Katalog

CUMARTESI 08 14/11/07 16:01 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Garfield Geri Dönüyor ? Korkak Robert Ford`un Jesse James Suikastı Si ne ma 8 (Garfield Gets Real) Mark A. Z. Dippe’nin yönettiği ve Jennifer Darling, Pat Fraley, Jason Marsden ile Neil Ross’in seslendirdiği animasyon film Garfield Geri Dönüyor’un Türkçe seslendirmesini Okan Bayülgen, Ahmet Eres, Vural Özkan, Tuba Akten, Sefa Zegin, Uğur Arslanoğlu, Bora Severcan, Faruk Akgören, Uğur Taşdemir, Özlem Abacı, Özgür Ünsal, Ender Yiğit, Murat Şenol yapıyor. Çizgi bant yıldızı olmanın tekdüzeliğinden sıkılan Garfield, gazete sayfasından firar ederek “gerçek dünyanın” yolunu tutar. Gerçek bir ev kedisi olarak yaşarken, gazete baskıya girmeden geri dönmediği takdirde çizgi serinin iptal edileceğini öğrenir. Ancak gerçek dünyaya kaçan hiçbir çizgi karakter geri dönmeyi başaramamıştır. (The Assassination of Jesse James by the Coward Rob) Andrew Dominik’in yönettiği ve Mary Louise Parker, Brad Pitt, Casey Affleck ile Zooey Deschanel’in oynadığı Korkak Robert Ford’un Jesse James Suikastı, Amerika’nın en ünlü kanun kaçağının ve onun şaşırtıcı katilinin özel yaşamlarını ele alarak, efsaneye yeni bir bakış açısı sunuyor ve ünlü vurulma olayının öncesindeki aylarda gerçekte neler olmuş olabileceği sorusuna yanıtlar arıyor. Jesse 34 yaşındadır. Bir yandan sonraki büyük soygununu planlarken, bir yandan da kafasına konan ödülü almak ve onu yakalayan kişi olma onuruna erişmek isteyen düşmanlarıyla savaşmaya devam eder. Ama hayatına yapılan en büyük tehdit en çok güvendiklerinden gelecektir. (30 Days Of Night) David Slade’in yönettiği filmde, Josh Hartnett, Melissa George, Danny Huston ve Ben Foster rol alıyor. Alaska’nın Barrow kasabası her kış, 30 gün boyunca, zifiri karanlığa gömülür. Bu kış, ortaya çıkan gizemli bir grup, kasabada kalan insanlarla beslenmek için son bulmayan bu karanlıktan faydalanmayı beklemektedir. Şerif Eben, sayıca gitgide azalan hayatta kalanlar grubu tekrar gün ışığına kavuşana dek ayakta kalmaları için ellerinden gelen her şeyi yapmak zorundadırlar. ? 30 Gün Gece ??????????????????????????????????? Yedinci Sanat engel tanımaz 2. Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali’nde görme ve işitme engelliler de sanatla buluşacak Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenecek olan Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali bu yıl 713 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Zengin programının yanı sıra bu yıl “Yedinci Sanat Engel Tanımaz” projesi de hayata geçirilecek. Görme ve işitme engellilerin sinemayla buluşmasının hedeflendiği festivalle, en yaygın iletişim ve eğlence araçlarından biri olan sinemanın görme ve işitme engelliler için izlenebilir, ulaşılabilir olmasını ve sinemanın toplumun tamamı için engelsiz bir sanat dalı ve eğlence aracı konumuna gelmesine katkıda bulunulması sağlanacak. ZUHAL AYTOLUN ENGELLİLERDEN KISA FİLM Festivalin ‘Yedinci Sanat Engel Tanımaz’ projesinin gösterimleri için Babam ve Oğlum ve Salkım Hanım’ın Taneleri filmleri seçilmiş. Görme ve işitme engellilerin aynı anda film izlemesine olanak sağlayacak bu çalışma için seçilen filmlerde dikkat edilen en önemli nokta ise sahne betimlemelerine uygun olmaları. Görme engelliler için tiyatro sanatçıları tarafından sahne betimlemeleri yapılıyor. Kulaklık yoluyla gelen betimlemeler, sahnenin tanımlanarak algılanmasını sağlıyor. Diyalogları işittikleri için sahnelere anlam yükleyerek filmi algılamaları sağlanıyor. Psikolog, doktor, engelli dernekleri ve uzmanlardan oluşan bir kadro eşliğinde yapılan bu çalışmaların amacı festivalleri olabildiğince geniş kitlelere yayarak niceliksel bir çoğalmadansa niteliksel bir katılımı gerçekleştirebilmek. Festival Başkanı Burçak Evren, “Sadece insan yığını istemiyoruz. Nitelik olarak da bu festivallerle film izleme keyfini yaşayamayan, yaşama imkanını bulamayan kişilere de, şimdilik sayıca az olsalar da, kucak açmak istiyoruz. ‘Niye engelliler de o festivale katılarak film izleme keyfini yaşamasın?’ düşünceleriyle hareket ediyoruz. Hedefimiz başarılı olabileceğimiz en üst noktaya ulaşmak” diyor. Evren, daha önce 8 mm olarak Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen bu yöntemi, Türkiye’de ilk defa 35 mm olarak yapacaklarını söylüyor. Huzurevleri; ihtiyar bir hayal kırıklığı “Beyaz Melek”, insan hayatının son demlerine dair kırık ve yaralayıcı bir öykü… Bu film, huzurevlerine terk edilen yaşlılarımızın dünyasına, kendi cephesinden ışık tutmaya çabalıyor. Çokça ağlatıyor, kafamıza vura vura gerçekleri ALPER haykırıyor. Şarkıcı Mahsun TURGUT Kırmızıgül ’ün, yazıp yönettiği Beyaz Melek nihayet dün gösterime girdi. Aslında, Kırmızıgül’ün ilk filminden daha ziyade herkesin merak konusu, sinema ve tiyatronun duayenlerinin Beyaz Melek’te buluşmasıydı. Neden yalan söyleyelim, benim açımdan ilk kez bir Türk filmi yazmama neden olan da Erol Günaydın, Yıldız Kenter, Nejat Uygur, Gazanfer Özcan, Arif Erkin, Salih Kalyon, Lale Belkıs, Tomris Oğuzalp, Toron Karaca, Erol Demiröz, Tanju Tuncel ve Bilge Zobu gibi üstatların varlığı idi… Ayrıca Emel Sayın, Yavuz Bingöl, Mahsun Kırmızıgül, Fırat Tanış, Cezmi Baskın, Cihat Tamer, Zeynep Tokuş, Fadik Sevin Atasoy ve diğerleri, son yılların en görkemli kadrosunu oluşturuyordu. yeter ve artar bile… Minibüsün camından gördüğümüz yıkım sahnesi, usta işi ciritçi görüntüleri, pek bir anlam veremesek de atlı tüfekli karşılama sahnesi, huzurevindeki şiddet görüntüleri… Bunlara tuz gölünün eşi benzeri olmayan beyazlığı, Güneydoğu’nun canlı renkleri ekleniyor. Görüntü Yönetmeni Eyüp Boz, gerçekten kaliteli bir iş çıkarmış. Gelelim müziğe… Dünyanın sayılı orkestralarından “Prag Senfoni Orkestrası” ile “Prag Opera Korosu” ve duduk virtüözü Jivan Gasparyan filmin müziklerine hayat vermişler. “Değişmeyen tek şey değişimdir” denir ya; Mahsun Kırmızıgül müstear isimli türkücü Abdullah Bazencir, narsizmin doruklarında gezinen arabesk parçası “Âlem buysa kral benim”den buyana çok yol kat etti. Ali Şan, Özcan Deniz ve kendisiyle tamamlanan magazin üçlüsünden sanat cephesine… Ne diyelim, ustalara saygı duruşu noktasında beğendiğimiz “Beyaz Melek”, büyümeye ve gelişmeye karar veren bir adamın ilk adımı olsun. Güneydoğulu iki cevval genç, Ali ve Reşat, beyin kanseri olan babaları Ahmet’i tedavi ettirmek için İstanbul’a getirirler. İki eşli ve 20 çocuklu Ahmet Amca, ilk karısını altı ay önce kaybetmiştir ve bu nedenle üzgündür. Bir de bunun üzerine ağır tedavi koşulları eklenince yaşlı adam isyan ederek hastaneden kaçar ve bir huzurevinde soluklanır. Oğulları da canlarından daha çok sevdikleri babalarının peşine düşerler. Huzurevinde kalan sevimli, sıcak ve yardımsever ihtiyarlar, Ahmet’in çocukları tarafından terk edildiğini sanırlar. Ve bahtsız adamı yanlarına alırlar. Ahmet, yürekten seven bu insanları kıramaz ve huzurevinin bir sakini oluverir. Ali ve Reşat’ın şansı yaver gider ve babalarını huzurevinde bulurlar. Ancak uzun zamandır ilk defa mutlu gördükleri babalarının rahatını bozmak istemezler. Ağabey kardeş huzurevinin bahçesinde yatıp kalkarlar. Ahmet, bu yaşlı insanları tanıdıkça sever ve onların kaderlerine lanet okur. Eski pavyon şarkıcısı Nebahat ile emekli öğretmen Yaşar Hoca, evlenmeye karar vermişlerdir. İkinci yılın yenilikleri Uluslararası Bursa İpek Yolu Film Festivali ikinci yılına ilklere imza atarak giriyor. Örneğin ilk kez bu yıl festival yalnızca kent merkezinde değil, kentin ilçelerine de taşınıyor. Sinema sayısı bir önceki yıla oranla üç katına çıkarılıyor ve üç yarışma birden yapılıyor. Bu yarışmalardan biri olan Ulusal Kısa Film Yarışması’nda bu alandaki ödüllerin en yükseğini vererek bir ilk olmayı deniyor. Ayrıca bu yıldan itibaren uzun film dalı, ilk kez uluslararası bir alanda yapılıyor. Bir yarışma konusu yok, ancak tek kriter dünyada ilk filmini çeken yönetmenlerin katılıyor olması. Bu alanda verilecek ödülün miktarını ise Türkiye’deki geçmişi eskilere inen diğer festivallerin seviyesine çıkartıyor. Bunların yanı sıra İpek Yolu Film Festivali, sinema sanatına ilişkin temel bir eğitim almak isteyen Bursalı sinemaseverler için Ücretsiz Sinema Kursları düzenliyor. Ali Özgentürk’ün yönetmenlik dersini vereceği kurslarda, oyunculuk derslerini Aykut Oray, Halil Ergun ve Pelin Batu sunacak. Film Müziği dersini Alper Maral’ın, Türk Sinema Tarihi dersini ise sinema tarihçisi ve yazarı Burçak Evren’in vereceği kursların ilgi çeken diğer bir dersi de sinema yazarı Mehmet Açar’ın sunumunu yapacağı Film Analizi olacak. Ücretsiz Sinema Kursları’nda Senaryo Yazımı dersini Beynelmilel filminin yönetmeni ve senaryo yazarı Sırrı Süreyya Önder ile Hayallerim, Aşkım ve Sen’in senaristi, Anlat İstanbul’un yönetmeni Ümit Ünal verirken, kamera dersini Vizontele filminin görüntü yönetmeni Uğur İçbak, kurgu dersini ise Yazı Tura, Eve Dönüş filmlerinin kurgucusu Ulaş Cihan Şimşek sunacak. SESSİZ DÜNYANIN DİLİ Yedinci Sanat Engel Tanımaz projesi yalnızca film gösterimi ile sınırlı değil. Festivalde görme ve işitme engellilerden oluşturulacak bir grup ile sinema ve tiyatro sanatçılarının desteğiyle yapılacak atölye çalışmaları ve bir kısa filmin çekimi gerçekleştirilecek. Bu yolla engellilerin sinemayla daha da yakınlaşması sağlanacak. Atölye çalışmasının sonucunda çekilecek bu kısa film festival sonrasında gösterime sunulacak. Yapılacak bir başka çalışma da işitme Burçak Evren engelliler için açılacak olan fotoğraf atölyesi. Verilecek eğitimle yapacakları fotoğraf çekimleri atölye sonunda ‘Sessiz Dünyanın Dili’ adlı bir dijital fotoğraf sergisinde festival katılımcılarına sunulacak. Evren, “Amacımız sanat ve kültürden yoksun bırakılmış olan engellilere galeriye gitme nedenleri yaratmak gerekiyor. Fotoğrafları onlara betimleyerek zihinlerinde bir görüntü oluşturabilirler. Böylece de fotoğraf sergisine de katılabilecekler” diyor ve fotoğraf ve sinema sanatında başlatılan bu projenin diğer sanat dallarında da yaygınlaşması gerektiğini umut ettiğini ekliyor sözlerine. İNSANIN EN GÖRKEMLİ EYLEMİ Filmin sloganı ise şu; “Sevgi, insanoğlunun asla yarına ertelenmeyecek en büyük ve en görkemli eylemidir.”… Peki, sonuç ne derseniz? Öncelikle bu film tam anlamıyla bir dram zorlaması… Üstelik karışık bir çorbaya benziyor. Huzurevi, deprem, saygı, güneydoğu… Ne ararsan var içinde… Ama lezzetten muaf, tadı oturmamış… Ancak Beyaz Melek’in, koca bir hayal kırıklığı yarattığından dem vurup geçiştirmek de kolaya kaçmak ile eş anlamlı olur. Başta oyuncular adeta döktürüyorlar. Çekimler de iyi… Bir filmi film yapan kurguda ise problemler var. Anlatılmak istenileni sinema diliyle değil de belgesel havasında sunmak da cabası… Alın size, kör kör gözüne parmağım… Ne yazık ki; bazı parçaların güzel olması bir bütünün iyi olacağı anlamını taşımıyor. Bunun dışında, zaten Azrail’in diğer adı Beyaz Melek ise, ölüm ve gözyaşı beraberinde gelir. İşte, bu yapım, ağlamayı çok seven halkımız için adeta biçilmiş bir kaftan… Galaya katılanlardan gözlemlediğimiz; ıslak yanaklar ve dinmeyen hıçkırıklar haklılığımızı ortaya koymaya YARALAYAN ÖYKÜLER Huzurevinde küçük grubun her şeyi olan eski hemşire Melek, depremde ailesini kaybettikten sonra hafızasını da yitiren ve hiç konuşmayan Laz İlhan, sürekli şiddet gören yatalak Perihan Nine, zamanında ünlü bir şef ve kemancı olan Hacı Murat, kocasını kaybedince akıl sağlığından olan Ayşe, deliliğe meyletmiş Kore Gazisi Cemal, tekerlekli sandalyede içtima alan Komutan Vahit… Bu topluluk son günlerinde mutlu olmak adına bir arada dururlar… Sevgi ve saygı onları bağlayan yegâne unsurdur. Onları kapı önüne koyan ve yalnız bırakan evlatlarına olan kırgınlıkları ise çok büyüktür. Hepsinin kapanmayan bir yarası vardır. Ahmet’in ardından Suzan da iş bulamayan oğluna yük olmamak ve sefil kalmamak için kendi kararıyla huzurevine yerleşir. Ahmet düğün masraflarını karşılamak ister. Hep birlikte Emel Sayın’ın da katıldığı güzel bir düğün yaparlar. Ahmet, hayatına renk getiren bu insanları Diyarbakır’daki köyüne davet eder. Huzurevi sakinleri kiralık bir minibüs ile güle oynaya yola çıkarlar. Ancak bu son demlerini yaşayan kahramanlarımızın bazıları için belki de son yolculukları olacaktır.