19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 17/10/07 16:19 Page 1 CUMARTESİ EKİ 8 CMYK ? Halloween: Retribution (Halloween) Rob Zombie yönetmenliğindeki filmde, Malcolm McDowell, Tyler Mane, Sheri Moon, Heather Bowen ve Daeg Faerch rol alıyor. Henüz 6 yaşındayken, bir Halloween (Cadılar Bayramı) gecesi ablasını öldürdüğü için akıl hastanesine kapatılan ve burada 15 yıl geçiren Michael Myers, 21 yaşına geldiğinde buradan kaçar ve Haddonfield’deki evine dönerek küçük kız kardeşinin peşine düşer. Ardından da amacına ulaşmasını engelleyen herkesi yok etmeye başlar. ? Kadının Olamam (I Could Never Be Your Woman) Amy Heckerling’in yönettiği ve Michelle Pfeiffer, Fred Willard, Sarah Alexander ile Saoirse Ronan’ın rol aldığı Kadının Olamam’da aşıklar, ebeveynler ve çocuklar, karı koca ve arkadaşlar ve iş arkadaşları bir arada. Rosie, 40 yaşında bekar bir annedir ve yaşamının planlandığı gibi gitmediğini görür. Televizyona hazırladığı program riske girer ve patronu onun yerine bir reality show düşünür. Genç oyuncu Adam Perl, oyuncu odasına girdiğinde Rosie’nin kalbinin atışları değişir. Olgun bir kadın olarak böyle genç bir erkeğe gönlünü kaptırmayı doğru bulmaz. Ama ilişki beklenmedik bir anda gelişmeye başlar. ? İstila (The Invasion) Oliver Hirschbiegel’in yönettiği; Nicole Kidman, Daniel Craig, Jeremy Northam ile Jackson Bond’un oynadığı film, Jack Finney’nin The Body Snatchers adlı romanına dayanıyor. Dallas’tan Washington’a kadar devasa bir patlama, Patriot adlı uzay mekiğinin parçalanmasına ve Amerika’nın üzerine yağmur gibi yağmasına neden olur. Yetkililer durumu kontrol altına almakta çabuk davransalar da, mekiğin enkazı üzerine bulaşmış bir maddeyle ilgili hikayeler yayılmaya başlar; hem uzayın aşırı soğuğuna, hem de dünya atmosferine girerken ortaya çıkan aşırı ısıya dayanıklı bir maddedir bu. Ve ona ilk temas edenler ilk değişenlerdir. ? Erkekleri Tavlama Sanatı (Suburban Girl) Marc Klein yönetmenliğindeki Erkekleri Tavlama Sanatı’nda Sarah Michelle Gellar, Alec Baldwin, Richard Dreyfuss ve Vanessa Branch rol alıyor. Film, Melissa Bank’in esprili ve neşeli kısa hikayelerini topladığı ‘The Girls Guide to Hunting and Fishing’ adlı eserden uyarlanarak beyazperdeye aktarıldı. Çekici ve akıllı genç kadın Brett, kariyer hedefine ulaşabilmek amacıyla New York’a taşınmıştır. Bir gün, bir imza gününde efsanevi yayın editörü ve tüm kadınların kalbini fethetmiş Archie Knox ile tanışır. İçgüdüleri kendinden yaşça çok büyük olan bu adamdan uzak durmasını söylese de, Brett kendini bu adamın büyüsüne kaptırır. Si ne ma 8 ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ??????????????????????????????????? Portakal’ın altın konukları ün başlayan 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali bu yıl da dünya sinemasının seçkin adlarını ağırlıyor. Türsak’la Aksav’ın ortak etkinliğine katılacak konuklar şöyle: Yönetmenler Francis Ford Coppola, Nicolas Roeg, Lajos Koltai, Shekar Kapur, oyuncular Miranda Richardson, Sophie Marceau, Christophe Lambert, Jordi Molla, Mamie Gummer ve görüntü yönetmeni Christopher Doyle. Yetmişlerin Hollywood Yeni Dalga Akımı’nın en önemli kişilerinden, sinemaya büyük katkılarıyla da tanınan yönetmenyapımcısenarist Coppola festivalin onur konuğu. Sinema tarihine The Godfather (Baba/1972), The Conversation (Görüşme/1974), Apocalype Now (Kıyamet/1979), Bram Stoker’s Dracula ASLI (1992) gibi unutulmaz yetkinlikte çalışmalar kazandıran onur ödülü veriliyor. SELÇUK Coppola’ya Sinemaya 1950’de kurgu yardımcısı ve dublaj asistanı olarak giren İngiliz yönetmen Nicolas Roeg, Arabistanlı Lawrence’in (1962) ikinci kameramanlığını yaptıktan sonra Fahrenheit 451 (Değişen Dünyanın İnsanları/1966), Far From the Madding Crowd (Bir Aşk Yetmez/1967) gibi önemli yapımlarda görüntü yönetmenliği yaptı. Roeg, Performance (Cammell/1970), Walkabout (Sonsuz Çöl/1971), The Man Who Fell to Earth (Dünyaya Düşen Adam/1976), Don’t Look Now (Büyü/1973) gibi ilginç projeler çekti. Film gramer yapısını başka bir boyuta taşımayı, benzemez kimliklerin iç içe geçmesini, gerçekle düş ve karabasan arasında gezinmeyi seven usta son filmi Puffball’la (2007) Antalya’da. Başrol oyuncusu Miranda Richardson’ın da katılımıyla gösterilecek lirik, büyüleyici yapım cinsellik, doğum ve kadın olgusu üstüne bir peri masalı. Vilmos Zsigmond, Laszlo Kovacs gibi adları yetiştiren ünlü Budapeşte Film ve Drama Okulu çıkışlı görüntü yönetmeniyönetmen Lajos Koltai, Istvan Szabo’nun Mefisto (1981), Colonel Redl (Albay Redl/1985), Hanussen (1988), Sunshine (Gün Işığı/1999), Being Julia (Julia Olmak/2004), Guiseppe Tornatore’nin The Legend of 1900 (1998), Malena (2000) filmlerinin görüntü yönetmeni oldu. D Gummer Coppola YAZIN TADINDA ŞİİRSELLİK Imre Kertesz’in Nobel ödüllü romanından çektiği soykırım dramı Fateless (Kadersizlik/2005) Koltai’nin ilk başarılı uzun metrajıdır. İkinci filmini ABD’de çeken yönetmen şu anda gösterimde olan Evening’i (Gün Batımı/2007) yetkin bir oyuncu kardosuyla yazın tadında bir şiirsellikle aktardı. Koltai, genç oyuncusu Mamie Gummer’la etkinlikte olacak. Pakistan kökenli İngiliz sinemacı Shekar Kapur, bir kanun kaçağının yaşamını anlattığı Bandit Queen’in (Haydut Kraliçe/1994) Hindistan’daki gişe başarısının ardından Hollywood’a giderek burada tarihi dram Elizabeth’i (1998) çeker. Yine Hollywood’da çektiği The Four Feathers (Dört Cesur Arkadaş/2002) 19. yüzyılda Sudan’da savaşmak istemediği için ordudan ayrılan bir İngiliz subayının öyküsüdür. Uluslararası Avrasya Film Festivali’nin kapanış filmi, Elizabeth’in devamı Elizabeth: The Golden Age’in (Elizabeth: Altın Çağ/2007) gösterimine Kapur oyuncusu Jordi Molla ile katılıyor. İngiliz sinemasının Judi Dench, Helen Mirren, Vanessa Redgrave, Julie Christie gibi önemli tiyatro ve sinema oyuncularından Miranda Richardson, sınıf arkadaşı Daniel DayLewis gibi Bristol Old Vic Tiyatro Okulu’nu bitirdi. Dramdan komediye dek uzanan oyunculuk yelpazesinde güçlü, coşkulu karakterlerden şizofrenlere, soğukkanlı katillere dek geniş karakter bileşkelerini yetkinlikle canlandırdı. Sahneden sonraki ilk önemli rolü Dance With A Stranger’da (Yabancıyla Dans/1985) İngiltere’de en son idam edilen konsomatris Ruth Ellis’te olağanüstüydü. Bu rolün ardından The Crying Game (Ağlatan Oyun/1992), Damage (1992), The Hours (Saatler/2002), Spider (Örümcek/2002) filmlerinde unutulmaz kadın karakterleri canlandırdı. Onu en son Paris, je t’aime’de (Paris Seni Seviyorum) izledik. Kapur Sevdiğiniz kişiyi ne kadar tanıyorsunuz? Paris’te İki Gün (Two Days In Paris), farklı kültürlerden gelen bir çiftin birbirlerini yeniden tanımasına dair romantik ve komik bir öykü… Kıskançlık, kabullenememe, şaşkınlık, alay, tartışma… Duygular, tepkiler, “hayalimdeki kişi” yanılsamasına zekice göndermeler… Zaten kadın ve erkeğin olduğu yerde (üstelik sevda denilen ruh hali sarmalamışsa bu iki farklı cinsi), bazen cennet cehennem olur, bazen de cehennem cennet… Paris’te İki Gün, ayrılığa davetiye çıkarmayacaksa şayet vuslatı müjdeleyecektir. İşte bu kadar basit… Pariste İki Gün’ün yönetmeni ünlü Fransız kadın oyuncu Julie Delpy… O, Üç Renk Beyaz, Gün Doğmadan ve Gün Batmadan’ın unutulmaz aktrisi… Julie Delpy, Paris’te İki Gün’ünde başrolü de sırtladı, bunun dışında senaryo, kurgu ve müzik de ona ait. Filmin görüntü yönetmenliğini ise Lubomir Bakchev üstlendi. Fransa’da vizyona girdiğinde 2 milyondan fazla kişinin izlediği bu filmde, Delpy’e ABD’li aktör Adam Goldberg ve Alman bir baba ve İspanyol bir anneden olma yetenekli Daniel Brühl eşlik ediyorlar. Siyasi, vicdani ve ahlaki diyaloglarıyla gülümseten Paris’te İki Gün, Türk sinemaseverlerle önce Filmekimi’nde tanışacak. Kanalları ve romantik sandal diyebileceğimiz gondollarıyla âşıkların uğrak yeri Venedik… Amerikalı içmimar Jack ve Fransız fotoğrafçı Marion, ilişkilerini kutsamak adına İtalya’nın bu tarihi kentinde, 15 gün boyunca rüya gibi bir tatil yapmak isterler. Baharatlı yemeklerin Jack’in midesini bozmasıyla yatakta geçen zamanlar bunu engeller. Ve yine Jack’in dijital kamerayla çekim yapma hevesi gezinin romantizm dozunu azaltır. (Marion ile o anın büyüsünü paylaşmayı unutmuştur) New York’ta yaşayan genç çift, Avrupa’ya veda etmeden önce Marion’un Paris’teki evinde iki gün soluklanmak isterler. Bush’a oy verenleri adamdan saymayan hastalık hastası Jack, Marion’un keçileri kaçırmış diye tabir edebileceğimiz ailesiyle de tanışmış olur. Efsanevi The Doors grubunun 1971’de 27 yaşında yaşama veda eden vokalisti Jim Morrison ile seviştiklerinden dem vuran hippi anne Anna, seksle kafayı bozduğu yetmiyormuş gibi marjinal bir de sergi açan, kaldırıma park etmiş arabaları çizmekle haşır neşir baba Jeannot, üstüne işeyen el kadar bebekleri kesmek isteyen ALPER TURGUT ÜNLÜLER GEÇİDİ Bir işçi ailesinin kızı olan Sophie Marceau on dört yaşındayken La Boum’la (Patlarsam Yanarsın/1980) kamera karşısına geçti. Fort Saganne (Saganne Kalesi/1984), Pardelà les nuages (Bulutların Ötesinde/1995), Braveheart (Cesur Yürek/1995), Anna Karenina (1996), The World Is Not Enough’ta (Dünya Yetmez/1999), izlediğimiz Marceau, Fransız sinemasını başarıyla tanıttı. Kısa metrajı L’Aube à l’envers’den (Tersine Şafak/1995) sonra ilk uzun metrajı Speak to Me of Love’ı (Bana Aşktan Söz Et/2002) çeken Marceau, başrolünü Christophe Lambert’in üstlendiği polisiye gerilimi La Disparue de Deauville’le (2007) Altın Portakal’da. Paris Konservatuarı eski öğrencisi, diplomat oğlu, ABD doğumlu Fransız oyuncu Lambert 1980’de sinemaya girdikten sonra Greystoke: The Legend of Tarzan, Lord of the Apes (Greystoke: Maymunlar Kralı Tarzan’ın Efsanesi/1984), ve Highlander (İskoçyalı/1986) filmleriyle ünlendi. Lambert, Subway (1985), I Love You (1986), The Sicilian (Sicilyalı/1987), To Kill a Priest (1989) gibi ilginç yapımların yanısıra komedi (Herkül ve Scherlock/1996), Polisiye (Max ve Jérémie/1992), video oyunu (Mortal Kombat/1995), bilimkurgu (Fortress/1993) türü filmlerde rol aldı, Knight Moves’la(1992) da yapımcılığa başladı. Oyuncu Meryl Streep’le heykeltraş Don Gummer’ın kızları Mamie, annesiyle birlikte Heartburn (1986), The House of the Spirits (Ruhlar Evi/1993), The Devil Wears Prada’da (Şeytan Marka Giyer/2006) oynadı. Northwestern Üniversitesi’nde iletişim ve tiyatro okuyan Mamie, Broadway’de de sahneye çıktıktan sonra sinemadaki önemli atağını Günbatımı’ndaki varsıl aile kızı rolüyle yaptı. Çağdaş sinemanın önemli yönetmenleri Wong KarWai (Aşk Zamanı), Zhang Yimou (Kahraman), Philip Noyce (Çit), Gus Van Sant (Paranoid Park), James Ivory’nin (Beyaz Kontes) görüntü yönetmenliğini yapan Avustralyalı Christopher Doyle etkinlikte Gölgeler Uzadığında adlı bir sunum yapacak. Away with Words’la Paris Seni Seviyorum’da Porte de Choisy bölümünü yöneten Doyle’un özel görüntülerini en son Lady in the Water’da (Sudaki Kız/2006) izledik. kız kardeş Rose... Sanki Paris’teki her şey başta insanlar olmak üzere karikatürize edilmiştir. Karakterler, sanki absürt bir komediye gönül vermiştir. Göze batan samimiyetleri yetmiyormuş gibi, Fransızlara dair bildiğimiz her ne varsa sırasıyla onu resmeden taksiciler, metroda “ben sapığım” diye bağırmasa da uluorta tacizi abartan cibilliyet düşkünü bir adam, çocuklarla ilişkiye giren eski sevgili, kadın cinsel organından nefret eden sıra dışı sanatçı… Fransız dilberi Marion ile ilgili tüm gerçekler bir bir ortaya çıkar ve bu Jack’in (tüm benliğini saran şok dalgasıdır) kıskanmasına neden olur. İncilin içinden çıkan çıplak erkek fotoğrafı, başkalarına ait kondomlar, Fransız bir adamla yapılan gayri ahlaki içerikli mesajlaşmalar, şair olan eski sevgilinin grup seks önerisi gibi… Kendinden emin bir Amerikalıyı başarıyla oynayan Jack’in başından aşağı kaynar sular dökülmüştür. Sevdiği kadını tanımadığı ortadadır. “Özel mülkiyet” benim dinimdir desturunu benimseyen Jack, Marion’un tek adama bağlanmak fikrinden korktuğunu anlamak istemez. O, koca kentte neredeyse birlikte olmadığı adam kalmayan Marion’un yalanlarına ve cinsel sapkınlıklara meyilli arkadaşlarına katlanamayacağını haykırır. Paris, aslında onların monotonlaştığını düşündükleri ilişkilerine heyecan katmakta, mutlu bir yarına hazır olup olmadıkları konusunda acımasızca sınamaktadır. Yol ayrımına geldikleri noktada, farklı kültürlerin tetiklediği öfkelerini kusarlar. Kendilerine en kolay gelen çözüm, karşılıklı suçlamadır. Ruhlarını incitmeyi göze alırlar, dinlemeyi unuturlar. Tartışma, kavga… Bağırmak ve ağlamak… Sonuçta, inat etmenin ötesinde yanlış kararlar almakta vardır. Ve onlar adına doğruyu getiren peri veya deli Lukas olur. Jack, ona çok meşhur bir fastfood (bildiğiniz hamburgerci) dükkanında rastlar. Fransızca bilmediği için Marion’a karşı hissettiği ne varsa Lukas ile paylaşır. Lukas, “sen âşıksın birader” der Jack’a ve âşıkların kentinde sevdiği kadını terk etmesinin yanlış olduğunu anlatır. Lukas, ABD ürünü bu tıkınma yerine karşı eylemini gerçekleştirir. Dükkândan koşarak uzaklaşan Jack ve hatalarına yani flört sevgisine son vermeyi arzulayan Marion… Paris’in saati hızlı çalışmakta, zaman gitgide azalmaktadır. Ya ayrılık ya kavuşma… Beraberliklerinin kaderini belirlemek için artık hazırdırlar. Çünkü aşk, karşılıklı anlayışa omuz vermekten geçer. Richardson Marceau Koltai ? Darjeeling Limited (The Darjeeling Limited) Wes Anderson’un yönettiği ve Owen Wilson, Adrien Brody, Jason Schwartzman, Anjelica Huston, Natalie Portman, Michael Scott Valdez’in oynadığı The Darjeeling Limited, birbirlerine yabancı üç kardeşin babalarının ölümünün ardından Hindistan’da bir tren turuna çıkmalarını konu alıyor. Neredeyse yarısı Hindistan’da çekilen filmin senaryosu Anderson, Roman Coppola ve Jason Aschwartzman’a ait. Hayal ürünü olan uzun mesafe treni Darjeeling Limited’ın ismi, Darjeeling Himalayarı Railway’den alıntılanmış. Bu tren yolculuğu, birbirlerini tanıyıp yakınlaşmaya çalışan kardeşlerin çabalarının arka planını oluşturuyor. Roeg
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle