01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yabancı Bağımlısı Görüşler aris Barış Konferansı’ndaki görüşmelerde Osmanlı topraklarına ilişkin kararlar alınırken, Wilson Prensipleri gereği, savaş sırasında büyük devletler arasında yapılmış gizli anlaşmalar doğrultusunda hareket edilemiyordu. Zira Başkan Wilson anlaşmalarda öngörülen yerlerin bu devletlerin topraklarına katılmasını doğru bulmuyor, Milletler Cemiyeti denetiminde kurulacak bir manda sisteminin geçerli olmasını öneriyordu. Konferansta gündeme getirilen önerilerden “parçalama politikası”, Asya’daki Osmanlı topraklarının bağımsız bölgelere ayrılarak Milletler Cemiyeti denetiminde Avrupalı devletler mandası altında yönetilmesini, İstanbul’un Amerikan mandası altında olmasını, padişahın da şehri terk etmesini öngörüyordu. “İmparatorluğun bütünlüğüne saygı politikası”nı destekleyenler ise padişahın İstanbul’da kalmasını teklif ediyor, ancak ülkenin, değişik bölgelerinden sorumlu olacak devletlerin mandası altında yönetilmesini kabul ediyordu. İstanbul’un ve Ermenilerin yoğunlukta olduğu bölgelerin mandası konusunda Amerika kararsızdı. Nitekim Amerikan Senatosu’nda 19 Kasım 1919 günü yapılan P oylamada, ABD’nin Avrupa ve Asya topraklarında etkin bir aktör olarak bulunmasına karşı çıkılmıştı. Fransa, kendi çıkarları gereği bütünlükçü politikadan yanaydı. Osmanlı İmparatorluğu’nda Fransız eğitim kurumlarının varlığından ve Fransız dilinin yaygınlığından kaynaklanan bir Fransız hâkimiyeti zaten vardı. Ülkedeki Fransız şirketleri ve Osmanlı Bankası gibi etkenlerden dolayı ekonomik açıdan da Fransa üstün durumdaydı. Bu nedenler, Fransa’yı toprak bütünlüğünden yana tavır almaya itiyordu. İngiltere’nin I. Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri’ne yardım etmeleri karşılığında Araplara bağımsızlıklarını tanıma sözü vermesi ve SykesPicot Antlaşması’nda Fransa’ya vaat edilen topraklarda gözü olan Kürtleri desteklemesi de, Fransızları tedirgin ediyordu. Osmanlı İmparatorluğu tek bir ülkenin mandasıyla yönetilemezdi, çeşitli manda bölgelerine de bölünmemeliydi; en iyi yöntem bütünlüğün mümkün olduğunca korunması ve Fransızİngiliz denetiminin hâkim olmasıydı. Başında bir Fransız temsilcinin bulunacağı bir kuruluş tarafından kontrol sağlanabilir, gerekli görülürse İtalya ve Amerika bu denetim mekanizması na dahil edilebilirdi. Fransa’nın bu yaklaşımı, İstanbul Yüksek Komiseri Defrance tarafından 29 Ağustos 1919’da Fransız Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen bir telgrafta da açıkça yansıtılıyordu. Defrance telgrafında, Amerikan Senatosu’nda Türkiye mandası kabul edilmediği takdirde, ileride kurulması hedeflenen Ermenistan ile Arap toprakları dışında çoğunluğu Türklerden veya Arap olmayan Müslümanlardan oluşan, Yunanlılar ve İtalyanlardan temizlenmiş bir Türkiye’den söz ediyordu. Büyük devletlerin kendi içlerindeki ve birbirleriyle olan tartışmaları süredursun, İstanbul’da Padişah Vahdeddin tercihini İngilizlerden yana kullanmaya devam ediyor ve İngiltere, Osmanlı hükümet nezdindeki “gözde” konumunu koruyordu. İngiliz askeri istihbarat şefi, Damat Ferit kabinesi başa geçtikten üç gün sonra Binbaşı C.E. Binns’in hazırladığı bir listeyi Dışişleri Bakanlığı’na vermişti. Bu listede İngiliz taraftarı olup, imparatorluk toprakları dışında bulunan Osmanlıların adı bulunuyordu. Bu “güvenilir” isimlerin İstanbul’a getirilmeleri İngiliz hükümetine çok yararlı olacaktı. Prens Sabahattin, Mithat Paşa’nın yeğeni Kemal Mithat ve İkdam gazetesi sahibi Ahmet Cevdet gibi önemli isimlerden oluşan bu listedekilerin çoğu 42
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle