17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 05 14/11/07 15:46 Page 1 CUMARTESİ EKİ 5 CMYK figenatalay?yahoo.com Faks: 0212 343 62 74 17 KASIM 2007 CUMARTESİ 5 Bilim eğlencelidir İstanbul Teknik Üniversitesi 616 yaş grubu için “Bilim Merkezi” açtı FİGEN ATALAY Bilim, İTÜ Bilim Merkezi’nde gerçekten eğlenceli! ‘Sihirli Ada’ çocuklarla buluştu Pınar Çocuk Tiyatrosu, 20072008 tiyatro sezonunu ‘Sihirli Ada’ adlı müzikli danslı çocuk oyunuyla açtı. W. Shakespeare’in Fırtına adlı eserinden uyarlanan ‘Sihirli Ada’, ünlü yazarın eğlenceli ve zengin dünyasını çocuklarla tanıştırıyor. Mecidiyeköy’deki Profilo Alışveriş Merkezi’nde ücretsiz olarak sergilenen oyun, sezon döneminde ayrıca Türkiye’nin çeşitli illerinde de sahnelenecek. “Eğlenirken öğretmeyi’’ amaçlayan bu merkeze çocuklarınızı mutlaka götürmelisiniz. Çocuklarınızla birlikte siz de eğlenecek, eğitim birimlerinin başından ayrılamayacaksınız. Optik Yanılsama, Mekanik, Enerji, Matematik, DNA, Uzay, Uçak, Titreşim, Dalga, Ses ve Fizik ile ilgili birçok teoriyi uygulama yoluyla öğreten 120 adet Eğitici Birim’den oluşan merkez, çocuk ve gençlere, merak ve hayal ettikleri ile nasıl ve nedenlerine ilişkin çözümler sunuyor. YİBO’lara yeni tuvaletler Eczacıbaşı Yapı Grubu’nun markaları Vitra ve Artema, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’yle beraber başlatılan proje kapsamında, Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’ndaki (YİBO) tuvaletleri yenileyecekler. Proje, kırsal alanda yaşayan dar gelirli ailelerin çocuklarının, devlet tarafından yatılı olarak eğitildiği YİBO’lara daha çağdaş ve sağlıklı yaşam alanları kazandırmayı hedefliyor. İKİ AY BOYUNCA ÜCRETSİZ İTÜ’nün Taşkışla Yerleşkesi’nde, 3500 metrekare alan üzerine kurulu merkezde, bilimin eğlenceli olabileceğinin altı çizilirken gençlerin eğlenirken öğrenmeleri amaçlanıyor. Merkez içinde bulunan, özellikle çocukların büyük ilgi gösterdikleri, AllakBullak, Enerji Topları, Sonsuz Ayna, Ses Hangi Yönde, Yükselen Baloncuklar ve DNA Sarmalı ile dünyamızın ve evrenin nasıl oluştuğu, uçakların nasıl uçtuğu, ses dalgalarının nasıl ilerlediğine ve bilim insanlarının yaşamlarına ışık tutuluyor. İTÜ Bilim Merkezi, Pazartesi hariç her gün 10.0017.00 saatleri arasında gezilebilecek. İki ay boyunca ücretsiz olan merkezde görevli eğitmenler, gün boyunca ziyaretçilere hem eğitim birimlerini nasıl çalıştıracakları konusunda yardımcı olacak, hem de sorularını yanıtlayacaklar. Birbirinden ilginç eğitim birimleri ? Düşsel (Leonardo Da Vinci) Leonardo Da Vinci’nin, kuşların uçma prensipleri, su ve hava üzerine yaptığı çalışmalar ancak modern teknoloji ile ortaya çıkan uçak, paraşüt bisiklet ve tank gibi buluşlara ilham kaynağı olmuştur. ? Sesi Görelim Telleri elinizle titreştirin ve gözlemleyin. Bazı basit yöntemler kullanarak sesi oluşturan titreşimleri görmek mümkün. ? Haydi Karıştır Dairesel diski döndürerek tüpteki sıvıları karıştırmaya çalıştırmak sizce mümkün mü? Tüpün içinde değişik yoğunluklara ve eşit hacme sahip 3 sıvı var. Bu sıvılar aynı su ve yağ gibi birbirlerinin içinde çözünmedikleri için en ağır olan en aşağıda, en hafif olan en yukarıda kalacak şekilde tüp içinde sıralanacaklar. ? Uçan Tabak Masa üzerinde bir tabak var. Düğmeye basınca tabağın altından elektrik akımı geçmeye başlıyor. Böylece tabağın çevresinde manyetik bir alan oluşuyor bu alanın itmesiyle tabak yukarı doğru yükseliyor. Okuma saati İzmir Ekin Koleji’nde başlatılan “Okuma saati” uygulamasıyla, öğrenciler her gün öğle yemeğinin ardından, 20 dakikalık süreyle, seçtikleri kitaplarla baş başa kalıyorlar. Okul Genel Koordinatörü Behçet Yavuz, “Kitap okumak hayallerimizi kanatlandırır, bilgimizi artırır. Kitap okumak insanın kendini zenginleştirdiği bir uğraştır. Hepsinden önemlisi çocukluktan başlayarak edindiğimiz en güzel davranıştır’’ dedi. Drount’da saat 12.55 Bazı anlar vardır, bir yanda kimilerine göre çok alışılagelmiş yavana yakın sıradan, oysa öte yanda o aynı anlar ötekilere olağanüstü dakikalar tattırıp, yaşamlar değiştir(t)ebilir. Paris’in ünlü lokantalarından Drouant her yıl Kasım ayı başında, genellikle de ilk Pazartesi günü saat 12.55’te başlayıp 13.00’te sona eren 5 dakikalık ilginç bir seremoniye sahne olur. Bu anda Fransız dili ve edebiyatının en saygın kurumlarından Goncourt Akademisi ülkenin en prestijli edebiyat ödülüne o yıl layık görülen eser ve yazarını açıklar. İşte geçtiğimiz 5 Kasım Pazartesi günü lokantanın holünde toplanan meraklı kalabalık saatler 12.57’e gösterdiği anda 2007’nin romanı ve talihli yazarının adını öğreniyorlardı: “Alabama Song” ve Gilles Leroy. Geçen yıl aynı anlarda bu ödülü kazanan Fransızca yazan eski gazeteci genç Amerikalı edip Jonathan Littell’in “Les Bienveillantes” adlı 900 sayfayı aşkın ilk romanı, henüz cep kitabı olarak yayınlanmamış olmamasına rağmen bugüne kadar 780 bin adet satmıştı... UĞUR HÜKÜM ALTERNATİF AKADEMİ 1870’te dünyaya çok erken veda eden Jules (18301870) ve ondan 26 yıl sonra vefat eden ağabeyi Edmond de Goncourt (18221896) yalnızca son derece değerli sanat hamileri ve yazarsanatçı asilzadeler değildi. Goncourt kardeşler gericilik ve tutuculukla suçladıkları Fransız Akademisi’ne alternatif arayan ‘ilerici’ bir dünya görüşüne de sahiptiler. Bu son derece konformist ve gelenekselci yapıya Balzac, Baudelaire, Flaubert, Maupassant, Zola gibi bugün evrensel değerleri çok daha iyi kavranmış edebiyat devlerini bünyesine almadığı için adeta düşmandılar. Dolayısıyla biraz istihza, biraz özlemle karışık bir tavırla, ‘18. yüzyıl edebiyat salonları’ veya ‘19. yüzyıl yazar yemekleri’ benzeri alternatif bir Akademi fikrinin hayata geçmesine ön ayak oldular. Edmond de Goncourt ölümünden 48 saat sonra açıklanan vasiyetinde, müteveffa kardeşinin de dileği doğrultusunda, tüm mirasını emanet ettiği dostları, ünlü yazar Alphonse Daudet ve yine natüralist yazar Léon Hennique’i yalnızca edebiyatı destekleyecek bir vakıf kurmakla görevlendiriyordu. İşte bu mirasla oluşturulan Goncourt Akademisi, Goncourt ailesinin diğer fertlerinin şiddetli muhalefeti nedeniyle biraz gecikerek 1 Mart 1900’da kurulabiliyor. 1903’ten başlayarak bugüne kadar süren bir gelenekle de her yıl, yalnızca edebi değeri gözönüne alınan bir eser ve yazarı ödüllendiriliyor. Yılın kitabına başından beri olduğu gibi bugün de sembolik bir yekun, 10 Avro’yu ödül olarak veren Akademi jürisi 10 kişiden oluşuyor. Hepsi yazar olması gereken jüri üyeleri ‘koltuk’larına hayatboyuluk seçiliyorlar. Bu olağanüstü prestijli makamda tek kuruş maaş almayan üyeler ortaklarından birini yitirdikleri zaman yeni alınacak üyeyi oybirliğiyle belirliyorlar. Oymalı isimleri oturdukları koltuklara ve yemek yedikleri sofra takımına işlenen üyelerin tek doğal avantajı, Goncourt kardeşlerin varislerinin Drouant lokantasıyla ebediyen yaptıkları bir anlaşmaya göre ayda bir toplanarak edebiyat sohbetleri etrafında 0,15 Avro (15 santim yaklaşık 1 frank) karşılığında deniz ürünleri ağırlıklı enfes bir öğün yemek yemek. İşte her yıl Kasım başında lokantanın 1. katındaki restoran kısmındaki oval salonda 10 kişilik yuvarlak masada toplanan jüri üyeleri aperitiflerini içip, havyardan oluşan ‘giriş’lerini yedikten sonra Başkan veya Genel Sekreterlerine o yılki kararlarını açıklama görevini verirler. Saat tam 12.55’te zemin kata inen Goncourt Akademisi sözcüsü lokantanın holünde heyecanla bekleyen gazeteci ve davetlilere beklenen haberi verir. Hiç bir yazarın iki defa kazanmaya hakkı olmayan bu 10 Avroluk ödül, 1914’te savaş nedeniyle verilememişti. 1956 yılında ödülü kazanan Romain Gary, 1975 yılında Emile Ajar takma ismiyle bir kez daha kazanmış ancak ödülü almamıştı. Jurinin zor kararı Başkanlığını jürinin üç kadın üyesinden Edmonde CharlesRoux’nun üstlendiği (diğerleri Françoise Chandernagor ve François MalletJoris) kurumun Genel Sekreteri Didier Decoin (diğer üyeler Bernard Pivot, Daniel Boulanger, François Nourissier, Jorge Semprun, Michel Tournier, Robert Sabatier) Pazartesi günü 12.57’de bu yılın roman ve ismini açıklarken, jürinin ciddi bir tercih zorluğu çektiğini, son tura, yani 14. tura kadar son 5 adaydan hiç birinin yeterli oy alamadığını da ekliyordu. Son romanı çok iyi eleştiriler alan başarılı favori genç romancı Olivier Adam 2 oyda kalırken, Clara DupontMonod, Michele Lesbre ve Philippe Claudel birer oy alabilmiş. İlk aday listeleri açıklandığında kendisine pek şans tanınmayan 1958 doğumlu Gilles Leroy ise bu çok özel yarışın talihli kişiliği olarak edebiyat tarihine ‘Goncourt ödüllü’ yazar şeklinde geçecek. Paris’in yakın banliyölerinden Bagneux’de doğan Leroy, 1977’de Modern Edebiyat Yüksek lisansına hak kazandıktan sonra bir süre edebiyat öğretmenliği yapıyor. Epeyce yolculuğun yanı sıra Amerikan ve Japon edebiyatı üzerine çalışıyor. 15 kitabından kendine Goncourt kazandıran 12. romanı “Alabama Song” 20. yüzyıl Amerikan Edebiyatı’nın en önemli isimlerinden F. Scott Fitzgerald’ın eşi Zelda SayreFitzgerald’in gerçek hayat hikayesinden hareketle yazılmış bir roman. Karar açıklandığı anda orada bulunmayan, kazandığını sonradan öğrenen ve sevinç gözyaşlarıyla karşılayan yazar “Böyle bir başarıya hiç ihtimal vermiyordum. Haberi veren kişinin sözüm ona rakibim Clara DupontMonod olması sevincime başka bir boyut kattı. Bu devirde halen böyle meslekdaşlarımın olabilmesi umut verici... Kitabımı olağanüstü bir kişiliğe ve yaratıcılığa sahip, kocasının gölgesinde ezilmiş çağından ileri, modern bir kadının portesini hatırlatmak amacıyla yazdım. Dilerim ki bundan sonra özellikle kendi ülkesinde bu insan ve eseriyle daha fazla ilgilenen olur” biçiminde konuşuyordu. Amerika ve dünya Zelda’nın hikayesiyle “Alabama Şarkısı”dan sonra daha yakından ilgilenir mi bilemeyiz, ancak günümüzde Goncourt kazanmak demek en azından ortalama 300 bin adet satmak demek. Gönül diler ki 20. yüzyılın başındaki Goncourt ruhu sürsün, ticari kaygılardan uzak bir edebiyat anlayışı tüm dünyada egemen olsun... ENTELEKTÜELLERİN UĞRAK NOKTASI Aslen Alsaslı ve akıllı bir girişimci olan Charles Drouant, 1880 yılında Opera yakınlarında bir “BarTabac” açar. Semt, kentin o devirde hızla gelişen gelecek vaat eden yörelerinden biridir. Louvre Sarayı ve Kraliyet Palası’nın (Palais Royal) önünden Opera binasına uzanan, geniş ve gösterişli Opera caddesinde yürüyüp, Opera meydanına gelmezden yaklaşık 100 metre önce, sağdaki 3. sokağa, küçüçük, iyimser ihtimalle 200 metrelik Gaillon sokağına sapıp sonuna kadar ilerlediğinizde Gaillon meydanına varırsınız. Meydanın sokakla kesiştiği köşede, Place Gailllon Meydanı 1820 numaralı adreste, ilk bakışta pek de gösterişli olmayan, ancak kapısından camlarına belli bir ‘klas’ın dışa yansıdığı Café – Restaurant Drouant’ı görürsünüz. İşletmeye günümüzdeki konumunu sağlayan Charles Drouant, 19. yüzyıl sonunun yükselen ticari hizmet girişimi içki içilip, kolay yemeklerin yenebildiği ve tütün ürünlerinin satıldığı “BarTabac” formülüne bir yenilik katar. Brötanya sahillerinde kabuklu deniz ürünleri üreten kardeşiyle anlaşıp başta istiridye olmak üzere her hafta taze deniz ürünleri ve balık getirtir. İleri görüşlü Charles, 4 oğlundan Jean’ı Almanya, Amerika ve İngiltere’nin en tanınmış restoranlarını inceletmek üzere oralara yollar. Lokanta kısa sürede aralarında babaoğul Daudet’ler, Monet, Pisarro, Renoir, Rodin gibi devrin en büyük entelektüel isimlerinin olduğu kişiliklerin uğrak noktası haline gelir. İşte bu aydın, sanatçı ve sanatçıların hamisi kişilerden Goncourt kardeşlerin varisleri Akademi’lerinin 31 Ekim 1914’te düzenlenen 72. oturumunu CaféRestaurant Drouant’da düzenler. O gündür bu gündür Goncourt Akademisi çeşitli törensel ve töresel faaliyetlerini bu lokantada gerçekleştirir. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle