22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 24/8/06 15:30 Page 1 CUMARTESİ EKİ 02 CMYK 2 26 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ YAŞAM 2700 yıllık bir tarih kültü olan Roma, Avrupa’nın en eski kentlerinden biri. Tiber kıyılarında yedi tepeye kurulmuş olan kent, tarihte önemli kültürlere tanıklık etmiş. Pek çok politika, hukuk sistemi ve felsefi anlayış bu topraklarda şekillenmiş; dünyanın bir çok kenti Antik Roma’nın tarzını ve teknik yapısını örnek almış. Bugünkü Roma, bu iki bin yediyüz yıllık serüveninin nadir ve ince katmanlarını barındırıyor. Güney İtalya’da 1500 km.’lik bir alanda, denizden 28 kilometre uzaklıkta 3 milyonluk bir nüfusu barındıran kentte, bir de Bağımsız Vatikan Devleti bulunuyor. Gezdik, gördük, yorulduk... HAKAN AKARSU 1 Merhaba ‘Fakir ama onurlu’ delikanlının, zengin ve şımarık kıza duyduğu karşılıksız aşkın siyah beyaz tadında hikâyesini kim anımsamaz. İdealist polis Murat’ın genç kızları fuhuş batağından kurtarmak için verdiği amansız mücadeleyi... Hele, bir orduya bedel Malkoçoğlu’nun havada on tur atıp metrelerce yükseklikteki surlardan kedi gibi zıplayışını... Dünyayı Kurtaran Adam’ın yıllar yılı espri kaynağı olan macerasını... Bir döneme damgasını vuran Yılmaz Güney’li, Şerif Gören’li Yol, Zeki Ökten’li Sürü, Metin Erksan’lı Susuz Yaz filmleri, Şener Şen’in devleştiği ‘Eşkıya’nın masalı, Türk sinemasında gelmiş geçmiş en iyi aşk öyküsü sayılan ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ı, Tunç Başaran’ın yürek burkan ‘Uçurtmayı Vurmasınlar’ı sinemaseverlerin yüreklerindeki yerini çoktan aldı, yarattığı etki ise hala hafızalarda... Yeşilçam, bir dönem pornografi furyasının etkisine girse de, Leblebici Horhor, Bataklı Damın Kızı Aysel’den bugüne çok uzun bir yol kaydetti. Nuri Bilge Ceylan’ın bol ödüllü ‘Uzak’ı, Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’sı, yediden yetmişe herkesi gözyaşına boğan Çağan Irmak’ın ‘Babam ve Oğlum’u, Yavuz Turgul’un ‘Gönül Yarası’, Ahmet Uluçay’ın yöre insanıyla kotardığı samimi, sıcak filmi ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ı deyim yerindeyse ilaç gibi geldi Hollywood’un basma kalıp vurdulu kırdılı filmlerinden bunalan Türk seyircisine. Parasızlık, alt yapısızlık, teknolojik eksiklikle ite kaka geldiği bugünlerde artık dünya sinemasına ben de varım diyor Türk filmleri... Ve artık senaryosu, yönetmeni, oyuncuları, müziğiyle bize ait yeni bir dönem başlıyor. Türk film sektörü bu sezon bir rekora imza atarak 36 yapımla sinema salonlarındaki yerini alacak... Sektörün temsilcileriyle Yeşilçam’daki bu büyük sıçramayı konuştuk bu hafta. İyi hafta sonları... GELDİK, GÖRDÜK, YORULDUK ‘Dünyanın başkenti’, ‘ebedi şehir’, Julius Caesar’ın baş şehri, âşıklar kenti, yemek, şarap ve dondurma cenneti olarak anılan kenti gidip gördükten sonra neden bu kadar çok unvanı hakettiğini anlıyorsunuz. Roma’ya gitmeden önce yapılan tüm araştırmalar, kâğıtlar dolusu yazı, fotoğraf, belge, bilgi hepsi kente indiğinizde hükmünü yitiriyor. Roma’da dolaşmak için en önemli şey iyi bir harita ve sağlam ayaklar. Oldukça geniş bir alana yayılan kentte uzun yürüyüşlere hazır olmak gerek. Öncelikle kentin ilk kurulduğu bölümü dolaşmak istedik. Böylece Roma’nın kuruluşundaki ihtişamını görebiliriz diye düşündük. Gezimize 1. yüzyılda inşa edilen ve Roma’nın Roma’nın güç simgesi olan en büyük amfitiyatrosu Colosseum’dan başladık. Gladyatörlerin kıyasıya dövüştüğü devasa mekânın çevresinde sık sık, eskiyi anımsatmak için gösteri yapan gladyatör kılığına girmiş kişileri görüyorsunuz. Amaç, geçmiş Roma dönemini anımsatmak olduğu kadar turistlerle fotoğraf çektirerek ekmek parası da kazanmak... Amfitiyatronun içinde eski Roma’nın tarihini görsel materyallerle izlediğimiz bir gösteri vardı. Böylesine görkemli bir tarihi mekânda tarihi öğrenmek oldukça ilgi çekiciydi. Yedi tepe üzerine kurulan Roma’nın en güzel tepesinden biri olan Palatino, Roma aristokrasinin yaşadığı, imparatorların saraylarını inşa ettiği, kentin tarihi bölümünün en rahatlatıcı ve huzur verici kısmı. Eğer çam ağaçları ve çiçeklerle bezeli bahçelerden en güzel şehir manzarasını kaçırmak istemiyorsanız Colosseum’a girmek için aldığınız bileti göstermeniz yeterli. Buraya gelmişken Augustus’un karısı Livia’nın evi ve Septimus Severus’un sarayını da görmeden gitmeyin. Colosseum’u, antik Roma Forumu’nu geçip Capitoline Tepesi’ne tırmandığınızda harika bir meydan sizi bekliyor olacak. Eski Roma’nın iç kalesi Capitol, Michelangelo tarafından 16. yüzyılda tasarlanmış. Ona doğru yükselen geniş merdivenler yine bu Rönesans dehasının eseri. Meydanın iki yanında sahip olduğu güzel heykel ve resim koleksiyonuyla Capitoline Müzeleri olarak hizmet veren ve 1734’te müzeye dönüştürülen Plazzo Nuovo ve Plazzo dei Conservatori yer alıyor. Bu meydanın hemen yanında ise yapımına 1885 yılında başlanan ve resmi açılışı 1911’de yapılan Birleşik İtalya’nın ilk Kralı II. Vittorio Emanuel’in şerefine yapılmış görkemli anıt çıkıyor karşımıza. göre inşa edilmiş. 7. yüzyılda kiliseye dönüştürülen Pantheon bugün Raffaello’nun büyük mermer mezarından İtalyan monarkların lahitlerine kadar birçok mezarın bulunduğu bir anıt haline gelmiş. DEVLET İÇİNDE DEVLET: VATİKAN İtalya içinde iki ayrı devlet bulunuyor. Bunlardan biri San Marino, diğeri de Katoliklerin merkezi Vatikan. Vatikan; 500 vatandaşı, yarım km2’lik yüzölçümü, tren istasyonu, helikopter alanı, postanesi, 30 dilde yayın yapan radyo istasyonu, 1400 odalık Vatikan Müzesi ve kütüphanesi bulunan küçük bir devlet. Vatikan’da Papa’nın halka seslendiği yer olan San Pietro Meydanı pazar günleri Katoliklerin buluşma yeri. Dünyanın en büyük katedrali San Pietro’nun içindeki 13. yy’dan kalma bronz aziz San Pietro heykelinin ayağı, burayı ziyaret eden milyonlarca kişi tarafından öpülerek aşınmış. Katedralin içinde günah çıkarmak isteyenler için ayrı dillerde günah çıkarma odaları da bulunuyor. Vatikan müzeleri içinde en dikkate değer olanlar ise; Mısır koleksiyonunun bulunduğu Antik Sanat bölümü, Hristiyanlığın ilk dönemine ait örneklerin sergilendiği Hıristiyan Sanatı bölümü, 1473 yılında inşa edilen adını Papa Sixtus IV’den alan Sistina Şapeli ve Papa Julius II’nin görevlendirdiği Raffaello’nun dekore ettiği 4 oda (Raffaello Odaları). Michelangelo, Raffaello, Caravaggio, Canova gibi birçok ünlü sanatçının yapıtlarını görmek istiyorsanız müzeleri gezmenizi öneririz, özellikle Michelangelo’nun Sistina Şapeli’nde 15081512 yılları arasında yaptığı muhteşem tavan fresklerini kaçırmayın deriz. 2 AŞK ÇEŞMESİ Roma’nın simgelerinden bir olan ve adını üç yolun birleşmesinden alan Trevi Fountain (Aşk Çeşmesi) ise kentin en ünlü Barok yapısı. Nicola Salvi tarafından 1762 yılında tamamlanan, 26 m. yüksekliğinde ve 20 m. genişliğindeki çeşme, Roma’nın en geniş çeşmesi. Çeşmenin ana figürü deniz tanrısı Neptün, iki Triton heykeli ile çevrelenmiş. Ünlü yönetmen Fellini’nin ‘‘La Dolce Vita’’nın bir bölümünü çektiği bu çeşmeye para atıp büyülendiğimiz Roma’ya geri dönme dileğinde bulunmayı da unutmadık tabii. Aşk Çeşmesi’ni görüp de İspanyol Merdivenleri’nde oturmamak olmaz. Yapımı 1726 yılında tamamlanan, 137 basamaktan oluşan ve yılda sadece 10 gün hanımelleriyle kaplanan beyaz taş merdivenler adını İspanyol Elçiliği’nin bulunduğu yer olan İspanyol Meydanı’ndan alıyor. 19.yy.’da modeller ve sanatçıların buluşma yeri olan bu merdivenler şimdi aşıklar, turistler, etrafı seyretmek için oturan ve fotoğraf çeken insanlarla dolup taşıyor. Merdivenlerin karşısındaki caddeye doğru ilerlediğimizde kendimizi birçok ünlü modacının mağazalarının bulunduğu Via Condotti’de bulduk. Burada ve yakınındaki diğer caddelerde sıralanan Armani, Bulgari, Louis Vuitton, Fendi, Channel, Versace, Dolce e Gabbana gibi birçok mağaza, parası olan alışveriş tutkunları için tam bir cennet. Via Condotti’de 1700’lü yıllardan beri hizmet veren ünlü ressamların ve sanatçıların uğrak yeri Cafe Greco’da kahvenizi yudumlarken kendinizi geçmişte bir yolculuğa çıkmış gibi hissediyorsunuz. Eğer çaykoliklerdenseniz size Piazza Di Spagna’da bulunan Barbington’s adresini önerebiliriz. Çayın birçok çeşidini bulabileceğiniz bu İngiliz kafesinin de tarihi yine 1700’lere dayanıyor. Roma’nın en popüler meydanlarından biri olan, lüks kafelerle gece gündüz hareketliliğin sürdüğü Navona Meydanı antik ‘Domitian Stadyumu’nun yıkıntıları üzerine kurulu. Meydanın ortasını süsleyen üç güzel çeşmenin en ünlüsü Bernini ve öğrencilerinin yaptığı ‘Nehirler Çeşmesi’. Ortasındaki obeliskin etrafına yerleştirilen dört heykelin her biri dört kıtadaki büyük nehirleri simgeliyor; Ganj (Asya), Tuna (Avrupa), Nil (Afrika), Plate (Amerika). Meydandaki ‘Moor Çeşmesi’ ile ‘Neptün Çeşmesi’ ise Della Porta’nın eseri. Navona, bugün birçok sokak ressamını görebileceğiniz, canlı müzik eşliğinde kahvenizi yudumlayıp yorgunluk atabileceğiniz harika bir meydan. Daha eski Roma’yı keşfetmek için meydanın arkasındaki cadde boyunca yürüyerek Rönesans binalarının cephelerini seyredebilir, büyüleyici antika mağazalarına göz atabilirsiniz. Kentin en iyi korunmuş antik yapıları arasında yer alan Pantheon (tüm tanrıların tapınağı) da mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Tapınak, İsa’dan sonra 1. yüzyılda İmparator Hadrianus’un tasarımına SANT’ANGELO KALESİ Gezimizin son durağı ise Vatikan sınırları içinde bulunan ünlü kale. Ponte Sant’Angelo adındaki muhteşem köprüden yürüyüp karşıya geçtiğimizde önümüze çıkan Sant’Angelo Kalesi, İmparator Hadrian için bir anıt mezar olarak inşa edilmiş; fakat altıncı yüzyılda papalığa ait bir kaleye çevrilmiş. Kale, Rönesans döneminde hapishane olarak kullanılmış. Bu hapishane uzun süre Cem Sultanı da misafir etmiş. Saraylar, tapınaklar, müzeler, kiliseler... Roma gezmekle bitmiyor. Görülecek o kadar çok yer var ki... Biz üç günde kentin bu kadarını gezmeyi başardık ama tarih tutkunlarına bizden küçük bir öneri: Üç gün kesinlikle yetmiyor Roma için en azından bir hafta ayırmak gerekli. 1 Vatikan’ın sınırları içinde yer alan Sant’Angelo Kalesi uzun süre Cem Sultan’ı da ağırlamış. Ayrıca kalede görülmesi gereken yerlerden biri ise papaların saldırı sırasında kaçmaları için yapılmış dehlizler. 2 , 3Pantheon ise kentte 3 korunmuş en iyi yapılardan birisi. Tapınak İsa’dan sonra 1. yüzyılda inşa edilmiş. 4 Roma’nın antik merkezi ve Palatino Tepesi kentin kuruluşundaki ihtişamı çok iyi yansıtıyor. oma M.Ö. 8. yüzyılda, küçük bir Demir Çağı köyü olarak kurulmuş. Romalılar M.Ö. 616’da komşuları Etrükslerin elindeki iktidarı ele geçirmiş, ama 509’da Roma’nın Cumhuriyet halini almasıyla güçlerini kaybetmiş. M.Ö. 1. yüzyılla 4 birlikte İspanya, Kuzey Afrika ve Yunanistan’a kadar genişlemiş. Julius Caesar belli bir süre diktatörlük yapmış, daha sonra Roma’nın ilk imparatoru olmuş. Hz. İsa, Augustus zamanında doğmuş ve ilk Hıristiyanlar 4. yüzyıla kadar zulüm görmüşler. Bu yeni din hızla yayılınca Roma onun merkezi haline dönüşmüş. Şehir ortaçağla birlikte nüfuzunu kaybetmeye başlamış, 15. yüzyılda ise eski gücüne kavuşmuş, Rönesans ve Barok dönemi sanatçıları kenti inci gibi işlemiş. 1870’de ise birleşik İtalya’nın başkenti olmuş. Demir çağı köyünden İtalya’nın başkentine R İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Müdürü: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle