Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMARTESI 02 27/12/06 17:15 Page 1 CUMARTESİ EKİ 2 CMYK 2 30 ARALIK 2006 CUMARTESİ Bozkırın ortasında deniz ürünleri cenneti: Kalbur itlis’te doğmuş, denizi ilk kez ancak 20 yaşında görmüş, uzun yıllar inşaat malzemesi ticareti yapmış olan, bir iktisatçının bozkırın ortasında bir deniz ürünleri cenneti yaratmasındaki mücizenin sırrı, merak, dikkat, azim ve sevgi. Mucizenin yaratıcısı, Mehmet Tekmen, mucizenin mekanı, Ankara Oran Çarşısı’ndaki “Kalbur”. Erkek egemen toplumun bireyi gibi davranmayıp, hemen ekleyeyim ki, Kalbur mucizesinin arkasında, Mehmet’in, Sakız Adalı eşi Bilen Tekmen de var. Nereden çıktı bu deniz ürünleri merakı? sorusunu şöyle yanıtlıyor Mehmet Bey: Burayı 1990 da ilk açtığımızda, çocuklar için sandviç, inşaatlarda çalışanlar için sulu tencere yemekleriyle başladık işe... Anlatmayı sürdürüyor: Sonra baktık ki, Ankara’da, deniz ürünleri alanında bir boşluk var, biz de o alana geçtik. Kalbur 45 kuverli, küçük, son derecede sempatik modern bir mekan. Yaz aylarında önündeki terasta servis yapılıyor. Kalbur meyhane olmasına meyhane de bir eksiği var gibi geldi bana hep, sonra birden fark ettim ki, eksiği, bizim klasik meyhanelerde alışıp, hiç yadırgamadığımız gürültü. Müzik derseniz, arada hafif eski taş plak kayıtlardan kalmış, Türkçe tangolar ve alaturka, ama dediğim gibi pes perdeden... Merhaba Hüznün ve umudun aynı anda hissedildiği zaman aralığı... Yılbaşı gecesi... Kırmızı iç çamaşırları, büyük ikramiye düşü ve süslü bir çam ağacı... Çeşit çeşit hediyeler... Eş, dost, akraba sohbetleri... Dans, alkol ve katıksız eğlence... Yükü ağırdır yeni yılın. Adının karşılığı büyük bir umuttur. Mutlu yarınlara açılan kapıdır. Kendisinden istenilen, beklenilen ne çok şey vardır... Yeni bir iş, yeni bir aşk, yeni bir hayat dilenilir ondan... Çünkü adı üstünde yenidir... Tertemiz bir sayfadır... Henüz savaşlarla, ölümlerle, acılarla, felaketlerle, yoksulluk ve açlıkla kirlenmemiş... Dünya liderleri barış, sevgi ve sağlık temenni edecekler televizyonlardan, her yılbaşında yaptıkları gibi... Herkes bütçesine göre kutlayacak yeni yılı. Kimi evinde televizyon karşısında, kimi bir restoranda dostlarıyla... Yeni yılın, kurban bayramıyla birleşmesini fırsat bilenler kasabasına veya köyüne gidecek, gurbetçi de memleketine dönecek. Parası olanlar ise kısa bir tatile çıkacak. Antalya’ya ya da İspanya’ya... Bu hafta sizler için yılbaşı gecesi alternatiflerini araştırdık. İyi ve kötü olaylarıyla tarih sayfalarında yer almaya hazırlanan 2006’ya biz de kendi çapımızda bir not düştük... Cumhuriyet Haftasonu eki 2006’da ‘merhaba’ dedi sizlere. Bizim de yeni yıla ilişkin beklentilerimiz ve hedeflerimiz var. Birlikte büyümeye devam edeceğiz.. İyi bayramlar, iyi yıllar, iyi hafta sonları... B ZENGİN DENİZ MUTFAĞI Mutfak, Akdeniz yöresinde alışılageldiği gibi, otlardan ve deniz ürünlerinden oluşuyor. Ama neler yok, neler... Deniz ürünleri, Tekmen çiftinin sürekli araştırmaları, denemeleri sonucunda oluşturulmuş. Örneğin, bizim, eski zamanlarda siyah etli balıklarla özellikle de torikle yapılmasına alıştığımız balık köftesi Kalbur’da karides ile yapılıyor. Kadınbudu köfteden ilham aldım, ama ben tavada değil ızgarada yapıyorum, diyor Mehmet Bey. Daha sonra, kimi lokanta sahiplerinin, peçeteye sarıp götürdükleri bu enfes köftenin püf noktasını, yani sırrını açıklıyor, ama ben bunu kimseye açıklamayacağımı belirttiğimde de, hafifçe gülümseyerek “iyi edersiniz” demekten de geri kalmıyor. Kalbur’a gittiğinizde, önce buzdolabı vitrindeki çeşit çeşit soğuk ve sıcak mezelere, otlara deniz ürünlerine bakın, sonra bırakın Mehmet Bey sizi yönlendirsin. Ama bu arada, mutlaka tadılması gerekenler olduğunu da belirtmeliyim. Dilerseniz tütün balığını başa koyalım. Ardından çok sevdiğim, ama beton gibi sert yapıldığı için pek her yerde yemediğim, dereotuyla servis edilen bakla favayı sayayım. Enginar yüreği şişi sakın ihmal etmeyin! Karidesli böreği tadın. Enfes ahtapot ızgarayı unutmayın, levrek marine ile kuykunmazlı somon marineyi de tadın! Ama balık kokoreçi hiç ıskalamayın! Kalamar, karides, sübye ve ahtapottan yapılan balık kokoreç, hem tam kokoreç tadında, hem de deniz ürünü niteliğini hiç yitirmemiş, üstelik çok sağlıklı. Lüfer favori balığımdır, ama çinekopa düşkün değilim. Yine de Kalbur’da önerildiğinde geri çevirmiyorum. Balıkları teker teker saymanın anlamı yok, mevsimine göre değişiyor. Son gittiğimde dil şiş vardı enfesti. Kalbur’un spesyalitelerinden biri de, dil dolması, fileto şeklinde kesilmiş dil balıklarının içine karides ve pirinç konularak, fırına veriliyor. Bir daha gittiğimde, eğer rastlarsam, mutlaka deneyeceğim. Kalbur Türkiye’nin en iyi beş deniz ürünleri mekanından biri, yabancı dostlarınızı da hiç tereddüt etmeden götürebilirsiniz. Yalnız yer pek geniş olmadığından, birkaç gün önceden telefonla rezervasyon yaptırmanız zorunlu. Pazartesi, bayram ve yılbaşı günleri kapalı olduğunu da unutmayın. KALBUR Oran Çarşısı Merkez C3 Blok No.23 24 Ankara Tel :(0312) 490 50 01 – Fax :( 0312) 490 50 05 Fotoğraf: KORAY AVCI ALPER İZBUL Sanat sanat için midir yoksa halk için mi tartışmaları süredursun, ‘resim sanatının maddi çıkar için olması’ onu üzüyor. 4 Ocak 2007’de “Hezarfen’in Gözüyle” başlığı altında 7. kişisel sergisini açacak olan ressam Teoman Ata, kendi deyimiyle ‘mütevazi olmak zorunda’ olan Türk resminin, çeşitli grupların elinde ‘sadece maddi çıkar’ haline gelmesini yadsıyor. “Türk resmi rönesansı yaşamadı. Şimdilik mütevazı kalmak zorunda olmamızın nedeni de bu. Belki resimde bir ekol yaratamadık. Ancak yaratıcı gücümüzle eğilimlerimizi sergileyebiliyoruz” diyen Ata, resmin gelişmesini ise ‘heves etmeye’ bağlıyor. Ata ‘heves’ kavramını ise şöyle açıklıyor: “Özgünlük spekülatif bir kavram. Bazıları ‘tutarlılık’ ararken özgünlükte ben ‘yaratıcılık’ arıyorum. Dolap beygiri gibi bir dönüp durmaktansa tutarlılık adına, vahşi bir at gibi ovalarda dolaşmayı tercih ediyorum. Elbette ovalarda dolaşan vahşi bir atın yolu diğer vahşi atlarla kesişecektir. Onlardan etkilendiği bile savlanacaktır. Çünkü onların ovalarında dolaşmaktadır. Ancak kim bilir belki günün birinde hiç el değmemiş bir ovaya çıkacaktır yolu. Belki de asla bomboş bir ova bulamayabilirim ama heves ediyorum. Önemli olan da bu.” Batılı dünya görüşüne göre ‘to be or not to be’ (olmak ya da olmamak) olarak özetlenen anlayışın, kültürümüzün bir kanadına hakim olan oryantalist ve mistik bakış açısıyla ‘heves etmeye’ dönüştüğünü anlatan Ata, Türk resmindeki ilerlemeyi de “Sanatta dehalar vardır. Devirler açarlar. Ancak her sanatçı deha olamaz ve olmak zorunda da değildir. Ve bilinen bir gerçektir ki sadece çabalayan yol alabilir” diyerek ifade ediyor. kelleyi kaptırmak var üstelik” der gibidir. Hezarfen “Uçamazsam da heves ederim uçmaya, heves etmek de başarmak kadar önemlidir buralarda” diye yanıtladığını söylüyor Teoman. Teoman Ata, “Hezarfen’in Gözüyle” temalı 7. kişisel sergisini Galeri Artist Çukurcuma’da açıyor. Bacalardan havalanan dumanlar arasından adalara bakıyor. Haydarpaşa, Kuledibi, gecekondular Teoman’ca soyutlamalarla renkleniyor. Koyun koyuna adamlar kendi gölgeleriyle yalnız… Bakarken onun resimlerine; “melankoli, yaşama sevincine nasıl dönüşür?” diye sormadan edemezsiniz. “İşin sırrı heveskar olmakta” diye yanıtlıyor Teoman Ata. ‘Heves eden’ yol alır SANAT KAYGISI Saf sanat kaygısıyla, kimseye yaranmadan varolmaya çalışan bir sanatçı adayının karşısına maddi çıkar kaygısı ile öbeklenmiş grupların çıkarak engel olduğunu vurgulayan Ata, “Kişisel itibar ve maddiyat kaygısıyla azımsanamayacak bir güç oluşturan ‘akademililer’ var. Uluslararası sponsor desteğiyle hayatiyet bulan isimler var. Ne yazık ki resimde varolabilmek için bu gruplarla mücadele etmek hatta kavga vermek gerekiyor. Öncelikle bilinmesi gereken ise sanatçı olmak için okullu olmanın gerekmediği. Okul bir gerek şarttır ancak asla yeter şart değildir” diyor. Ata şöyle devam ediyor: “Akademililerin gruplaşarak bir baskı unsuru haline gelmesinin altında okuldaki hocaların kendilerini onaylatacak ‘sanatçıların’ varlığını istemeleri yatıyor. Maddiyata dökülen sanatta, ‘tüketicilerin’, ‘müşterilerin’ gözünde okullu olmayı bir ön şart haline getirmeye çalışıyorlar ve bunu da başardılar. Cessane’nin hangi okuldan olduğunu bana kimse söyleyemez. Gogen borsacıyken ressam olduğunu farketmiştir. Van Gogh’un resme başlamadan önce girip çıkmadığı iş kalmamıştır. Okul teknik anlamdaki gelişmeyi hızlandırır. Ama sanatçı olabilmek için sanatçı duyarlılığı, yaratıcılık güdüsü, yetenek ve çalışma şarttır. Bazı dergi ve galeri gruplarının maddi çıkarla hareket ettikleri gözleniyor. Ve bunların kurdukları hegemonyanın kırılması da güç görünüyor. Sanat ticari rekabete dönüşürse, sanat olmaktan çıkar.” HEZARFEN’İN GÖZÜYLE HEVES ETMEK Hezarfen bir yanılsama bile olsa; yaratma güdüsünü dizginleyemeyenlerin bir selamıdır Leonardo’ya aynı zamanda. Şimdi biri Haliç de gezinirken sisler arasında kösnül sokaklarda, diğerine kuleye çıkmak düşer, kanatlarını parçalaya parçalaya… Leonardo “Uçamazsın bu kanatlarla Hezarfen, bir de İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörü: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: İpek Aksoy Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu, Mustafa Doğan Tel: 212251 98 7475 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ hafta@cumhuriyet.com.tr