18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 07 4/4/07 16:14 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 7 NİSAN 2007 CUMARTESİ 7 Hollywood’dan Yeşilçam’a melodram Bir dönem Yeşilçam’a damgasını vuran günümüzde TV dizileriyle karşımıza çıkan melodram örneği akademisyen gözüyle mercek altına alındı. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema TV Bölümü Öğretim Görevlisi Dilek Tunalı tarafından kaleme alınan “Batıdan Doğuya, Hollywood’dan Yeşilçam’a Melodram” konulu kitap kültürel etkileşimlere bakış açısı sunuyor. 1960’lı yıllarla birlikte Yeşilçam’a konu olan melodram sinemasında kötü adam, iyi adam, masum kız karakterleri beyaz perdede bir döneme boy gösterdi. Sinemaya konu olan hikaye karakterlerini farklı sanatçılar oynasa da, hemen her biri benzer olayları işlediğinden birbirinin tekrarı yapımlar sinemaseverlerin karşısına çıktı. Sınıf çatışmaları, mutluluktan mutsuzluğa giden yol, kadınlar üzerine gelişen olaylar zinciriyle, kadın merkezli yapımlar olarak kabul gören melodram olgusunu inceleyen öğretim görevlisi Tunalı çalışmasıyla, Yeşilçam’ın hep aynı filmi seyrettirdiği hissini yaratan kültürel ve zihinsel gerekçenin yanıtını arıyor. OZAN YAYMAN Herkes jean giyer gençler daha fazla D iesel şu günlerde küresel ısınmayı konu alan son reklam kampanyasıyla adından söz ettiriyor. Çağımızın sorununa ironik bir şekilde yaklaşan reklamlarda sular altında kalan Londra’da bir kız sürat teknesiyle dolaşıyor; Haydarpaşa Tren İstasyonu’nu Marmara Denizi değil, çöller çevreliyor; aşılamaz Çin Seddi kumların altından zor seçilir hale geliyor ve Venedik de tropikal kuşlar tarafından istila ediliyor. Konunun ciddiyetine vurgu yapmak istediklerini söyleyen Diesel’in Türkiye ŞİRİN Distribütörü Özlenir Giyim’in Yönetim Kurulu Tahsin Özlenir, “Hâlâ yapılabilecek bir GÜVEN Başkanı şeyler var ve biz bu kampanyayla bunu söylemeye çalışıyoruz” diyor. Tahsin Özlenir ile reklam kampanyası, Diesel’in 2007 ilkbahar yaz koleksiyonu ve ‘jean’ler hakkında söyleştik. Küresel ısınmayı işaret eden reklam kampanyalarınız neyi amaçlıyor? “Küresel ısınmanın ne boyutlara geldiğini, ne kadar ciddi olduğunu ve nerelere gidebileceğine ironik ve pozitif bir şekilde hedef kitlemiz olan gençlere anlatmayı amaçlıyoruz. ‘Bakın böyle bir problem var. Bu ciddi bir sorun. Bunu durdurmak veya yavaşlatmak anlamında neler yapabilirsek yapalım’ diyoruz bu reklam aracılığıyla. Ama tabii ki bu problemi sahiplenmiyoruz çünkü neticede bir ‘fashion’ şirketiyiz biz. Sadece dikkatleri çekmek istiyoruz çünkü ciddi bir problem bu. Dolayısıyla herkes elinden geleni yapsın diyoruz. Karamsar tablolar çizmek yerine, ironik bir yaklaşımda bulunduk. Reklamları ‘Küresel ısınma olsun önemli değil, biz yine parti yaparız ve yaşamımıza devam ederiz’ diye algılayanlar oldu ama olay tabii ki bu değil. O kadar çok karamsar tablolar çiziliyor ki basında, durum ‘Eyvah mahvolduk, bittik. Bu kadar kirlenme olmuş, zaten artık yapılacak pek bir şey yok’ noktasına geldi sanılıyor. Oysa öyle değil, hala yapılabilecek şeyler var. Zaten öyle bir hal aldı ki, gençler artık o haberleri dinlemiyor, okumuyor. Televizyonu kapıyorlar ya da sayfayı çeviriyorlar. Fakat böyle bir reklam ilgilerini çekiyor. Bireysel olarak yapılabilecek milyonlarca şey var. Enerjiyi doğru kullanmak, kapıdan çıkarken ışıkları kapatmak, kağıdın arkasına da yazmak, soğutmayı kapatmak ve ısıtmayı azaltmak gibi... Bu bireysel şeyleri topladığımız zaman çok büyük enerji tasarrufuna ulaşabileceğimizi ve havadaki kirliliği azaltabileceğimizi göstermeye çalışıyoruz.” Küresel ısınma sorunu neredeyse bir ‘moda’ tabiri olarak algılanmaya başladı diye mi Diesel reklamlarında kullanıyor? “‘Küresel ısınma moda oldu, biz de bunu kullanalım’ diye bir şey yok. Diesel daha önce de sosyal sorunları işaret eden reklamlar yapmıştı. Doğayı koruyalım kampanyamız vardı mesela. İronik yaklaşmıştık duruma orada da. Ağaçlarla ve çiçeklerle sevişen, öpüşen insanlar vardı. Abartılı bir dille anlatılıyordu doğa sevgisi. Dünyadaki gelir dağılımının eşitsizliğini anlatmak için de haritayla oynamıştık, ters yüz etmiştik. Daha fakir olan güney ülkeleri kuzeye, zengin olan kuzey ülkeleri de güneye taşınmıştı. ‘Afrika’da insanlar zenginlik, Avrupa’da ya da Kuzey Amerika’da ise fakirlik içindeler’ demiştik. Yani bunun da olabileceğini söyleyerek insanların düşünmelerini sağlamıştık.” Peki Diesel bu konuya dikkat çekmenin dışında somut bir şey yapmayı düşünüyor mu hiç? “Reklamın çok büyük bir geri dönüşü olacağını düşünüyorum. Ayrıca Diesel bu tip yardımların basında yer almasını istemiyor. Yani asıl bunu kullanmak istemiyoruz. Diesel’in bir yardım fonu var mesela. Birçok yere bağış yapıyoruz ama hiçbir zaman duymamışsınızdır. Onlar gizli kaldıkları sürece daha doğru davranışlardır.” TV’DE SÜRÜYOR İlk örnekleri batı sinemasında görülen ve içinden çıktığı toplumun kültürel, toplumsal gelişimiyle şekillenen melodram tarzının Hollywood sinemasında nasıl işlendiğiyle yola çıkan Tunalı, melodramın Yeşilçam sinemasına gelişini ve biçimlenişini aktarıyor. Yeşilçam’da özellikle 1960’lı yıllarla birlikte doruk noktasına çıkan melodram yapımların kült örnekleriyle incelendiği çalışmada, seçilen filmler ayrıntısıyla incelenerek, okura “melodrama yatkın yaşama ve düşünme biçimi mi filmlere aktarılıyor” yoksa “melodramların mı hayatı melodramlaştırdığı” soruları, soruluyor. Tunalı, günümüz Türkiyesi’nde, 1960’lı yılların melodram yapımlarının kendisini beyaz perde yerine TV dizilerinde gösterdiğini söyleyerek, üretilen dizi filmlerin içeriğinin değişmediğini söylüyor. Tunalı, TV dizilerinde zaman zaman hassas konuların işlendiğini vurgulayarak, “Örneğin yapımda töre cinayeti işleniyorsa, çoğu yerde bunun özendirildiğini görüyoruz. Hassas konular bunlar. Çok dikkatli olmak gerek. Bir kez daha görülüyor ki, zihniyet çok zor değişen bir konu. Sanatın oluşumunu zihniyetten bağımsız tutamayız” diyor. Tunalı, melodramın bir özelliğinin de, erkeğin ve kadının konumlandığı yer olduğunu söyleyerek, “Sistemin istediği bir olgu melodram. İnsanların hep aynı kalması öneriliyor. Sürekli aynı konular, aynı karakterler. Melodramın, Hollywood’dan Yeşilçam’a geldiğinde absürdleştiğini görüyoruz. Türkiye insanının fazla okumayı sevmediği gerçeğini göz önüne aldığımızda bu tür yapımların da topluma çok şey katabileceği sonucunu çıkarabiliriz. Melodramlar illa ki olumsuz örnekler değildir, bu tür sinema ile sağlanacak kitle seyirleri aracılığıyla da, topluma olumlu unsurlar katılabilir. Yeter ki zihniyet durgunluğu sona ersin” diyor. Aşkın melodramın başat konusu olduğunun altını çizen Tunalı, Louis Aragon’un “Mutlu Aşk Yoktur ki Dünyada” şiirine göndereme yaparak, “Çünkü mutlu aşk yoktur” diyor. Melodram sinemasının ülkeden ülkeye farklılıklar gösterdiğini vurgulayan Tunalı, “Hangi ülkede olursa olsun bu tür sinemanın değişmeyen en önemli unsuru aşk temasının işlenmesi. Filme girişte kovalama, takip, kaçış, kavuşan ayrılan aşıklar ön plandadır. Her karakter kendi dünyasında yaşar. Ardından tanışırlar, kaynaşırlar aşk tenefüs edilir. Sonrasında engeller girer araya. Sonunda yanlış anlamalar çözülür. Bazen biri ölür diğeri kalır, bazen ikisi de yaşamını yitirir” görüşlerine yer veriyor. ‘ Koleksiyon ikiye ayrılıyor Diesel artık yeni bir marka değil. 1978 senesinde kurulmuş, dolayısıyla neredeyse 30. senesi dolacak. 20 senedir Diesel kullanan müşteriler var. Adam Diesel giymeye başladığında 25 yaşındaydı, şimdi 45 yaşına geldi mesela. Tabii haliyle kariyeri, alım gücü ve beklentileri değişti ama hala ‘cool’, ‘fit’ ve Diesel giymek istiyor. Akşam şık bir yere gittiğinde ayakkabısını, elbisesini; iş toplantısı için de şık bir pantalon ve ona göre gömlek almak istiyor Diesel’den. Bu kitle daha fazla para ödemeye de hazır. Bu yeni kesime yönelirsek de gençliği kaybederdik oysa biz gençlikten de kopmak istemiyoruz. O yüzden koleksiyonu çeşitlendirdik. İki farklı beklentiye de cevap verebilmek için bu yaz sezonundan itibaren ‘Cool Adult’ ve ‘Cool Young’ olarak ikiye ayrılıyoruz. ‘Cool Adult’ daha pahalı tabii çünkü daha özel kumaşlar kullanılıyor ve sadece ‘Made in Italy’ ürünler var. ‘Cool Young’ koleksiyonu da iyice gençleşti. Eskiden herkesi içinde toplayabileceğimiz bir koleksiyon yapılıyordu. Şimdi tamamen ikiye ayrılmış durumda. Daha yukarı ve daha gence yönelmiş durumdayız. Fit olmayan giyemez Kimler ‘jean’ giyiyor? “Yaş profili yok, 7’den 70’e herkes ‘jean’ giyiyor. Eskiden ‘jean’ giyen gençler artık yaşlandı ama hala giyiyor. Şöyle düşünelim, ‘jean’ ilk kez ne zaman popüler oldu ve işçi kıyafetinden çıkıp moda haline geldi? James Dean zamanları yani 1950’li yıllar. 57 yıl geçmiş, o günlerde 20 yaşında olan adam 77 yaşına gelmiş. Gençliğinde ‘jean’ giymeye alışmış o yüzden şu anda da giyiyor.” Peki Diesel’in hedef kitlesi kim? “Kesinlikle ‘cool’, seksi, sıra dışı, kendisine güvenen, ‘fit’, farklı olmak isteyen, ‘orijinal’ ve ‘unique’ (benzersiz) olanlar. Her ‘fiyatını vereyim de giyeyim’ diyen giyemez çünkü belli bedene kadar üretiliyor ve kalıplar oldukça dar. Bizim jean’lerin tarzı farklı, daha yırtık ve yıkaması fazla genellikle. O yüzden bazıları genç işi bulabiliyor. Açıkcası biz de o kadar yaşlıları giydirmek zorunda değiliz. 4050 yaş tamam ama, onun üzerindekilere de mal satalım diye bir derdimiz yok. Bizim işimiz gençlerle ağırlıklı olarak.” ’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle