18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 08 17/8/06 17:35 Page 1 CUMARTESİ EKİ 08 CMYK 8 19 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ İnsan soyunun yüreğini hedefleyen cinayet ERDAL ALOVA 1936 Temmuz’unda, Madrit’te Cumhuriyetçiler’le Falanjistler arasındaki şiddetli çatışmalar doruğa ulaşmıştı. Kendini güvende hissetmeyen Lorca çareyi doğup büyüdüğü Granada’ya sığınmakta buldu. Gitmemesi için uyaran arkadaşlarına, ‘‘Ben şairim, bana bir şey yapmazlar’’, diyordu. 14 Temmuz’da Huerta de San Vicente’deki baba evindeydi. Birkaç gün sonra Granada’da, kendilerine ‘‘Milliyetçi’’ diyen faşistlerin eline geçti. Kentte sokak çatışmaları, toplu idamlar başladı. 6 Ağustos’ta bir Flanj birliği Lorcalar’ın evini bastı. Şairin ‘‘Rusya’yla temas kurduğu’’ gizli bir radyoyu arıyorlardı (!) Lorca bir arkadaşının Cumhuriyetçiler tarafına geçme önerisini geri çevirdi. Üç gün sonra ev bir kez daha basıldı. Bu kez onu sosyalist lider F’de los Rios’un arkadaşı olmakla suçladılar. ‘‘Eşçinsel!’’ diye bağırarak merdivenlerden aşağı sürüklediler ve tartakladılar. Lorca onlara hiçbir siyasal görüşe bağlı olmadığını söyledi. Falanjistler gidince, Granada’daki arkadaşı Luis Rosales’e telefon etti. Rosales, Lorca hayranı, genç bir şairdi ve aynı zamanda Falanja üyeydi. Hemen Huesta’ya gelid, Lorca’yı Granada’dan çıkarıp güvenli bir yere götürmeyi önerdi. Şair ikinci kez Granada’dan gitmeyi reddetti. Bunun yerine, Rosales’in kentteki evine sığınmayı seçti. 15 Ağustos’ta bir Falanj birliği Lorcalar’ın evine, bu kez tutuklama emriyle gitti. Evde şairi bulamayınca, nerede olduğunu sordular, söylemezlerse babasını öldüreceklerini duyurdular. Lorca’nın kızkardeşi Goncha çözülerek, şairin Rosales’in evinde gizlendiğini söyledi. 16 Ağustos günü, Sessizlik Dinle, yavrum, sessizliği. Dalgalanan sessizliği, kayan vadilerin yankılandığı sessizliği, alınları toprağa eğilten sessizliği. Ağıta Kaside Kapadım balkonumu duymak istemiyorum çünkü ağıtları, ama külrengi duvarlar arkasından bir şey duyulmuyor ağıttan başka. Ne kadar az melek var şarkı söyleyen, ne kadar az köpek var havlayan, ve avucuma sığan bir keman. Ama kocaman bir köpektir ağıt, ağıt kocaman bir melektir, kocaman bir keman, gözyaşları susturuyor rüzgârı, bir şey duyulmuyor ağıttan başka. Ölünce Ölünce kuma gömün beni gitarımla. Ölünce portakal ağaçları naneler arasına. Ölünce gömün isterseniz beni bir rüzgâr gülüne. Ölünce! (Türkçesi: Alova) Lorca’nın çizimleri. öğle saatlerinde üç subay Rosales’in kapısını çaldı. Bütün sokak tutulmuş, damlara makineli tüfekli askerler yerleştirilmişti. Bayan Rosales kapıyı açtı. Lorca’yı tutuklamaya geldiklerini öğrenince, nedenini sordu. İçlerinden biri, ‘‘yapıtları!’’ diye yanıt verdi. Bayan Rosales telefonla Luis Rosales’e bir türlü ulaşamıyordu. Lorca ise üst kattan olup biteni gözlüyordu. Luis’in ağabeyi Miguel sonunda eve geldi ve Falanjistlere Lorca’yı neden tutuklamak istediklerini sordu. Şairin eskiden beri amansız düşmanı olan Ruis Alansu, ‘‘kalemiyle verdiği zararı, silahlar vermedi’’, diye karşılık verdi. Lorca’yı alıp Hükümet Konağı’nda bir odaya kapattılar. 18 Ağustos, sabaha karşı saat 3’te buradan alınarak Viznar yolunda, dere kenarındaki bir binaya başka tutuklularla birlikte konuldu. Genç bir muhafız onlara gerçeği söyledi: Kurşuna dizileceklerdi. Lorca şaşırmıştı ‘‘ben bir şey yapmadım ki!’’ diye bağırdı; sonra ekledi, ‘‘Lanetlenecek miyim?’’ Gün ağarmadan, Lorca ve öbür tutuklular bir kamyona bindirilerek, zeytinlik bir yamacın altında indirildiler. Burada kurşuna dizildiler; yüzyıllardır Granada’ya su veren ‘‘Gözyaşı Pınarı’nın birkaç yüz metre ötesinde. ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ?? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? Ay ışığında belgesel keyfi Belgesel Naze Sinemacılar Birliği (BSB), Kalamış’ta Ay Işığı Belgesel Sinema Akşamları’nın beşincisini düzenliyor. Belgesel severler, Kadıköy Belediyesi’nin de katkılarıyla 4 yıldır denize karşı kurulan perdeden, dalga sesleri eşliğinde ve ay ışığının altında birbirinden güzel filmlerle buluşuyor. Bu yıl da dolu bir programla açık hava sineması nostaljisini sürdüren BSB, dünyanın dört bir yanından insan manzaraları, tarihsel olaylar ve güncel sorunlar üzerine nitelikli belgeseller gösterecek. 2327 Ağustos 2006 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Ay Işığı’nda Belgesel Akşamları süresince 14 yerli ve 6 yabancı (Etiyopya, Hırvatistan, Filistin, Hollanda, Fransa ve Avustralya) toplam 20 belgesel izleyiciyle buluşacak. 1997 yılında örgütlenme sürecine giren Belgesel Sinemacılar Birliği, Kültür Bakanlığı tarafından onaylanmış ‘Meslek Birliği’ statüsünde İstanbul, Ankara, Eskişehir, İzmir ağırlıklı olmak üzere faaliyetlerini yerine getiriyor. BSB’nin Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Ünlü; Birliğin hedeflerini belgeseller için televizyon kanalları dışında gösterim alanları yaratmak, yaygınlaştırmak, Türkiye coğrafyasına yayılmış festivaller ve özel etkinlikler düzenlemek, üniversitelerle iletişim içinde söyleşili gösterimler ve atölyeler gerçekleştirmek, Sivil Toplum Kuruluşları ile buluşup ortak projeler geliştirmek diye özetliyor. Türkiye’de belgesel sinemanın çok zor koşullarda üretildiğine dikkat çeken Ünlü, tükettirmeye ve unutturmaya odaklanmış medyanın özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük ölçüde belgesel sinemaya kendini kapattığının altını çiziyor. Ünlü, bu durumun bir yandan belgesellerin izleyici ile buluşmasında zorluklar yarattığını, bir yandan da belgesel sinemayı, kendine yeni yollar açmaya zorladığını söylüyor. Belgesel sinemanın batıdan başlayarak tekrar sinema salonlarına dönmesinin ve festivallerle canlanmasının bu durumun bir sonucu olduğunu belirten Mustafa Ünlü, Belgesel Sinemacılar Birliği’nin 10 yıla yakın zamandır yerli ve yabancı belgeselleri ülkenin hemen her yerine, kentlere, köylere, okullara taşımasını ve ücretsiz gösterimler düzenlemesini ERDEM KOCA Sadece görmeden yaşıyoruz ÖZNUR OĞRAŞ ‘‘Bazen bulaşıcı bir hastalıkmış gibi algılanıyor körlük, ya da ağrısı sızısı varmış gibi... Nasıl aşık olduğumuz merak ediliyor. Biz diğer insanlardan farklı değiliz sadece görmeden yaşıyoruz” diyor doğuştan görme engelli Selim ve Kerim Altınok kardeşler. Hisleriyle yaşayan harika kardeşlerin önümüzdeki ay yaşamlarını anlatan kitapları satışa sunulacak. Onlar azmin en güzel örneği, onlar yaşama farlı pencereden bakan hırslarıyla bizleri gururlandıran, yaptıklarıyla da biraz utandıran kardeşler. Sempatik tavırlarıyla herkesin sevgisini kazanan hukukçu, müzisyen, satranç oyuncusu, kayakçı ve yazar olan Selim ve Kerim Altınok. SelimKerim kardeşler Mayıs ayında Türkiye’de ilk kez görme engelliler için satranç eğitim kitabı hazırladılar. ‘Satranç Öğreniyorum’ adlı kitap şu anda Türkiye’deki bütün görme engelliler okullarında ve derneklerinde satranç öğrenmek isteyen engelliler ile buluşuyor. ‘‘Bu kitap bizim en büyük mutluluğumuz oldu’’ diyor ve söze şöyle devam ediyor Altınok kardeşler: ‘‘Türkiye’de 16 tane körler okulu var. Bu okullar da yaklaşık bin beş yüz civarında öğrenci okuyor. Ancak pahalı olduğu için kitap yüz tane basıldı. Satrançın nasıl oynanacağını kurallarını hamlelerini açıklamalı anlattık kitapta. Türkiye’de kabartma yazılı kitap çok az var.” Kitabı dört yıl da tamamlayan kardeşler Türkiye Görme Engelliler Milli Takmı’nın sporcuları. Satrançta şampiyonluğu olan kardeşler, 1999 yılından beri turnuvalara katılıyorlar. Altınokların, birincilik ikincilik ve üçüncülük dereceleri de var. Aytınok kardeşler müzikle çocuk yaşlarda tanışmşlar. Ortaokul birinci sınıfta karne hediyesi olarak alınan oyuncak sekiz tuşlu piyano ve tokmakla vurularak çalınan telefon onları enstürmanlarla tanıştırmış. Sonrasında akordüyon, org, mandolin, fülüt klasik gitar ve keman çalmaya başlayan kardeşler artık aranılan ve tanınan birer müzisyen. Türkiye’de ilk kez Görme Engelliler Çok Sesli Korosunu kuran kardeşler İstanbul Üniversitesi Şan Bölümü mezunu. Koronun şefliğini yapan Selim verdikleri konserlerden bir çok plaket ve ödül kazanmış. Müzik onların yaşamında çok önemli bir yer oluşturuyor. Onlara boşuna harika kardeşler demiyor tanıdıkları. On parmağında on marifet olan kardeşler ayrıca birer edebiyatsever. ‘‘Görme engelliyiz ama bir çok görenden daha fazla kitap okuyoruz. On yılda beş yüz tane kitap bitirdik” diyorlar. Bakırköy Belediyesi Klasik Müzik Oda Orkestrası’nın müzisyenleri olan kardeşler önümüzdeki ay yayımlanacak bir kitap yazdılar. Yaşam öykülerini anlattıkları kitap iki bölümden oluşuyor. Kitabın birinci bölümünde iki görme engelli birey olarak neler yaşadıkları anlatılıyor. Kardeşler, ‘‘Doğumumuzdan bugüne kadar yaşadıklarımızı anlatıyoruz kitapta. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversitede nasıl sorunlar ve zorluklarla karışılaştık ve nasıl çözümler ürettik. Ailemizin ve çevremizin tepkisi, bu görme engelini aşmak için nasıl çabalar ürettiğimizi anlatıyoruz... Özellikle rehabilitasyonun bizim için büyük etkisi ve yardımını kaleme aldık’’ diyorlar. Kitabın ikinci bölümü ise Amerika notlarını kapsıyor. Körler Federasyonu’nun davetlisi olarak Amerika’ya giden kardeşler. Amerika’da kör olmak ‘ne demek’i anlatıyorlar. ‘‘Oradaki teknolojik gelişmeler, körlerin yaşantısı, hukuki çalışmalar ve mücadeleler bunların hepsini kaleme aldık. Türkiye ve Amerika karşılaştırması yaptık bir nevi. Rehabilitasyonu ve eğitim tekniklerini görmüş olduk. Model eğitimi aldık” diyorlar. Kitabın iki hedef kitlesi olduğunu söyleyen Altınoklar, ‘‘Birincisi, görme engelli çocuklara sahip aileleri yüreklendirmekti. İkincisi de görmeyen yakını olmayan camiayı kör konusunda bilinçlendirmek. Ama çoğu insan görmemeyi bir hastalık gibi düşünüyor. Ağrısı sızısı var gibi, bulaşıcı gibi görüyorlar. Yani bunu anlatmak gerekiyor. Felaket olarak anlaşılıyor. Yeri geliyor ‘görmeden nasıl aşık oluyorlar’ diyorlar. İnsanlara nasıl yaklaştığımızı nasıl sevgi bağı kurduğumuzu anlatıyoruz kitapta” diyorlar. Yeni görme engelli olmuş kişilere rehber niteliğinde de olan kitabın kapağını yine görme engelli ressam Eşref Armağan hazırlıyor. İki yüz otuz sayfalık kitap Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde görme engelliler için okutulacak. Başka bir anlamda ‘‘kendimizle hesaplaşma” diyen kadeşler kitabın ismini daha bulamamış. Körler için bir satranç kitabı hazırlayan SelimKerim kardeşler, yaşamlarını da okurla paylaşıyor de buna bağlıyor. Ünlü, Digitürk’te yayında olan belgesel kanalı İz TV için de ‘çabuk izleme oranı’ kaygıları güdülmemesi halinde çok olumlu, gerçek bir fırsata dönüşebilecek önemli bir girişim olarak nitelendiriyor. Ay Işığı Belgesel Sinema Akşamları’nın kapsamında yer alan filmler BSB’nin danışmanlığında Kadıköy Gençlik Merkezi tarafından seçilmiş. İlk insan Lucy’nin nasıl yürüdüğünü, nasıl doğurduğunu, ne yediğini anlamaya çalışan araştırmacıların iz sürmesini anlatan JeanLuc Bouvret ve Eusebio Serrano’nun yönetmenliğini yaptığı ‘İki Zamanlar Lucy’, ilk insandan binlerce yıl sonra yanı başımızda acı bir gerçeklik olarak duran namus cinayetlerini işleyen Berrin Balay ve Önder Özdem’den ‘Kadın’a Ağıt’, Mustafa Ünlü’nün Akdeniz’in soyu tehlike altındaki deniz kaplumbağalarının yaşam mücadelesini aktardığı filmi ‘Caretta Caretta Hayata Dair’ ve Ümit Kıvanç’ın Irak’ta doğan, Irak, İran ve Türkiye’de yaşayan 105 yaşındaki Naze’nin hayat hikayesi ‘Naze’ gösterilecek filmlerden sadece birkaçı. 2327 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen gösterimler her akşam 21.0024.00 saatleri arasında ücretsiz olarak gerçekleştirilecek. Mustafa Ünlü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle