17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 04 7/11/07 16:32 Page 1 CUMARTESİ EKİ 4 CMYK İki gitar tek nefes K lasik müzikte en iyi düoların kardeş (hatta bazen ikiz) müzisyenlerden oluşması rastlantısal değildir. Suriye kökenli, Brezilyalı Odair ve Sergio Assad kardeşlerin dünyanın (büyük bir olasılıkla müzik tarihinin) en iyi gitar ikilisi olduğunu biliyor muydunuz? Çalışları bir çeşit büyücülük gibi. Dört elleri, iki gitarları ve tek vücutları bulunmakta. Kırk yılı aşan müzik yaşamlarının ilk 20 yılı günde 10 saat birlikte gitar çalarak geçmiş. Sergio ve Odair Assad’ın Nonesuch’tan çıkan 2007 yılı albümü ‘Jordim Abandonado’ (Bahçeyi Terkediş) Jobim’den Gershwin’e, Milhaud’dan Debussy’ye uzanmakta. Fransız İzlenimciliği etkisindeki bestecilerin yapıtlarının iki gitara düzenlendiği bu albümde Assad’lar yine üst düzey [email protected] yaratıcı bir performans sergilemekteler. Chopin, ‘Hangi çalgı bir gitardan daha güzel ses çıkarabilir? Olsa olsa iki gitar’ demişti. Bu tarihi söz gitar ikililerini en çok memnun eden iltifattır. Assad kardeşler ise iki gitarın, bir piyanodan daha iyi olduğunu iddia ediyorlar. Bu albümdeki Debussy’nin piyano eserlerinin uyarlamaları tezlerinin bir kez daha kanıtlanması gibi. Ancak bununla da yetinmemekteler. Milhaud’un piyano ve orkestra için ‘Scaramouche’si, Adam Guattel’in okteti (yani sekizlisi) ve Gershwin’in piyano ve orkestra için ‘Mavi Rapsodi’si iki gitarla mükemmel bir sounda ulaşmış. Albümde kendi besteleri de yer almakta. İcracıların aynı zamanda kompozitör niteliğinde olması, düzenlemelerin ve yorumların boyutlarını oldukça genişletir. Müzik tarihinde önce, çalan kişi vardı. Bestecilik ise daha sonra ulaşılmış bir roldür. Besteci ve icracının tarihsel süreçlerde ayrışması, aslında bir elmanın iki yarısı gibi olan bu rolleri tümüyle birbirinden koparmadı. Bestecinin ve yorumcunun birçok biçimde işbirliğine girmelerinin ötesinde Assad kardeşler gibi ciddi besteci niteliği olan icracıların sayısı giderek artmakta. Assad Düo’nun repertuarı Baroktan çağdaşa, çingene müziklerinden Brezilya, Arjantin folklorik müziklerine kadar olan geniş bir yelpazede açılıyor. Ancak ne çalarlarsa çalsınlar müzik önde oluyor. Onlar için müzik, zaman ve coğrafya içinde yolculuk anlamına gelmekte. YoYoMa, Gidon Kramer, Manuel Barrueco gibi birçok ünlü solistle birlikte de çalmaktalar. Genelde ‘düo’ müzisyenleri iki farklı anlayışta görmek mümkündür. İki müzisyenin oda müziği anlayışıyla bireyselliklerini koruyarak çaldıkları tarz daha yaygındır. 4 10 KASIM 2007 CUMARTESİ BÜLENT ERGÜDEN Assad’lar ise tek kişi gibi çalmayı tercih ediyorlar. Kardeş olmanın avantajıyla olsa gerek müziğin nabzı, ritmi, ruhu tek gibi. Dünyaca ünlü piyanistlerimiz GüherSüher Pekinel kardeşler de tam bu anlayıştadırlar. Aslında yaratıcı edimin tek bir özne için düşünülmesi daha mantıklı gelir. (Yaratıcı tektir miti) Ancak burada iki yaratıcı müzisyen sözkonusu. İki insanın tek bir ruh haline dönüşmesi müzikte olanaklı. Kardeşlik ise bu durumu kolaylaştıran bir etken. Albüm ünlü Brezilyalı kompozitör Antonio Carlos Jobim’in ‘Trem Para Codisburgo’su ile açılmakta. Jobim Brezilya folklorik müziğini cazla buluşturmuş bir melodi dehası. Fransız İzlenimciliği etkisindeki armonileriyle süslenmiş şarkıları kendi yarattığı bossanova tarzında. Assad kardeşler Jobim uzmanı ve bu eserin Brezilya ritmlerini İzlenimci renklere boyamaktalar. Sergio’nun bestesi ‘Tahhiya le Ossoulina’ çocukluklarında Suriye’den Brezilya’ya göç edişlerindeki bütün bir yolun üzerindeki kültürlerden izler taşımakta. Oryantal melodiler ve ritmler, İspanya’nın flamenkosuna, Fransa’nın Eric Satie’sine karışmakta. Brezilya’ya vardıklarında sanki çocukluk anıları onlardan hiç kopmamış. Kökleri Ortadoğu ve Brezilya olan böylesine bir müzik ikilisi gerçeküstü gibi. Gershwin’den bir caz konçertosu diyebileceğimiz ‘Rhapsody in Blue’ ise albümün en uzun eseri. (yaklaşık 15 dakika)Gershwin bu eseri bir tren yolculuğu sırasında tren ritminin etkisiyle bestelemiş. Aynı adı taşıyan filmin müziği de olan eser dönem Amerika’sının çeşitliliğini sergiliyor. Son parça ise Debussy’nin ‘Prelüdü’. Assad’lar bu parçada piyano, arp ve gitarın karışımı bir tını yakalamışlar. Orjinalinde piyano için yazılmış eserin bu yorumunu piyanistler mutlaka dinlemeli. Seslerin suyun akışı kıvamındaki hareketleri, ruh halindeki bulanıklığı, kararsızlığı, izlenimci açılımları bana keşke tüm albüm Debussy’nin eserlerinden oluşsa diye düşündürdü. Nonesuch firması, ECM’in çoğu kez yaptığı gibi albümün içine hiçbir bilgi koymamış. İnternette de Assad kardeşlerle ilgili fazla bilgi yok. Bir web sitesi oluşturma gereğini duymamışlar. Internetin sığlığına karşı müziklerinin derinliklerinin hissedilmesini ister gibiler. Çevre kirliliği, bilgi kirliliği ile paralel gelişmekte. ‘En iyi’ sıfatını genelde pek sevmememe rağmen yazının başında Assad düo için rahatlıkla kullandım. En iyi gitar ikilisinden bahsedebilirsiniz, ama müziğin içinde ‘en iyi’nin hiçbir anlamı yoktur. Sergio ve Odair Assad kardeşlerin ‘Jordim Abandonado’ adlı son albümleri Suriye’den Brezilya’ya uzanan uzun bir yolculuğun izlenimci renklere boyanmış kısa bir öyküsü. “Breakfast On The Morning Tram bir yolculuktur. Bir şarkıcı olarak bu albümdeki asıl mücadelem, şarkının hikayesini mümkün olduğunca doğal ve organik bir şekilde, kalıplaşmış caz formülerine dayanmadan aktarmaktı. Nitekim düşündüklerimi ve hissettiklerimi çok daha tamamlayıcı ve canlı bir şekilde aktarıyorum bence. Jim ve Kazuo’nun şarkıları ve yeni grubum sayesinde, bu albümdeki müzik ve hikaye öğeleri birbirleri ile mükemmel bir şekilde iç içe geçti. Albüm bir yandan da duygusal bir yolculuk. Albümdeki aşk şarkıları, hayatta olmanın getirdiği hüzün ve mutluluğa değiniyor. Sadece ilişkiler ile ilgili değiller yani. Zaten onlarla gerçekten özel bir bağım var ve o şarkıları bir araya getirirken kurduğumuz duygusal evreni gerçekten çok seviyorum. Şimdiye kadar çalıştığım projeler arasında beni olduğum gibi yansıtan ve en içten tarafımı gösteren albüm bu albümdür.” Onu müziğe aşk bağladı Dinleyenlerin unutamayacağı kadar çarpıcı bir sese sahip olan Stacey Kent, Avrupa’nın en iyi caz vokalistlerinden. Ancak Avrupa’ya edebiyat okumak için ŞİRİN geldiği yıllarda bir GÜVEN şarkıcı olarak kariyer yapmak aklında hiç yokmuş. Okulu bitirince bir süre eğlenmek için şarkı söylemeye karar vermiş. Tenor saksafoncu Jim Tomlinson ile tanışınca hayatı değişmiş... Birbirlerine aşık olan ikili müziği birlikte vakit geçirebilmek için bahane olarak kullanmışlar. Ancak yaptıkları çalışmalar çok beğenilmeye başlamış. Ve işin boyutu değişmiş. Kent ve Tomlinson o gün bugündür birlikte projeler yapıyorlar, albümler çıkarıyorlar. Şimdiye kadar altı albümü ‘En Çok Satanlar’ listesine giren Kent, pek çok ödül aldı. 2001’de kazandığı ‘İngiliz Caz Ödülü’, 2002’deki BBC Caz Ödülleri’nden aldığı ‘En İyi Vokalist’ ödülü, 2004’teki ‘Backstage Bistro Ödülü’ ve 2006’daki ‘Yılın Albümü Ödülü’ de bunlardan birkaçı. Ünlü caz şarkıcısı bu yıl bir albüm çıkardı: ‘Breakfast On The Morning Tram’. 20 Kasım Salı akşamı da yeni şarkılarını İstanbullu cazseverlerle paylaşmak üzere İş Sanat Kültür Merkezi’nde olacak. Kent ile Avrupa’nın en iyi caz vokalistlerinden Stacey Kent, 20 Kasım’da İstanbul’da konser verecek buradaki konseri öncesinde kısa bir söyleşi yaptık. Şarkılarınızda genellikle aşk hikayelerini konu alıyorsunuz. Şarkılarınız, sözleri ve müziğiyle birlikte dinleyicilere neler anlatıyor? “Şarkılarım tabii ki kişiden kişiye değişik yorumlanıyor. Bazıları şarkılarımda kendini görüyor. Bazıları ise, bir hikaye dinler gibi dinliyor şarkılarımı. Ben ise her zaman samimi ve içten bir şekilde söylemeye dikkat ediyorum çünkü ancak o zaman benim bir parçam oluyorlar. Söylediğim şarkılara inanıyorum ve durum böyle olunca dinleyici de benimle birlikte bu dünyaya adım atabiliyor” Eşiniz Jim Tomlinson’la birlikte projeler yapmaya devam edecek misiniz? “Tabii ki ben ve Jim beraber çalışmaya devam edeceğiz. Bu albümün yapımcılığını o yaptı, zaten ondan daha iyi bir yapımcı düşünemiyorum. O kafasında benim sesim ile şarkılar besteleyebiliyor. Bu kadar yakın olduğum birisi ile beraber müzik yapmak gerçekten büyük bir şans ve fırsat.” ‘The Boy Next Door’ albümünüzü örnek aldığınız caz müzisyenlerine adadınız. Böyle bir şey yapmaya nasıl niyetlendiniz? “Söylemesi zor, aradan çok vakit geçti. O projeye 5 yıl önce başlamıştım. Ancak kalbime ve kulağıma hitap eden o kişilere bir albüm adamak çok hoş bir şey.” Albümün yüz bin satması size Altın Plak ödülünü kazandırdı. Bu konuda neler söylemek istersiniz? “Bu tabii ki çok iyi bir haber ama başarı benim için satışla ölçülemez. Eğer ‘Breakfast On The Morning Tram’ albümüm, ‘The Boy Next Door’ kadar çok satmazsa da bir şey değişmeyecek. Onunla da yine çok gurur duyacağım çünkü o albüm gerçekten kendime yakın hissettiğim bir albüm...” Ian McKellen’ın Richard III filminde Christopher Marlowe’un ‘The Passionate Shepherd to His Love’ şiirini caz olarak yorumladınız. Bir filmde yer almak nasıl bir deneyimdi? “Çok gurur vericiydi! Muhteşem bir film, muhteşem bir kadro ve çok, çok eğlenceli bir projeydi. Unutulmaz bir tecrübeydi...” Konser Roxy 14 yaşında Taksim’in en önemli eğlence mekanlarından Roxy’de arka arkaya iki önemli gece düzenleniyor. 14 Kasım Çarşamba akşamı dünyaca ünlü caz üstadı Aydın Esen, topluluğuyla birlikte ‘Modern Day Jazz Stories & Underground’ başlığı altında bir konser verecek. 15 Kasım Perşembe ise, Roxy 14. yaşını kutlayacak. Bu sene Yan Gastrobar adıyla yeni bir mekân açarak alanlarını çoğaltan Roxy’de gece boyunca müdavimler için sürprizler olacak. (0212 249 12 83) Şarabi’de caz geceleri Taksim’deki Şarabi’de her Salı caz gecesi düzenleniyor. Caz müziğin ödüllü genç vokalisti Ferhat Öz ve arkadaşları, müzikseverlere unutulmaz saatler yaşatıyor. En çok beğenilen caz parçalarını seslendiren topluluğu, Şarabi’nin eşsiz menüsü ve şarapları eşliğinde dinleyebilirsiniz. (0 212 244 46 09) New wave ve rock severler Echo & The Bunnymen, 17 Kasım Cumartesi akşamı Studio Live’da konser verecek. Post Punk’ın kasvetli ruhunu, new wave’in parlak ve temiz yüzü ile buluşturan topluluk, 80’lerin başında İngiltere’de pek çok hit şarkıya imza atmıştı. 70’lerin sonunda, Ian McCulloch, Pete Wylie ve Julian Cope’dan oluşan The Crucial Three’den türemiş olan grup, new wave ve rock dinleyicileri için unutulmaz bir gece yaşatacak. (0216 556 98 00, biletler 28.50 YTL) Mor ve Ötesi Almanya’da Mor ve Ötesi, Almanya turnesi için yola çıktı. Topluluk, ‘Deutschland ‘07’ isimli turne kapsamında 9 günde 8 konser verecek. İlk konserini bugün Berlin’de verecek grup, Almanya’nın dört bir yanını dolaştıktan sonra turneyi 18 Kasım Pazar akşamı Hannover’de sonlandıracak. Gittikleri şehirlerin önde gelen canlı müzik mekanlarında konser verecek olan Mor ve Ötesi, yolculuk ve konaklamalarını özel olarak tasarlanmış turne otobüsünde yapacak. Peter Kruder bu akşam İndigo’da DJ ve prodüktör Peter Kruder, bu akşam İndigo’da müzikseverlerle buluşacak. İlk olarak Kruder & Dorfmeister projesiyle adını duyuran Kruder, modern ve yenilikçi setiyle geleceğe dönük bir deneyim yaşatacak. Depeche Mode, Count Basic ve Roni Size gibi isimlerin parçalarını yeni düzenlemeler de yapan Kruder, saat 23.00’de sahneye çıkacak. Lounge 102’nin düzenlediği gece tam elektronik müzikseverlere göre. (0216 556 98 00, biletler 28 ve 18 YTL) Zerrin Özer konseri Türk pop müziğinin güçlü seslerinden Zerrin Özer, 14 Kasım Çarşamba akşamı Beyoğlu Hayal Kahvesi’nde müzikseverlerle buluşacak. Özer saat 21.30’de başlayacak konserde kendi şarkılarının yanı sıra, caz parçalarını da seslendirecek ve sevenlerine unutulmaz saatler yaşatacak. (0212 244 25 58, biletler 35 YTL)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle