hatalarından ve yetersizliklerinden kurtulamamasının ya da dünyada olup bitenlerle baş edememesinin bir bahanesi oldu. Punk olduklarını söyleyenler, kendi hatalarını sanki kişiliklerinin en iyi taraflarıymış gibi benimsiyorlar. Ne yazık ki, punk, Amerika’da çok yanlış yorumlanıyor. İlk albümünüz çıkar çıkmaz, New York’taki indie rock severler ve müzik dergileri tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. Grubunuzu ilk kurduğunuz sırada, dinleyicilerden ve eleştirmenlerden nasıl bir tepki alacağınızı tahmin ediyordunuz? Aslına bakarsanız, görmezden geleceklerini düşünüyordum. New York’ta müzik piyasası çok büyük. Çok sayıda grup olduğu için bunların yüzde 90’ını duyuramıyor. Bu nedenle, müziğimizi eğer dinlerlerse, seslerle oynayarak kulağa çok farklı gelen bir şey yapmaya çalıştığımı düşünmelerini umdum, ki aslında durum öyle değildi. Konserlerinizde Türklerin çok iyi bildiği bazı şarkıları söylüyorsunuz. Bunlar arasında Koçani Orkestar’ın yorumladığı “Şiki Şiki Baba” ve geleneksel bir Çingene şarkısı olan “Eder Lezi” de var. Bunları İstanbul’da da çalacak mısınız? Eğer konser izleyicisi bu şarkıları bizden duymak isterse, çalmaktan mutluluk duyarız. Ve Sokak Şöleni başlıyor... Bu yılki temasını kısa filmler üzerine oturtan Fransız Sokağı şenlikleri bugün başlıyor. 17 Haziran Pazar günü son bulacak ‘Kısa Filmler Sokak Şöleni’ kapsamında, pek çok etkinlik yapılacak. Festivalin bu haftaki programı şöyle: Bugün: 10.0016.00Şiir Özbilge’nin çocuklar için resim atölyesi 14.0019.00Aslı Tonguç ve Zeynep Gider ile isim analizi 16.0020.00Astrolog Filiz Özkol ile astoloji sohbetleri 17.00Sergi acilislari kurdele kesimi 18.00Ediz Hun ile sinema söyleşisi 3 Haziran Pazar 10.0016.00Ş. Özbilge’nin çocuklar için resim atölyesi 14.0019.00A. Tonguç ve Z. Gider ile isim analizi 16.0020.00Astrolog Filiz Özkol ile astoloji sohbetleri 18.00Süreyya Sırrı Önder ile sinema söyleşisi 19.00Mundo Latino’dan dans gösterileri ve kursları 20.00The Planet caz konseri 4 Haziran Pazartesi: 18.00Halit Refiğ ile sinema söyleşisi 19.00Egem Eğitim’in Latin dansı gösterisi ve kursu 20.0023.30Canlı sokak müziği 5 Haziran Salı: 19.00Egem’in ‘hiphop’ dansı gösterisi ve kursu 20.0023.30İzzet Beksaç’ın konseri 21.00Arkeologeditör Nezih Başgelen ile Cennetin Diyarı ‘Van Gölü ve çevresi’ 6 Haziran Çarşamba: 18.00Halit Akçatepe ve Pelin Batu ile söyleşi 19.00Sempatik Dans’ın eğitmenleri Cemal Atila ve Kıvanç Erdoğdu ile sirtaki dansı gösterisi ve kursu 20.0023.30Nesil konseri 21.00Arkeologeditör Nezih Başgelen ile Dünyanın Sekizinci Harikası ‘Nemrut Dağı ve Kommagene’ 7 Haziran Perşembe: 18.00Fevzi Tuna ile sinema söyleşisi 19.00Egem’in modern dans gösterisi 20.0023.30İzzet Beksaç konseri 21.00N. Başgelen ile ‘BelkısZeugma’ 8 Haziran Cuma: 16.0020.00Astrolog Filiz Özkol ile astroloji sohbetleri 18.00Mesut Uçakan ile sinema söyleşisi 19.00Mundo Latino’nun ‘Samba Axe’ gösterisi 20.0023.30Okan konseri FARKLI SESLER Çoğu genç Amerikalının tersine, gitardan pek etkilenmediğiniz anlaşılıyor. Onun yerine, klakson, kitara, akordeon, piyano, klarnet, mandolin ve perküsyon aletleri çalıyorsunuz. Orta Batı’da yetişen genç bir Amerikalı için biraz sıra dışı değil mi? Bunun o bölgedeki egemen ve türdeş yapıdaki kültüre karşı bir tür tepki olduğunu söyleyebilir miyiz? Evet, ilk başta bu tür enstrümanları kullanmam bir tür tepkiydi. Yetiştiğim yerde birbirine benzer görünümdeki gruplar, aynı tür müziği yapıyor, aynı enstrümantasyonla aynı sesleri elde ediyorlardı. Ben her zaman bu seslerden farklı olanlarla ilgilendim. Babam gitar çalmamı istiyordu, ama ben gidip bir trompet aldım. Amerika’da yapılan bağımsız ya da alternatif müzik çalışmalarının, gürültü denebilecek seslerle deneyselliğe yönelmesi bana garip geliyor. Oysa dünyada keşfedilecek birçok heyecan verici ses
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle