Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 03 27/12/06 17:37 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 30 ARALIK 2006 CUMARTESİ 3 Sihirli parmaklar çocuklara uzandı ELİF TOKBAY Türkiye’de estetiğin duayeni sayılan, onlarca yeni yönteme imzasını atan, insanları güzelleştirmekle yetinmeyip parmaklarını, enerjisini ve beynini, konjenital (doğumsal) anomali ile doğan çocuklara yardım için kullanan Prof. Dr. Onur Erol’un Levent’teki kliniği ONEP’teyiz. Onur Erol’un kurduğu Plastik Cerrahi Özürlü Hastalara Yardım ve Plastik Cerrahiyi Geliştirme Vakfı’nın konsey toplantısı bugün. Fiziksel kusurlarla doğan bebekler bu vakıf sayesinde ameliyat ediliyor, yaşamlarını sorunsuz bir şekilde sürdürme şansı yakalıyor. Toplantı odasında yerimizi alıyoruz. Konseye katılan ve hastalar hakkında görüş bildiren doktorlar yavaş yavaş geliyor. Konseyde çocuk doktoru, konuşma terapisti, psikolog, genetik uzmanı, kulak burun boğaz uzmanı ve ortodondist bulunuyor. Hastalar dışarıda birikmeye başlıyor. İlki 11 yaşında bir kız çocuğu. Dudak ve damak yarığıyla doğan çocuk ONEP’te ameliyat edildikten sonra izlemeye alınmış. Toplantı odasındaki tahtaya çocuğun bebeklik görüntüleri yansıyor. Dudağı ve damağı yarık, burnu bozuk olan bebek geçirdiği ameliyatlar sayesinde bugün sağlıklı bir çocuğa dönüşmüş. ürk Burnundaki bir eğrilik doktorların gözünden kaçmıyor. Onur kadınlarını Erol’un elinde ses kayıt cihazı, hastayla ilgili görüşlerini sürekli en güzel üç ırk içinde kaydediyor. Konseydeki diğer doktorlar da bebekliğinden itibaren gösteren Onur Erol’a bu tanıdıkları çocuğu muayene ediyor. Muayene sonunda çocuğun açıklamasını soruyoruz: “Bence sömestr tatilinde bir ameliyat daha geçirmesine güzelik uyum, harmoni, yüzdeki karar veriliyor. uyumdur. Güzellik mutlu bakıştır. İkinci hasta ise daha bir yaşında bile Mutsuz bir bakış dünya güzelini çirkin yapar. Evet, Türk kadını çok güzel. değil. Genç annebaba içeri alınıyor. Anadolu’ya bakın kaç kültür var, ne kadar Dünya tatlısı bebekte dudak yarığı var. karışmış. Irklar ve kültürler ne kadar Çiftin aylık bin liraya ulaşan gelirleri karışırsa o kadar iyi, o kadar hoş genetik çocuklarını ameliyat ettirmeye olur. Burada o kadar hoş bir karışım olmuş yetmediği için ONEP’in yolunu ki... İnsanın iyi tutmuşlar. beslenmesi de çok Onur Erol “Bu çocukların ve önemli. Aziz Nesin’in ailelerin yaşadıklarını görün bir lafı var, “Türklerin istedim. Çocukları görmeden yüzde 60’ı aptaldır” anlaşılması zor bir durum” diyerek dedi. Kendisini çok anlatmaya başlıyor: sevmeme karşın “Düşünün aile bir yavru bekliyor. Bir doğuyor ki katılmıyorum. ağzının yarısı yok çocuğun. Aile büyük şokta ve Herhalde başka bir panikte. Birbirlerine giriyorlar, senden oldu, benden sepeple söyledi. Anadolu insanında acayip bir genetik asalet var. Hoşgörü, oldu diye... Büyük bir dram yaşanıyor ve biz de buna misafirperverlik... Ama bunlar bozulmamış tanık oluyoruz. Hacettepe’de plastik cerrahi ihtisasımı bir grupta var. İyi yetişmiş ve iyi beslenmiş yaparken bu gibi durumlarla çok karşılaştım. Ailelerin ne insanlar güzel oluyor. Türklerin iri badem kadar sıkıntı çektiğini, ne kadar mutsuz olduklarını, bu gözleri vardır. İsveçlilerde o güz yok. nedenle aile dramları yaşandığını gördüm.” Teknoloji ‘sürat yapıyor’ TÜBİTAK’ın geliştirdiği açık kaynak işletim sistemi Pardus’un 2007 sürümü yayınlandı. Ücretsiz indirilebilen Pardus 2007, açık kaynak kodlu ve GPL (Genel Kamu Lisansı) ile dağıtılan özgür bir yazılım. Kullanıcılarına diledikleri gibi çalıştırma, çoğaltma, inceleme, değiştirme ve yeniden dağıtma imkanını sağlayan Pardus 2007, bu sayede kapalı kodlu ve sahipli yazılımlara göre daha fazla güvenlik, esneklik ve tasarruf sağlıyor. 15 kişilik ekip ve çok sayıda gönüllünün katkılarıyla hazırlanan yeni sürümde kullanıcıların alışkın olduğu ofis yazılımları, internet tarayıcısı, oyun ve grafik uygulamaları ücretsiz olarak bulunuyor. Pardus 2007, www.pardus.org.tr adresinden indirilebilir. ? TÜBİTAK’tan işletim sistemi Sakın onlara korkarak bakmayın! udak ve damak yarıkları tam olarak bir nedene bağlanamıyor. Onur Erol’dan dinleyelim: “Bunu çok faktörlü neden olarak adlandırıyoruz. Hastalıkta genetik faktörlerin payı büyük fakat bunun yanında bir sürü etken var. Akraba evlilikleri, aile geçmişinde dudak yarığı olması, kullanılan ilaçlar.. hepsi birleşiyor. Ailelere akraba evliliği yapılmamasını öneriyoruz. Eğer çiftin bir çocuğu dudak yarıklı doğduysa ikinci çocuğu yapmadan evvel muhakkak bir genetik araştırma yapılması gerekiyor. Vakfımız büyüyebilirse bu hastalıkların daha oluşmadan önlenmesi yönünde çalışmak istiyoruz. ‘Çocuğumuz dudağı yarık doğdu. Eyvah! Mahvolduk!’ gibi saplantılar yanlış. Bu çocukların zekâlarında bir bozukluk olmaz. Onlara sakın korkarak bakmayın! Öyle hastalar geldi ki buraya çocuk doğmuş, kocası kadını bırakıp gitmiş...” Onur Erol bu şekilde doğan çocukların daha bebeklik çağında ameliyat edilmesi gerektiğini söylüyor. Toplumda 1718 yaşına kadar beklenmesi gerektiği yönünde yanlış bir kanı olduğunu vurgulayan Erol, “Ameliyat ne kadar erken olursa o kadar iyi” diyor. D T Güzellik mutlu bakıştır General Mobile’ın yeni telefonları G111 ve G444 Genccell distribütörlüğüyle Türkiye’de. İşlevsellik göz önünde bulundurularak tasarlanan modeller uygun fiyatlarıyla da dikkat çekiyor. İnce tasarımına rağmen 2.0 mega piksel kamera, MP3 Player, MPEG4 video, 1.8 inç 262 color TFT ekran bulunan G111 ayrıca 256MB Micro SD Hafıza kartı, stereo hoparlör, USB, WAP, Web Cam gibi birçok özelliği de barındırıyor. Kolay kullanımıyla öne çıkan G444’te ise 1.3 Mega pixel kamera, MP3 Player, 65K color ekran, video ve ses kayıt, Handsfree özelliği, stereo hoparlör, USB, WAP göze batan özellikler. G111 349YTL, G444 ise 299 YTL’den satışa sunuldu. Gün geçtikçe yaşamımızdaki yerini sağlamlaştıran DVD formatı taşınabilir oynatıcılar sayesinde her yerde izlenebiliyor. Profilo, taşınabilir DVD oynatıcısı DVD P 1200 ile istediğiniz filmi istediğiniz yerde seyretme ve müzik dinleme keyfi sunuyor. 16:9 ile 4:3 resim formatı seçeneği bulunan DVD P 1200; DVD, DivX, MP3, VCD, SVCD, JPEG foto CD disklerini çalıştırabiliyor. 22 cm LCD ekranı bulunan Profilo DVD P 1200’de ayrıca Türkçe alt yazı desteği, dahili hoparlör, zoom fonksiyonu ve çoklu açı desteği film izleme deneyiminin eksiksiz yaşanmasını sağlıyor. Hafıza kartı ve USB okuyucusu da bulunan model farklı cihazlarla kolayca iletişim kurabiliyor. 5.1 dijital ses çıkışına sahip DVD P 1200 için 543 YTL fiyat belirlenmiş. erdemhs@gmail.com ? General Mobile Türkiye’de ? DVD keyfi her yerde Birçoğu yumuk gözlüdür. Fakat bizim insanımız mavi gözlüler diye özenir. Bizdeki yüz kontürleri yok onlarda. Onur Erol, Ankara’dan İstanbul’a taşındıktan sonra bu hastalara Bugün genç kuşağa bakın ne yardımcı olmak için plastik cerrah, ortodontist, psikolog, konuşma kadar güzeller. Genç kızlara terapisti ve pediatri uzmanından oluşan bir konsey kuruluyor. bakıyorum, uzun, ince, son derece Nedeni ise bu bozuklukların ekip çalışmasıyla tedavi edilebilmesi ve alımlılar.” hastaların oradan oraya koşmamasının sağlanması. Konseye gelen VAKIF KURULUYOR hastalar muayene ediliyor, tedavi ücretleri düşük tutuluyor, gerekirse indirim yapılıyor, hiç olmadı ücret alınmıyor... İş bununla bitmiyor, bu kez ortaya hastane masrafı çıkıyor. Ameliyat olan diğer hastalar bunu görerek yardım etmeye çalışıyor, masrafları karşılıyor. Kendi ameliyat olmaya gelen hastanın bir de ihtiyacı olan başka bir hastaya yardım etmesi Onur Erol’u rahatsız ediyor. Hastalar üzerinde yardım yönünde bir baskı kurulmasına hoş bakmayan Onur Erol bunun çaresini bir vakıfta görüyor ve adımlar atılıyor. Plastik Cerrahi Özürlü Hastalara Yardım ve Plastik Cerrahiyi Geliştirme Vakfı Vakıflar Bankası Levent Şubesi Hesap No: 00158007268914462 Bu burunla B ölmek istemiyorum unca yıllık meslek yaşamında geri çevirdiği hastalar da olmuş Onur Erol’un: “Aile geliyor kızıyla, karşımda oturuyor. Burun ameliyatı için. Bakıyorum anne konuşuyor. Kıza soruyorum ‘Yavrum sen bunu istiyor musun?’ diye. ‘Annem babam istiyor’ diyor. Kesinlikle kabul etmiyorum. 6065 yaşında öyle insanlarla karşılaştım ki... ‘İlk başta annem babam bana mani oldu, sonra arkadaşım mani oldu, sonra kocam, sonra çocuklarım... Ben geldim 65 yaşına. Doktor bey, ben bu burunla ölmek istemiyorum!’ Kaç hastada duydum ve çok şaşırdım. Demek ki o insana hürmet etmek lazım. Kendisi istiyorsa ve mantıklıysa bunu yapmak lazım! Karadeniz’in karanlıkta kalan seyri SİNEM DÖNMEZ Yıl 1926. Türkiye Cumhuriyeti henüz üç yıllık. Savaşın yaraları sarılıyor. Bir yandan ekonomi toparlanmaya çalışılıyor, diğer yandan da devrim niteliğinde yasalarla rejim güçlendiriliyor. Bütün bunların yanında halkın ve diğer toplumların hafızalarında kalan eski Osmanlı görüntülerinin değiştirilmesi amaçlanıyor. Bu küçük çocuğu büyütmek, yetiştirmek, insan içine çıkarmak gerekiyor. Üstelik sadece anlatmak da yetmiyor, göstermek gerekiyor... biri olan bu tanıtım sergisi kendisine hiç yer bulamamış tarih kitaplarında. Karadeniz’in hikayesi 80 yıl sonra bir sergiyle karşımıza çıkıyor. Bizim bu sergiyle karşılamamız da tamamen bir tesadüf sonucu olmuş. TOZLU ARŞİVLERDE ARAŞTIRMA Hollanda’da Gülay Orhon tarafından kurulmuş bir belgesel film prodüksiyon şirketi olan Fatusch’da araştırmacı olarak çalışan Eray Ergeç’in, bir gün arşivlerde Hollanda’ya demirlemiş Karadeniz Gemisi resmini bulmasıyla başlayan araştırma, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Çaplı ve ekibinin devreye girmesiyle genişlemiş ve iki yıl boyunca sürmüş. Gemi yolcularının hiçbirinin hayatta olmaması ve arşivlerin korunmaması nedeniyle konuyla ilgili çok sınırlı sayıda bilgi ve belge bulabilen ekip bunun üzerine yurtdışına yönelmiş. Bülent Çaplı “Karadeniz Gemisi’yle ilgili özgün bilgi, belge ve görüntü bulmak için Netherlands Culture Fund ve Garanti Bankası’yla birlikte dünya arşivlerinde kapsamlı araştırmalar yaptık, daha sonra belgeselin seyir defteri bölümleri için kaptan Süreyya Gürsu, Celal Esat Arseven ve Orhan Kızıldemir’in anılarından yararlandık. Ancak tabii ki Eray Ergeç fitili ateşlemese bu belgesel ortaya çıkamayacaktı” diyor. Yönetmenliği Soner Sevgili, müzikleri Emre Irmak, kurgusu da Kapo yönetimindeki ekip tarafından gerçekleştirilen belgesel ayrıca 2004 yılında, Hollanda devlet televizyonunda AB müzakerelerinin başlamasından iki gün önce gösterilmiş. Seyri Türkiye Belgeseli, AB’ye kendimizi kanıtlama ve anlatma sürecimizin aslında çok daha eskiye dayandığını, tarihimize ne kadar sahip çıkabildiğimizi ve bir bakıma tarihin tekerrürden ibaret olduğunu gözler önüne seren, üzerinde sıkı çalışılmış bir proje. Siz de Karaköy’ün asırlık binaları arasında, kendi tarihimizden kopup gelmiş sürpriz bir sayfayla karşılaşmak için 20 Mart’a kadar Osmanlı Bankası’na bir uğrayın. AKBABA’DAKİ KARİKATÜR Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu cumhuriyeti, Türkiye’nin değişen yüzünü dünyaya tanıtmak için bir çözüm bulunmasını istiyor fakat üzerinde bir yıl düşünülen proje, maddi yetersizliklerden dolayı rafa kaldırılıyor. Konu, Şubat 1926’da Dışişleri Bakanı Ali Cenani Bey tarafından tekrar mecliste gündeme getiriliyor. Türkiye’yi dünyaya tanıtacak gezici bir sergi gemisi öneriyor Ali Cenani Bey. Projeye büyük bir bütçe ayrılması, sergiye verecekleri ürünler karşılığında tüccarların karşılık beklememesi ve İstanbul Sanayi Odası’nın da desteğiyle projenin yürütülebileceğine dair bir konuşma yapıyor. Bunun üzerine tekrar harekete geçiliyor, hazineden 100 bin, Ticaret Odası’ndan 500 bin alınıyor. Hollanda’dan Wilis isminde bir gemi satın alınıyor, gemi Haliç’e getiriliyor, beyaza boyanıyor, içi sergiye uygun olacak Akbaba dergisi 10 Haziran 1926 şekilde restore ediliyor ve Willis, Karadeniz Gemisi oluyor. Geminin yola çıkışının gecikmesi ve ayrılan Cumhuriyeti’ni temsil etmeleri için dikkatle seçilmiş 285 bütçe dönemin muhalif basını tarafından bir hayli tepki yolcusu bulunan gemi üç ay boyunca 12 ülkede 16 limana görüyor. Hatta Akbaba Dergisi’nde gemi, bacasında yuva demir atmış. Seferler sırasında yapılan balolarda 47 kişilik yapmış bir leylekle ve bir salyangoz tarafından çekilirken Riyaseti Cumhur Orkestrası sürekli hazır bulunmuş ve tasvir ediliyor. Nihayet 12 Haziran 1926’da Karadeniz toplam 16 balo düzenlenmiş. Sergilenen ürünleri tanıtan Gemisi, Karaköy limanından yola çıkıyor. Gemiye Türk kızları, kısa kesilmiş saçları, modern görünümleri, Mudanya’dan binen Atatürk, yolcularla birlikte yediği bir balolardaki dans becerileriyle bir bakıma değişen ve gelişen yemekle Bandırma’ya kadar eşlik ediyor. Türkiye’nin modern yüzleri olmuşlar. Gittikleri bütün Gemide, Hereke halıları, Kütahya çinileri, Hacı Bekir limanlarda kalabalık gruplar tarafından coşkuyla lokumlarından tekel ve diğer sanayii ürünlerine pek çok karşılanmışlar ve gemi toplamda 65 bin kişi tarafından eşya sergilenmiş ve bazıları satışa sunulmuş. Türkiye ziyaret edilmiş. Böyle büyük bir ziyaretçi kitlesinden iyi bir satış beklense de yüksek gümrük vergileri yüzünden çoğu ülkede satış yapılamadığından umulan kazanç sağlanamamış. Eylül 1926’da 86 gün sonra İstanbul’a geri dönmüş Karadeniz Gemisi. Bir daha da hiç yola çıkmamış ve hiç sözü edilmemiş. İşte böyle ilginç bir hikayesi olan Karadeniz Gemisi maalesef, Fatih Sultan Mehmet’in döktürdüğü topların sayısından daha az önem görmüş tarihçiler tarafından. Türkiye Cumhuriyeti yakın tarihinin önemli notlarından