19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 21/3/07 16:48 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Ninja Kaplumbağalar (Teenage Mutant Ninja Turtles) 1980’lerin ünlü çizgi filmi Ninja Kaplumbağlar dördüncü kez beyaz perdeye aktarılıyor. Yönetmenliğini Kevin Munroe’nun yaptığı animasyonda seslendirmeleri Chris Evans, Sarah Michelle Gellar, Mako, Kevin Smith, Patrick Stewart, Laurence Fishburne ve Ziyi Zhang gibi ünlü isimler yapıyor. New York’ta garip olaylar yaşanmaktadır, şehre saldırılar düzenleyen yaratıklar herkese korku salmıştır. Son maceralarında düşmanları Shredder’ı öldürdükten sonra birbirlerinden kopan Ninja Kaplumbağalar, tekrar bir araya gelip kötülere karşı tek yumruk halinde savaşmaya karar verir. ? Altın Çiçeğin Laneti (Man cheng jin dai huang jin jia) Kahraman ve Parlayan Hançerler’in yönetmeni Zhang Yimou’nun yeni filmi Altın Çiçeğin Laneti’nde başrolleri Chow Yun Fat, Gong Li ve Jay Chou paylaşıyorlar. Çin’de festival zamanı saray altın çiçeklerle dolmuştur. İmparator beklenmedik şekilde ortanca oğlu Prens Jai ile saraya döner. İmparatoriçe üvey oğlu Veliaht Prens Wan ile yasak bir ilişki yaşamaktadır. Prens Wan aynı zamanda İmparatorun doktorunun kızı olan gizli aşkı Chan ile saraydan kaçmanın hayallerini kurmaktadır. Festivalin ihtişamı ve cazibesi sürerken çirkin sırlar ortaya çıkacaktır. Si ne ma 8 ? Söz ve Müzik (Music and Lyrics) Senaryo ve yönetmenliğini Marc Lawrence’ın üstlendiği Söz ve Müzik, Hugh Grant ile Drew Barrymore’u buluşturan bir romantik komedi. 80’lerin pop yıldızı Alex, ünlü şarkıcı Cora Corman’ın düet teklifi üzerine piyasaya geri dönme şansını yakalar. Birkaç gün içinde bir hit şarkı çıkarmak zorunda kalan Alex, tuhaf bir çekiciliğe sahip çiçekçisi Sophie’nin sözcükleri kullanmadaki becerisinden etkilenir. ??????????????????????????????????? Çelişkilerin adamı Mel Gibson S Apokalipto 22 yönetmenle Paris’in aşkı ALPER TURGUT Paris, Seni Seviyorum (Paris, Je t’aime), aşkın ve sanatın başkenti gibi bir itibarı bulunan Paris’e özgü hikâyeleri barındırıyor. Bu film 18 ayrı parçadan oluşuyor, sevinç, keder, rastlantılar, yalnızlık, ayrılık, suç, mizah, kara mizah, ölüm ve yaşam ona eşlik ediyor. Gençler, yaşlılar, her milletten renk renk insanlar, farklı sınıflar, değişik kültürler, aykırı ilişkiler… Dahası pantomimciler, vampirler, kovboylar… Kısaca gerçek ve hayal, sevi öykülerinde hayat buluyor. Paris, tarihiyle soluklanan bir kent… Büyüleyici bir atmosfer... Kokuşmuş burjuva zarafeti, banliyölerine yaslanan yenidünya sefaleti… Güzel, kibar, sıra dışı, romantik ve tam anlamıyla kozmopolit… İşte bu Paris, reklâma ihtiyaç duymuş olmalı ki, dünyanın dört bir köşesinden (çoğu Avrupalı ve Amerikalı) 22 yönetmen kolları sıvadı. Kenti kısa ve etkileyici öykülerle anlatmak ve kolektif bir filmi hayata geçirmek adına… Ve kimler yoktu ki aralarında… Ethan ve Joel Coen, Wes Craven, Alfonso Cuarón, İsabel Coixet, Vincenzo Natali, Olivier Assayas, Alexander Payne, Christopher Doyle, Gus Van Sant, Tom Tykwer, Walter Salles... Onlar, insana dair yaşam kesitlerini, bir kenti fon alarak yansıttılar. Sen (Seine) Nehri Rıhtımları, Bastil (Bastille), Bayram ve Zafer meydanları, meşhur Pere Lachaise Mezarlığı, Eyfel Kulesi, metro ve kafeler… Paris’e renk veren Pigalle, Montmartre ve Tuileries… Kentin 18 bölgesinde ve tamı tamına 4 yılda kotarılan yapım, adeta yıldızlar geçidine dönüştü: Steve Buscemi, Juliette Binoche, Nick Nolte, Marianne Faithfull, Fanny Ardant, Natalie Portman, Elijah Wood, Gerard Depardieu, Bob Hoskins, Maggie Gyllenhaal, Ben Gazzara, Miranda Richardson, Willem Dafoe... Paris, Seni Seviyorum, 30 Mart 2007 günü sinemalarda… Amerikalı bir turistin, kent rehberini doğru dürüst okumadığı için metro istasyonunda başına bin bir türlü bela açılır. Aşk isterse, park yeri ararken bile seni bulur. Bir Hıristiyan ile Müslüman arasında aşk sizce nerede filizlenir? Göçmen bir annenin, kendi bebeği yerine başkasının bebeğine bakmak zorunda kalması, bir tek Paris’in mi suçudur? Örneğin gezgin bir satıcı, ilk iş gününde Uzakdoğu’ya açılan hayali bir kapıda bulabilir kendini… Bir adam, güzel metresiyle yaşamak için karısından ayrılmak ister. Peki, eşi amansız bir hastalığa yakalandığını ve çok az bir zamanı kaldığını söylerse ne olur? Paris’te Azrail’in, kovboy kılığında gezdiği söylencesi doğru mudur? Paris o kadar büyüktür ki, aşk adına iki mim oyuncusunu bir araya getirmekte zorlanmaz. Uyuşturucu kullanımı ve suç şebekeleri, İstanbul kadar Paris’in de yakasına yapışan bir beladır. Aşkından katiliniz olmasını isteyeceğiniz vampirler, Paris gecelerinde dolaşır dururlar. Oscar Wilde, kırık kalpleri onarmak için gerekirse hortlamaktan çekinmeyecektir. Kör bir adam, Amerikalı aktris sevgilisi için Paris’in sokak, cadde ve bulvarlarında koşacak ve görmeyi öğrenecektir. Söyleyin, Paris, Seni Seviyorum, hâlâ ilginizi çekmedi mi? eksenlerle doksanların aksiyon yıldızı Avustralya kökenli Mel Gibson; Nicole Kidman, Russell Crowe gibi kendinden sonra gelen birçok meslektaşına da Amerikan sinemasının kapısını açtı. Dünyanın en varsıl aktörü Gibson’ın (mal varlığı 850 milyon dolar dolayında) ilginç bir yaşam öyküsü var. New York Merkez Demiryolları’nda makasçı olarak çalışan babası Hutton bu karmaşık kenti on bir çocuğunun yetişmesine uygun görmez. 1961’de ASLI kentin dışındaki bir çiftliğe ailesini yerleştiren hergün taşra ile kent arasında gidip SELÇUK Hutton, gelerek yaşamını kazanmaya çalışır. 1964’te ciddi bir iş kazası geçirince demiryolu şirketini dava eden Hutton davasını kazanır, 161 bin dolarlık tazminatını alır. Altmışlardaki çarpıcı kültürel değişimleri onaylamayan koyu Katolik baba, çocuklarını karısı Anne’ın doğum yeri Avustralya’ya götürmeye karar verir. İrlanda, İskoçya, İngiltere bir de Vatikan’dan geçerek Kelt atalarına saygıda bulunan aile 1968’de Sydney’in bir taşrasına yerleşir. New York doğumlu Mel, bir Hıristiyan okuluna yazılır, ayrıca rahiplik eğitimi alır. Babasından çok etkilenen Mel ondan “Bana inançlı olmayı öğretti. Yaşamında bir kez bile yalan söylemedi” diye söz eder. Kızkardeşi Sheila’nın üstelemesiyle Galler Üniversitesi’ndeki Dramatik Sanatlar Enstitüsü’ne, Yeni Zelanda Drama Okulu’na giden Mel, bir rastlantıyla aksiyonserüven filmi Mad Max’in (1979) başrolünü alır. Mad Max dizileriyle bir anda ünlenen Mel, kendini alkol, şiddet, para arasında savrulan bir yaşamda buluverir. 1980’de görücü usuluyle hemşire Robyn Moore’la evlenir, Robyn ona altı çocuk doğurur. Gelibolu’dan (1981) sonra oynadığı Gemide İsyan’ın (1984) setinde oyuncu bir türlü vazgeçemediği alkolle savaşımını sürdürür. Aynı yıl içkili araba sürmekten tutuklanır. Cehennem Silahı, Tequila Sunrise gibi aksiyonlardan sonra Franco Zeffirelli’nin Hamlet’inde (1990) Danimarka Prens’inde olağanüstü bir yorum sunar. WALLACE’IN ETKİLEYİCİ ÖYKÜSÜ O artık iyi, kalıcı işler yapmak istiyordur. Kendi yapım şirketi Icon’a The Man Without a Face’i çektikten sonra Cesuryürek’i (1995) yapar. İskoç özgürlük savaşçısı William Wallace’ın etkileyici öyküsü ona film, yönetmen Oscar’larını getirir. Hem tecimsel hem de Sırlar Oteli, İşaretler, The Singing Detective gibi sanatsal yapımlarda rol alır. Senaryosunu yazıp yönettiği, yapımcılığını üstlendiği Hz. İsa’nın Çilesi’ni (2004) Aramca, İbranice ve Latince dillerinde çeker. Amerikalı tutucuların göklere çıkattığı film Yahudi düşmanlığıyla da eleştirilir. Gibson’sa “Ben sadece gerçeği olduğu gibi yansıttım” der. Dünya getirisi 611.890 milyon dolar olan film Gibson’a yüklü bir servet kazandırır. Mel Gibson bugüne dek koyu dindarlığıyla, politik görüşüyle, eşcinsel, kürtaj, kök hücre araştırmalarına karşıtlığıyla, Yahudi düşmanlığıyla, kaba şakacılığıyla, kurtulamadığı alkol tutkusuyla, kadın düşkünlüğüyle ve hayırseverliğiyle eleştirilmiştir. Vatikan’ı kilise kurumunu yozlaştırmakla suçlayan, tutucu bir Cumhuriyetçi olan Gibson öte yandan liberal Michael Moore’u savunur. 2006’da L. A’de yine içkili araba sürmekten tutuklanan Gibson polislere “Sizler Yahudi misiniz? Dünyadaki tüm savaşların nedeni Yahudilerdir” deyip ertesi gün ayılınca da onlardan özür diler. İkinci özrünü Yahudi cemaatine yapan Mel, “Bir anlık denetim dışı sözlerimin bedeli ağır oluyor. Yüreğimde Yahudi düşmanlığına yer yok” açıklamasını yapar. Maya Yucatec dilinde çektiği Apocalypto’da Stan kasırgasıyla evleri yerle bir olan Veracruz yerlilerine bir milyon dolar veren yönetmen yine kendini adamakla ilgili bir çalışma yapmıştır. Maya Uygarlığı’nın çöküşünü anlatan bu epik dram, günümüzdeki ekolojik dengesizlikler, değerlerin yozlaşmasıyla ilginç benzerlikler taşıyor. Gibson filmde ideolojiden önce anlatılan geliyor diyor: “Öykü, içindeki korkuyla tamamlanamayan kahramanı geliştirme düşüncesi üstüne kuruldu. Yöneticilerin uyguladığı korku kültürü Bush ve adamlarının yöntemlerini çağrıştırıyor. Irak’a nedensiz yeni yetmeler göndermek insan kurban etmek değil midir?” ÇÖKEN BİR UYGARLIK Apocalypto’daki kötülerle George W. Bush hükümeti arasında paralellik kuran yönetmen gerçekliği hedefleyerek öykünün evrenselliğini, çöken bir uygarlığın son ana dek korkusuz kalışını işliyor. “Jaguar Paw, ölen bir kültürde bile bir yaşam umudu olduğunu gösteriyor. Her sona eriş aynı zamanda yeni bir başlangıçtır” diyen Gibson, Maya döneminde bile insan mükemmel değildi diyor: “Bugün bile mükemmel değilim. On beşimdeyken biri beni hamlıkla suçlamıştı. Tamamlanmamak bence günahtır, alçalmadır. Jaguar Paw işte bunu duyumsuyor. Apocalypto, Bush’un Irak’ta insan kurban etmesinin bir izdüşümü”. Elli milyon dolar bütçeli, Meksikalı profesyonel ve amatör oyuncularla çekilen filmin insan kurban etmenin hâlâ tartışıldığı Meksika’da milliyetçi kesimin saldırısına uğrayacağını belirten oyuncusu Mayra Serbulo’ya ise Gibson’ın yanıtı şöyle: “Vatandaşlarının çoğunun artık ayrımında olmadığı yerel kültürleriyle ilgili bir film yaptım, bundan ötürü bana saldırırlarsa çok şaşarım doğrusu. Apocalypto’yla benim değirim artıyor.” Elli bir yaşındaki Mel Gibson mükemmeliyete erdi mi, eksiksiz bir adam olabildi mi? Çekimden sonra piramitlerin dekorlarını yerel halka verdi, su altında kalan Chiapas’taki köy evlerinin inşaasına yardım etti. İçinde barındırdığı ikilemlere karşın onun ezilenlerden yana olduğu pek de tartışılamaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle