10 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

t TÜRKİYE MİMARLIK POLİTİKASI Mimarlık Politikaları Neden Gereklidir? Katarina Nilsson Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE) eski başkanı Mimarlık politikası tartışılırken genelde iki türde karşı görüş ortaya çıkar. Birincisi “Peki, bundan zarar gelmez, hadi bir tane bizim de olsun” görüşüdür ki hemen sonrasında bu güzel sözler unutulur. İkincisi ise “Bizim uğraşmamız gereken çok daha önemli konular var: Küresel ısınma, işsizlik, evsizlik, demokrasi, vesaire”dir. Bu ikinci söyleme karşı savaşılması aslında daha zordur. Bu tutumlarla savaşabilmek için fark yaratılması gereklidir. Biz de bu rekabete, mimarlığı ancak ışık ve küresel ısınma, orantılar ve demokrasi, barınak ve lüks evlerin hepsini içeren bir olgu olarak gösterebilir ve tanımlayabilirsek katılabiliriz. Eğer bize inanılmasını ve sözümüzün dinlenmesini istiyorsak bu bağlantıları kurmamız gereklidir. Mimarlık küresel ısınmayı içerir mi? Buna evet demek zor değil, binalarımızı nasıl tasarladığımız, aslında, binanın güneş ile kendini nasıl konumlandırdığına, kullanılan malzemelerin çevreyi nasıl etkilediğine, ne kadar süre ayakta kalabileceğine ve binayı ısıtmak ve soğutmak için ne kadar enerji harcayacağımıza verdiğimiz önem ile ilgili. Evsizler konusunda ise, çok açıkça ortadadır ki mimarlık bu konuda yardımcı olabilir; mimarlar o evleri daha fonksiyonel biçimde ve ucuza planlayabilirler ama bu onlara bu problem üzerine düşünme fırsatı verilmesini gerektirir. Demokrasi olgusunun mimarlık üzerinden tartışılması biraz daha karışık gibi görünse de, burada da erişilebilirlik kavramı öne çıkmaktadır. Eğer insanlar özürlü oldukları için okullara gitmekte zorlanıyorlarsa ve bu nedenle kendilerini eğitemiyorlarsa, aslında onları ilerde yer alacakları demokratik bir ortamdan ya da diyalogdan ve bu haklarından mahrum bırakıyoruz demektir. Bu konuda sadece birkaç örnek var ama bence bağlantıların kurulması ve bunların bilincinde olmak önemli. Bu konuda başarılı olabilmiş ulusal bir politika biliyor muyuz? Benim en aşina olduğum örnek olan İsveç örneği üzerinden konuşacağım. Mimarlık politikası İsveç Parlamentosu’nda ilk kez 1998 senesinde gündeme geldi. Bu politika metninin ana teması, mimari kararların anlık ekonomik kararlar olarak değerlendirilmesi yerine, uzun vadeli bir perspektiften düşünülmesinin gerekliliğiydi. Çünkü bugün hayata geçirdiğimiz her proje, aslında geleceğin bir mirası olup bizden çok gelecek bütün nesillerin beraber yaşayacağı onlara ait bir ortamdır. Bunların yanısıra hükümet her yerel otoritenin kendi için bir politikası olmasına ve bu politikaların günlük hayata uygulamalarının görülmesi gerektiğine karar verdi. Kendilerine destek olan bir mimarlık politikası sayesinde mimarların mimari görüşlerine ve konuşmalarına daha çok saygı duyulmaya başlandı, mimari tartışmalar çoğalırken beraberinde bazı değişimler de yaşandı. Projelerin mimari kalitesi arttı, müşteri mimari projedeki değerin farkına varmaya başladı ve böylece mimardan ve yapı sektöründen beklentileri arttı. Kentler bu konumdan ilham aldı ve kendi politikalarını üretirken hükümetin politikalarından da güç alarak kentlilerinin içinde yaşadıkları çevreler için daha çok çalışmaya başladılar. Mimarlık, gazetelerde daha bilinçli bir şekilde tartışılmaya ve yer almaya başladı. Daha çok mimari yarışma, daha çok ödül ve yazılı basında mimarlık üzerine yazıların daha da arttığını gördük. Yani birçok değişim beraberinde geldi. 10 senelik bir politika üzerinden bütün değişimi okuyabilmek belki de imkânsız ama denebilir ki politikanın gündeme gelmesi hem mimarlığın konuşulabilmesi için gereken ortamı hazırlamış, hem de bu konularda değişim ve fark yaratabilmek için de bir adım olmuştur. Türkiye Mimarlık Politikası Üzerine Görüşler ca odamızın büyük hizmetlerinden biri daha olma yolundadır. Mimari kalitenin güvence altına alınması için, kamu yönetimi içinde, Başbakanlığa bağlı bir Şehircilik ve Mimarlık Yüksek Kurulu oluşturulması önerilebilir. Bu kurumda, Şehir Plancıları ve Mimarlar Odası temsilcileri, Başbakanlık baş danışmanlarından biri, Bayındırlık ve İskân, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve DPT temsilcisinin bulunması düşünülebilir. Ayrıca, kamu yapılarının tespit edilecek bir büyüklükten daha büyük olanları için mutlaka ulusal proje yarışması açılması gerektiği, bunun gerekli kaliteyi ve örnek olacak davranışı sağlamak için olmazsa olmaz bir yöntem olduğu ifade edilebilir. Mimarlık hizmetleri için İhale Yasası kuralları değiştirilmelidir. Mimarlık Politikası, Mimarlık Yasası içinde yer almalıdır.’ Doğan Tekeli (Mimar) ‘Odamızın Türkiye Mimarlık Politikası’nı hayata geçirmek amacıyla başlattığı çalışma, kanım nı bekliyor. Devlet burada öncü olmazsa uygulama sonuç vermeyecek, benim de kanım bu. Mimarın dediğini yapan yatırımcının oranı çok az. Bu yasa ya da yönetmelikle, mimarlığımız çok başlılıktan da kurtulacakmış. On yedi ayrı kurumda imar planı yapma yetkisi varmış. Tek elde toplanması gerekiyor. Ulusal Mimarlık Politikaları'nın gerçekleşmesini bekliyoruz.’ Doğan Hızlan (Yazar, Gazeteci) ‘Mimarlar Odası, mimarlığa, mimara saygının özellikle kamu binalarının yapımıyla başlaması ‘Herhangi bir mesleki hizmet alanının ortaya çıkışı ve var olma nedeni, o alandaki toplumsal ihtiyaca bağlı ve o ihtiyacın karşılanma tarzı ile ilgilidir. Önce meslek yoktur, toplumsal ihtiyaç vardır. Toplumsal ihtiyaçların, örneğin mimarlıkla bağlantılı olarak, barınma, konut, kentsel, kamusal yatırım gereklerinin ortaya çıkışı, farklı sosyal kesimlerin ihtiyaçlarının karşılanmasındaki dengesizlikler, doğrudan politik sorunları ve politikayı yaratır. Bir toplumsal ihtiyaca karşılık olan bir mesleki hizmet alanının, bu ihtiyacın karşılanma sürecindeki sorunların ve dengesizliklerin yarattığı politik alanla doğrudan bağlantılı olmaması, bu alanın dışında ya da üstünde olması mümkün değildir. Mesleki hizmet, özü itibariyle varoluşu gereği, politik alanla ve süreçle iç içedir.’ Yücel Gürsel (Mimar) ‘‘Türkiye Mimarlık Politikası’nın, kamu yönetimine talip siyasi partilerce bu ilkelere sahip çıkılması ve iktidarda olanların Mimarlar Odası ile işbirliği yapması halinde ancak uygulamaya sokulabileceğini söyleyebiliriz. Aksi halde, belirlenen ilke ve politikaların ne kadar yüce değeri olursa olsun kendiliğinden hayata geçmesi söz konusu olamayacaktır. Ama ne var ki belgenin bu kurum ve kuruluşlara benimsetilebilmesi ne yazık ki başlıbaşına bir sorundur. Özellikle de, son yönetim döneminde, Kültür Bakanlığı başta olmak üzere, yönetim erkinin İstanbul, diğer büyük kentlerimiz ve kıyılarımız üzerinde yapmak istedikleri çok düşündürücüdür. Onların mimarlık politikaları sanat tarihi, kültür ve bilimsel verilerden kaynaklanarak değil, Dolar, Euro karşılığı kentlerimizi, kıyılarımızı ve limanlarımızı pazarlamak üzerinedir. Bu olumsuz tabloya karşın Mimarlar Odası yarattığı politikasını siyasi partilere, merkezî ve yerel yöneticilerce kamu kurum ve kuruluşlarına benimsetme mücadelesini sürdürmelidir, sürdürecektir.’ Erdal Aktulga (Mimar) 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle