20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 28/2/07 15:55 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 3 MART 2007 CUMARTESİ Ebru nü ile buluşunca Gülseren Sönmez’in eserleri ‘Dünya Kadınlar Günü’ çerçevesinde Moskova’da sergilenecek ŞİRİN GÜVEN Ressam Gülseren Sönmez özellikle ebru sanatına getirdiği yenilikler ile tanınıyor. Sözlükte kağıt süslemeciliğinde kitre ve kola gibi yapıştırıcılarla yoğunlaştırılmış su üzerine, neft yağı ile inceltilmiş yağlı boya damlatılarak yapılan ve özel bir kağıda geçirilen süs olarak tanımlanan ebru tarihte dinsel yazıların, hat yazılarının yazıldığı bir zemin olarak kullanılıyor. Yüzyıllar boyunca ciltlemecilikte ve hatların alt zeminini oluşturmak için kullanılan ebruda kadın figürüne hoş bakılmıyor. Ancak Sönmez ebrularında nü kadınlar kullanarak bir ilke imza atıyor, ebru sanatına yeni boyutlar kazandırıyor. Şimdiye kadar ikisi yurtdışı (İsviçre ve İngiltere) olmak üzere 62 kişisel sergi açmış ve 4 yüzün üzerinde de karma sergiye kaltılmış olan Sönmez Mart ayı içinde kişisel sergilerine bir yenisini ekliyor. 8 Mart ‘Dünya Kadınlar Günü’ dolayısıyla Moskova’da kadın sanatçılar, yazarlar ve bilim kadınları ile bir dizi kültürel etkinlik düzenleniyor. Türk Büyükelçiliği’nden de bu etkinlikler için bir kadın sanatçı istendiğinde Büyükelçiliğimiz “Farklı olanı, bizim olanı götürelim” diyerek Sönmez’i davet ediyor. Yani Sönmez ‘Dünya Kadınlar Günü’ etkinlikleri çerçevesinde 812 Mart tarihleri arasında Moskova Phoenix Sanat Galerisi’nde ve 13 Mart’ta da Moskova UpDK Kültür Merkezi’nde olacak. Üstelik de ebrularıyla... Merhaba Bu topraklarda yaşayanların dinmeyen acılarını, sevdalarını, özlemlerini, isyanlarını sazıyla sözüyle nesilden nesile aktaran türküler... Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu şairliğinden utandıran; “Şairim Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm” dedirten türküler... Şef Ekrem Ataer yönetimindeki Bakırköy Belediyesi Çağdaş Halk Müziği Korosu, dev kadrosuyla verdiği konserlerle yaşatıyor türkülerin gerçeğini... Felsefesine iniyor, sözlerin anlamını tartışıyor, duyuyor, hissediyor, daha sonra seslendiriyorlar... Üstelik öyle türküye gönül vermiş üç beş kişi de değiller. 270 kişi bir araya gelmiş, aynı duyguda buluşmuşlar. Bu dev koronun hikayesini dinliyoruz bu hafta Halil Nebiler’in kaleminden... ???? İskoçya sınırında dolaşırken bulundu. Tüyleri dökülmüştü. Glen dediler adına. Veterinerler incelediler küçük kirpiyi. Sıcak havalar yüzünden uyuyamamıştı Glen, psikolojik baskı altındaydı ve tüyleri dökülmüştü... Ayılar da Glen gibi uyayamadı. Göç yolları, üreme dönemleri değişti hayvanların. Kutup ayıları kopan buz parçalarıyla İzlanda’ya göç etmeye, kör fareler erken doğurmaya başladı... Bahar gelmeden, ağaçlar çiçek açtı.. Bilim adamlarına göre bu daha başlangıç... Çok değil 10 yıl kaldı insan eliyle yaratılan felaketin kendini iyiden iyiye hissettirmesine... Buzullar eriyecek, denizler yükselecek, ormanlar yok olacak, kuraklık derken çölleşme yaşanacak, dünya salgın hastalıkların pençesinde kıvranacak... Genç oyuncu Ceyda Düvenci, 5 yıl önce elbisesini nereden alacağını dert edinmekten vazgeçip bunları problem yapmış kendisine... Bir oyuncu olarak ismini dünya sorunları, sosyal meselelerde kullanmaya karar vermiş... Küresel ısınmaya karşı bir projede yer almak istediğini anlattı Şirin Güven’e... İyi hafta sonları... TARİHİ ANLATACAK Sönmez’in Phoenix Sanat Galerisi’nde 54 eseri sergilenecek. Yapıtları arasında klasik tarzdaki ebruların yanı sıra; hayvan betimlemelerinin, modern peyzajların, nülerin ve sürrealist konuların kullanıldığı ebrular da yer alacak. 13 Mart’ta ise Rus sanatseverlere ebrunun tarihini anlatacak, canlı olarak ebrular yapacak ve ebru yapmayı öğretecek. Sönmez ebruya öğretmen okulunda öğretmeninin nişastalı su üzerine yağlı boya ile ebru yapmayı öğretmesi ile başlıyor. Bir süre ara verdikten sonra tekrar 1980lerde bir arkadaşının evine kırlent yapmak için başlıyor. Ve o gün bugündür de ebru yapmaya, ebruda görmeye alışık olmadığımız şeyler yaparak devam ediyor. Nüler, portreler ve sürrealist konular ile... İlk ebru sergisini açtığı yıllarda “Ebruyu çok bilmiyorum ama kendimce bir şeyler yapıyorum” diyen Sönmez sonraları o ebru sergisinde pek çok ebru tekniğini kullandığını hatta aştığını anlıyor. Sönmez bir yerde durmamanın ve farklılaşmanın gerekliliğine inanıyor. Bunu da ebrularına yansıtıyor. Ebruya yenilikler getirmesinin nedenini şöyle açıklıyor Sönmez: “Ebrunun kendine göre bir kutsallığı var. Bu kutsallığın içinde ilahi bir gücü olan ebruya nü katılması klasik ebrucular tarafından hoş karşılanmayan bir olay. Ben öyle kabul etmiyorum. Onlara da saygı duyuyorum tabii ama her teknik günümüz koşullarında farklılaşarak diğer insanalara aktarılmalı ki kıymetli olsun, gelişsin ve daha iyiye gitsin. Farklılaşmak gerektiğine inanıyorum. Bir yerde durulmamalı.” E Türk mermer kâğıdı bruda nü kullanan tek sanatçı Sönmez’in ebrularının yanı sıra; suluboya, yağlı boya ve pastel çalışmaları da var. “Ben ressamım. Yani ressamım demek çok iddialı oluyor ama yıllardır resim yapıyorum.” diyecek kadar mütevazi olan Sönmez Amerika’daki ‘Kadın Sanatçılar Müzesi’ne kabul edilen ilk Türk kadın ressamı. 1989 yılında onların ‘Kim Kimdir?’ ansiklopedisine, 1999’da ise ‘Türk Plastik Sanatçıları’ ansiklopedisine giriyor. Sönmez Mayıs ayında İnkılâp Yayınları’ndan ebru ile ilgili bir kitap çıkaracak. Kitabın içinde bulunan 3 sayfalık ebrunun tarihçesi için 6 yıl ayırdığını vurgulayan Sönmez kitabında ebrunun malzelemelerini, yapımını, ebruda kullanılan araç gereçleri ve ebruya kattığı yenilikleri anlatıyor. Ayrıca ebruya yeni boyutlar getiren 35 sanatçıya da yer veriyor. Sönmez ebrunun önemini de şöyle vurguluyor: “Avrupalılar ebruyu üstündeki damarı andıran biçimler nedeniyle ‘Türk mermer kağıdı’ olarak kabul ediyor. Türk mermer kağıdı olarak kabul edilen bu tekniği dünyaya tanıtmamız, bizim olduğunu bildirmemiz ve anlatmamız gerekiyor.” Gülseren Sönmez’in yapıtları 16 Mart’ta Ankara Neva Sanat Galerisi’nde, 27 Mart’ta da İstanbul Ürün Sanat Galerisi’nde sanatseverler ile buluşacak. 70. Yıl, 70 Sanatçı ve 70 Yapıt İstanbul Resim Heykel Müzesi bildiğiniz gibi... Sessiz, hüzünlü ve izleyicisiz... Oysa, 1937 yılında açılan ve Türkiye’nin ilk resim [email protected] heykel müzesi olma özelliğini taşıyan bu kurum, 2007’de 70 yılı geride bırakıyor. Oluşumların kurumsallaşamadığı ülkemizde 70 yılı devirmek küçümsenecek bir durum değil kuşkusuz. Ancak İRHM, mütevaziliğinden mi, yoksa tanıtım biriminin olmaması nedeniyle mi bilinmez, geride bıraktığı bu 70 yılı sessiz sedasız kutlamaya hazırlanıyor. Özel müzelerin açılmasıyla, geçen bir kaç yıl içinde, daha fazla gündeme gelmeye başlayan müzeyi kamuoyu daha çok olumsuz koşulları ile tanıyor. Akan çatısı, gıcırdayan parkeleri, yer sıkıntısı nedeniyle sergilenemeyen birbirinden değerli yapıtları ve tabii ki iktidara gelen her hükümet tarafından restorasyon amacıyla söz verilen ama yerine ulaştırılmayan ödenekler konusu... Dolmabahçe Sarayı’nın Veliaht Dairesi’nde bulunan İRHM’nin sorunlarını sıralamak bile bu yazının sınırlarını fazlasıyla aşar ESRA ALİÇAVUŞOĞLU görünüyor. Gerek binanın ahşap ve deniz kenarında olması gibi teknik, gerekse sergileme biçimi gibi içeriksel konularla ilgili sorunlar yıllar öncesine dayanmasına karşın kalıcı bir çözüm bir türlü bulunamıyor. Tam bu noktada bir özeleştiri yapmak gerek... Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi öğretim üyelerinin özverili çalışmaları ile faaliyet gösteren müzeyi galiba en çok da bizler yalnız bırakıyoruz. Müzenin sorunlarına ilişkin yeterli ve olması gereken bir kamuoyu desteği ne yazık ki bir türlü oluşmuyor, oluşamıyor... Örneğin, İstanbul Resim Heykel Müzesi’nin hemen yanıbaşında yeni açılan özel bir müzenin koridorlarındaki izleyici sayısının yarısını bile burada görebilmek mümkün değil nedense. Halbuki bu özel müzenin kimi yapıtları İRHM’nin koleksiyonundan ödünç alınan yapıtları kapsıyor. TANITIM EKSİKLİĞİ Tanıtımsızlığın, kendi yağıyla kavrulmanın, izleyicinin destek vermediği bir kurum olmanın en somut halini bu müzenin sınırları içinde görmek mümkün sanırız. Zaten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da İRHM için değil , İstanbul Modern için “benim müzem” demiyor mu? Oysa ki, hükümetin, devletin bir kurumunu yalnız ve sahipsiz bırakması anlaşılır gibi değil. Yazının başında müzenin 70. yılını kutladığını dile getirmiştik. Bu kutlamaya ilişkin müzenin giriş kapısına asılmış bir sergi pankartının dışında herhangi bir ibareye yer verilmemiş olması tanıtım faaliyetlerinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlamamıza neden oluyor aslında. İRHM iki aylık periyodlarla farklı temalarda sergilerle kutlamaya hazırlanıyor 70. yılını... Ancak bunun kamuoyuna durulmasında büyük bir sorun yaşıyor olacak ki müzeyi gezenlerin sayısında herhangi bir artış gözlenmiyor. Şu günlerde bu periyodik sergilerden ilkini, “70 Yıl, 70 Sanatçı, 70 Yapıt” başlığıyla izleyebilirsiniz müzeye gittiğinizde. Kutlamaların ilk etabını oluşturan bu sergi Şeker Ahmet Paşa Salonu’nda sergileniyor. Müzenin geniş koleksiyonundan seçilen 70 yapıtın yer aldığı bu sergi, Türk sanatının başyapıtlarını içermesi bağlamında uzun zamandır bu müzenin yolunu unutanlar için gerçekten kaçırılmaması gereken bir fırsat... Kimler yok ki sergide; Türk sanatının yapıtaşlarını oluşturan sanatçılar ve onların üslubunu en iyi biçimde ifade eden yapıtlar. Aslında bu sergideki pek çok yapıta Türkiye’nin değişim sürecini yansıtması bağlamında da bakabiliriz. Örneğin, Ömer Adil Bey tarafından 19191922 tarihleri arasında yapıldığı düşünülen, kadınları resim atölyesinde çalışırken betimlediği “Kızlar Atölyesi” serginin ilginç örneklerinden biri.... Kadının romantik bir imge olmaktan çıkarak erkekler dünyasında varoluşunu müjdeleyen bu resim, kadının artık resim sanatının nesnesi olmaktan çıkıp bir eylemi gerçekleştiren kişi olarak ele alınması bakımından da son derece önemli göstergeleri içinde barındırıyor. Şeker Ahmet Paşa’nın “Orman”ı, Hoca Ali Rıza’nın, Hasan Vecih Bereketoğlu’nun manzaraları, Süleyman Seyid’in natürmortu, Avni Lifij’in otoportresi, Melek Celal Sofu’nun “Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsü’nde Kadın” tablosu ana salonda sergilenen, ilk akla gelen yapıtlardan. Müzenin ana salon dışında kalan odacıklarında ise Altan Gürman, İlhan Koman, Sadi Öziş, Zeki Faik İzer, Zühtü Müridoğlu, Turan Erol, Nuri İyem gibi sanatçıların müze koleksiyonunda yer alan yapıtları sergileniyor. İstanbul Resim Heykel Müzesi Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleri 09.0017.00 saatleri arasında gezilebilir. Beşiktaş Caddesi, Beşiktaş Tel: 0212 261 42 98 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle