19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 18/4/07 15:21 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 21 NİSAN 2007 CUMARTESİ Theodosius liman kazısı Türk tasarımcıların Merhaba “Siz de hiçbir şeye itibar etmiyorsunuz amca... Türkiye’nin John Lennon’u olarak itibar etmezsiniz tabii. Albümleriniz milyonlar satıyor, dünya çapında çok meşhursunuz. Yüzbinler kapınızda sizi bekliyor... Zaten bir Beatles bir de Gündoğarken var dünyada...” Jürideki genç gazeteci, İlhan Şeşen’e söylüyor bu sözleri... Son dönemdeki yarışmaların gediklisi sunucu hanımefendi, kuliste biraz sonra sahneye çıkacak olan yarışmacı delikanlıyla sohbet etmeye çalışıyor: “Senin gibi modern görünümlü birinin türkü söylemesi şaşırtıcı olacak...” Bir jüri üyesi ve bir şarkıcı sıkı bir ağız dalaşının ardından birbirlerini ‘yalancılıkla’ suçluyor... Adı eğlence programı olan yarışmalardan bir tanesinde yaşanıyor bu olaylar... Seviyesizlik, terbiyesizlik, saygısızlık diz boyu... Klasik Türk Müziği sanatçısı İnci Çayırlı’nın bir süre önce aynı programdan “54 senemin bir saygınlığı ve bir titrim var. Bu yarışma programına katılırken herkes bana neden oradasın dedi. Bunun sebebi vardı, dostlarım vardı. Mühim olan konu da şarkı yarışmasıydı. Ama bugün buranın insanı değilim, bunu anladım. Bu format bana göre değil, ben yanlış yerdeyim. Yanlış bir iş yaptım, beni sevenlerden özür diliyorum” sözleri geliyor insanın aklına... Televizyonun işlevi uzun süredir tartışılıyor. İzleyicileri röntgenci pozisyonuna düşüren ‘gözetleme evleri’nin ardından bir yarışma furyası başladı. Her kanalda ün ve para peşinde koşan gençleri, onların annelerini izledik bir dönem.. Şimdiyse ünlülerin işgali altındayız. Ünlüler dans ediyor, şarkı söylüyor, buz pateni yapıyor, hopluyor, zıplıyor hatta askerlik bile yapıyor... Bunları yaparken bir yandan da reyting uğruna birbirine giriyor, kavga ediyor, bağırıyor, çağırıyor... İş çığrından çıkıyor... Bu hafta bu yarışmaları masaya yatırdık. Televizyon sadece bir eğlence aracı mıdır? Eğlencenin ayarı, sınırı yok mudur? Bu programların topluma verdiği bir artı değer var mıdır? Sözün kısası beyaz cam bizi ‘nereye götürüyor’a yanıt aramaya çalıştık... İyi hafta sonları... İstanbul’un geçmişine açılan yeni pencere ŞENGÜL AYDINGÜN HALDUN AYDİNGÜN Bazı arkeolojik kazılar hakkında daha önceden ne kadar bilgilenseniz de öyle bir an gelir ki işin gerçek boyutlarını kavrarsınız ve nefesiniz kesilir, bu çok sık karşılaştığımız bir durum değildir ama gene de ara sıra olabilmektedir. Marmaray ve Metro inşaatlarının kentin beton kalbinde açtığı devasa yaraya uzaktan bakıyorduk. Uzakta iş makineleri çalışıyor, yüzlerce işçi uğraşıp didiniyor, dev bir projenin inşası için ne gerekiyorsa onlar yapılıyor gibi duruyordu. Burada antik çağlarda bir liman olduğunu zaten biliyorduk ve kazılar başladığından beri bu limanda ortaya çıkarılan Bizans teknelerinin haberleri ise iki yıldır gazete manşetlerini süslüyordu. Gözümüze birkaç naylon barınaklarla örtülmüş yer çarptı. Arkeolojik kazının yapıldığı yerler buralar olmalıydı. Gene de arkeolojik kazıların alan sorumlusu Metin Gökçay’a kazının ya da kazıların nerede yapıldıklarını sorduk. “Burada” deyip eliyle tüm alanı gösterdi. Yaklaşık 26.000 metre karelik dev bir alan. İşte yazının başında söz ettiğimiz an o andı. Karşımızda yürütülen çalışmaların tamamı inşaat değil, arkeolojik kazıydı. Türkiye’de ve dünyanın bazı ülkelerinde çok çeşitli kazılar yürütülmekteydi. Ama hiçbiri bu alandaki manzaranın boyutlarında değildi. “Şu anda dünyada yapılan en büyük kazı” cümlesi sadece bir iddia olmaktan çıkıp ete kemiğe bürünüvermişti. İtalya çıkarması T asarım konusunda dünyanın öncü şehirlerinden Milano’da bir ilk gerçekleşiyor: Türkiye’nin en önemli tasarımcıları birlikten kuvvet doğar anlayışıyla bir grup sergisiyle Milano’da tasarımlarını dünyaya tanıtıyor. Zona Tortona, Superstudio Piu’da; Nurus ŞİRİN sponsorluğunda ‘İlk in GÜVEN düzenlenen Milano’ isimli sergide; 36 tasarımcı çağdaş tasarıma bakışlarını ve özgün ürünlerini sanatseverlere sunuyor. ‘Tasarıma Türk Dokunuşu’ teması ile Türk tasarımlarını dünyaya açan, 18’da başlayan ve 23 Nisan’a kadarsürecek sergide; Adnan Serbest, Alev Ebuzziya Siesbye, Ali Bakova, Alper Böler, Arif Özden, Atilla Kuzu, Aykut Erol, Ayşe Birsel, Aziz Sarıyer, Bülent Özden, Can Yalman, Defne Koz, Demir Obuz, Derin Sarıyer, Ela Cindoruk, Erdem Akan, Faruk Malhan, Gamze Güven, İnci Mutlu, Jülide Arslan, Koray Özgen, Kunter Şekercioğlu, Mehtap Obuz, Mehmet Ermiyagil, Meltem Eti Proto, Mirzat Koç, Nazan Pak, Nil Deniz, Oya Şenocak Akman, Ömer Ünal, Sefer Çağlar, Sema Obuz, Seyhan Özdemir, Sezgin Aksu, Tanju Özelgin ve Yılmaz Zenger’in eserleri yer alıyor. Sergi için Adnan Serbest, “Türk tasarımında tarihsel bir dönüşüm noktası olarak algıladığım bu sergide olmak benim için bir misyon ve sosyal sorumluluk” yorumunu yaparken, serginin oluşmasında büyük rol oynayan Aziz Sarıyer de bireysel faaliyetlerin bütenleşince anlam ve değer kazandığının altını çiziyor. ‘İlk in Milano’da cam tasarımlarını sergileyen Alev Ebuzziya Siesbye de grup olarak davranmanın önemli olduğunu söylüyor. Alper Böler ve Ömer Ünal, serginin Türk tasarımının dünyadaki algısını yükseltmesi yönünde önemli bir adım olduğunu düşünüyor. POZİTİF ENERJİ ‘İlk in Milano’ ile mücevher tasarımı alanında farklı materyaller kullanarak tasarımlar yapan Ela Cindoruk’un kağıttan, Nazan Pak’ın ise reçineden yaptığı mücevherler sanatseverlerle buluşuyor. Yenilikçi ve pratik çözümler kullanarak, toplum üzerinde pozitif enerji yaratacak sıradışı tasarımlar yapmayı hedefleyen Can Yalman’ın da ‘sağduyulu’ ve ‘çevredostu’ tasarımları sunuyor. Uluslararası firmalara elektronik eşya, mobilya, aydınlatma sistemi, aksesuar ve mutfak objeleri alanlarında projeler tasarlayan Defne Koz’un ise sehpadan lavaboya ve kaseye kadar pek çok tasarımı yer alıyor. Atilla Kuzu’nun 1999 yılında Japonya’nın Asahikawa kentinde ahşap mobilya tasarımı üzerine düzenlenen yarışmada 44 ülkeden 757 tasarımcı arasından finale kalan ‘Taklamakan’ isimli oturma birimi de sergilenen ürünler arasında. Faruk Malhan’ın son tasarımları çay ve rakı bardakları ve Oya Akman’ın devrilmeyen bardakları da ‘İlk in Milano’ sergisinde. KENT ARKEOLOJİSİNİN ÖNEMİ Konu hakkında ilk bilgileri İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdrürü Dr. İsmail Karamut’dan almıştık. Theodosius liman kazısı İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin sorumluluğu altında yürütülüyor. Dr. İsmail Karamut burada yapılan çalışmanın aslında bir çeşit kurtarma kazısı olduğunu söylüyor. Kazı alanı sorumlusu Metin Gökçay’da bu çalışmanın “Kent arkeolojisi” kapsamında başlı başına bir uzmanlık gerektirdiğini belirtiyor. Her iki yetkili de İstanbul gibi sürekli büyük bir metropol olarak binlerce yıl yaşayan kentlerde kent arkeolojisinin çok önemli olduğunu hatırlatıyorlar. Kentin sit alanında yapılan her türlü inşaat çalışması bir anda kentin geçmişine kısa süreli bir pencere açıyor. Böyle bir kentte “hadi Kocamustapaşa’yı yıkın, altında arkeolojik kazı yapacağız” diyemezsiniz. Maddi kaynaklarınız olsa bile etik olarak çok tartışmalı bir yaklaşımdır. Bunun benzerini Mussolini 30’lu yıllarda Roma’da yapabilmiştir. Ama kent arkeolojisinde her inşaat hem binlerce yıldır toprak altında yatan değerlerin tahrip olma tehlikesini hem de onların gün ışığına ve dünya bilimine katılması olanaklarını bir arada getirir. Harran Ovası’nda yapılan bir kazı değildir, zamana karşı yapılan bir yarıştır, hem büyük bir imkan hem de tarihe ciddi bir tehdittir. Yenikapı’da yapılan bu çalışma sırasında yüzlerce apartman yıkılmış. İstanbul’un şu andaki önemli bir ticaret merkezi yerle bir edilmiş. Bu dev pencerenin bir benzeri belki yüzlerce yıl bir daha açılmayacak. Kazı yerine uzaktan bakarken ortada görülen yüzlerce insanın sayılarını da almaya başlamıştık. Mart ayı itibari ile iki vardiya halinde toplam 500 işçi, 50 arkeolog, ve bağımsız guruplarla birlikte herhalde 700 çalışandan söz ediyorduk. Bu sayı yalnızca kazı ekibi için geçerliydi. Ayrıca, bir de antik limanda ortaya çıkarılan gemilerin konservasyon ve kaldırılmasıyla ilgili iki ekibin uzmanları ve işçileri vardı. Kazı şimdilik sabah sekizden akşam 12’ye kadar sürüyor. Yakında üç vardiya halinde sabaha kadar çalışacaklar. İşçi sayısı 600’ü geçecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı kazının sağlıklı yürütülmesi için ülkenin pek çok müzesinden uzmanları kazıya göndermiş. Şimdilerde her uzman bir kazı alanında bir bölümün alan sorumluluğunu yürütecek. Normal bir kazıya 100 yıl içinde konacak iş gücünü buraya bir yılda yatırıyorlardı. İnanılır gibi değil! İLHAM KAYNAĞI İSTANBUL Bu yıl 80. yılını kutlayan Nurus ayrıca genç tasarımcılara da destek oluyor. Yenilikçi ve yaratıcı tasarımları bir araya getiren ‘İlk in Milano’ sergisinin yanı sıra İstanbul Teknik Üniversitesi Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü lisansüstü öğrencilerinin ‘5 Duyu: İstanbul’ isimli projelerini de aynı tarihlerde Milano’da. Tasarımcı Aziz Sarıyer’le birlikte bölümün öğretim üyeleri tarafından yürütülen çalışmada 22 öğrenci, İstanbul’dan yola çıkarak yenilikçi ve İstanbul ile bağlantılı ürünler ortaya koydular. Aralarında çok değişik çalışmaların da yer aldığı tasarımlardan birkaçı şöyle: Zeynep Cinisli’nin tasarladığı ‘Twin’ isimli kitaplık Avrupa ve Asya yakaları arasındaki boğazı ve köprüleri simgeliyor. Nil Güları’nın oturma birimi ilhamını boğazdan, karşılıklı iki kıtadan, vapurla gidip gelmekten, sallanmaktan ve beşiklerden alıyor. Zemzem Kaya’nın tasarladığı lamba ise İstanbul sokaklarındaki insan yığınlarının birbirlerinin arasından geçmesinin dinamik görüntüsünden yola çıkıyor. İstanbul’un yamuk, çukurlu, yamalı kaldırımlarını ve şehrin düzensizliğini yansıtan ‘Traces’ da iç mekanda yerde kullanılabilecek bir çeşit halı. Elif Küçüksayraç’ın tasarımı kaldırım taşlarından alınan kalıplarla üretildi. ‘Lowline’, Türkçe ismiyle ‘çömelmelik’ eski ve unutulmaya yüz tutmuş alışkanlıkları yeniden, farklı bir biçimle yorumlayan yere yakın bir oturma birimi. Avşar Gürpınar’ın çalışması, esnafın dükkan önüne attığı alçak taburelerden ve Türklere özgün çömelme hareketinden yola çıkarak tasarlandı. BİSKÜVİ KADAR KIRILGAN PARÇALAR Kazı Başkanı ve Müze Müdürü Dr. Karamut modern arkeolojinin en temel özelliklerinden birisi olan çoklu uzmanlık konusunu bu kazıya uygulamış. Limanda ilk gemi kalıntılarına rastlanınca hemen konunun dünyadaki önemli uzmanlarından, Texas Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Doç. Dr. Cemal Pulak ve İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Sait Başaran’ı kazıya çağırmış. Her iki bilim insanı da konularında uzman kişilerden oluşan ekipleriyle işe canla başla sarılmışlar. Bin yıldır toprağın altında yatan ahşap bir tekneyi çıkartmak, tamamen mermerden yapılmış bir tapınağı ayağa kaldırmaktan biraz daha farklı bir çalışma. En önemli özelliği de taş ile değil zaman içinde bisküvi kadar kırılgan hale gelmiş tahtaları gün ışığına döndürecek olmanız. Gün boyu süren kazı alanındaki incelememiz sırasında sabah Dr. İsmail Karamut ile konuşurken o ana kadar çıkan tekne sayısı 17 idi. Limana ulaştığımızda bu sayı 18 olarak yenilendi, akşam ayrılırken ise 19 olmuştu. Liman 500 yıl boyunca kullanılmıştı. O süre zarfında Bizans dünyanın en büyük imparatorluklarından biriydi ve liman imparatorluğun en büyük limanıydı. Bu yüzden gemi sayılarının daha da artacağı kesin, ancak nerede duracağını bilmek ise imkansız. Limanda bulunan ilk tekne 1,5 2 metre derinden çıkarılmış ve Osmanlı dönemine tarihlemiş. Derine indikçe zamanda geriye doğru yolculuk yapılmış ve en son 6,5 metrede arkeolog Mehmet Ali Polat’ın fark ettiği ve Prof. Dr. Mehmet Özdoğan tarafından Neolitiğe (Cilalı Taş Devrine ) tarihlenen yerleşim kalıntılarına rastlanmış. M.Ö. 6. binde bu nokta bugünkü Bayrampaşa deresi ya da antik Lykos deresinin ağzı yerleşmeye çok uygun bir yer olmalıydı. Böylece sadece Bizans gemiciliğine değil İstanbul’un en eski geçmişine de bir pencere açılmış olabildi. Liman kazısının bize kattığı bir başka değer de belki de kente adını veren Konstantinin daha önce hiç bulunmamış duvarının da gün ışığına çıkmış olma olasılığıydı. Sadece bu bile liman kazısını son yılların en önemli arkeolojik etkinliği yapabilecek nitelikte. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle