17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

CUMARTESI 03 23/11/06 16:38 Page 1 CUMARTESİ EKİ 3 CMYK 25 KASIM 2006 CUMARTESİ 3 Günyeli’nin objektifinden Hindistan istik öğeleri, kültürü, renkli M görüntüleriyle herkesi etkileyen Hindistan’a bu kez de Mehmet Günyeli, objektifiyle farklı bir açıdan bakıyor. İş yaşamının yoğun temposuna rağmen zaman zaman kendini farklı coğrafyaların rüzgarına bırakan Günyeli, Küba fotoğraflarından oluşan sergisinden sonra bu kez de dünyaya Hindistan’dan bakıyor. Günyeli, bir kere değil, birkaç kez gittiği Hindistan’ı bambaşka gözlerle yakalayıp fotoğraf kareleriyle belgelemiş. 5 Aralık’ta Gülhane’deki Darphanei Amire’de açılacak Hindistan Günyeli Fotoğrafları sergisinde Günyeli, gözlemciliği, izlenimleri ve bizi doyurduğu renk atmosferiyle, bu bakışının rastlantısal olmadığının ipuçlarını gösteriyor. Bu fotoğraflarda zamanı dondurmanın yanı sıra, Günyeli’nin bir bakıma tarihi de dondurduğuna tanık oluyoruz. Seçtiği yüzleri tarihin derinliklerinden seslenen bir kültürle buluşturuyor. Bu fotoğraflarda Günyeli, Batılı bir fotoğrafçı gibi değil, Doğulu ahbaplarına bakar gibi... Bu tutumuyla mahzun ve meraklı insanların bakışlarına ortak ediyor bizi... Fotoğraflarda, güncel ve mitolojik metaforları iç içe geçmiş, işinde, yolda, pazarda yani hayatın içinden bize bakan insanlar var. İnsan yüzleri, kaçamak değil... Onun bakışının samimiyetine inanmış gibi içtenlikle poz vermişler. Ağırlıklı olarak teleobjektif kullanmasına karşın, teleobjektifin çok zaman olanak verdiği kolaycılığa sığınmamış, dikkatli bakışını gözlemlerinin ışığında fotoğraflarla buluşturmuş. ‘Mahzun Doğu’ya özgü hüzünlü bakışların bir envanterini çıkarıyor fotoğraflarıyla. Fotoğraflarında belgesel bakışının naif coğrafyasını gözler önüne sermekle, farklı yüzleri olan Hindistan’ı tek bir yüze, hem de iri gözlerden ibaret kocaman bir yüze indirgiyor. Günyeli’nin 25 Aralık’a dek sürecek sergisinin yanı sıra Hindistan fotoğraflarından oluşan albümü Fotoğrafevi’nin “Ülkeler, Şehirler” başlıklı serisinin yeni kitabı olarak yayınlandı. Kitapta ayrıştırıcı, serüvenci ve sevecen bir bakışla ışığın, renklerin ve mistizmin ülkesi Hindistan’ı anlatan seçme fotoğrafları yer alıyor. Fotoğraf tarihini araştırıyor Mehmet Günyeli, 1980’li yıllarda fotoğraf çekmeye başladı. Yurtiçinde ve yurtdışında sergilere katıldı, saydam gösteriler yaptı, çeşitli ödüller kazandı. Bu arada, fotoğraf tarihiyle ilgili araştırma ve incelemelerini sürdürdü. Çok geniş bir fotoğraf tarihi arşivi oluşturdu. Dünyanın birçok ülkesine giderek fotoğraflar çekti. Fotoğrafları yurtiçinde ve yurtdışında çeşitli gazete ve dergilerde yayımlandı. Mehmet Günyeli’nin Küba fotoğraflarından oluşan “Viva Cuba Libre” albümü ise, Fotografevi’nin öncülük ettiği “Ülkeler, Şehirler” başlıklı serinin ilk kitabı olarak 2005 yılında yayımlandı. Blues Türkiye’yi dolaşmaya devam ediyor 17. Efes Pilsen Blues Festivali Türkiye’yi dolaşmaya devam ediyor. Buckwheat Zydeco, Larry Garner, Micheal Powers ve ekipleri şimdiye kadar Samsun, Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Kayseri, Konya ve Ankara’da konserler verdi. 20 Aralık’a kadar devam edecek turne kapsamında Türkiye’nin daha pek çok şehrine gidilecek. Bizler de geçen hafta gerçekleşen Erzurum ve Diyarbakır konserlerine katıldık. Efes Pilsen Blues Festivali, Erzurum ve Diyarbakır’da düzenli olarak yapılan tek etkinlik olduğu için yöre halkı ve özellikle üniversite öğrencileri konserlere büyük rağbet gösterdi. Erzurum konseri Polat Reneissance Otel’de, Diyarbakır konseri ise Demirok Tesisleri’nde yapıldı. Saat 19.30’da başlayan konserlerde sahneye önce Micheal Powers (gerçek ismiyle Micheal Butler Murchison) ve Cliff Schmitt çıktı. Amerikan modern blues tarihinin önemli isimlerinden olan Powers, daha çok akustik ve electro gitar ağırlıklı parçalar çaldı. Ardından Larry Garner, Lester Delmore, Shedrick Nellon ve Raphael Wressing’den oluşan ‘Larry Garner & Band’ konser verdi. Avrupa blues sahnelerinde ŞİRİN GÜVEN fazlasıyla ünlü olan topluluk, ‘baton rouge’ ezgilerini sahneye taşıdı. Son olarak da Buckwheat Zydeco müzikseverler ile buluştu. Stanley Joseph Dural (Buckwheat Zydeco), Sir Reginald Junior (washboard isimli değişik bir çalgı çalıyor), Gerard J. St. Julien, Curtis Watson, Paul A. Sinegal, Oliver Scoazec ve Lee Allen Zero akordeon bazlı ‘zydeco’ türünün en güzel örneklerini sundu. Buckwheat Zydeco’nun kıpır kıpır ve ritmik müziğini dinleyenler yerlerinde duramadı. Buckwheat Zydeco, trompet ve synthesizer ile renklendirdiği rock ve R&B türlerini geleneksel ve modern zydeco tınılarıyla başarıyla buluşturdu. Erzurum konserinde Buckwheat Zydeco’ya bir de süpriz yapıldı. Sanatçının doğumgününü kutlamak için sahneye kocaman bir pasta getirildi. Kısacası Efes Pilsen Blues Festivali’nin Doğu tarafı coşkulu ve neşeli geçti. Erzurumlular ve Diyarbakırlılar toplulukların çaldığı müziğe kimi zaman elleriyle, kimi zaman ise vücutlarıyla eşlik etti. Festival kapsamında bu akşam Ankara’da, salı günü Eskişehir’de, çarşamba günü Bursa’da, 12 Aralık günleri ise İstanbul’da konserler verilecek. Siyahi müzik dehaları sayesinde blues müziğinin en güzel örneklerini dinleyebilirsiniz. Sahnelerin ‘hırçın kız’ı geliyor!.. Lewis, 1988 yılında Juliette Kim Basinger ve Dan Aykroyd’la birlikte oynadığı ilk filmi ‘My Stepmother is an Alien’dan beri yaklaşık 30 filmde oynadı. Bunların arasında ‘Korku Burnu’, ‘Katil Doğanlar’, ‘Gün Batımından Şafağa’ ve ‘Tuhaf Günler’ gibi çok fazla ilgi gören filmler de var. Martin Scorsese’den, Robert Rodriguez’e, Oliver Stone’a ve hatta Woody Allen’a kadar pek çok ünlü yönetmenle çalıştı. Birçok farklı rol canlandırdı. ‘Diğer Kızkardeş’ filminde bağımsızlığını elde etmek isteyen zeka özürlü genç kadını, ‘Katil Doğanlar’da psikopat, seri cinayet işleyen katili, romantik komedilerde ise ‘cici kız’ı... Ünlü oyuncu şimdi de müziğiyle karşımızda. Zaten Lewis için, dolgun olan sinema kariyerinin yanında müzik hep varmış. Dokuz yaşındayken babasıyla birlikte The Who ya da Stanley Dan’i dinlemeseymiş de, Black Flag ve Iron Maiden’ı ağabeyleriyle keşfetmeseymiş de, Jimi Hendrix’in ‘Vodoo Child’ını ‘Katil Doğanlar’ın setinde defalarca çalmasaymış da.... Mutlaka bir gün müzik ile uğraşacakmış. Beklenen son ise 2003’te geliyor. O sene Lewis New York’ta, ‘Juliette & The Licks’ isimli grubu kuruyor. Juliette & The Licks 2004’te ilk stüdyo kayıtları ‘Like a Bolt of Lightning’i çıkarıyor. 2005’te ise ilk albüm geliyor: ‘You’re Speaking My Language’. Albümün ardından turneye çıkan grup, 20 ülkede 500 bin kişiye ulaşıyor. Grubun müthiş sahne performansını, özellikle de Lewis’i izleyenler büyüleniyor. Grup tam ikinci albüm hazırlıklarına girmişken bir talihsizlik oluyor ve davulcu gruptan ayrılıyor. Ancak bu olay güzel bir şeye vesile oluyor. Foo Fighters’ın esas adamı ve Nirvana’nın efsanevi davulcusu Dave Grohl, Juliette and The Licks’in ikinci stüdyo albümü ‘Four on The Floor’ için davulun başına geçiyor. Sahne enerjilerini de yansıtmayı başaran albüm çok beğeniliyor. Albümün ‘Hot Kiss’ isimli şarkısı ise tam anlamıyla bir patlama yaratıyor. Lewis, ‘Hot Kiss’in klibinde fosforlu pembe çorapları, siyah topuklu çizmeleri, kafasındaki mavi, yeşil tüy ve garip yürüyüşü ile dikkat çekiyor. Masum suratının aksine oldukça hırçın ve farklı olan Lewis ve grubu Radarlive kapsamında 28 Kasım akşamı İstanbul Yeni Melek’te konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle