15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 06 31/10/07 15:57 Page 1 CUMARTESİ EKİ 6 CMYK 6 3 KASIM 2007 CUMARTESİ Düzen kültürlü insan istemiyor czacıbaşı Sanal Müzesi 11. karikatür sergisinde, bu sanat dalını uluslararası alanda başarı ile temsil eden, Karikatürcüler Derneği Başkanlığını yürüten ve Çağdaş Gazeteciler Derneği ile Türkiye Gazeteciler Derneği’nden bir çok kez ‘Yılın Karikatürcüsü’ ödülünü alan gazetemiz ZUHAL çizerlerinden Kamil AYTOLUN Masaracı’yı ağırlıyor. Sergide, Masaracı’nın yalın ve ironik anlatımı ile kültürel yaşamdan kesitlerin sunulduğu karikatürler yer alıyor. Kültürün sistemli bir şekilde önemsizleştirildiği, soru sormayan, sorgulamayan, tartışmayan hatta konuşmayan insanları ve insanlar üzerinden bir toplumsal gerçeği samimi şekilde gözler önüne seren Masaracı, muhalif duruşu ve beslendiği kaynaklara duyduğu sorumlulukla karikatürün nasıl bir güç olduğunu gösteriyor. Yalnızca siyasetçileri, yöneticileri ya da sanatçıları değil, halkı da eleştiriyor Masaracı karikatürlerinde; onlar gibi tepkisizleştikleri, tıpkı onlar gibi talepsizleştikleri için... Gazetemiz çizerlerinden Kamil Masaracı’nın kültürel yaşamdan kesitleri yansıtan karikatürleri Eczacıbaşı Sanal Müzesi’nde sergileniyor E (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Türkiye’de kültüre ve sanata değer verilmediğini söyleyen Masaracı soruyor: “Siz hiç bu sebepten istifa eden bir milletvekili gördünüz mü?” Masaracı’nın sergisi www.sanalmuze.org adresinden izlenebilir. Bugün Eczacıbaşı Sanal Müze’de açılan sergi ile ilgili Kamil Masaracı’nın ironik bakışından etkilenerek yaptığımız söyleşi bir anlamda sergide yer alacak karikatürlerin söze dökülmüş haline döndü. Masaracı’nın mizahi üslubuyla karikatürlerini de canlandırmış olduk. Toplumsal sistemin kültürel yansımasını aktarıyorsunuz çizgilerinizde. Bu noktada karikatüriste düşen görev nedir? “Çizerken yaşamdan kesitler alıyorum. Karikatürü kullanarak insanlara bir şey öğretmek gibi bir amacım yok. Öğretmek için yola çıkarsanız mizaha zarar vermiş olursunuz. O zaman mizahın gücü azalır ve izleyicinin düşüncesini sınırlandırırsınız. Karikatürcü rahat olmalı, yaşamdan kesitleri sunarken öğretici bir kimlikle değil, içten yaklaşmalı. Espri kovalayıcısıyız biz. Doğal olmalıyız.” Bir karikatürist olarak yaşama nasıl bakıyorsunuz? “Mizah yapan kişi şüpheci olmalı. Espri ayrıntıda gizlidir çünkü. Olaylara daha farklı bakarak esprinin saklandığı yeri görebilirsiniz. Karikatürcü olduğumu unuturum yaşarken. Hissettirmemeye çalışırım. Çünkü belli edersem olaylar ve kişiler benden gizlenebilir. Farkına varılırsa işin doğallığı bozulabilir. Hatta kendimden bile gizlerim karikatürist olduğumu.” Kültür yaşantımızdan kesitler sunuyorsunuz. Genel anlamda gözlemleriniz neler? “Kültür ve sanata değer verilmiyor. Siz hiç bu sebepten istafa eden bir milletvekili gördünüz mü? Bombardıman yoğunlaştı kültüre ve her anlamda erozyon başladı. Bir ülkenin daha saygın bir hale gelmesi için sanatsal tepkiler de gerekiyor. Düzen kültürlü insan istemiyor. Ekonomik olarak bağımlı, kültürel olarak zayıf insanları yönetmek daha kolaydır çünkü. İnsanlar boyutsuzlaşırsa, sorgulayamaz ve sistem daha uzun ömürlü olur. Tepki yok. Talep de yok. Sadece tepkisiz değil, aynı zamanda talepsiz bir hale geldi toplum.” Etkisi ve elinde bulundurduğu gücü ile karikatüre gereken önem veriliyor mu basında? “Gazete karikatüristliği güç kaybetti. Boyutlar küçüldüğü gibi alanı da daraldı. Sırf bu kadar da değil; düşünsel olarak da küçüldü karikatüristlik. Muhalefet sanatı olan karikatür küreselleşme ile birlikte uzlaşmacı bir hale büründü. Yağcı karikatürcüler türedi. Oysa karikatür, bir karşı çıkma sanatıdır. Uzlaşırsanız kendinize ve karikatüre ihanet etmiş olursunuz. Karikatürist biraz da felsefecidir; sorgular ama uzlaşmaz. Uzlaşırsa, işte o zaman karikatürcü çizen değil, çizilen haline gelir. Eğer ülkeyi ve bu toplumu geriye götürme planları varsa, buna asla alet olmayacak bir güçtür karikatür. Özünde teslimiyetçilik ve kuyrukçuluk yer almaz karikatürün.” DİLE GELEN ÇİZİMLER Düşünmeye, soru sormaya, sorgulamaya nasıl bakıyor insanlar? “Belki de insanlar ilgilenmek istiyor felsefeyle ama bu işi kafaya takmadan yapmak istiyorlar.” Müzik algısı nasıl ülkemizde? “Müzik alanında biz çoksesliliği isterken belki de Türk Müziği’nden üç nota atılması için yeni yasa çalışmaları başlamıştır hayırlısıyla.” Piyano bacağının açıkta olması örf ve adetlerimize uygun mu? “Referanduma gidilmeli.” Size göre Türk Tiyatrosu’nun durumu nedir? “Onun için de büyükler, gereken hassasiyeti göstereceklerdir ve Türk Tiyatrosu’nun kaç perde olması gerektiği konusunda gerekli kararı vereceklerdir.” Operaya ilgi gösterildiğine inanıyor musunuz? “Kesinlikle. Geçenlerde opera izlemeye giden bir bakan, altyazı çıkmayınca görevlileri azarlamış. Daha ne yapsın.” Operanın yanı sıra tiyatro, sergi, sinema gibi sanatsal faaliyetlere gereken ilgi gösteriliyor mu sizce? “Tabi ki onlar için de ciddi çalışmalar yapıldığına eminim. Gitkurtul yasası çıkacağını duydum zaten. Ayrıca fotoğraf sanatının durumu da sanıyorum bakanlar kurulu toplantısından sonra ‘netlik’ kazanacak.” Eğitimde felsefe ve mantık gerçekten önemli mi? Bu konuya dikkat ediliyor mu? “Buna da yetkili kişilerin önem verdiğine inanıyorum. Duyduğuma göre felsefe ve mantıkla okul arasındaki uzaklık önümüzdeki günlerde yüz metreye çıkarılacakmış.” Ülkemizde size göre düşünür sayısında bir problem var mı? “Düşünür sayısında bir problem olduğunu sanmıyorum. İlk bakışta bir sorun varmış gibi görünebilir. Düşünürlerin yürek hoplatması için biraz liberal bakış gerekebilir.” Türkiye rönesansı yaşamadığı için mi sizce kültürel yaşamda sıkıntılar var? “Hiç öyle şey olur mu? İlgili bakanlarımız sık sık pazar yerlerine giderek esnafla yaptıkları koyu muhabbet sayesinde rönesansı getiriyor zaten. Biz sürekli rönesansı yaşıyoruz.” Siyasilerimizin resim sanatına ilgi göstermediği söyleniyor... “Kabul etmiyorum. Geçenlerde bir sergi açılışında gözümün önünde ilgili bakan çok samimi olarak bir tabloyu kucağına alarak bir süre sevdi. Hatta sergi salonundakilerin de gözleri yaşardı.” Okur sayısının arttırılabilmesi için neler yapılabilir? “Bu konuda çok çaba sarfeden yazarlarımız var. Geçenlerde bir yerde okudum. Bir yazar yeni kitabının tanıtımı için yirmi kilo verecekmiş. Kim söylüyor bu konuya özen gösterilmediğini.” Müzelerin durumuyla ilgili ne düşünüyorsunuz? “Umutlu olduğumu söyleyebilirim. Önümüzdeki günlerde üç müzenin daha tarihe karışmasını bekliyorum.” Barcelona’da Henry ile basketbol Pepsi’nin Genç Turkcell ile birlikte düzenlediği ‘Pepsi İç Hayallerini Gerçekleştir’ kampanyasının son ayağı kapsamında üç talihli ve eşleri Barcelona’ya gitmeye hak kazandı. Üstelik efsane futbolcu Thierry Henry ile tanışmak için... Talihliler, Pepsi ve Genç Turkcell ŞİRİN yetkilileri ve gazeteciler olarak GÜVEN geçtiğimiz pazartesi günü Barcelona’ya uçtuk. Binaları ve sokaklarıyla olağanüstü güzellikteki şehirde dört gün geçirdik. Rehber eşliğinde şehrin en göz alıcı yerlerini gezdik. Özellikle de Taksim’deki İstiklal Caddesi’ne benzeyen Las Ramblas’ı... Mim ustalarının, sokak müzisyenlerinin ve akrobatların renklendirdiği sokak, tıpkı İstiklal Caddesi gibi gece gündüz kalabalık. Las Ramblas’da yürürken Micheal Jackson dansları yapan dansçıyı ve heykel gibi durarak şaşkınlık yaratan mim sanatçılarını hayretle izledik. Barcelona’da şehrin pek çok bölgesindeki çeşitli kafe ve barlar günün neredeyse her saati dolu. Tabii bu da kente bir canlılık katıyor ve onu tam anlamıyla yaşayan bir şehir yapıyor. Ancak şehrin tek vurucu özelliği bu değil elbette. Barcelona’nın ünlü mimar Antoni Gaudi’nin başını çektiği modernizm akımıyla planlandığı birçok yerden belli oluyor. Özellikle de kentin simgesi haline gelmiş Sagrada Familia Kilisesi’nden... ‘Süsleme, mimarinin kaynağıdır’ diyen İngiliz düşünür John Ruskin’in teorilerinden etkilenen Gaudi, devasa büyüklükteki işlemeli kilesiyi bitiremeden 1926’da vefat etmiş. Kilisenin ön cephesini ve planlanan 18 kuleden sekizini tamamlayarak... İşin ilginç yanı ise, yapımına 1882 yılında başlanan Sagrada Familia’nın hala bitirilememiş olması. Hatta gotik tarzın örneği olan ünlü kilise hala tamamlanamadığı için ‘Bitmeyen Kilise’ olarak adlandırılıyor. Thierry Henry ile tanışmadan önce Barcelona’nın stadı olan Nou Camp’ı gezdik. Futbolcuların soyunma odalarından, basın toplantılarını gerçekleştirdiklere yere kadar... Ardından eşofmanlarımız giyip, çıktık sahaya. Önce Henry önderliğinde birkaç şut denemesi yaptık. Ardından Henry’nin oynamayı çok sevdiği basketbola geçtik. Biz topla potayı pek buluşturamadık ama Henry’nin olağanüstü atışlarını izledik. Ünlü Fransız futbolcu ile zaman geçirme şansı bulmuşken, beraber fotoğraf çektirmeyi de unutmadık tabii. Henry
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle