Katalog

12 DSÖ: PANDEMININ ETKISININ AZALMASI ZAMAN ALIR Aşı aylar sürebilir SARP SAĞKAL Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Türkiye Temsilcisi Dr. Pavel Ursu, koronavirüs hastalığının havaların ısınmasıyla etkisinin azalacağı öngörüsüne ilişkin “Virüsün etkisi sıcaklığa bağlı olarak azalsa bile, bunun bir pandemi olduğunu ve kesin bir çözümünün olmadığını göze alarak, bizim bu beklediğimiz azalma sürecinde kışa hazırlık yapmamız gerekiyor” dedi. Hastalığın tedavi aşamasına ilişkin de bilgi veren Ursu, “Şu anda aşı için çalışmalar yürütülmekte. Ama yeni bir virüsün aşısını yapmak yıllar ya da en azından aylar alır” ifadelerini kullandı. DSÖ Türkiye Temsilcisi Ursu, tüm dünyayı ve Türkiye’yi etkisi altına alan koronavirüs salgınına ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Ursu’nun açıklamalarından satır başları şu şekilde: n Virüsün Türkiye’deki yayılımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce hastalığın yayılma hızı yüksek mi? İlk hastalığın duyurusunun ardından böyle bir yükseliş olmasını bekliyorduk. Salgın şu anda konsolide oluyor. Hükümetlerin açıkladığı rakamlar artıyor. Biz bu koşullarda yaşanan artışın beklenen bir artış olduğunu görüyoruz. Bu yükseliş bir sürpriz değil hatta bu noktada değerlendirme yapılabilmesi için erken bir oran var. Dina mikleri görebilmemiz için daha çok gün ve belki de hafta geçmesi gerekiyor. n Virüsün iki ay içerisinde havaların ısınmasıyla beraber etkisinin azalacağı söyleniyor. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Eğer iki ay içerisinde etkisi azalmazsa ne olacak? Bu tip her yaştan insanı etkileyebilen virüslerin yaz zamanlarında etkisinin azaldığı görülür. Koronavirüsü hâlâ öğrenmeye çalışıyoruz, bu çok yeni bir virüs. Normalde bir azalma bekleriz ama hâlâ temkinliyiz. Çünkü, zaten şimdiden sıcak ve yaz zamanında olduğunu söyleyebileceğimiz ülkelere baktığımızda bulaşmanın buralarda da olduğunu görüyoruz. Yani virüsün etkisi sıcaklıkla bağlı olarak azalsa bile, bunun bir pandemi olduğunu ve kesin bir çözümünün olmadığını göze alarak, bizim bu beklediğimiz azalma sürecinde kı şa hazırlık yapmamız gerekiyor. Yani yazın bir azalma olabilir ama bu azalmayı önümüzdeki kışa hazırlık olarak kullanmalıyız. n Virüsün ciğerlerde yaşam boyu kalıcı bir etkisi olduğu söyleniyor. Bu doğru mu? Öncelikle bu ciddi vakalarda görülen bir durum. Bütün vakalarda yaşanmıyor. Ama iyileşme süreci uzun bir süreç ve bu hastalığı atlatan insanlar uzun süreli sonuçlarla karşılaşmayı beklemeliler. Ciğerleri etkilenebilir. n Virüsün tedavi aşaması ne durumda? Aşısının 7 ay sonra bulunacağına dair söylentiler var. Siz ne dersiniz? Şu anda virüsün belli bir tedavi yöntemi yok. Semptomları giderebilecek bazı ilaçlarla tedavi yapılmaya çalışılıyor. Özellikle ağır grip durumlarında kullanılan ilaçlar tavsiye ediliyor. Ancak şu noktada herhangi bir tedavimiz veya ilacımız yok. Aynı durum aşı için de geçerli. Şu anda aşı için çalışmalar yürütülmekte. Ama yeni bir virüsün aşısını yapmak yıllar ya da en azından aylar alır. Dünya genelinde uygulanan yöntemlerin klinik raporlarını inceliyoruz. Böylece genel bir değerlendirme yapabiliyoruz. Böyle bir virüsle mücadele etmenin yolunu sadece tedavi yönteminden beklememeliyiz. Virüsün bulaşıcılığını da kıracak önlemler almalı ve bu bulaşıcılığı kırmalıyız. Böylece az insan etkilenir ve en doğal yöntemle virüsten kurtuluruz. ‘Göçmenlerle yayılmış salgın hastalık yok’ Göçmenlerle ilgili giderek artmakta olan ve ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelen enfeksiyon hastalıkları, koronavirüs ile birlikte yeniden gündeme geldi. Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Profesör Doktor Necla Tülek, “Göçmenler aracalığıyla gelip topluma yayılmış, salgın yapan bir örnek yok kesinlikle. Ama bazı bulaşıcı hastalıklar, göçmenler arasında daha çok yayılabiliyor” dedi. Pandemi (salgın) boyutundaki koronavirüsün (Covid19) dünyadan sonra Türkiye’de ilk vakasının görülmesinin ardından, enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı profesör doktor Necla Tülek ile düzensiz göçmenlerde ortaya çıkabilecek hastalık risklerini konuştuk. Göçmenler aracılığıyla topluma yayılan ve salgın yapan bir hastalık örneğinin olmadığına dikkat çeken Prof. Tülek, “Göçmenlerde hastalık riski yok, dünyada örneği yok. Göçmenler aracalığıyla gelip topluma yayılmış, salgın yapan bir örnek yok kesinlikle. Ama bazı bulaşıcı hastalıklar, göçmenler arasında daha çok yayılabiliyor. Yani göçmenin kendisine risk oluşturuyor” dedi. Göçmenlerin daha kapalı toplum şeklin de yaşadıklarını anlatan Tülek, asıl sorunun sınırlara giden ve geri gelenler açısından olduğunu söyledi. Bir hastalığın toplumda artmasının yani hastalık yükünün artmasının virüsün de artması anlamına geleceğini kaydeden Tülek, “Göçmen çocukları yeterince aşılamazsak, örneğin kızamık çok yayılırsa, o zaman toplumun diğer kesimlerine de yayılır. Bu gözle bakmamız gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. “Koronavirüste bağışıklık sistemimizin güçlü olması önemli. Düzensiz göçmenlerin bağışıklığı hakkında ne düşünüyorsunuz” sorumuza Prof. Tülek, şu yanıtı verdi: “Dünyadaki bütün göçlerde izlenen bir tablo olarak, göç edenler genelde hareket edebilen, geldiği topluma göre daha sağlıklı olan kişiler ki çıkıp gelebiliyorlar. Bulunduğu topluma göre bunlar daha sağlıklı, daha dirençli insanlar. İlk geldiklerinde iyi durumda oluyorlar. Buna terminolojide ‘Sağlıklı Göçmen Etkisi’ deniyor. Beslenme bozukluğu oluyor, daha kalabalık ortamda yaşıyorlar, iş sorunu oluyor, ekonomik sorunları oluyor. Bütün bunlar olunca bağışıklık sistemi zarar görüyor. Bağışıklık, düzenli beslenme ile de ilgili bir şey. Dolayısıyla eğer onla rın arasında yayılırsa, daha çok ve daha hızlı yayılır. Yani ilk geldiklerinde bulaşıcı hastalıkları görmüyoruz. Asıl sorunları travmalar, yolda yaşadıkları sorunlar. ” Olası salgın hastalıklarda sınır kontrollerinin önemine dikkat çeken Prof. Tülek “Bu olayı yalnızca göçmenler olarak değil de sınırların kontrolü olarak görmemiz gerekiyor. Bu göçmen de olabilir, iş için giden gelen olabilir. Sınırlar iyi kontrol edilmeli. Yani gelenler iyi sorgulanmalı. Gerekirse karantinaya alınmalı” dedi.