Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 04 14/11/07 15:46 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK 4 17 KASIM 2007 CUMARTESİ Konser Soul müziğin divası Jhelisa Nina Simone, Garanti Caz Yeşili kapsamında 21 ve 22 Kasım akşamları Babylon’da olacak. Soul müziğin divası, ‘Jhelisa tribute to Nina Simone’ projesiyle müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacak. Güçlü ama yumuşak sesiyle şarkıların her notasını yaşayarak söyleyen Simone, hayatında büyük bir yer kaplayan Nina Simone parçalarını da kendi üslubunun içerisinde başarıyla eritiyor. Gece Simone’ye klavyede Robert Mitchell, davulda Roderick Youngs, bas gitarda Otto Williams ve gitarda Phil Hudson eşlik edecek. (0216 556 98 00, biletler 50 ve 33.50 YTL) Erener ile Atakoğlu Sertab Erener ve Fahir Atakoğlu, Türk Eğitim Derneği’nin 80. yılı çerçevesinde 26 Kasım Pazartesi akşamı Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda birlikte konser verecekler. Uluslararası üne sahip iki sanatçımız, müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatacaklar. Konser, Türk Eğitim Derneği’nin çağdaş eğitim kavramını öne çıkarmak amacıyla yaptığı ‘Eğitim için el ele, tek yürek, tek meşale’ kampanyasına destek verecek. (0216 556 98 00, biletler 75, 50 ve 35 YTL) Masal gibi gece Dünyaca ünlü Viyana Opera Balosu Orkestrası, iki yıl aradan sonra tekrar İstanbul’da. Topluluk, 24 Kasım Cumartesi akşamı Swissôtel The Bosphorus’da olacak. Vals danslarıyla görsel bir şölene dönüşecek olan gece, AÇEV yararına düzenleniyor. Etkinliğe katılanlar, Avusturya’da 1877 yılında kurulan ve uluslararası çapta tanınan Viyana Opera Balosu’nun tenor ve sopranolarını dinlerken, sabahın ilk ışıklarına kadar sürecek vals gösterisini de izleyebilecekler. (0212 326 11 00) Client artık üç kişi Ünlü electropop grubu Client, bu akşam saat 23.00’de Ghetto’da sahneye çıkacak. Bir konserleri sırasında buldukları basçı Emily Strange’i de gruplarına ekleyen Client artık üç kişiden oluşuyor. Topluluk, 2003’te çıkardıkları ‘Client’ ve 2004’teki ‘City’ albümleriyle birlikte synthpop ve elektropop tarzlarında dünya çapında tanındı. Türkiye turnesinin İstanbul ayağı kapsamında Ghetto’da olacak grup, sabana kadar müzikseverleri coşturacak. (0216 556 98 00, biletler 33.50 ve 23.50 YTL) Gahan’dan ikinci solo albüm New Wave’in en başarılı temsilcilerinden Depeche Mode grubunun solisti Dave Gahan’ın ikinci solo albümü “Hourglass” sonunda yayımlandı. ZÜLAL Gahan’ın tarihli KALKANDELEN 2003 ilk solo kzulal?yahoo.com çalışması “Paper Monsters”dan çok fazla etkilenmemiş ve onun çok daha iyisini yapabileceğini düşünmüştüm. Çünkü bana göre, Paper Monsters’daki şarkılar Depeche Mode şarkılarındaki tutkuyu yansıtamamıştı. Oysa ses aynı sesti; müzik tarihinin gelmiş geçmiş en büyük seslerinden birisi; Dave Gahan’ın o duyunca bir daha unutamayacağınız kadar belirgin ve güçlü bariton sesi. Kimileri o zaman, Gahan’ın grubun şarkı yazarı Martin Gore olmadan fazla bir şey yapamayacağını söylüyorlardı. Ben Martin Gore’un olağanüstü yeteneğini en çok takdir edenlerden biri olsam da onlarla hemfikir değildim. Çünkü bu görüşün, hep tartışılan MartinDave çekişmesinden kaynaklandığını biliyordum. Dave Gahan’ın gruptan ayrı olarak çalışma yapıp içinden geleni ortaya koymak istemesi ise, heyecanla karşılanması gereken bir durumdu. İki yıl sonra, 2005’te Depeche Mode’un “Playing The Angel” adlı albümü çıktığında haksız olmadığımı gördüm. O albümde ilk kez olarak Dave Gahan’ın çok güzel üç bestesi de yer almıştı. Bazıları alkışlarken bazıları yine burun kıvırdı, ama Dave yoluna devam etti. Aradan iki yıl daha geçti ve şimdi çok daha sağlam bir altyapısı olan Hourglass yayımlandı. Albümde Dave Gahan’a, Depeche Mode’un turlarında davulda yer alan Christian Eigner ve yine turlarda programcı olarak görev alan Andrew Phillpott eşlik ediyor. Bu üçlünün birlikte kaydedip prodüktörlüğü de üstlendikleri Hourglass’ta elektronik öğeler çok daha belirgin bir şekilde kullanılmış. Tüm albümün miksleri ise, Beck, The Kooks ve Air gibi isimlerle çalışan Tony Hoffer tarafından yapılmış. kimliğini tam anlamıyla bulup onunla rahat olmayı öğrendiği bir dönem olarak tanımlıyor. Bu nedenle de albümü, bir tür “ruha yolculuk” olarak niteliyor. Milyonlarca insanın hayran olduğu bir müzisyen olarak tanıdığımız Gahan’ın, korkularıyla ve hatalarıyla kendi kendisini kabul etmesi kolay olmadı. İntihara teşebbüs etti, çocukluğunda yaşadığı ailevi sorunların da etkisiyle bazı psikolojik rahatsızlıklar geçirdi ve 1996 yılında Los Angeles’ta aşırı dozdan hastaneye kaldırılırken ambulansta iki dakika boyunca kalbi durdu. Tıbben ölmüştü ama mucizevi bir şekilde tekrar yaşama döndü. Tedaviye başladığı o tarihten bu yana kendini toparlaması uzun zaman aldı. Belki de bu nedenle yeni albümündeki “Miracles” adlı şarkısında, “Mucizelere inanmıyorum ama her gün mucizeler oluyor. İsa’ya inanmıyorum ama yine de her gün dua ediyorum” diyor. Tüm albüm aslında, Dave Gahan’ın genel olarak insanlarla ve kendisiyle hesaplaşmasına dayanıyor. Yüksek temposuyla dikkat çeken “Use You” adlı şarkı, insanın kendisine ve çevresindekilere zarar vererek hayattan kaçışını anlatıyor. Benim favorim ise, mükemmel bir konser açılış şarkısı olabilecek nitelikteki “Deeper & Deeper”. Gahan’ın agresif vokaliyle birleşen endüstriyel sound, bu şarkıda olağanüstü güzel bir karışım yaratıyor. Dave Gahan’ı sahnede izleyenler, onun kitleleri nasıl etkilediğini çok iyi bilir. Seksapeli çok yüksek vokalistlerden biridir ve bunu büyük bir başarıyla kullanır. Onu sahnede bu şarkıyı söylerken, “İstediğim zaman sana sahip olacağım” diyerek konser alanını inletirken hayal etmek güç değil. Ortalığın birbirine gireceğini, birçok hayranının, özellikle genç bayanların kendinden geçeceğini tahmin edebiliyorum. Üzerinde durulması gereken bir diğer şarkı, ilk single olarak yayımlanan ve son günlerde müzik kanallarında videosu sık sık görülen “Kingdom”. Şarkı, daha iyi bir yer varsa da bunun bulutların ötesinde değil, içinde yaşadığımız dünyada olduğu düşüncesine dayanıyor. Akılda kalıcı dinamik melodisiyle iyi bir single seçimi gerçekten. “Hourglass”ı tümüyle dinledikten sonra, içinizde büyük olasılıkla Depeche Mode albümlerinin bıraktığı o bağımlılık yaratan melankolik etkiyi hissedeceksiniz. Özellikle kapanışı yapan “Down” adlı şarkı, bunu iyice pekiştirecek. Bunun temel nedeni, Dave Gahan’ın sesiyle özdeşleşen ve hafızalarımıza kazınan eski şarkılar mı, yoksa Gahan yine yaptı mı yapacağını? Metin Demirhan tebessümü “Babıâli” ya da “Cağaloğlu Yokuşu” denildiğinde bugün için ne anlama gelir bilinmez ama 1980’lerde üniversite, lise yıllarını yaşayanlar için ayrıcalıklı bir yeri vardır. Zaten oraları en son yakayabilen de o kuşaktır. Eskilerin Babıâli dediği ve Cağaloğlu Yokuşu’nu tabanvayla çıkmanın gelenekselleştiği bu yer basının hayat bulduğu alandı. 1990’lara kadar basın yayınla ilgili akla gelebilecek her şeyin gerçekleştiği bu yer sonraları yok olacaktı. Birçok gazete İkitelli’ye taşınırken, dergiler de oraya buraya dağıldı. Bu semt yok oldu gitti. Basın yayın dediğimiz şey de bir anda “medya” denilen alengiri kendinden menkul bir garabete döndü. Bu semtte en son kalan Cumhuriyet gazetesiydi ve onun da zorunluluk sebebiyle Şişli’ye taşınmasıyla bir dönem geri gelmemek üzere kapanacaktı. Cağaloğlu ve yokuşunu yaşamış olan en son kuşağın temsilcisiydik. Gençliğimiz 1980’lere tekabül ediyordu ve bu semt bizim ifade alanımız olmuştu. Çoğumuzun aklında karikatür yapmak yoktu ama APTÜLKADİR ELÇİOĞLU kendimizi ifade edebilmek için bize açılan kapıydı. Çoğunluğu dar gelirli ailelerin çocukları olan gençler kendilerini karikatürle ifade ettiler. Bir anlamda halk çocukları 12 Eylül’ün sessizleştirmesine meydan okurcasına sahnenin önüne geçtiler. Bunu sağlayan Cağaloğlu’ydu. Şimdi onlara bırakılmış alanın “BBG”ler vesaire gibi TV programları olduğu düşünülürse önemi daha iyi kavranabilir. 80’lerde bu sayede varolan halk çocukları 90’lardan sonra esen “köşe dönmeci” rüzgârlara yelken açarak “ifade etme”yi “sınıf atlamaya” ve “yırtmaya” döndüreceklerdi. O günlerden bugünlere çok az kişi kendini korudu ama bu “yırtmacı ve sınıf atlamacı” sürecin içinde itilerek kendi yalnızlığına ya da köşesine çekilmek zorunda bırakıldı. İşte bunlardan biri de iki hafta önce sonsuzluğa uğurladığımız Metin Demirhan’dı. O Cağaloğlu’na bir halk çocuğu olarak geldi ve karikatürle damgasını vurdu ve gene bir halk çocuğu olarak yaşamına veda etti. 110 Konya ve Bursa’da 110 bugünlerde Konya ve Bursa’da konser vermek için hazırlanıyor. 22 Kasım Perşembe Konya Clube Cafe’de, 23 Kasım Cuma ise Bursa Resimli Bar’da sevenleriyle buluşacak topluluk, her konserinde olduğu gibi yine müzikseverleri coşturacak. Grup ayrıca, ‘Özledim Seni’, ‘Gitme’ ve ‘Çünkü’ gibi parçalarıyla da izleyenlerine duygusal anlar yaşatacak. BİLGİYİ PAYLAŞIRDI Elden ele dolaşan Tommiks, Teksas’lar, siyah beyaz tek kanallı televizyonlarımızdaki “Uzay yolu”, “San Fransisko Sokakları”, “Uzay 1999”lar, sinemalardaki Malkaçoğlu, kovboy filmleri hepimizin çocukluğunun izleridir. Bunlar ileride bizleri karikatüre, yazmaya taşıyan basamaklardı. Sonraları bunları çoğumuz yaşamın halısının altına süpürdük ama Metin Demirhan bunları sırtına alarak renkli ve şaşalı salonların pahalı halılarının üzerine taşımaktan gocunmadı. Onun ardından yapılan cenaze töreninden sonra eve geldiğimizde bir çoğumuzun o halının altına attıklarımızı çıkarıp bakmamız da kaçınılmazdı. 1965 yılında İstanbul’da doğan Metin Gaziosmanpaşa Plevne Lisesi’ni bitirdi. Lise yıllarında o da koltuğunun altına çizimlerini alarak Cağaloğlu Yokuşu’nu tırmandı. Bu tırmanışlar sonucunda Çarşaf dergisinde profesyonel olarak karikatür çizmeye başladı. Bunu Gırgır, Pişmiş Kelle gibi karikatür dergileri takip edecekti. Sonrasında onu Atlas Pasajı’nda açtığı sahaf dükkânıyla görecektik. Kitaplar, çizgi roman ve sinema onun dünyası olmaya devam ediyordu. O biriktirirdi ama paylaşırdı da. Onu yaşarken tanımış olanlar nüktedan kafaya almalarıyla fena halde oyuna gelmişlerdir. Buna rağmen onun hiçbir bilgiyi kıskançlık etmeden sizinle paylaşması da bilinenlerdendi. Karikatür dergisinde çalışırken yanına gittiğinizde sizi herkesle tanıştırır ve tüm samimiyetiyle davranırdı. Metin, üretti, paylaştı, samimiyetiyle var oldu. O halk çocuğuydu… Bunu şerefli bir madalya olarak taşıdı. Bilgi birikimini, yeteneğini de ekleyerek sınıf atlayabilirdi ama o gene halk çocuğu olarak yaşadı ve halk çocuğu olarak öldü. Meslektaşım, dostum Metin seni çok arayacağız çok. En fazla da o samiyetini ve ucuz oyunlara rağmen dudaklarının arasından sunduğun umursamaz, alaycı, bilge tebessümünü. 360’da müzik dolu geceler 360 İstanbul, yabancı sanatçılara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Çok yönlü bir sanatçı olan Sophie Serafino, 15 Aralık Cumartesi gününe kadar her Perşembe, Cuma ve Cumartesi akşamı 360 İstanbul’da performans sergileyecek. Avrupa’da ‘pop kemancı’ olarak tanınan Serafino, tüm dünyada kendine özgü stiliyle sergilediği keman ve DJ performanslarıyla çok beğeniliyor. Klasik müzikte duymaya alıştığımız kemanı bambaşka bir şekilde yorumlayan Serafino, aynı zamanda şarkıcı ve söz yazarı. Nardis’te caz keyfi Bugünlerde yeni solo albümüyle gönülleri fetheden Dave Brubeck’ın oğlu Darius Brubeck, grubuyla birlikte 21 Kasım Çarşamba akşamı saat 21.30’da Nardis Jazz Club’da olacak. Konserde Brubeck’e, Yahya Dai, Kamil Erdem ve Şanol Küçükyıldırım eşlik edecek. (0212 244 63 27, biletler 20 ve 10 YTL) ŞARKILARLA “RUHA YOLCULUK” Dave Gahan, bu albümün, içindeki yaratıcı gücü ortaya çıkarmak için büyük bir fırsat sunduğunu ve artık gerçekten kendisine ait bir sesi olduğunu hissettiğini söylüyor. Albüm yaratma sürecini ise, kendi Eskişehir’de festival heyecanı... 13. Uluslararası Eskişehir Festivali, bugün başlıyor. 25 Kasım Pazar gününe kadar sürecek olan festival kapsamında 450’nin üzerinde yerli ve yabancı sanatçı Eskişehir’e konuk olacak. Klasik müzikten caza, resimden tiyatroya kadar geniş bir yelpazede oluşturulan programda, her yıl olduğu gibi bu yıl da gösterilerden atölye çalışmalarına uzanan bir dizi etkinlik Eskişehirli sanatseverlerle buluşacak. 9 gün içinde 5 klasik müzik, 5 cazrock, bir fado ve bir de Türk müziği konserinin yapılacağı festival, bu akşamki Plovdiv Filarmoni Orkestrası ve Plovdiv Devlet Opera Korosu’nun konseriyle başlayacak. Her yıl farklı bir ülkenin kültür ve sanatının tanıtıldığı festivalin bu yılki konuğu Portekiz. Bu kapsamda Portekiz’in uluslararası üne sahip fotograf sanatçısı António Sá’nın fotoğrafları sergilenecek. Ayrıca çeşitli tiyatro gösterileri, sergiler ve atölye çalışmaları da yapılacak. Festivalin konser programı oldukça zengin. Rock, blues ve caz dünyasında yüzyılın en iyi 100 gitaristinden biri olarak gösterilen Şevval Sam Tekin Robben Ford 19 Kasım’da; Lenny Kravitz’in sahnelerde bir kasırga gibi esen enerjik davulcusu Cindy Blackman ise 24 Kasım’da ülkemizde ilk konserlerini verecek. Ayrıca Şevval Sam Tekin de, 23 Kasım Cuma günü sevenleriyle buluşacak. Cindy Blackman RİFAT MUTLU rifatmutlu?gmail.com