19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 30/5/07 15:35 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 2 HAZİRAN 2007 CUMARTESİ 7 Gürer Aykal yönetiminde Borusan Kuartet Fotoğraf: VEDAT ARIK Çöp kutuları, tenekeler, süpürgeler ve bedenler enstrüman olursa... ürer Aykal yönetimindeki ve öncülüğündeki Borusan Kuartet, Türkiye’deki bir eksikliği gidermeyi amaçlıyor. 2005 yılında kurulan Borusan Kuartet, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nın 4 üyesinden oluşuyor: Çağ Erçağ (viyolonsel), Esen Kıvrak (keman), Olgu Kızılay (2. keman) ve Efdal Altun (viyola)... Kuartet oluşturmanın zorluğunu “Bir orkestrayaya 16 tane 1. keman, 14 tane 2. keman, 13 viyolonsel ve 12 viyola ŞİRİN alabilirsiniz ama bir Kuartet’e bir GÜVEN viyola, bir keman, bir 2. keman ve bir viyolonsel alabilirsiniz. O yüzden Kuartet kurarken fazlasıyla seçici olmanız gerekiyor” diyerek anlatan Gürer Aykal’a Borusan Kuartet’in nasıl kurulduğunu, dört müzisyene de Borusan Kuartet olarak amaçlarını sorduk. G EN ZORU İKİNCİ ELEMANLAR Önce Aykal, Borusan Kuartet’i nasıl oluşturduğunu anlattı: “İşe önce Kuartet’in viyolonselcisi Çağ ile başladım. Genelde dünyada Kuartet oluşturmaya kemanla başlanır ama ben viyolonseli tercih ettim. Çağ, Doğan Cangal’ın öğrencisiydi. Cangal’a, zaman zaman yaptığımız konuşmalarda hep öğrencilerini sorarım. Bana ‘Böyle kepçe kulaklı bir çocuk var. Senin için yetiştiriyorum’ demişti. Aradan yıllar geçti, biz Çağ ile 2003 yılında Antalya’da birlikte olduk. Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nın kuruluşunu gerçekleştirmek için. Çağ ile orada tanışınca, onu Antalya’dan alıp Kuartet’in başına getirmeye karar verdim. Kuartet’i yurtdışından biriyle yapmak istemedim hiç çünkü Türklerden oluşturmak istedim. Çağ, Borusan Quartet’in 1. üyesidir. Esen’i de öğretmeniyle konuşmalarımızdan biliyordum. Yaptığımız sınavda o kadar güzel çaldı ki, o anda onu kemana koymaya karar verdim. Bir orkestra kurarken, en zor bölüm 2. kemanları bulmaktır. Bazı şefler bunu tersinden düşünebilir ama bence 2. kemanı bulmak çok zordur. Öyle ki, 2. keman üşümez, yorulmaz, acıkmaz, uyumaz... 2. kemanlar öyledir. Bütün orkestraya ritim vermek, dinlemek ve uymak zorundadır. Onların görevleri çok zordur yani. Altı bezliyken tanıdığım, müzisyen bir aileden gelen bir bebek vardı: Olgu. Yıllar sonra onu buldum ve 2. keman yaptım. Çok sevindim çünkü söylediğim bütün görevleri ben yükleniyordum. O geldikten sonra yüküm hafifledi. Ankara Devlet Konservatuarı’nda obuacı Mustafa Altun sınıf arkadaşımdı. Öğretmen gider gitmez, hemen öğretmen masasının üstüne çıkar ve ardı ardına hiç bir anlamı olmayan Arapça kelimeler söylerdi. Politikacıları yererdi böylece. Efdal onun oğlu. Ve onunla aynı yeteneklere sahip, hem müzik konusunda hem de bu konuda. Kuartet’in aslında en yaşlı ama en genç üyesi de o oldu.” Gürer Aykal, Borusan Kuartet’in kuruluş hikayesini nükteli bir şekilde anlattıktan sonra; böyle bir Kuartet’in içinde olmaktan çok mutlu olan Erçağ, Kıvrak, Kızılay ve Altun, Borusan Kuartet ile ilgili amaçlarını ve umutlarını paylaştı bizimle. GENÇLERE SEVDİREBİLSEM... Öncelikle Avrupa düzeyinde bir Kuartet olabilmek amacıyla çalıştıklarını vurgulayan topluluk yurtdışında da ülkemizi temsil etmek istiyor. Üstelik sadece müzisyen kimliğimizi değil, besteci kimliğimizi de... Türk bestecilerin eserlerinden oluşan repertuvarlarını özenle seçiyorlar. Ayrıca bu eserlerden oluşan bir CD çıkarmak ve bu sayede de dünyaya kültürümüzü, ülkemizi tanıtmak istiyorlar. Yurtdışındaki festival ve yarışmalara da katılmayı planlayan topluluk, hareket kabiliyetlerinin öneminden de bahsetti. Bir Kuartet’i konser için bir yere götürmenin, büyük bir orkestrayı götürmekten çok daha pratik olduğunu vurgulayan Borusan Kuartet, Türkiye’deki birçok şehire, özellikle de üniversite gençlerine klasik müziği örneklerle sevdirmeyi arzuluyor. Borusan Kuartet, arkalarındaki Borusan kuruluşu sayesinde Kuartet eğitimi de aldı. Juilliard Kuartet’in ustalık sınıfına katılan Borusan Kuartet’in müzik danışmanlığını Alban Berg Kuartet’in üyelerinden Gerhard Schulz yapıyor. ? Genç Turkcell’in ikinci yıl kutlamaları kapsamında İstanbul’a gelen Stomp, bir ritim topluluğu. Ancak bildiğimiz anlamdaki ritim topluluklarından biraz farklı. Onlar davul ve vurmalı çalgılar yerine türlü türlü eşyalar kullanıyor. Mutfak aletlerinden, tenekelere, çöp kutularına, süpürgelere ve hatta bedenlerine kadar... Stomp’un bu sıradışı şovu 10 Haziran Pazar akşamına kadar Kuruçeşme Arena’da devam edecek. Perküsyon, dans ve görsel komedi unsurlarından oluşan gösteri, her akşam saat 21.00’de yapılıyor. Stomp, biri Pookiesnackenburger müzik grubunun, diğeri ise Cliff Hanger tiyatro topluluğunun üyesi olan Luke Cresswell ve Steve McNicholas’ın birlikte çalışmaya karar vermesiyle oluştu. Yani bir anlamda tiyatro ile müziğin birleşmesiyle... Cresswell ve McNicholas, sokakta müzik yapmaya ve performanslar sergilemeye başladı. Davul yerine kutu, teneke gibi çeşitli eşyalar kullanarak sokaktaki insanlara duygularını yansıtmaya çalıştılar. Ellerine ne geçerse onu çalıyor, her şeyden farklı bir tını, bir ses yakalıyorlardı. Zamanla aralarına arkadaşlarını da eklediler ve Stomp yavaş yavaş ortaya çıktı. Her türlü mutfak eşyası, günlük yaşamda rasladığımız aletler ve sopalar onların elinde müzik enstrümanına dönüştü, sokaklar onların yaptığı müzikle coştu. Edinburgh Festivali’nde bir dizi sokak komedisi müzikali sundular. Ve Heineken birası için yaptıkları ‘Bins’ (Çöp kutuları) isimli reklam filmi Stomp’un kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Bu reklam filmi ile ortaya çıkan çöp tenekesi dansı artık şovlarının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. İLHAM KAYNAĞI YERLİLER Stomp İngilizce bir kelime. Anlamı ise, ‘ağırlığını vererek basmak’... Bu isim topluluğa çok uyuyor, çünkü onlar tenekelere, çöp kutusu kapaklarına sıkıca basarak ritim yakalıyorlar. Stomp, Güney Afrika yerlilerinden ilham alıyor. Güney Afrikalıların, geleneksel kıyafetlerine ve bedenlerine vurarak ritimler çıkarıp, dans etmeleri onları etkilemiş. Bedenlerini perküsyon olarak kullanan topluluktan Peter Nielsen, bedenlerini her yere kolaylıkla götürebilecekleri bir enstrüman olarak gördüklerini söylüyor. Kuruçeşme Arena’da sekiz kişilik bir kadro ile sahneye çıkan topluluk, şov süresince seyirci ile iletişim içinde. İzleyicilerden kimi zaman ellerini çırpmalarını, kimi zamansa ayaklarını yere vurmalarını istiyorlar. Yani onların gösterisini öylece oturup, hiç katılmadan izlemek mümkün değil. Çünkü Stomp’un şovunda seyirci sahnenin 9. üyesi, bir parçası. Stomp’un üyeleri arasında tiyatrocular, şarkıcılar, dansçılar, davulcular, hastanede ve fabrikada çalışmış kişiler var. Ortak yanları ise ritimleri içlerinde hissetmeleri ve yansıtmaları. Onlar, dünyanın dört bir yanından gelip Stomp’ta buluşmuşlar. Hawai, Kanada, Fransa, Amerika, İngiltere ve Danimarka’dan... Farklı farklı diller konuşuyorlar ancak anlaşmaları hiç zor olmuyor. Ritim ve beden dili sayesinde... Dünyanın pek çok yerinde şov yapıyorlar, oradaki halk ile iletişim kuruyorlar. Yine ritim ve beden dili sayesinde... Dans festivali başladı! ? Türkiye’de son yıllarda geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı başaran dans gösterileri ilk kez İstanbul’da bir festival olarak izleyicinin karşısına çıkıyor. 30 Mayıs Çarşamba günü başlayan ‘İstanbul Dans’ Festivali, 10 Haziran tarihine kadar sürecek. Festival kapsamında, 21 topluluk sahne alıyor ve 20 farklı atölyede teknik dersler veriliyor. Ayrıca sunumlar, paneller, perfomanslar, radyo sohbetleri, afiş ve fotoğraf sergileri gibi etkinlikler de düzenleniyor. Festivalin partnerlerinden Dans Buluşma İstanbul ve Çatı Stüdyo’daki atölye çalışmaları, her seviyeden danssevere 14 farklı eğitmenle çalışma imkanı veriyor. Festival boyunca yapılan tüm etkinlikler; garajistanbul, Çatıdans, Dans Buluşma İstanbul, Fransız Kültür Merkezi ve CPM gibi mekanlarda gerçekleşiyor. (Bilgi için: 0212 252 82 76, www.istanbuldansfestivali.com)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle