18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 31/1/07 15:08 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK 3 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ 5 Ona sakın utangaç demeyin FİGEN ATALAY Bazı çocuklar da, yetişkinler de utangaçtır. Bu yazıyı okursanız aşağıda göreceğiniz gibi utangaçlık asla olumsuz bir durum değildir. Hatta yararları da vardır. Utangaç çocuğu olan anababaların unutmamaları gereken en önemli konu, çocukları için asla “utangaç’’ sözünü kullanmamaları ve “ne var bunda utanacak?” gibi cümleleri yaşamlarından çıkarmalarıdır. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü’nden Dr. Emine Durmuş, Çoluk Çocuk dergisinde çıkan “Çocuğun Koruyucu Kalkanı: Utangaçlık” başlıklı yazısında, utangaçlığı şöyle ifade ediyor: ‘’Utangaçlık bir kişilik özelliğidir, bir kusur değildir. Çevremizdeki insanların pek çoğu utangaçtır. Utangaç bireyler, ilk etapta göze çarpmasalar da gülümseyerek sessizce varlıklarını belli eden, çoğunlukla dinleyen olmayı seçen, kibar ve kendileriyle olmaktan mutlu görünen bireylerdir. Onların görünen tek kusuru sessiz olmalıdır. Tavır ve davranışları çevreleri tarafından genellikle iyi olarak algılansa da sıcak kanlı olma noktasında yaşıtlarından daha yavaştırlar.’’ Çocuklar kostüm tasarladı ilfen Okulları tarafından düzenlenen 2. Moda Tasarım Yarışması’nda, Emir Kuriş ve Ayşegül Peközsoy birinci oldu. Uluslararası Hidrojen Derneği’nin maskotu da olacak HidrogirlHidroboy Kostüm Tasarım Yarışması’nda 14 eser yarıştı. Yarışmada, Oğul Girgin de, Hidroboy kategorisinde ikincililik ödülüne, Hidrogirl kategorisinde ise mansiyona layık görüldü. Dereceye giren öğrencilere, Hidrojen Derneği tarafından güneş enerjisiyle hidrojen üretebilecekleri bir düzenek armağan edildi. B ? figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 Mesafeli ve tedbirliler ? Utangaç çocuklar her zaman uslu çocuklardır ? Çoğunlukla çalışkan olabilirler ? Genellikle tutucu bir giyim tarzına sahiptirler ? İtici olmadan uysal olmayı becerebilirler ? Nazikçe zorbalığa itiraz edebilirler ? Mesafeli görünmeyi başarabilirler ? Başkalarına sataşmazlar ? Okulda öğretmenleri tarafından sevilen öğrencilerdir ? Diğer öğrencilerden daha çok okulu severler ? Utangaç bireyler yalnız olduklarında daha rahat ederler ? Arkadaşlık ilişkilerinde tedbirlidirler ? Daha çok aile desteğine ihtiyaç duyarlar Doğuş Çocuk’tan konserler oğuş Grubu’nun sosyal sorumluluk platformu olan Doğuş Çocuk bünyesindeki “Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası”, 2007 konserlerine Mersin ve Adana’da başlıyor. Orkestra, dün Mersin’de, çocuklara ve yetişkinlere ayrı ayrı konserler verdi. Bugün de Adana’da, müzikseverleri ünlü bestecilerin sevilen eserleriyle buluşturan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın genç üyelerinin konserleri, yıl boyunca, Ankara, Samsun, Bodrum, İstanbul ve Mardin’de sürecek. Konserlerden elde edilen gelirler ise Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin “Anadolu’daki Güzel Sanatlar Liseleri’ne Enstrüman Bağışı” projesi kapsamında kullanılıyor. D ? Küçük yaştaki sakin çocuğunuzu kucaklayın ? Ne kadar çok üstüne düşülürse çocuk o kadar geri çekilir ? Çocuğunuzu ilgi odağı yapmayın ? Kucaklayın Kentin logosu herkesi kucaklamalı TrinidadTobagolular, Paraguaylılar, Türkler AYÇA AKPEK Ne diyordu Hrant Dink’in eşi Rakel Dink; “Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiç bir şey yapılamaz.” O bebekten katil yaratan karanlığa dair veriler çok yakın bir zamanda açıklanmıştı aslında. Geçen aylarda Birleşmiş Milletler İnsani Gelişmişlik Raporu yayınlanmıştı. Her yıl yayınlanan bu rapor 2006 Kasım’ında açıklanmıştı. Birleşmiş Milletler’in insani gelişmişlik endeksleri bir ülkenin gelişmişliğini yalnızca kişi başına düşen mili gelir hesabına dayandırmıyor. Bu endeksin oluşumuna temel oluşturan veriler çok daha geniş kapsamlı. Eşit eğitim ve sağlık olanakları, temiz su kaynaklarına ulaşım, kadınerkek eşitliği, yaşam beklentisi, ortalama yaşam süresi gibi insanca bir yaşamın temel gereklerini, ölçüme konu olan ülkenin ne kadar karşılayabildiği, endeksteki sıralamayı belirliyor. Özetle bir ülkenin yurttaşlarına eşit hak ve olanaklar tanıma becerisi belirleniyor bu endeksle. Bu sıralamanın sonuçları ise ülkemiz için hayli tedirgin edici çıkmış; Türkiye, insani gelişmişlik endeksi değerine göre 92’nci sırada, 102 ülke arasında yüzde 9,8’lik bir yoksulluk oranıyla da 21’inci sırada yer almıştı. Yaklaşık 7 milyon insanımızın eğitim hizmetlerine erişim gibi bazı temel ihtiyaçlardan yoksun olduğu anlaşılmıştı. Endeksin bu alanında Filistin, Lübnan, Trinidad ve Tobago, Ekvador, Şili, Barbados, Ürdün ve Tayland’ın gerisinde olduğumuzu belirtmek gerekiyor. Kadınerkek eşitliği konusunda 75 ülke arasından 72’nci olduğumuz sıralamada; örneğin Bangladeş, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler bu alanda bizden ön sıralarda. Genel olarak rapor değerlendirildiğinde ise Barbados, Malta, Bahreyn, Uruguay, Arjantin, Kuveyt, Trinidad ve Tobago, Seyşeller, Kosta Rika, Küba, Libya, Venezuela, Suudi Arabistan ve Ermenistan gibi ülkelerle Paraguay yurttaşlarına eşit hak ve olanaklar tanınması açısından Türkiye’den daha iyi durumda. Örneğin kişi başına düşen milli gelir Türkiye’de Paraguay’ın iki katı olmasına karşın, Paraguay, yurttaşlarına eşit eğitim, sağlık ve diğer hakları tanımakta daha başarılı. Ogün Samast da pek çok yaşıtı gibi yalnızca bir istatistik verisiydi Hrant Dink’i katletmeden önce. O da yukarıda belirtilen eşit hak ve olanak sağlayamadığımız yurttaşlarımızdan biriydi. Onun da öfkesini ve keskinliğini yoksulluk beslemişti. Yoksulluğunu sorgulamayı hiç öğrenmemişti. Güçlü olana itaat kültürüyle yetiştiğinden, farklı gördüğü ile beraber yaşama kültürü gelişmemişti. Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından farklı olana tahammülsüzlük kültürünün örneklerini değişik biçimlerde yaşıyoruz. Üstelik bunu milliyetçi olmak adına yapıyoruz. Herkes daha milliyetçi, hatta en milliyetçi olma yarışında. Bunun için futbol maçlarında pankartlar açılıyor, gazetelere boy boy ilanlar veriliyor. Oysa milliyetçilik yalnızca diğerlerinden daha iyiyim, daha üstünüm anlamına mı gelir? Bu düşüncenin içinde yurdunu sevmek yer almaz mı? Yurdunu sevmek; aynı zamanda yurdunu geliştirmek, yaşadığı yeri güzelleştirmek duygusunu ve çabasını da barındırmıyor mu? Eğer barındırıyorsa o zaman sormak gerekiyor yukarıdaki verilerin ışığında acaba Paraguaylılar, TrinadTobagolular mı daha milliyetçi yoksa Türkler mi? Milliyetçiliği yalnızca diğerlerinden daha üstün olmaya indirgeyen anlayış kendisinden farklı gördüğünü yok ediyor. Yok ederken çöller yaratıyor ve o yarattığımız çöllerde ise yalnızca kaktüsler yetişiyor. [email protected] hem de doğru işler yapmak en önemlisi. Tabii bunu Ivan Chermayeff ve Tom Geismar yaparken de sıradan veya sıkıcı olmamalıyız. Logolar tarafından 1957’de New York’ta mutlaka akılda kalan çalışmalar olmalı.” kurulan dünyaca ünlü tasarım bürosu Peki 40 yıldan sonra Arçelik’in logosunu ‘Chermayeff & Geismar Studio’ değiştirdiniz. Köklü bir firmanın logosunu şimdiye kadar birçok konuda öncü oldu. değiştirmek riskli mi? Özellikle de amblem, logo ve kurum kimliği Ivan “Arçelik gibi köklü değişiklikler gereken pekçok alanında... Koç Holding’in, National Chermayeff firmanın çalışmasını zaman içerisinde yaptık. Geographic’in, Arçelik’in, Yapı Kredi Yavaş yavaş değişiklikler yaptık. Birçok firmanın Bankası’nın, Tüpraş’ın, IBM’in, California da büyük değişikliklere ihtiyacı yoktu. O tarz Üniversitesi’nin ve daha pek çok firmalar için yaptığımız yeni logonun önceki uluslararası firmanın logolarını da onlar tasarımlardan farklı olduğunu insanlar anlamadı tasarladı. bile. Mesela National Geographic gibi. Yazı İkilinin Türkiye ile ilk ilişkisi 1973 yılında Koç Holding’in kurumsal kimliğini karakteriyle oynamadık ama çerçevesinde değişiklikler yaptık ve farkedilmedi bile. oturtmak amaçlı çalışmalar yapmaları ve National Geographic için köklü değişiklikler Koç’un logosunu tasarlamaları ile başlıyor. yapmaya gerek yoktu, yapsaydık anlamsız olurdu. Zamanla Koç Grubu’nun diğer şirketleri için Ama Arçelik örneğinde kesinlikle radikal de çalışıyorlar. Türkiye’de 1518 civarı firma değişikliklere ihtiyaç vardı.” ile çalışmış olan Chermayeff ve Geismar’ın son Türkiye’deki logoları nasıl buluyorsunuz? 50 yılda tasarladıkları logolardan oluşan Logosunu beğendiğiniz bir marka var mı? ‘Chermayeff & Geismar: Son 50 Yılın Amblem, “Son dönemde İstanbul’da mükemmel olarak Logo ve Tasarımları’ sergisi ve Chermayeff’in ‘Ivan adlandırabileceğimiz çok fazla tasarım var. Bu sektörün Chermayeff: Kolajlar ve Küçük Heykeller’ sergisi gelişmesiyle birlikte, tasarım öğrencilerinin sayısı da bugünlerde Pera Müzesi’nde sanatseverler ile buluşuyor. 25 Mart’a kadar açık kalacak serginin artıyor. Farkettik ki şirketlerin sektörde varoluş süreleri uzamaya başladıkça, reklam konusunda son açılışında, tasarım dehaları Chermayeff ve Geismar ile derece heyecan verici çalışmalar ortaya çıkıyor. tasarımları ve sergileri üzerine söyleştik. Dünyaca ünlü İstanbul sokaklarında yürürken Akbank’ın afişlerini İdeal logo nasıl olmalı? gördük. Beyaz giymiş küçük insanlarla oluşturulan “Tabii öncelikle an Iv r tasarımcıla tasarımlar çok hoşumuza gitti.” yapacağımız m To ve f ef İstanbul ya da Türkiye için bir logo tasarlayacak çalışmanın şirkete ay rm Che olsaydınız, nasıl bir şey tasarlardınız? uygun olması çok i is Geismar’ın serg “Kesinlikle üzerinde çalışmak için iyi bir iş olurdu. önemli. Eğer Şu an tam nasıl bir şey olabileceğini bilemiyoruz tabii müşterimizin Pera Müzesi’nde ama böyle bir işe kalkışmak için İstanbul hakkında şu çalışma alanında an bildiğimizden çok daha fazlasını bilmemiz rekabet söz gerekirdi. Bugüne kadar ortalama 30 kere geldik konusuysa, o buraya ve İstanbul gerçekten dünyanın en güzel rekabetle şehirlerinden biri. Ama hızla değişiyor. İstanbul için bir logo çalışması yaparken ilişkilendirilebilecek bir çalışma İstanbul’un sadece geçmişte ne olduğuyla, tarihiyle ilgili değil; aynı zamanda da yapmalıyız. Çalışmamızı tüketicilere gelecekte nasıl bir İstanbul olacağını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü iletecek yayın organını doğru seçmek de İstanbul gerçekten dünyanın en önemli şehirlerinden biri. Özellikle de coğrafi çok önemli. Bazı firmalar için yaptığımız konumu açısından. Doğu ile Batı arasında bir köprü görevi görüyor. Türkiye bu çalışmalar sadece televizyonda, bazıları anlamda günümüz dünyasında çok önemli bir güç aslında.” ise hem gazetede hem televizyonda Ankara’nın logosunda cami var. Şehirlerin logoları nasıl olmalı? Bir şehrin olmalı.” logosunda dini öğlere kullanılabilir mi? Tasarımlarınızı yaparken hangi “Bizce kullanılmamalı. Görsel açıdan değerlendirdiğimizde caminin ışıklarla ölçütlere önem veriyorsunuz? gece görüntüsü çok hoş, göze hitap eden bir görüntü. Ama bir şehir logosunda “Sonuçta tasarımımız güçlü, birlikte dini öğeler kullanılmamalı. Laik bir yaklaşım içerisinde olunmalı. Başbakanınız çalıştığımız şirket için uygun ve aynı islami görüşlü olabilir ama bir şehir her dine açık olmalı. Yani bir şehir logosu zamanda hitap ettiği kitle tarafından da çizerken, herkesi ve tüm dinleri kucaklayacak tasarımlar yapılmalı.” kolay hatırlanabilir olmalı. Hem basit, ŞİRİN GÜVEN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle