22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 02 17/8/06 17:38 Page 1 CUMARTESİ EKİ 02 CMYK 2 19 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ YAŞAM Kaş’ta turuncu anlar OZAN YAYMAN Gece her yerde aynı değil elbet. Bizim İzmir’de misal; kimisi kapısının önünde oturup çiğdem çitletir, bazısı az önce yıkadığı balkonunda seyre dalar gelen geçeni. Kıraathanelerinde nargile fokurdatanı da vardır Kordonboyu’nda güneşi batıranı da Başka başka yerlerin de kimliğiyle biçimlenir elbet. Orasının; suç ortağı Burasının; sırdaşı Ötesinin; yoldaşı Berisinin; arayışları Hangi mekanda olursan ol belki de, ‘‘Hani bu şehri bırakıp gidersin ya/ yanan ışıklarıyla birlikte’’ diyerek yol alınır başka mekanlara. O halde gidilecek ise, yoldaşın da, sırdaşın da bir olduğu yer bulmalı. Arayışa gerek bırakmasın Suç ortaklığı da iyidir bazı bazı dedirtsin üstelik Gece ise gecede de Kaş sahnedeyse aranan yerdir diğer adı. Bazı bazı yerler bi başına olunduğunda haz verir ise kimisi de sevdiğinle keyif verir. Öyle bir yerdir ki, dostlar olmadan gürültü, patırtı çıkarmadan tadına varılmaz. Ya Kaş geceleri? Anılan her hale kabulü var. Diyelim ki, bi başına gidildi. Ne çıkar bundan. Çevrede sadece kasabanın ambiyansını yaşamak isteyen o kadar çok kişi var ki Sevdiğiyle gideni hiç kimselerin rahatsız ettiği yok. Diğer tatil mekanlarında olduğu gibi herhangi bir endişeye kapılmaya gerek yok. Sokaklarını dolduranların tümü başka bir şeyin değil kasabının derdinde. Dostlarla gidildiyse eğer her yerde olur da Kaş’ın gecesinde bir başka yankılanır şamata. Kaş, kelimenin tam anlamıyla Akdeniz kasabası. Begonvillerin sardığı beyaza boyalı evler, Arnavut kaldırımlı sokaklar, kafelerin barların dışarıya taşan masaları, masalardaki cıvıl cıvıl insanlar, müziğin hayalleri tanılayan sesi. Çoğumuzun bildiği kasaba gerçeğinden farklı. Ne el çekiliyor kuytulara ne ayak. Aksine olabildiğince canlı ve heyecanlı. Ama her şeyden önce illa da güneşinin batışı. Akdeniz’in kuytularında biçimlenen Kaş’ın olmaz ise olmazı güneşin kavuşma anı. Turuncuya bürünen bir gökyüzü, sadece gökyüzü de değil, bu renge çalan bir kasaba düşlenecek ise karşılığını bulan yerin adı Kaş olur. Turuncu dakikalar çevreyi soluyanları bir sarmaya görsün. Sokaklarını, alanlarını dolduranların dostane tavırlarını sıcak renkler sınıfından sayılan turuncu biçimlendiriyordur olsa olsa. Kaş’ı yaşamaya gelenlerin, turuncu dakikalardaki hallerini görünceye kadar, bir tek ayçiçeklerinin yüzlerini ayırmamacasına güneşe döndüklerini sanırdım. Tüm bir kasaba saygı duruşunda bulunur mu güneşe? Mekan Kaş, vakit de günbatımıysa oluyor. Tüm gözler aynı noktaya odaklı. Yudum yudum seyretme töreni. Yudum yudum çünkü seyrine dalınan kana kana tüketilecek nitelikte değil. Yoksa şöyle mi özetlemeli: geceleyin/ salıncak vardı ya parkta./işte benim aklım;/o parkta,/birlikte sallandığım/küçük arkadaşımda/geceleyin/ aklım,/salıncakta Hava karardıktan sonra ayçiçeği tarlasından geçenler bilir. Tüm gün güneşe bakan bitki boynu bükük durur. Sadece ayçiçekleri değilmiş meğer. Turuncu dakikalardan sonra, çok kısa bir zaman aralığı, güneşle birlikte dalan ‘‘ötelere’’, farklı olmuyor da değil. Kederlenme halleri değil ama. Ruhu zenginleştiren, derinlere kök saldıran bi durum bu. Hava karardıktan sonra bu kez gözler bir başka yere kilitleniyor. Kaş’ın hemen karşısında, ‘‘Şuradan üç, beş kulaç atsam bir nefeste giderim’’ denilecek kadar yakında duran ‘‘Meis Adası’’nın ışıkları parlıyor bu kez. Kapı komşusu gibi. Komşunun zili çalsa duyulur ya, kulak kesilsen neredeyse Meis’teki Rumlar’ın sesleri bile işitilebilecek. Ege ve Akdeniz Bölgesi’nin çok yerinde Yunan adalarının gece ışıkları gözlenir. Ama Kaş’a akan parlaklığın yarattığı kompozisyonu bir başka. Tam da bu sırada duyuluyor balığa çıkan pancar motorlu teknelerin ‘‘tıkır tıkır tıkır, pata pata pata’’ sesleri. Balıkçı bunlar, boş da çıkmazlar ava. Bir iki çay bardağı bi otuzbeşlik rakı, vardır zulada mutlaka. Geceyi, kasabanın açıklarında, küçük bir balıkçı teknesinde ‘‘tıkır tıkır tıkır, lıkır lıkır lıkır’’ diyerek geçirmek isteyenlere de ‘‘hayır’’ denilmiyor çünkü yaşayanları turuncuya büründü bir kez. Güneş çoktan battı ve kendini kasabanın sokaklarına salıverme vakti geldiyse ilk adımlar çarşıya doğru oluyor genelde. Bembeyaz dükkanların yanı sıra ahşap yapılardan oluşan mekanlar kapılarını açmıştır. Bazı esnaf gündüz saatlerinde ‘‘siesta’’ yapıyor da Bu durumun, karşı komşularıyla iç içe geçen yaşamlarının kültürel yansıması olduğunu söylüyor yöre halkı. Begonvillerin sardığı yapıların albenisini bir kat daha göstermek için yapılan aydınlatma öylesine tasarlanmış ki, huzur veriyor caddelerde dolaşana. Kaş’ın merkezinde yer alan Likya döneminden kalma kaya mezarları da, gündüz saatlerinde gözden kaçtıysa, aydınlatma sonucu ‘‘buradayım’’ der gibi beliriyorlar hemen. Çarşının sırtlarındaki dünün ev olan bugünün ise aynı biçimiyle korunup lokanta, kafetarya, bar olarak hizmet veren otantik mekanları, ışıklar altındaki Kaş’ın bir de bu haliyle seyredilmesi için hazırlanmışlar gibi. Aralarda, üzeri sarmaşıklarla kaplı sokaklara kurulmuş masalara oturanların pek de kalkası yok. Az ötede, tahta masa üzerinde duran gramafondan gelen ses bırakılıp da gidilir mi? Neyse ki Kaş’ta gece uzun. Akdeniz ve Ege mutfağıyla hazırlanan, örtüleri dantelalı, vazosu kır çiçekli sofralarda dostluğa kalkan bir iki yudum şarap sonrası geceyi sabaha bağlayacak anlar başlıyor. Çarşının yokuşu aşağıya doğru sallananı kasaba ahalisinin toplandığı alana götürüyor. Denizin kıyısında, balıkçı barınaklarının hemen yanındaki meydanın hareketliliği, saatin gece yarısını gösterdiğine işaret. Herkes o kadar rahat ki. Biliyor müdavimleri, kimseler rahatsız etmez. İzmir’in, İstanbul’un, Ankara’nın yanı sıra yurtdışından da konukları olduğunu aktarıyor yerli halk. Kaş geceleri o denli iddialı ki, yurtdışından sadece bir hafta sonu geçirmek için gelenlerin olduğu söyleniyor. Merhaba 1936 yılında zeytinlik bir yamaçta kurşuna dizilirken 38 yaşındaydı Federico Garcia Lorca.. ‘Ben şairim bana birşey yapmazlar’ diyordu ölüme giderken. Franco faşizminin İspanyol halkına boyun eğdirmek için seçtiği simge bir isim olduğunun farkında bile değildi... Ölümünün ardından arkadaşı Şilili ozan Pablo Neruda haykırıyordu gerçeği: ‘‘O, insanlarının bir parçasıydı, bir gitar kadar mutlu ve hüzünlü, bir çocuk kadar, insanları kadar berrak ve derin.. Onu vururlarken insan soyunun yüreğini hedeflemişlerdi.. ’’ 70 yıl önce kurşunlarla sustursalarda sonsuza dek yapıtlarıyla konuşacak Lorca’yı anıyoruz bu hafta... Sanat her dönemde ezilse, yargılansa, içine tükürülse, yakılıp yıkılsa da kendini yenileyerek sürdürüyor varlığını barış, sevgi, adalet, aşk, özgürlük için... Farklı notalar, ezgiler, tınılar birbiriyle kaynaşıyor. Birbirlerine tamamen zıt Şebnem Ferah ve İbrahim Tatlıses, senfoni orkestrasıyla, Laço Tayfa, Brooklyn Funk Essentials grubuyla, arabesk söyleyen Müslüm Gürses, rock topluluğu Duman ile aynı sahneyi paylaşıyor. Kimileri müzik adına yeni bir soluk, yeni bir melodi, kültürlerin buluşması olarak değerlendiriyor bu birliktelikleri, kimileri ise küreselleşmenin getirdiği ticari bir kaygı olarak değerlendiriyor... Olayın kahramanları düşüncelerini paylaşıyor bizimle... İyi hafta sonları... Wattabe, doğal ortamı içinde doğa sporu meraklılarına her türlü hizmeti sunuyor Şehrin kıyısında bir kaçamak ÇALIŞANLARA TAKIM OYUNU irketlerin kurumsal aktiviteleri için de Wattabe’yi tercih ettiğini söyleyen Aydın Usman, ‘‘Takım ruhu, liderlik, özgüven, iletişim, problem çözme ve kurumsal kimlik gibi konuların işlendiği eğitimler takım oyunları ile veriliyor. Haftaiçi ve haftasonlarında şirket piknikleri ve outdoor aktiviteler ile çalışanların motivasyonu arttırılıyor’’ diyor. Mekan ve ekipman olarak yaklaşık 5 bin kişiye aynı anda hizmet verebileceklerinin altını çizen Usman, aktiviteler, şirket piknikleri, kır düğünleri gibi çok geniş bir yelpazede yer aldıklarını belirtiyor. Ayrıca Wattabe’nin restoranı da haftanın yedi günü açık. Fastfoodlarının yanısıra ızgara, salata ve makarna ile tatlı çeşitleri de bulunuyor. Ancak düzenlenen organizasyonlarda kendi menünüzü oluşturma imkanı da sunuluyor. Ş Doğa sporuna meraklıysanız ama tatil için de vaktiniz yoksa şehrin içinde küçük bir kaçamağa ne dersiniz. Wattabe’de hava kirliliğinden uzak, gürültü ve karmaşanın dışında doğanın içinde hem dinlenebilir, hem de istediğiniz sporu yapabilirsiniz. Adını eski zamanlarda kaşiflerin kanoları tamir etmek için kullandıkları macundan alan Wattabe, 4 yıl önce Büyükçekmece’de kurulmuş. Büyükçekmece sahiline bir km uzaklıkta 610 dönüm arazide doğanın içinde yer alan ve bir çok aktiviteden yararlanabileceğiniz Türkiye’nin en kapsamlı doğa sporlarının bulunduğu kulüpte kamp da kurabilirsiniz, sörf de yapabilirsiniz, kır düğünü de... Dünyada gerek kişisel gerekse kurumsal olarak yaşam kalitesini arttırmanın olmazsa olmazlarından olan doğa sporları kavramının Türkiye’deki ilk kurumsal merkezi Wattabe. Günlük yaşamın stresinden kurtularak motivasyonunuzu arttıran aktivitelerin düzenlendiği kulüpte her yaşa uygun bir program var. Girişin ücretsiz olduğu merkezde, ATV (All Terrain Vehicle), enduro, dağ bisikleti, buggy, yelken, kano, kürek, windsurf, seakayak, katamaran ve paintball gibi aktivitelerin yanısıra ister kendi çadırınızla isterseniz buradan kiralayacağınız çadırlarla göl kenarında kamp kurabilirsiniz. Göle girmek yasak ancak göl kenarında güneşlenebilir, açık ve kapalı duşlar ve soyunma kabinlerinden yararlanarak alternatif bir tatil yapabilirsiniz. ZUHAL AYTOLUN Günlük çadır kurmanın fiyatı ise kişi başı 25 YTL. Su sporlarını daha önce hiç yapmadıysanız Wattabe sizin için bir fırsat. Çünkü Türkiye’nin en iyi sörf okullarından biri Myga Surf Company, Alaçatı’dan sonra Wattabe’de de hizmet veriyor. Eğitmenlerin rehberliğinde rüzgarı yönetmek, dokunduğunuz suyun üzerinde hız yapmak isterseniz Wattabe tüm imkanları sunuyor. Wattabe Experience Center Genel Müdürü Aydın Usman burada sörf yapmanın çok daha keyifli olduğunu söylüyor: ‘‘Deniz olmadığı için burada sörf yapmak korkutucu değil. Sörfçüler kıyıdan devamlı olarak gözleniyor ve sanal çizgileri geçtikleri taktirde uyarılıyor. Gölde yapılabilecek bir hatada en kötü ihtimal karşı kıyıya çıkarsınız, bu durumda da kurtarma botumuz ile hemen yardımınıza geliriz.’’ Günlük sörf fiyatı 45 avro ancak kredili kiralama sistemiyle, hem istediğiniz gün ve saatlerde hem de indirimli fiyatlardan yararlanabilirsiniz. Tüm bunların yanı sıra Wattabe’nin girişinde hemen solda 60 dönümlük bir alanda yer alan Land Rover Experience Center’da offroad eğitim alabilirsiniz. Eğitmenler eşliğinde doğada karşılaşabileceğiniz yaklaşık 19 engelin parkurda simüle edilmiş hali ile güvenli sürüş teknikleri öğretiliyor. Yarışların yapılmadığı sadece eğitimin verildiği parkurda bir noktadan diğerine kişilere ve çevreye zarar vermeden gitmeye çalışıyorsunuz. Ancak Land Rover parkuru için önceden rezervasyon yapılması gerektiğini anımsatalım. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Müdürü: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle