22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 14/2/07 16:49 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Polis ? Hayalet Sürücü (Ghost Rider) ? Duvak (The Pained Veil) Si ne ma 8 ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Başrollerini Haluk Bilginer, Özgü Namal, Ragıp Savaş, Sermiyan Midyat ve Settar Tanrıöğen’in paylaştığı Polis’in senarist ve yönetmenliğini Onur Ünlü üstlenmiş. Dram ve aksiyon unsurlarını birleştiren film, tarzı ve bakış açısıyla sinemamıza farklı bir soluk kazandırmayı amaçlıyor. Musa Rami mesleğinin zirvesinde bir cinayet masası polisidir. Kendisinden 40 yaş küçük üniversite öğrencisi Funda’ya aşık olan Musa Rami, ünlü mafya ailesi İzmitliler’in ailesine yönelik tehditlerinden bunalmıştır. İşi, aşkı ve ailesi arasında sıkışan Musa Rami’nin yaşamı, aldığı bir haberle altüst olur. Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü, Hulk ve XMen’in yaratıcısı Marvel Comics, yeni bir çizgi roman filmi ile geri dönüyor. Başrollerini Nicolas Cage ve Eva Mendes’in paylaştığı Hayalet Sürücü’nün yönetmenliği Daredevil ve Elektra’dan anımsadığımız Mark Steven Johnson’a ait. Yapımcılığını çizgi roman efsanesi Stan Lee’nin üstlendiği Hayalet Sürücü, bir motorsiklet gösteri yıldızının ailesini korumak için şeytanla yaptığı anlaşma sonucunda iblis avlayan Hayalet Sürücü’ye dönüşmesini anlatıyor. Gündüz gözünü budaktan sakınmayan bir gösteri motorsikletçisi olan Johhny, gece olunca kötülüğün gölgesinde şeytanın isteklerini yerine getirmek zorunda kalır. John Curran’ın yönetmenliğini yaptığı Duvak’ın başrollerinde Naomi Watts, Edward Norton, Liev Schreiber ve Toby Jones yer alıyor. Somerset Maugham’ın aynı adlı romanından esinlenen film, 1920’lerde genç bir İngiliz çift arasında geçen aşk hikayesini anlatıyor. Üst sınıfa mensup bir kadın olan Kitty, orta sınıftan bir doktor olan Walter’la anlaşarak evlenmiş ancak daha sonra bir başkasıyla aşk ilişkisi yaşamıştır. Karısının sadakatsizliğini öğrenen Walter, intikam için Çin’in ölümcül bir salgının kol gezdiği ücra bir kasabasından gelen iş teklifini kabul eder ve karısını da beraberinde götürür. ??????????????????????????????????? Örselenmiş masumiyet ASLI SELÇUK Kırk yedi yaşına giren Selanik Uluslararası Film Festivali’nin bünyesinde yapılacak 9. Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali’nin (1625 Mart) bu yılki ana teması toplumun en incinebilir üyeleri, geleceğin yaşamı ve umudu olan çocuklar. “Örselenmiş Masumiyet” başlığıyla gösterilecek belgeseller çocukluk dönemini tehdit eden açık ve gizli tehlikelere değiniyorlar. Bölümdeki çalışmaların yönetmenleri doğal ve yapay sınırları tanımaksızın dünyayı gezip bu ciddi konuyu ele alarak çocukluğun beraberinde getirdiği acıları, yoksunlukları peliküllerine kaydetmişler. AIDS gibi bulaşıcı hastalıkları, kronik olayları, yoksulluğu, sosyal duyarsızlığı, savaş, cehalet, önyargı, dini tutuculuk, yaşamın çirkin yüzü gibi çocukları doğrudan sarsan durumları vurgulayarak yetişkinlerin sorumluluklarının keskin etkisini başarıyla işlemişler. Programdaki iki yapım, Ruby Yang’ın The Blood of Yingzhou District’i (Yingzhou Köyü’nün Kanı / 2006) kısa, Heidi Ewing’le Rachel Grady’nin Jesus Camp’ı (İsa Kampı / 2006) uzun belgesel kategorisinde 25 Şubat’ta verilecek 79. uncu Oscar’lara da adaylar. The Blood of Yingzhou District’in başkahramanı Gao Jun’un öyküsü Çin taşrasındaki binlerce çocuğun örselenmişliğiyle aynı. Ebeveynleri AIDS kurbanı olan Gao, bu bulaşıcı hastalıktan korkan kendi toplumunca dışlanmış küçük bir çocuk. Görsel ve işitsel bir şölen ALPER TURGUT Beyazperde, Broadway’den gelen esintilerle dalgalanmayı sürdürüyor. Jesus Christ Superstar, Tommy, Hair, Chicago, Operadaki Hayalet ve Rent derken sıra Rüya Kızlar’a (Dreamgirls) geldi. Broadway’de ilk kez 26 yıl önce sahnelenen Rüya Kızlar, o kadar tuttu ki, sonrasında tamı tamına 1522 kez seyirciyle buluştu. Eser, 1982 yılında tiyatronun büyük ödülü Tony’i 6 kez kucakladı. Rüya Kızlar’ın sinema versiyonu da büyük bir beğeni topladı. Altın Küre’de 3 ödül alan film, aynı zamanda 8 dalda da Oscar adayı... Görsel ve işitsel doygunluğa davetiye çıkaran bu siyahi film, 23 Şubat 2007 günü sinemalarımızda gösterime giriyor. “Rüya Kızlar’ın Broadway’deki gala gecesinde ben de seyircilerin arasındaydım ve işte o gece asla unutamayacağınız deneyimlerden biriydi” diye konuşan Bill Condon, Rüya Kızlar filminin hem senaristi hem yönetmeni... EN GÜZEL SES EFFIE’DE Condon daha önce Kinsey ve Gods and Monster (Bu filmle Akademi’den senaryo heykelciği aldı) adlı kaliteli yapımları beyazperdeye taşımış, müzikal film Chicago’nun ise senaryosunu yazmıştı. Filmin müziklerinde Henry Krieger, şarkı sözlerinde ise Tom Eyen imzası var. Efsanevi müzisyen Ray Charles’in hayatını oynadığı Ray filmiyle Oscar’a uzanan Jamie Foxx, dünyaca ünlü şarkıcı ve yeni yetme aktris Beyoncé Knowles ve daha çok komedi filmleriyle tanınan Eddie Murphy, Rüya Kızlar’ın başrollerini paylaşıyor. “American Idol” yarışmasının finalisti 25 yaşındaki Jennifer Hudson, sesi ve oyunculuğu ile henüz ilk filminde harikalar yaratmayı başarmış. Cehennem Silahı serisi gediklisi, usta aktör Danny Glover ile tiyatro kökenli oyuncular Anika Noni Rose ve Hinton Battle ise filmin cazibesini artıran diğer etkenler... Effie White (Jennifer Hudson), Deena Jones (Beyoncé Knowles) ve Lorrell Robinson (Anika Noni Rose) adlı üç siyahi genç kız, yıllardır birlikte şarkı söylemektedirler. En güzel ses ve doğal olarak ortadaki kız olma konumu, balıketli (tombul da olabilir) baskın karakter Effie’ye aittir. KAN VERİP PARA ALMAK... Gao’yu dışlayanlar o denli bilgisiz ve cahiller ki hepsi sessiz bir suçluluk duygusuyla felce uğramış gibiler. Kıta Çin’indeki AIDS’lilerin çoğu yoksul, kırsal bölgelerden. Bu yoksul insanlar 1980 ve 90’larda dar gelirlerine katkıda bulunmak için profesyonel kan verici olmuşlar. İki litre kan karşılığında 6 dolar kazanırken virüs onlara da bulaşmış. Günümüzde Çin’in bazı bölgelerinde HIV virüsü taşıyan bireyler toplam nüfusun yüzde 20’sini oluşturmakta, bu oran durumun korkutucu boyutunu da yansıtıyor. Bir ÇinABD ortak yapımı olan, geniş kapsamlı bir TV kampanyasını içeren belgeselinde yönetmen Yang bu tabu konuya ışık tutarak kurbanların salt HIV virüsü kapmışların değil, yüzde 20’nin dışında kalan kayıt dışı bilinmeyenlerin de büyük bir tehlike yansıttığını açıklıyor. Uzun metraj kategorisinde Oscar adayı olan Jesus Camp, ABD’nin varsıl bir bölgesine Missouri’ye uzanıyor. Bölgenin güneyinde Amerikan ruhunun en tutucu olduğu bu yörede fanatik protestanlar çocuklarını tam hristiyan geleneklerine, ülkülerine göre yetiştiriyorlar. Küçük yaşlarda aldıkları bu sömürgeci politik konumla, ülkelerinin seçilmişleri sıfatıyla dünyadaki başka ülkelere girebileceklerine koşullandırılıyorlar. İki kadın yönetmenin H. Ewing’le R. Grady’nin ortak belgeseli özel bir yaz kampında verilen temel eğitime tanık oluyor, bizi çağdaş Amerikan rüyasının hiç bilinmeyen yüzüyle karşılaştırıyor. BAŞ DÖNDÜREN TEKLİF Neyse... Lafı uzatmadan konuya girelim. “The Dreamettes” grubunu kurarak şanslarını sahnede denemek isteyen bu sıkı dostların karşısına, gözünü hırs bürümüş, aşırı duygusuz menajer Curtis Taylor, Jr. (Jamie Foxx) çıkar. Genç kızlar, sahnenin tozunu atarlar ancak yetenek yarışmasında biraz dengeler biraz da Curtis’in rüşvetiyle elenmekten kurtulamazlar. Curtis, hayal kırıklığı yaşayan kızlara ilaçlarını sunmakta gecikmez: James “Thunder” Early (Eddie Murphy)... Teklif baş döndürücüdür. Meşhur şarkıcı Thunder’in vokalistliğine soyunan Effie, Deena ve Lorrell için büyülü dünyanın kapıları açılmıştır. Fakirlikten inim inim inlerken cafcaflı bir yaşam önlerine serilmiştir. Tüm zencilerin (AfroAmerikan) ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü ABD gerçeğinden uzaklaşmak da cabası... MAYINLAR KURBANLARINI BEKLİYOR Örselenmiş Masumiyet’in öteki ilginç belgeselleriyse Kamboçya’dan ve Ukrayna’dan. Henüz sekiz yaşındayken sağ kolunu mayında yitiren küçük Boreak’ın yaşam savaşımını Aki Ra’s Boys’da (Aki Ra’nın Delikanlıları / 2006) izliyoruz. Ailesinin bakamadığı Boreak, kendisi gibi bazı organlarını mayınlarda kaybeden yaşdaşlarıyla, otuz yaşındaki Aki Ra’nın kurduğu bir sığınakta yaşamını sürdürüyor. Aki Ra’nın geçmişi çok ilginç, Boreak gibi sekiz yaşındayken Kızıl Kmerler’ce bölgeye mayın yerleştirmek için eğitilmiş. Boreak’ın doğum yeri olan, Tayland sınırındaki küçük köyde toprağa gömülü binlerce mayın yeni kurbanlar almak için bekliyor. Tüm bu trajediye karşın James Leong’la Lynn Lee kameralarını Boreak’ın iyimser tutumuna odaklıyorlar. Bu küçük çocuk mayın bölgesini aşıp ileriye bakma, gelecekle ilgili planlar kurma gücüne sahip. Flowers Don’t Grow Here’ın (Burada Çiçek Yetişmez/2005) genç yetişkinleriyse Boreak’ın iyimserliğinden, düşgücünden yoksunlar. Günümüz Ukrayna’sının başkenti Kiev’in sert gerçekliğinde her günü bir yaşam savaşımıyla karşılamak zorundalar. Seksenlerin sonunda coğrafi ve politik haritaların hızla değişmeleriyle parçalanan Batı Avrupa ülkelerinin içinde başı çeken Ukrayna’da aşağı yukarı bir milyon evsiz çocuğun bulunduğu bir gerçek. Yönetmen Shira Pinson bu genç çete üyelerinin bir istatistiğin cansız kanıtları olmadığını gösteriyor. Ayrıca ekonomik reformun acı bedelini geleceklerini rehine koyarak yaşamlarını sürdürmeye çalışan bir grup gencin aykırı portrelerini ilk belgeselinde yetkinlikle çiziyor. Etkinlik süresince iki kez Oscar’a aday olan (Union Maids/1977, Seeing Red: Stories of American Communists/1983) Julia Reichert bir konferansa katılarak beş çocuklu bir ailenin kanserle savaşımını anlatan etkileyici güncesi A Lion in the House’un (Evdeki Aslan/2006) gösteriminde bulunacak. HESAPLAŞMA VAKTİ GELDİ Yeni ismi “The DreamsRüyalar” olan grup, vizyonunu sürekli yenileyerek ve değişen müzik akımlarına anında yaslanarak çıkışını sürdürür. Effie ve Curtis arasında yaşanan ilişkinin aslında tek taraflı ve çıkar amaçlı olması, grubun geleceği açısından hayra alamet değildir. Minyon Lorrell ve uyuşturucu bağımlısı Thunder’in sonu hüsrana meyilli aşk hikayesi ise yıllarca sürer... Curtis, önce genç kızları Thunder’den ayırır sonra Effie’nin yerine yeni gözdesi güzel ve alımlı Deena’yı geçirir. Vitrini güzeleştiren Curtis, sesi ikinci plana iter. Curtis’ten hamile kalan ve bu üçkağıtçı adama sırılsıklam aşık olan Effie, her şeye karşın yine de grubu bırakır. 1960’lı yıllardan sözleri hasıraltı edip sadece ritmi meşrulaştıran 1970’lere, yani disco çağına geçilmiştir artık... Grubu güzel bir siyahi kız ile güncelleyen The Dreams, beyaz hegemonyasını yıkıp liste başına demir atmakta gecikmez. Sahneden elini eteğini çekip kızını büyüten Effie, yıllar sonra bomba bir parçayla geri döner. Ancak şöhret ve zenginliğin insanlıktan çıkardığı Curtis, hit eseri eşi konumundaki cazibeli Deena’ya uyarlamakta sakınca görmez. Artık hesaplaşma vakti gelmiştir. ? Koku (Perfume) Koş Lola Koş ve Cennet ile başarılı eleştiriler alan yönetmen Tom Tykwer, son olarak dünya çapında yüksek satış rakamlarına ulaşan Koku romanını sinemaya uyarladı. Ben Whishaw, Alan Rickman, Rachel HurdWood ve Dustin Hoffman’ın başrolleri paylaştığı filmde olaylar 18. yüzyıl Fransasında geçer. İnsani duyumlardan ve duygulardan yoksun JeanBaptiste, kokulara karşı görülmedik ölçüde duyarlı ve istediği kokuları üretebilmek için cinayet işlemekten bile çekinmeyen bir katildir. Herkesin ve her şeyin kokusunu almakta ve tüm kokuları üretmekte gerçek bir dâhi olan JeanBaptiste, kendi kokusunun bulunmadığını keşfettiği gün yıkılır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle