22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 03 24/10/07 17:00 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 27 EKİM 2007 CUMARTESİ 3 Saçmalamaktan çok hoşlanırım İlk şiir kitabı ‘Olabilir Olabilir’i yayınlamaya hazırlanan Komet, sanata getirdiği yeni kavram ‘altomodern’ için de bir manifesto yazdı. Ressamların kanunları olduğunu söyleyen Komet, “Kanunlarımız arasında; araba kullanmayacaksın, evlenmeyeceksin bunun gibi başka bir sürü şey daha vardı. Onun için ben 60 yaşında evlendim” diyor. Sanatında mantığın, olabilirliğin sınırlarını zorlamayı seven sanatçı “estetiği aşmak isterken o da bir estetik oluyor” diye konuşuyor. ürk sanat dünyasının Komet’i şimdi tatlı bir telaş içerisinde... 1960 yılıdan beri yazdığı ve dönem dönem önemli dergilerde de yayınlanan şiirlerini içeren 300 sayfalık “Olabilir Olabilir” şiir kitabı yayına çıkmak üzere. Aynı zamanda istemeyerek Beyoğlu’ndaki atölyesinden Kuledibi’ne taşınmaya hazırlanıyor. Beyoğlu atölyesinin kapılarını Bach dinletisiyle kapatacak. Sanatında, resminde, şiirlerinde mantığın, olabilirliğin sınırlarını aşmayı seviyor sanatçı. “Niçin sadece batılılar kavram uyduracak, icat edecek? Hep gavurlar mı yol göstecek?” diyen Komet sanata “AltoModern” kavramını getirmiş. Ve bu konuda yazdığı manifestosu da hazır: “Soru sordurmadan kendi kendilikleriyle var olmayı gerçekleştiren form ve oluşlar bize kendilerini kabul SABİHA ettirebilmek için beklenmedik gösterilerde bulunuyorlar. daha radikal ve somut olarak ortaya çıkması için KURTULMUŞ Bunun (klasik yağlı boyatual medyumu kullanılıyor) modernötesi represantatif gösteri geri çekilerek AltoModern bir epistem öngörülüyor. Cazip bir anti yerleştirme. Bizi yeni bir varlık entitesiyle karşı karşıya bırakıyor. Endişesiz bir ‘dasein’ durumu içinde ışıklı bir ruhla yıkanmak için ortada hiç bir mazeretiniz kalmıyor.” T ‘Yan gelip yatmayan’ bir çizer Mizah dergilerinin yanı sıra 25 yıldır Türkiye ve dünya gündemi üzerine karikatürler çizen Ercan Akyol’un, ‘Çiziyorum 2006’ karikatür kitabı yayımlandı. Yaşanan çağı çizimleriyle yansıtan, mizahın zeki ve uyanık tarzıyla gerçeklere ışık tutan Akyol, siyasi nabzı yakalayabilen karikatüristlerden. 19 yıldır Milliyet’te çizgileriyle politik gündemi takip eden ve daha önce de pek çok ödül alan Akyol, ‘2006 Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’ne layık görülerek ‘Gazetecilik Oscar’ını alan ilk karikatürist oldu. “Başbakan ve yan gelip yatanlar” karikatürüne “Toplumsal duyarlılığı çizgileriyle yansıtmada gösterdiği ustalık” vurgulaması ile verilen ödülün kendisini cesaretlendiğini söyleyen Akyol, “Gerçek editoryal karikatürün az olduğu basınımızda böylesi anlamlı ödüllerle desteklenmem, muhalif duruşun kamuoyunca da onandığının göstergesidir” diyor. Toplumsal duyarlılığa gösterdiği yakınlığıyla aldığı ödülle toplumsal istence yanıt vermiş olmanın onurunu ve motivasyonunu yaşadığını söylüyor. 2006 Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’nün ardından Kabataşlılar Derneği ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden ‘Yılın Karikatüristi’ ödüllerini alan Akyol, muhalif duruşu ve üstün gözlem yeteneğini yansıttığı çeyrek asırlık çizerlik yaşamında onur verici bir yere konumlandı. ZUHAL AYTOLUN ZOR BİR KİTAP Türkiye’nin önemli ressamlarından birisiniz, aynı zamanda ilk şiir kitabınız yayınlanıyor. Şiir ne zamandan beri hayatınızda? “Benim ilk şiir kitabım olacak. Kitabın önsözünde de söylediğim gibi 60’lı yıllardan beri şiir yazıyorum. Şairlerin çoğu da arkadaşım zaten. Ahbabım olan en büyükler var. Fazıl Işıldaklar, Melih Cevdet Anday, Oktay Rıfat, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ece Ayhan, kendi kuşağımdan Hüsnü Dağlarca, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Refik Durbaş, Egemen Berköz. Çok önemli bir şair Egemen Berköz. Çok eski arkadaşız, İlhan Berk’le de öyle, bunlar benim kuşağımdan olan insanlar. Daha sonraki kuşaklardan da Mustafa Irgat, İzzet Yasar, Seyhan Erözçelik, Lale Müldür, Salih Ecer, Necmi Zeka hepsi benim yakın arkadaşım. 60’lı yıllarda birkaç dergide şiirlerim yayınlandı. Sonra yayınlamayı kestim. 96 yılından beri de şiirlerim yayınlanıyor. Bu ay üç dergide, Yasak Meyve, Gösteri, Varlık’da şiirlerim var. 19602007 yılları arasında yazılmış şiirlerimden seçmelerden oluşan 300 sayfalık bir kitap. Yalnız içinde herkesin hoşuna gidebileceği şiirler de olabilir. Kişisel bir antoloji gibi, değişik şiirler var. Onun için çoğunluğu zor anlaşılır, bu işle ilgilenenlerin, meraklı olanların, yahut şairlerin, sanatçıların, yazarların belki daha iyi anlayabileceği şiirler genellikle. Zor bir kitap herkes için.” Ne anlamda zor? “Dediğim gibi ancak uzmanlar daha iyi anlayabilir. Ama herkesin hoşuna gidecek birkaç şiir çıkabilir arada. Fena şiirler de yok açıkçası.” Kitabınızın adı ne? “Olabilir Olabilir.” Sergilerinize de enteresan başlıklar buluyorsunuz, bunlar sizin şiirlerinizden mi geliyor? “Şiirlerimde özellikle son yıllarda felsefi düşünce ağırlık kazanmaya başladı. Ama bu arada naif gibi görünen şiirler de var, sahte naif olanlar. O şiirlerde bazı şeyler çok hoş.” FARKINDALIK KARİKATÜRLERİ AKP iktidarıyla ilgili dördüncü karikatür kitabını yayımlayan Akyol’un kapağında yine bir şehit cenazesi yer alıyor. İlke Kitap Yayınları’ndan çıkan kitabın içinde de şehit cenazeleri, terör, medya baskısı, irtica, türban, vurgunculuk, kaçakçılık konulu karikatürlere rastlanıyor. Olayların kendini tekrar ederek yaşandığını ve hep bunları çizmek durumunda kaldığını söyleyen Akyol, önümüzdeki süreçte de aynı şeylerin gündemde olacağını ve Türkiye’deki dramatik sürüklenişi bir mizahçı olarak trajikomik, dramatik ve kara mizah olarak aktarmaya çalıştığını belirtiyor. Karikatürün asli görevi olan muhalefeti yaparak, karikatüristin toplumun vicdanı olarak ses çıkardığına vurgu yaparak... Özetin estetiğini yakalayan karikatürleriyle politik bir görsel tarih yaratan Akyol, “Mizahçıların başarısı iktidarların başarısızlığı üzerinde yükselir” diyerek mizahın varlık nedenini hatırlatıyor. Yıllardır ders alınmadan yaşanmaya devam eden ve sürekli bir çeşit tekrarla karşılaştığımız ortamda, aynı şeyleri çizmekten sıkılmadığını sadece her seferinde tekrar tekrar kızdığını söylüyor Akyol. ‘Tehlikeyi farkına vardırma karikatürleri’ olarak tanımlıyor kitabı anlatırken. Öncelikle kişilerin içlerine dönmesi ve yaşanılan dünyayı sorgulamaları için mizaha ihtiyaç olduğunu söyleyen Akyol, ters bakmayı ve aykırı sorular sormayı, soru sordukça farklı bakış açılarına ulaşılacağını ve gülebilmenin tüm bu sorgulama sürecinde önemli bir yeri olduğunu vurguluyor. Atölyemi herkese açmam, bekareti kirlenir! Müzikle alakanız nedir? Bach’in bir dinletisi sizin atölyenizde oldu... “Müzik çok ilkel birşey. Şimdi birisi bir şeyi bir şeye vuruyor, ya da sürtüyor, yahut da üflüyor. Sonra kulakları olan insanlar da onları dinliyor. Bazen hüzünleniyorlar bazen zıplıyor, neşeleniyorlar. Çok acayip buluyorum bunu. Çocuk annesinin karnındayken davul çalar gibi tekmeler atar. Dışarı çıkar çıkmaz bağırmaya başlar. İki yaşına kadar çocuk dengesizlikten, yüksek sesten korkuyor. Denge meselesinden dansa geliyoruz. Daha sonra düşünce, düşünmeye başlıyor ve resim yapıyor. Daha sonra da söz çıkıyor. Dil, lisan, ilk yazı da zaten resimden geliyor. Daha sonra tam yazıya geçiliyor. Demek ki yazı en gelişmişi. İyi bir müzik eseri olunca ilkeli insanileştiriyor, dönüştürüyor, yükseklere çıkarıyor. Bach bunların en önemlilerinden biri tabii. Dünyayı ilkellikten kurtarıyor. Ve demiştim ki ‘Ah Bach Ah’. Aslında atölyeme insanların gelmesini istemem. Bekareti kirlenir. Sanat zaten teşhircilik. Bu yüzden sergilerden nefret ediyorum. İçimi herkese açıyorum ‘Aaa bunun ruhu böyleymiş’ olur mu böyle şey. Rezalet bir durum. Atölyem benim mağbedim, karnım, içim. Açamam onu herkese. Ancak sevdiğim insanlara açabilirim. Ya da iş vasıtasıyla mecburen.” Bach için açmaya nasıl karar verdiniz? “Bach’ın önemi, müziğin önemi var.” Yeni sergi, proje var mı? “Proje yapmaktan, tasarım yapmaktan, dedikodudan hoşlanmam. Ama Paris’te bir sergi açmak istiyorum.” Komet özel zamanlarını nasıl geçiriyor? “Şiir yazmaktan zevk alırım, güzel hatunları görmekten, sevdiğim kitapları okumaktan. Manzara, doğa benim için bambaşka. Yani herkes gibi değil mi? Saçmalamaktan çok hoşlanırım. Sanatımda, resimde de, şiirde de olsun mantığın, olabilirliğin sınırlarını aşmak istiyorum. Estetiği aşmak isterken o da bir estetik oluyor. Söylediğim önemli. En azından benim için. Olabilir olabilir. Olasılıklar dünyasında yaşıyoruz.” Sanat nasıl kalkınır? Yasak edince! var, sonra SERİNKANLI BİR ÖFKE Yard. Doç. Dr. Mustafa Okan’ın tanımladığı gibi “Serinkanlılıkla yoğrulmuş bir öfke”yi paylaşıyor Akyol karikatürleriyle. Öfkenin karikatürün motivasyonunu sağladığını söyleyen Akyol, içinde mutlaka bir zeka pırıltısının bulunması gerektiğini belirtiyor: “Öfkeyle kalkan zararla oturur. Öfkeyi serinkanlılıkla yoğuramazsak, öfke mizahın celladı oluveririr. Olayla empati kurmak ve isyan etmek açısından ‘öfke’ tanımlaması doğru. Onu aklı selim bir saldırıya çevirmek, mizahın zekasını kullanabilmek için, serinkanlı olmak zorundayız.” Karikatüristin görevininin eleştirmek ve karşı taaruza geçmek olduğunu söylüyor Akyol. Mizahın saldırganlığını karşı tarafın tavrının belirlediğini vurgulayarak, “Karşı taraf ne kadar baskıcı olursa, mizahta o kadar bilenir. Kişi, kurum ya da yönetim, dalgacıysa, mizah muzipleşir. Üç kağıtçı ve vurguncuysa, mizah alaya alır. Küstah ve çirkefse, mizah saldırganlaşır” diyor. Tabi mizahın zekası ve ilgi çekiciliğiyle toplumsal onay almanın ne kadar hassas bir nokta olduğunu da ekliyor sözlerine. Karikatürleriyle bilgi, beceri ve birikimini okurlarıyla paylaşan Akyol, çizgileriyle tam görsel bir tarih yaratıyor. Aristo’nun ‘Mizah, eğitim görmüş küstahlıktır’ sözünü hatırlatan karikatürist, sadece dikkatlerin o noktaya yoğunlaştırılmasını sağlayacak, özünde herhangi bir kara mizah barındırmayan, durum tespiti yapamayan, eleştiremeyen, muhalefet edemeyen karikatürlerdense, toplumsal algıyı geliştirebilecek, toplumun vicdanını yansıtabilecek editoryal karikatürün basında yer alması gerektiğine vurgu yapıyor. Mizahı bastırmak isteyen sisteme inat ve muhalif duruşun ‘serinkanlı bir öfke’ ile sergilenebildiği bir cesaret ayağının sağlam tutulması gerektiğini hatırlatıyor çizimleriyle. Dezenformasyonun yaşanmadığı, insanların gülebildiği, güldükleri şeyleri sorgulayabildikleri bir alanın var edilmesi gerektiğini vurgulayarak... NE ZAMAN DÜŞÜNECEKLER DE SANAT YAPACAKLAR Art arda açılan fuarlar hakkında ne düşünüyorsunuz? “Dünya çapındaki büyük galeriler bile daha çok fuarlarda satış yapıyor. Ve o fuardan o fuara her yere katılıyorlar. Geçen sene Art Press bir sayısında ‘küratör, sanatçı, galerici uçakla oradan oraya fuarlar için seyahat edip durunca ne zaman düşünecekler de sanat yapacaklar’ diye sordu.” miniz Uzun yıllar Paris deneyi değerlendirme bir da sın ara i İkis ye. Türki ve sanat değeri sı asa piy at yaparsanız, san da? rum du açısından Türkiye ne a var tabii ama gaş kar bir a yad dün “Bütün e bir kitabımın Türkiye’de de var. Vaktiyl mısra yer alıyor. başında 60’lı yıllardan bir böylece devam or, lüy söy i şey ‘Herkes her benzer bir şeyi Mao ettiğini anlıyoruz’. Buna ek açsın, kırk da söylemişti. ‘Kırk çiç insanlar birşey üretiyor. de iye sev düşünce’ her insanlar var. Mesela de Değişik kültürel seviye projeyi şöyle yeni bir projem var. Bu aklı halkımız zaten üst kuş mir De düşünüyorum. kısım bir elit sanattan anlamıyor, or, burjuvamız da miy sev de iz rim entelektüelle an gizli sanat zam o a, ınd genellikle bu işin dış Dergisi bana üel Akt iba yapacağız. Vaktiyle gal e diy ır’ kın kal ıl nas atı ‘ülkemizin san siniz’ cek ede sak ‘ya sormuşlardı. Ben de sanatı nce edi ak yas nkü Çü m. demişti r sanat yapacak. O yapmadan duramayanla ler çıkacak. Halbuki zaman hakikatten bir şey yapmaya başlıyor. at san r nla ola i ekl şimdi em atıyla hayatlarını san bile r Türkiye’de gençle ki Avrupa’da ya da kazanıyor, zannediyorlar ayabilirler. Çok zor. yaş e öyl en hem Amerika’da im gibi bir şeyler res i kiş bin Bugün Paris’te 100 n geçine 23 bin kişiyi yapıyor ama, sanatıyla geçmez.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle