Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 TÜRKİYE’NİN BULAŞICI HASTALIKLARLA İMTİHANI Kollar yeniden sıvanmalı DR. MELAHAT CENGIZ * Anadolu toprakları, Asya’dan Avrupa’ya ve Ortadoğu’ya geçiş yolu olduğu gibi aynı zamanda bulaşıcı hastalıklar tarihinde köprü özelliği taşımaktaydı. Gerek ticaret yolculuğu ve gerekse savaşların getirdiği elverişsiz koşullar bulaşıcı hastalıklar nedeniyle milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Tarihte Avrupa nüfusunun üçte birini yok eden veba hastalığı, bunun en belirgin örneği olup 16. yüzyıldan 1900’lere kadar ataklar halinde tüm Anadolu’da seyretmiş, 1625 yılında İstanbul’da 200 bin kişinin vebadan hayatını kaybettiği sıhhi kayıtlara geçmiştir. 1840’ta İstanbul’da “Karantina Meclisi (Meclisi Umuri Sıhhiye)” kurularak tüm şehir ve mahalleler karantina altına alınmış, limanlar için nizamname düzenlenmiştir. SAVAŞLARDAKİ ÖLÜMLERDEN FAZLA 1. Dünya Savaşı ile yeni salgın hasta lıklarla karşılaşan Avrupa, yaklaşık 50 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olan İspanyol gribi ile tanışmış, Osmanlı Devleti de bu hastalıktan kaça mamıştır. Sadece İstanbul şehremanetine göre 6 bin 403 kişi hayatını kaybetmiştir. Yine kolera salgını 1912 13 yıllarında Balkan Savaşları sırasında yaşanmış, or du ve göçmenlerde büyük zayiata neden Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en olmuştur. Balkan Savaşı, 1. Dünya Sava çok insan kaybına neden olan hastalık, şı, grip, sıtma, tifüs, kolera, frengi, ve nüfusun yüzde 50’sini etkileyen sıtmanın rem, çiçek gibi hastalıklar askeri kaynak toplumsal yaşama etkisi oldukça büyük larda cephede ölenlerin kayıtlarına bakıl tü. Öyle ki bazı şehirlerde okullar, hasta dığında savaş nedeniyle ölenlerden çok ne olarak kullanılmak durumunda kal daha fazladır. Genç Cumhuriyete bütün mıştı. bu hastalıklar miras olarak bırakılmıştır. İşgücü ve üretim kaybı ileri boyutlara ulaşmıştı. Özellikle tarım toplumu olan YETERSİZ ALTYAPI genç Cumhuriyette tarım yapılamaz, Osmanlı’dan ayrılan bölgelerden hayvan beslenemez durumdaydı. Bu dö Anadolu’ya göç eden insanlar vasıtası ile nemde kurulan Sıhhat ve İçtimai Muave taşınan bulaşıcı hastalıklarda yoğun net Vekâleti sıtma mücadelesine baş artış savaşın açtığı yaralara ladı. Sıtma mücadele teşkilatları altyapı yetersizliği de eklenin ve dispanserler kuruldu. ce salgınları oluşturmuştur. Sıtmanın yoğun olan böl Bu nedenle 192330 dönemi gelerde sıtmalı hastayı sağ sağlık alanındaki mesainin lam insandan ayırarak, üc tamamı salgın hastalıklarla retsiz ilaç temini ile teda mücadele için sarf edilmiştir. vi etmek ve sıtmaya neden Cumhuriyet döneminin ilk Sağlık Bakanı Dr. Refik Saydam, olan sivrisinek yataklarını kuDr. Melahat Cengiz rutmak amacıyla durgun su ve bakanlık çalışmalara ilk aşamada merkez ve taşra teşkilatlarını güçlendirmekle kir havuz yataklarını ıslah çalışmaları yapıldı. başladı. Amacı halkın felaket halini almış sağlık problemlerini çözmek, toplumsal kalkınmayı gerçekleştirmek ve sağlıklı nesiller yetiştirmek için salgın hastalıklarla mücadele etmek, hıfzıssıhhayı yayınlaştırmaktı. ÜCRETSİZ TEDAVİLER YAPILDI Anadolu’da 1. Dünya Savaşı ile salgınlara neden olan frengi ve körlüğe neden olan trahom ile savaş sonrası mücade le edilmiş, saha tespitleri yapılıp hasta olanların tedavileri ücretsiz sağlanmıştır. İmkânsızlıklara rağmen Cumhuriyetin ilk yıllarında verem hastalığı ciddi sağlık sorunu olarak görülmüş, İzmir’de ilk verem savaş derneği kurulmuş, aşılama çalışmaları başlamış, bu maliyetli hastalık için Heybeliada Sanatoryumu açılarak tedavi ve korunma imkânları oluşturulmuştur. Ayrıca 1921’de İstanbul ve Sivas’ta 3 milyon 269 bin kişilik çiçek aşısı üretilmiş, tabip ve sıhhiye memurları vasıtası ile aşılama çalışmalarına başlanmıştır. Osmanlı döneminde başlayan aşı çalışmaları 1930’da yerli aşı ve serum üretimi ile hızlanmıştır İkinci Dünya Savaşı’na kadar bulaşıcı hastalık mücadelesinde önemli mesafeler kaydeden Türkiye, savaşa girmemesine rağmen bütçesini savaş ekonomisine göre düzenlemiş, bu dönemde salgın hastalıklarda yeniden alevlenmeler olmuştur. 1960’lardan sonra 224 Sayılı Sosyalizasyon Kanunu ve Nusret Fişek önderliğinde yeni bir kanun ile sağlık hizmetlerinin programa bağlanması öngörülmüş, doğu hizmetinde koruyucu sağlık hizmeti yapan sağlık çalışanları için imkânların çoğaltılması ve sağlık ocaklarının açılması sağlanmış, hizmetlerin tek elden ve yeterli sayıda yürütülmesi amaçlanmıştır. Bu dönemde personel yetiştirme, verem, cüzzam ve sıtmaya karşı ucuz ve etkin mücadele amaçlanmış, bakanlık merkez örgütünün güçlendirilmesi sağlanmıştır. KORUYUCU HİZMETLERİN ÖNEMİ 1980 sonrası sağlık alanında hizmet sunumu ve finansmanı birbirinden ayrılmış, koruyucu sağlık hizmetlerine yatırım azalmıştır. Artık sosyalleştirilmiş sağlık hizmetleri yerini serbest piyasa ekonomisi koşullarına terk etmiştir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin en önemli ayağı olan 1. basamak sağlık hizmetleri topluma yönelik ve kişiye yönelik olarak ikiye ayrılmış, topluma yönelik olan toplum sağlığı merkezlerinde (TSM), kişiye yönelik olan aile sağlığı merkezlerinde sunulmaya başlanmıştır. Koruyucu sağlık hizmeti Sağlık Bakanlığı bünyesinde Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenmektedir. ZOONOTİK HASTALIKLAR ARTTI Ulaşımın kolaylaşması ve ticaretin artması, kalabalık nüfus ve şehirleşmenin yoğunlaşması ile dünyada zoonotik hastalıklar (hayvandan insana bulaşan) özellikle 2000’li yıllarda artmış ve /veya tanı araçlarında gelişme ile tanımlanabilir hale gelmiştir. Ülkemizde ve dünyada viral hastalıkların artması hayvandan insana geçişin çoğalması ile kuş gribi, domuz gribi, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Batı Nil Virüsü ile oluşan hastalıklar, SARS, MERS, CoV son olarak Covid19 göstermektedir ki yeniden salgın hastalıklara yönelik bir organizasyon gerekmektedir. 2010 Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, Türk Tabipleri Birliği raporunda belirtildiği gibi salgın kontrolünde yerel kapasitelerin artırılması tanısal yöntemlerin dağılımının zenginleştirilmesi her ilde “Bulaşıcı Hastalıklar Salgın İzleme ve İnceleme ekibi” aktif olarak rol alması, Tarım Köy İşleri Bakanlığı’nın Veteriner Hizmetleri’nin Sağlık Bakanlığı ile bağ oluşturması, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve bağımsız bilim insanlarının önerilerinin dikkate alınması esas olmalıdır. Özellikle çağımızda sağlık hizmetlerini birbiri ile işbirliği yapan bir bütün olarak yürütmek salgınlar konusunda en akılcı yöntemdir. * Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı ve 2016 2018 İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi