Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 07 7/11/07 16:32 Page 1 CUMARTESİ EKİ 7 CMYK 10 KASIM 2007 CUMARTESİ 7 Mustafa Kemal’in zamanı Filozofların, düşünürlerin ideolojik ömürleri uzundur, tarih boyunca yaşarlar. Sokrates, Platon, Aristotales’i biliriz ve bildiririz. Emanuel Kant yaşamaya devam eder ve Marks hiç ölmez. Nitzsche sarkık bıyıklarıyla ufkumuzda durur. Thomas Morus ütopyanın sırlarını söylemeyi sürdürür. Politikacılar, krallar, imparatorlar, devlet adamları öyle değildirler. Onlar ölürler. Tarih sayfalarındaki yerlerini alırlar ve üstlerini zamanın külü örter. Napolyon’u bilirsiniz, anıları, anekdotları ve tarihteki yeriyle hem bir hikaye, belki biraz derstir. Ama artık hiç kimseyi kızdırmaz, öfkelendirmez. Bütün devlet adamları için geçerli midir bu kural? Hayır, bazı devlet adamları, kimi kurucular yaşamaya devam ederler. Onlara kızmaya, öfkelenmeye, onlarla hesaplaşmaya çabalayanlar varsa, bilin ki ölmemiş, tarihteki yerini henüz almamıştır, belki de hiç almayacaktır. Yaşamaya, hayatı, politikayı etkilemeye devam edecektir. Şaşırırsınız. Zamanın zamane politikacıları, aydıncıkları, takvimdeki yerini doldurduğu bilinen, çoktan toprağın altındaki yerini almış bu kişiyle neden uğraşırlar. Neden ona kızar, onun yaptıklarını, eserlerini karalamaya çabalarlar ki? MURAT IŞIK ??? Mustafa Kemal bu tür devlet adamlarından, politikacılardan, kişiliklerdendir. Bir bakın, her gün Mustafa Kemal eleştirileri okumuyor musunuz? İkinci Cumhuriyet çığlıkları atanların, onu demokrat olmamakla suçlayanların sayısı neredeyse katlanarak artıyor. Neden? Çünkü korkutmaya, jakoben haliyle yönlendirmeye, kentsoylu demokrasisini sorgulamaya, halkı düşünmeye ve katılmaya çağırmaya devam ediyor da ondan. Kızınlıklarının temel bir nedeni de onun yaşadığı çağdan bu güne, eskimeyen solculuğu, solla kurduğu ilişki, bu ilişkinin biçimi, ilerlemeye duyduğu derin güvendir. Bu nedenle kızıyorlar. ??? Kızmakta haklıdırlar. Amerikancılıklarını, mandacılıklarını 1920’lerden kalkıp gelerek deşifre ediyor çünkü. Haklıdırlar öfkelenmekte. Batılılaşmanın, uygarlaşmanın yerine batıcılığı ve teknoloji manyaklığını geçirmelerinin önünde durabiliyor hala. Onlar düzene uyumdan söz ederken, o Bursa nutkunu Ölmediğindendir. okumuyor mu? İşte o nedenle kızıyorlar. Siz gençleri kafeslemeye, onlardan köşe dönmeci, bireyci, kendinden başkasını düşünmez tipler yaratmaya çalışırken, o “memleketin bütün tersaneleri zaptedilmiş olabilir, hatta iktidara sahip olanlar…” diye uyarmıyor mu gençleri? O zaman ifrit oluyorlar zaten. ??? Her 10 Kasım’da onu yeniden öldürmeyi, gömmeyi denemelerinin nedeni budur. Arada bir gidip anıtında içi boş yakarmalar, şikayet mektupları yazarken bütün umutları artık ondan kurtulmaktır. Ama öyle olmuyor. Bir cins insan var, bir cins kurucu var ki, onların tarih sahnesine çekilmeleri ancak aşılmalarıyla oluyor. Onları aşmak ise geriye giderek değil, gösterdikleri yönde yürüyerek oluyor. İlerleme yolundan dönmezseniz aşabiliyorsunuz onları. İlerlemek istemeyenlerin, emperyalistlerle işbirliğiyle yaşamlarını sürdürmek isteyenlerin kızdığı birini görür, duyarsanız, bilin ki yaşayan, bir türlü ölmeyen bir kişidir, kişiliktir o. Filozoflar, düşünürler katına çıkmıştır. Ne övgülerden etkilenir, ne yergilerden. Mustafa Kemal cinsindendir yani. Zamanı geçmeyenlerden… ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ‘Cemiyeti Akvam ağladı’ Mustafa Kemal’in ölümünün ardından, Anadolu kahvehanelerindeki gramofonlarda Aşık Veysel’in ‘Atatürk’e Ağıt’ı yükseliyordu. Müziğin kitlelere gramofonla, radyoyla ulaştığı yıllar... Anadolu’daki kahvehanelerde halk ozanların plakları çınlıyor. Ama içlerinden biri var ki, dinleyenlerin göz pınarlarını dolduruyor. Çünkü gramofondan yükselen içli ses “ağıt” okuyor. O içli ses, Âşık Veysel Şatıroğlu’ndan geliyor. Ağıt yaktığı kişi ise Mustafa Kemal Atatürk. Sanki “Beni görmek demek, yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi anlıyorsanız, bu yeterlidir” sözünü Âşık Veysel’i “olumlu” örnek göstererek söylemiş Atatürk. Onu, yaptıklarını, emanetini olanca netliğiyle görüyor Şatıroğlu, görme yetisini yitirmiş olmasına karşın. Böyle bir insanı kaybetmenin acısı ise tarifsiz. Tüm ulus gibi derinlerde hissediyor bu acıyı Âşık Veysel. Yareni sazıyla baş başa verip duygularını dile getiriyor ve “Atatürk’e Ağıt” türküsünü yakıyor. Onun kişiliğini, dünyanın saygısını kazanmasını, eserlerini kendine özgü diliyle öylesine içten sıralıyor ki... Son zamanlarda Anadolu toprakları üzerinde oynanan oyunlar açısından da bakmak gerekiyor Veysel’in ağıtına. Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşı’nın harcını Anadolu insanıyla birlikte kardığını vurguluyor, sonrasında ulusun “bir” olup yaptığı ekonomik atılımı gözler önüne seriyor. Sonunda ise “yurdumuzu koruyalım” nasihatını vermekten de geri durmuyor. Âşık Veysel’in dizelerinde, halkın “çıkarsız” düşünceleri yatıyor: HAKAN DİRİK Fotoğraf: İş Bankası Arşivi İş Bankası’ndan dev bir “ V müze KURTULUŞTAN KURULUŞA Üç boyutlu animasyonla hazırlanan, duvarlardan ve yerden rakamların aktığı bir koridordan geçerek ana kasaya ulaşmak alt katın en ilginç tarafı. Bir bankanın, hem de yıllanmış bir bankanın ana kasasına giriyorsunuz bu koridorun ardından. O atmosferin etkisinden çıkamadan, kiralık kasaların bulunduğu alana ulaşıyorsunuz. Alt kat tamamıyla kasa dairesi. Kiralık kasaların olduğu bölüm, müzede anlamlı bir açılıma da ev sahipliği yapıyor. Müze ziyaretçileri belli süreliğine para yerine, kendileri için değerli olan eşyalarını koyabilecek. Ziyaretçiler ilk aşk mektubu, askerlik fotoğrafı ya da bir şiiri burada sergileyebilecek. Ayrıca çocuklar için hazine avı gibi oyunsulaştırılarak kutudan kutuya yönlendirmeyle küçük armağanlar hazırlanmış. Alt katta yer alan oditoryumda yine mevcut filmlerin gösterimi yapılacak ve belli dönemlerde halka açık seminerler verilerek atölye çalışmaları yapılacak. Müzede eldeki dökümanların tamamını sergileme imkanı olmadığı için, çeşitli yerlere dokunmatik bilgisayarlar yerleştirilmiş. Sözlü tarih gibi anılar ve görüşler ziyaretçilerle paylaşılacak. Bu hizmet de yaşayan bir alana işaret ediyor. Çünkü bu bilgiler sürekli güncellenerek eklenecek. En üst kata çıktığınızda ise çeşitli bölümlerde bankanın ve Cumhuriyet tarihinin verileri yine farklı konseptlerle sunuluyor ziyaretçilere. Kuruluştan kurtuluşa diye adlandırılan bölümde 19251934 yılları arası kullanılan malzemeler o dönemi anlatan belge ve makinalarla birlikte yer alıyor. İlk kuruluş sözleşmesi yine orjinal haliyle sergileniyor bu bölümde. Diğer bir salonda tasarruf salonu olarak adlandırılmış. Diğer bir bölüm rekabet dönemini yansıtıyor. 1940 ve 1980 yılları arası özel bankaların açılmaya başlamasıyla başlayan rekabet dönemini yansıtan promosyon ürünleri ile yakından tanıdığımız kumbaralar sergileniyor. Ayrıca Bartın’dan gelen semt semt imzalanarak hazırlanan üç buçuk metrelik şube açılma talebini bildiren bir dilekçeyi de görmek mümkün. Diğer bölümler de 1925 yılında açılan Anadolu Sigorta ve Şişecam’a ayrılmış. Ayrıca kendilerinin Atatürk Odası diye tanımladığı özel odada yurtdışından gelen misafirlerin ağırlanacağı, yine tarihi objelerle döşenmiş, Atatürk imzalı belge, fotoğraf ve defterlerin orjinal halinin bulunduğu bir de oda mevcut. ZUHAL AYTOLUN atanı kurtaracak ve yükseltecek tedbirlerin başında olarak, halkın doğrudan itibar ve itimadından doğup meydana gelen tam manasıyla modern ve milli bir banka kurulması...” 1924 yılının Temmuz ayında Bakanlar Kurulu’nu toplayan Mustafa Kemal Atatürk, milli bir banka kurulması konusundaki arzusunu böyle dile getirmişti. Cumhuriyet ilan edildiğinde, aşılması gereken ekonomik ve sosyal sorunlar ortaya çıkmıştı. Bu dönemde tasarrufa teşvik ederek toplanacak fonlarla bütün ekonomik faaliyet kollarını finanse edebilecek, gerektiğinde çeşitli alanlarda sanayileşme hareketinin başlatılmasına kendi kaynaklarıyla katılabilecek, milli bir kuruluşun doğması ve milli bankacılık sisteminin oluşturulması ihtiyacı hissediliyordu. Daha önce banka kurma denemeleri yapılmış ancak başarısızlıkla sonuçlanınca, Türkler bu işten anlamaz anlayışı baskın gelmişti. Ancak Atatürk, yine de bu fikri savunarak milli bir banka kurmanın gerekliliğine dikkat çekmişti. Atatürk’ün direktifleriyle İzmir Birinci İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda Celal Bayar’ın liderliğinde kuruldu Türkiye İş Bankası. Atatürk’ün öngörüsüyle kurulan ve kuruluşundan beri halka açık olan banka, şimdilerde dünyanın en büyük şirketleri arasında yer alıyor. 26 Ağustos 1924 yılında kurulan İş Bankası’nın tarihinden söz etmek Cumhuriyet’in tarihini anlatmak ile özdeş. Eminönü’nde Yenicamii Şubesi 2 yıldır İş Bankası arşiviyle, hem bir bankanın tarihini hem de onun üzerinden bir ülkenin sosyoekonomik gelişimini ve iktisadi yapısını aktarmayı hedefleyerek bir müze açma hazırlıkları içindeydi. 14 Kasım’da açılacak olan müze, bankanın tarihi aracılığıyla Türkiye’nin yaşadığı buhranları, geçiş dönemlerini, iktisadi ve sosyoekonomik süreçlerini yansıtmayı amaçlıyor. İş Bankası kredi ve ticaret bankası hüviyetiyle kurulmakla beraber aynı zamanda bir yatırım bankası olarak da çalıştığı için Türkiye’nin iktisat hayatının açıklanması yönünde de destek sağlıyor. Şehirlerde banka kurulması için yapılan araştırmalarla da dönem dönem yaşam standartları da gözler önüne seriliyor bu zengin arşivle. Tarihi belgelerin, fotoğrafların orijinal halleriyle sergileneceği ve Atatürk’ün imzasının bulunduğu orijinal tablo ve hisse senetlerinin yer aldığı müze, aynı zamanda çağdaş sanat anlamında da örnek olabilecek nitelikte. Tabii ki müzenin en değerli parçaları Atatürk imzalı hisse senetleri, tablolar ve kendi el yazısıyla ziyaretçi defterine düştüğü notlar... Hepsi orijinal ve hepsi ayrı ayrı heyecan verici. BİR CUMHURİYET TARİHİ Atatürk’ün koyduğu sermayenin yanı sıra 37 kişinin yokluktan biriktirdiği paralarla kurulan İş Bankası, İstanbul’daki ilk şubesinde açtığı müzeyle bir anlamda minnet borcunu ödemek amacıyla yola çıkmış. Kollektif sermayeyle kurularak bugünlere dek gelen banka, 2 yıldır çalışanları ve iştiraklerinin yanı sıra 38 firma ve 24 destekçisiyle müze için çalışıyor. İlk kata girdiğinizde 1970’li yıllarda ek olarak yapılan kiralık kasalar karşılıyor sizi. Müze ziyaretçilerinin fazla eşyalarını koyabileceği mantığıyla koyulan kasalar, kiralık kasa deneyimini de hatırlatıyor. Hatta bunu daha önce hiç denememiş kişiler için de ayrı bir keyif yaşatıyor. Kapılar ise yine orjinal ve dönemin hava basıncıyla açılan kapıları. Hala çalışan kapılar giriş katına ulaştırıyor sizi. Bir taraf sergi bölümü. Dönem dönem geçici sergilerin yer alacağı bu bölüm yaşayan ve değişken bir bölüm olarak tasarlanmış. Açıldığı gün, İş Bankası müzesinin kuruluş aşamalarının anlatıldığı bir sergi olarak karşılayacak ziyaretçilerini. Giriş katın sol tarafı, 1928 yılının Şubat ayında yapıldığı şekliyle korunmuş. Vezneleri, camlı bölmeleri, o dönemin İş Bankası ambleminin yer aldığı masalar ve eski Türkçe imzalı sandalyeler, orjinal evraklar ve fotoğraflar ile 1910’da yapılmış makinalar, gerçek orjinal banka defterleri, damga makinaları, tartılar, postane makinası, hesap makinaları yer alıyor. Yine giriş katında bulunan küçük odada İş Kültür Yayınları ile müzede yer alan bazı objelerin minyatürleri satışa sunulacak. Giriş katın en ilginç tarafı video gösterimlerinin yapılacağı ekranlar. Bu ekranlardan birinde 1934 yılında çekilmiş 12 dakikalık bir tanıtım filmi gösterilecek. O dönemin koşullarına göre siyah beyaz ve sessiz olan film, daha sonra üzerine seslendirme yapılarak hazırlanmış. Servisler çalışanlarıyla birlikte anlatılıyor. Filmi de izlediğinizde görüyorsunuz ki 1934 yılındaki aynı bankanın içindesiniz. Diğer bölüme geçtiğinizde başka bir video karşılıyor sizi. İş Bankası’nın çalışanlarının geleneksel olarak alınan boy fotoğrafları dekupe edilerek üç boyutlu animasyon haline getirilmiş. 1940 yılına kadar çalışanların fotoğraflarından oluşan bu animasyonun gösterimi, o yıllardaki banka çalışanlarının arasında dolaşıyormuş hissi veriyor. Ayrıca 1934 yılından bugünlere dek ulaşan bin 600 metrelik film arşivi de var müzenin. Dönemsel olarak değişerek bunlar da sergilenecek. ATATÜRK’E AĞIT Ağlayalım Atatürk’e Bütün dünya kan ağladı Başboğa olmuştu mülke Geldi ecel can ağladı Şüphesiz bu dünya fani Tanrının aslanı hani İnsi cinli cemi mahluk Hepisi birden ağladı Doğu batı cenup şimal Aman tanrı bu nasıl hal Atatürk’e verdi zeval Yas çekip nevsen ağladı İskenderi Zulkarneyn Çalışmadı buncaleyin Her millet Atatürk deyi Cemiyeti akvam ağladı Atatürk’ün eserleri Söylenecek bundan geri Bütün dünyanın her yeri Ah çekti vatan ağladı Fabrikalar icat etti Atalığın ispat etti Varlığın Türk’e terk etti Döndü çark devran ağladı Bu ne kuvvet bu ne kudret Varıdı bunda bir hikmet Bütün Türkler İnönü İsmet Gözlerinden kan ağladı Tren hattı tayyareler Türkler giydi hep karalar Semerkand’ı Buhara’lar İşitti her yan ağladı Siz sağ olun Türk gençleri Çalışanlar kalmaz geri Mareşal Fevzi askerleri Ordular teğmen ağladı Zannetme ağlayan gülmez Aslan yatağı boş kalmaz Yalınız gidenler gelmez Melekül mevt’in elinden Her gelen insan ağladı Uzatma Veysel bu sözü Dayanmaz herkesin özü Koruyalım yurdumuzu Dost değil düşman ağladı