22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 26/12/07 15:06 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 29 ARALIK 2007 CUMARTESİ Konser Yılbaşında Kargo Kargo, yılbaşı akşamı Mynet eksenim yeni yıl partisi kapsamında Studio Live’da sevenleriyle buluşacak. Kargo’nun en beğenilen şarkılarını seslendireceği gecede; Switch ve Suitcase müzik grupları da sahneye çıkacak. Studio Live, yılbaşına erken başlamak isteyenler için de yeni mekanı Aziza ile hizmet sunuyor. Uzakdoğu mutfağından Antep ve Ege’ye kadar geniş bir yelpazedeki yemeklerden dilediğinizi tadabilirsiniz. (0216 556 98 00, biletler 30,00 YTL) Ünlü caz piyanisti İstanbul’da İngiltere’nin son yıllarda yetiştirdiği en müthiş yeteneklerden biri olarak kabul edilen, BB King, Joe Cocker ve Dave Bruebeck’ten tam not alan genç cazcı Paddy Milner, 4 Ocak Cuma akşamı İş Sanat Kültür Merkezi’nde konser verecek. Grubu The Big Souns ile saat 20.00’de sahneye çıkacak Milner, yeni albümünden en beğenilen şarkıları seslendirecek. Milner, ska ve brit pop izleri taşıyan vokali ve kendine özgü piyano çalışıyla dikkatleri üzerine çekiyor. (0212 316 10 83, biletler 40, 35, 30 ve 25 YTL) Fatih Akın ile... Son filmi Yaşamın Kıyısında ile yine beğeni toplayan sinemanın dahi çocuğu Fatih Akın, bu defa kendine has müziğiyle karşımızda. Akın, bu akşam ‘No Compromise Club’ isimli ektinliğiyle Babylon’da olacak. Saat 23.00’de sahneye çıkacak Akın, funk’tan hiphop’a kadar pek çok farklı müzik tarzından örnekler sunacak. (0212 292 73 68, biletler 30 ve 20 YTL) House müziğin efsanesi House müziğin ‘yaşayan efsanesi’ olarak adlandırılan Norman Jay, bu akşam Burn’ün katkılarıyla The Hall’de olacak. Elektronik müziğin kimlik bunalımına girdiği 80’lerin başında illegal partilerde çalarak DJ’lik kariyerine başlayan Jay, derin müzik bilgisi ve setlerinde gösterdiği çeşitlilik ile müzik dünyasının en fazla saygı gösterilen DJ’leri arasında. Gece Norman Jay’den önce Barış Bergiten müzikseverlerle buluşacak. (0216 556 98 00, biletler 20 ve 15 YTL) Müziğimizin engelli u yılın hayra alamet işlerinden biri olarak “Bir Başkadır Ayten Alpman” albümünü gösterebilirim. 19 yıl aradan sonra stüdyoya girip, kaydettiği bu albümde onun yorumuyla daha önceden duyduğumuz fakat ilgimizi gıdıklamayan güncel pop parçaları adeta yeniden vücut bulup, değer kazanmaya başlamıştı. Bu yorum başarısıydı ve Alpman’ın sesindeki giz ile neredeyse birer caz APTÜLKADİR standartına dönüşüvermişlerdi. ELÇİOĞLU “Bir Başkadır Ayten Alpman”, sanatçının belki de ilk kez bütünüyle caz tavrını kullanabildiği albümdü. O caz yapabilmek için küçücük bir kızken müziğe adım atmıştı. Bu özlemin peşinden kendini Stockholm’e atacaktı. O zamanların bu diyarına ABD’nin usta siyahi cazcıları devamlı konuk oluyordu. Orada caz’ın kilometre taşlarıyla ve tabi kendine usta olarak seçtiği Ella Fitzgerald’la da tanışacaktı. İşte bu ortamda 6 yıl boyunca caz yaptı ve kendini geliştirdi. Hatta bir ara Quincy Jones’dan ABD’de birlikte çalışması için teklif bile alacaktı. Ama o ülkesine bu birikimini taşımak için dönmeyi seçti. Ama Türkiye’de yeni bir dönem başlamıştı ve artık yabancı parçalara Türkçe söz yazılarak piyasaya sunulur olmuştu. Alpman eskisi gibi caz kulüpleri arasa da çabasının nafile olduğunu anlayıp, çaresiz bu düzene uyacaktı. Ama gönlündeki aşkı yani caz onun her zaman gizli kalesi olacaktı. Reggae gecesi Türkiye’nin tek raggae grubu olan Sattas, U Brown ile birlikte 4 Ocak Cuma akşamı Balans Music & Performance Hall’de sahneye çıkacak. Saat 22.00’de başlayacak gecede pek çok reggae parçası müzikseverler için seslendirilecek. Reggae severlerin gecenin ilerleyen saatlerine kadar yerlerinde oturamayacağı bu gece 2008 yılının ilk eğlencelerinden olacak. (0216 556 98 00, biletler 25 YTL) B koşusu biri de Egoist grubu. Rock alanında farklı bakış sunabildikleri “Artık Yeter” albümüyle 1997’de onlarla tanışmıştık. Bunu 2000’de çıkan “Egoist 2” takip edecekti. Ve şimdi de “On” isimli üçüncü albümleriyle karşımızdalar. “On” albümünde ilk Egoist çalışmalarındaki rock ve caz etkilerini göremesek de pop ve funk mayasında bir rock anlayışı bulabiliyoruz. Etnik ögelerin de görüldüğü albümde çok farklı tarz bir araya getirilirken popüler tarzalara alışık dinleyicinin de ilgisini çekebilecek bir yapı ortaya konmuş. Bu farklı tarzaları birleştiren mayanın senfonik bir yapıdan kaynaklanıyor olması sıradanlık tehlikesini de uzak tutuyor. Bunun da baş sorumlusu grubun tuşlu çalgılar ustası Eser Taşkıran olduğunu anlıyoruz. Onun elinin değişi neredeyse klasik müzik eseri görkemine ulaşmasını sağlamış. Athena grubunun davulcusu Turgay Gülaydın’ı, Whisky grubunun gitaristi Arif Deniztoker’i ve Fırat Cavaş’ı kadrosuna alan Egoist, yeni eleman seçiminde de farklı tarz müzik anlayışında olmalarından çekinmemiş. Oda orkestrasından Şef Hakan Şensoy yönetimindeki Kadıköy Belediyesi İstanbul Oda Orkestrası bu akşam Caddebostan Kültür Merkezi’nde konser verecek. Cavit Karakoç, Gürhan Eteke ve Kemal Cem Yılmaz’ın solist olarak sahneye çıkacağı gecede, klasik müzikseverler için pek çok eser seslendirilecek. Saat 20.30’da başlayacak konsere giriş ücretsiz. (0216 386 26 81) MELTEM TAŞKIRAN’IN SESİNİN AYRICALIĞI Ses oyunlarının ve gitar solosunun doruğa çıktığı “Sempatik Olamadım”,bir rock opera görkeminden bir anda etnik ögelere değişip ve tekrar rock yükselişine ulaşan “Ben Kimim”, nakarat bölümlerindeki gırtlak oyunlarıyla “Yazık Sana” gibi parçalar albümden ilk anda sıyrılanlar olarak görüyorum. Tabi bu seçimde öznel davrandığımı vurgulamalıyım. Zira Egoist tarzıyla yenilenmiş ve benim seçimimde de eski tarzın nüvelerini hissedebildiklerim öne çıkıyor. Fakat albüm için her şeyin ötesinde belirtmem gereken muhteşem düzenlemeler. Öyle ki ilerde bütünlüklü (konsept) bir senfonik rock albümü yapmalarının heyacanını bile duyuyorsunuz. Ancak bunun yaşanan bu darboğazda pek mümükün olamayacağını da bilip, üzülüyorum. Müzikte topluluk müziğine önem veren biriyim ama Egoist’in vokalisti Meltem Taşkıran’ı bu yazının öznesi haline getireceğim. Bunun en önde gelen sebebi ülkemiz müziğinde çok güçlü bir sese ve müzikal sevgiye sahip olması. Yazımın başında bahsettiğim Ayten Alpman ve Tülay German gibi önemli buluyorum onu. Ama bir o kadar da aynı kaderden korkuyorum. Öncelikle Meltem Taşkıran’ın sesi hangi müzik tarzı olursa olsun olumlu sonuca ulaşabilecek bir yetiye sahip. Ancak ona en yakıştırabildiğim tarz olarak caz ve rock’ı görüyorum. Her ne kadar rock dinleyen biri olsam da onun sesini caz’a meyleden işlerde dinlemekten daha çok keyif bile alabiliyorum. Gilt’te keyif Johnnie Walker Black Label, Kanyon Alışveriş Merkezi’ndeki Harvey Nichols’ın içinde yer alan Gilt Bar’da caz geceleri düzenlemeye başladı. Bu kapsamda, Şubat sonuna kadar her perşembe akşamı Eliz Grubu Gilt Bar’da konser verecek. Topluluk, etkileyici yorumuyla müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 319 11 99) TÜLAY GERMAN’IN CAZ YORUMLARI Ayten Alpman İsveç dönüşü ülkemizdeki dönüşümü “Tülay German bile artık ‘Burçak Tarlası’ gibi aranjmanlar okuyordu” diye anlatıyordu bir ropörtajında. “Burçak Tarlası” yeni bir dönemin ilk ürünüydü. Böylece özgün Türk Pop şarkıları Anadolu motifleriyle yerini alacaktı. Peki ne mi oldu? Bir gece sahnede bu şarkıyı okurken bir Meltem Taşkıran toprak ağası silahını çekip, havaya ateş edecekti. Çünkü şarkının içinde “Bakın şu adama kaç tarlası müziğimizin ak sayfalarını temsil ediyor. Biri gönlündeki var” sözü geçiyordu ve o gece kulube gelen ortaçağ kalıntısı müzikten, diğeri de ülkesinden uzak yollarına devam etti feodal toprak ağası üzerine alınacaktı. Bu olayın ardından, ama önemleri bugün daha iyi anlaşılıyor. Eskiden olduğu neredeyse apar topar Paris’e giden German, müzik gibi günümüzde de durum aynı diyebiliriz. Hatta daha da çalışmalarına orada devam edecekti. Ve tabi yıllar yılı vahimleşerek. “Halk böyle istiyor” teraneleriyle gelinen Avrupa’da Türk sesi denildi mi o akla gelecekti. noktada büyük bir yıkım yaşanıyor. Birikime ve müzik Türkülerimiz, ezgilerimiz, ozanlarımız onun sesiyle tüm aşkına önem vermeyen müzik sanayimiz şimdilerde kâr dünyaya yayıldı. İşte bu usta yorumcumuzun 60’lı ve 70’li edecek kısa gün bile bulamıyor. yıllarda yabancı dilde yaptığı kayıtlar bir araya getirilerek bu günlerde yayınlandı. Plak, radyo, televizyon ve ev GOİST’İN YENİ ALBÜMÜ kayıtlarından toplanan 20 parçanın yeraldığı “Sound Of Bunca kötü gidişe karşın gene de müzik denilen sevgiyle Love” albümü sanatçının caz yorumlarını bizlere taşıyor. olumlu işleri ortaya koyanlar bugün de mevcut. Bunlardan Ayten Alpman ve Tülay German… Her ikisi de Yılbaşında yemek ve müzik Taksim Lares Park Otel’in giriş katındaki restoranı Portofino, yılbaşı gecesi müziğin yemeğe eşlik ettiği bir eğlence sunuyor. Usta şeflerin özel malzemelerle ürettiği Akdeniz Mutfağı lezzetlerinin sunulacağı gecede, saat 23.00’den sonra bar kısmında bir DJ Serkan müzikseverleri eğlendirecek. (0549 313 51 11) E 2007’nin en iyi albümleri Aralık ayı gelince “Yılın En İyileri” listesi yapmak âdettir. Ben de buna uydum ve 2007’nin en iyi 10 albümünü sıraladım. Ama listeye geçmeden önce belirtilmesi gereken dört husus var: 1Bu liste, temel olarak yabancı alternatif/rock (indie rock)/elektronik müzik albümlerini kapsıyor. 2Liste ZÜLAL yapılırken satış rakamları dikkate 3Elbette adı KALKANDELEN alınmadı. sayılabilecek başka albümler de kzulal?yahoo.com var, ama bu yazının fiziksel sınırları ilk 10 albümü yazmaya olanak veriyor. 4Bu yazıyı yazarken müziğin önemini bir kez daha duyumsadım. Bana göre, müzik dünyayı güzelleştiren ve onu yaşanmaya değer kılan en önemli şeylerin başında geliyor. Onca itiş kakışın sürdüğü dünyada bu albümler olmasaydı, 2007 kesinlikle daha sıkıcı geçerdi. 2008’in de bol müzikli geçmesi dileğiyle mutlu yıllar… 1RadioheadIn Rainbows: Radiohead’in müziği öylesine kendine özgü ki, başka hiçbir grubun müziğine benzemiyor. Grubun uzun süredir yaptığı en melodik şarkılardan oluşan “In Rainbows”da şarkı sözleri de daha açık. Radiohead, birkaç yıl önce karmaşık yapılı şarkılarıyla kimilerinin aklını epeyce karıştırmıştı, ama o aklı karışanlar da bu albümdeki minimal soundun etkisiyle grubun müziğine yeniden sevdalandılar. 2Arcade FireNeon Bible: Kanadalı artrock grubu The Arcade Fire, ikinci albümü “Neon Bible”da ruhani temalarla uğraşırken eğlenceli olmayı başararak yine büyük takdir topladı. Gümbür gümbür perküsyonlar, yaylılar, akordeon, gitar, mandolin, piyano, armonika ve flüt ve saksofon… İnsanın dinlerken yerinde sabit durmasına olanak bırakmayan, dinamik bir albüm. 3LCD SoundsystemSound of Silver: Biraz punk, Bat For Lashesbiraz indierock, biraz discoFur And Gold: house karışırsa ne olur? Radiohead dramatik şarkılar. 7Amy WinehouseBack To Black: 2007 boyunca neredeyse her gün gazetelerde onunla ilgili skandalları okuduk. Ama Winehouse’un beni ilgilendiren yönü ise, yılın en iyi albümlerinden birisine imza atmış olması. 60’ların retro vokal soundunun günümüz müziğiyle çok başarılı bir şekilde harmanlandığı bu albüm, genç sanatçının aşk acılarının bir ürünü. Orijinalitesi ile çoğu müzisyeni kıskandıran “Back To Black”, The Guardian gazetesi tarafından da, “21. yüzyılın soul klasiği” olarak tanımlandı. 8ApparatWallls: Alman prodüktör/DJ Sascha Ring, elektronik müzik sevenlerin yakından tanıdığı, IDM (Intelligence Dance Music) ekolünü izleyen isimlerden birisi. IDM, alışılmadık seslerin farklı ritmik düzenlemerle kurgulandığı, dinlenilmesi kolay olmayan ve dans etmeye pek de uygun bulunmayan bir müzik türü. Apparat’ın müziği ise ilginç bir şekilde, “dans müziğinde duygu arayanlar için” diye tanımlanır. Son albümü “Walls”, bu tanımı tam anlamıyla hak ediyor. Yılın en yaratıcı albümlerinden birisi. 9The NationalBoxer: Solistleri Matt Berninger için New York’un yeni Leonard Cohen’i diyorlar ama bana daha çok Ian Curtis’i hatırlatıyor. Depresif ruh hallerini ve modern insanın yalnızlığını anlatıyorlar. Akustik gitarlara eşlik eden zarif piyano ve keman sesleriyle insana derinden dokunan ve akla takılıp kalan bir müzik. 10Bat For LashesFur And Gold: Pakistanlı bir baba ile İngiliz bir annenin kızı olan Natasha Khan’ın öncülüğünde kurulan Bat For Lashes, alternatif müziğin son dönemde en iyi çıkış yapan gruplarından birisi. Tamamen kadın müzisyenlerden kurulu grubun müziği Björk, Tori Amos ve Kate Bush’u andırıyor. Perküsyon, harpsikord, keman ve elektronik seslerin birlikteliği ilginizi çekiyorsa ve piyano baladlarını seviyorsanız kaçırmayın. sirin.guven@gmail.com Dancerock olur. Ya da Brian Eno, David Bowie, New Order ve Young Marble Giants’ı bir arada düşünün. LCD Soundsystem olarak da bilinen James Murphy’nin bu albümü yaparken kullandığı formül bu yazı içinde böyle kısaca özetlenebilir belki ama bu işler bir tek formülle olmuyor tabii; önce yetenek lazım. 4RecoilsubHuman: Depeche Mode’un eski klavyecisi Alan Wilder’ın elektroblues, rock, ambient, caz esintileri taşıyan albümü, özellikle prodüksiyon ve düzenlemelerdeki başarısıyla dikkat çekiyor. Yılın en iyi çalışmalarından biri olmasına karşın medyada görmezden gelinen albüm, Wilder’ın ticari kaygıya kapılmadan yaptığı deneysel çalışmalardan birisi. 5Nick CaveWarren EllisThe Assassination of Jesse James Soundtrack: Yaylıların ve piyanonun bazen ağladığını, bazen de birbirleriyle tatlı tatlı konuştuklarını düşünmenize yol açıp hayal kurmanıza neden olacak etkileyici bir soundtrack albümü. Müzik öylesine güzel ki, hayalimdeki imajları yok etmesinden çekindiğim için, filmi görmekten bile vazgeçtim. 6The Good, The Bad & The QueenThe Good, The Bad & The Queen: Blur ve Gorillaz projeleriyle tanıdığımız Damon Albarn’un, Paul Simonon, Simon Tong ve Tony Allen’dan oluşan rüya gibi bir ekiple yarattığı son mucize. Blair yönetimindeki İngiltere’nin ve Bush idaresindeki dünyanın sorunlarına odaklanan melankolik, nostaljik ve RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle