06 Ocak 2025 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Saltanatın Kaldırılması 11 Ekim 1922 günü, Ankara Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında Mudanya Ateşkes Antlaşması’nın imzalanmasının ardından, yapılacak barış konferansı için hazırlıklar başlamıştı. Fakat İstanbul Hükümeti’nin bu barış konferansına katılmayı istemesi, İtilaf Devletleri’nin de diplomatik sahada Ankara Hükümeti’nin yanı sıra Osmanlı Hükümeti’nin varlığını da tanıyor olması ve söz konusu barış konferansına bu hükümetin temsilcilerini davet etmesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi bu konuya kesin bir çözüm bulma gereği duyuyordu. Bu ikiliği ortadan kaldırmak, Meclis adına bir zorunluluk teşkil ediyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın saltanatı kaldırma yolundaki düşüncelerini sezen ve endişeye kapılan muhalif mebuslar, Meclis’te karşı propagandaya başlamışlardı. Yapılan görüşmelerde Mustafa Kemal Paşa, toplantıda hazır bulunanların, saltanat makamının kaldırılmasına yönelik endişe içinde olduklarını görünce bu değişikliğin asli nedenini açıklayan bir konuşma yapma gereği duydu. Mustafa Kemal, saltanat makamını hilafetten ayırmak ve saltanatı kaldırmak konusunda kesin kararını vermişti. Aynı kararlılık Meclis’te süregelen tartışmalarda da devam etti. 30 Ekim 1922 tarihli Meclis görüşmesinde hazırlanan ve Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde seksen mebus tarafından imzalanan önergede, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmış olduğu, yeni bir Türkiye Devleti’nin doğduğu ve Teşkilatı Esasiye Kanunu uyarınca hakimiyet haklarının yalnızca millete ait bulunduğu belirtiliyordu. Bazı mebusla 1 Kasım 1922 rın saltanatın kaldırılması konusunda birtakım kaygılar taşıdığını fark eden Mustafa Kemal, daha sonraki günlerde yapılan toplantılardan birinde, saltanatın kaldırılmasının, millete verilen hakimiyet hakkının kanunla ifade edilmesinden başka bir şey olmadığını dile getirdi. Bunun üzerine Meclis’teki gergin hava giderek dağıldı ve aynı gün hazırlanan kanun tasarısı oylama sonucu kabul edildi. PADİŞAH ÜLKEYİ TERK EDİYOR 1 Kasım 1922 günü itibariyle saltanatı elinden alınan ve halifeliği de tehlikede görünen Padişah Vahdeddin, ülkeden ayrılmaya karar verdi. Padişahın ülkeden ayrılma kararı ve bunun için İngiliz Hükümeti’ne yönelttiği talep, 17 Kasım 1922 tarihli resmi bir telgrafla Meclis’e ulaştı. Telgraf, bu haberi “Vahdeddin Efendi bu gece saraydan ayrılmıştır” cümlesiyle iletiyordu. Aynı gün Meclis’te okunan bir mektup ile ona ekli bir bildiri ise padişahın ülkeyi terk edişiyle ilgili şu bilgileri veriyordu: “...Zatışahane, İngiltere’nin koruyuculuğuna sığınarak bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul’dan ayrılmıştır... Resmen bildirilir ki, Zatışahane, bugünkü durum karşısında hürriyet ve hayatını tehlikede gördüğünden, bütün Müslümanların halifesi sıfatıyla İngiliz himayesini ve aynı zamanda İstanbul’dan başka bir yere götürülmesini istemiştir. Zatışahane’nin isteği bu sabah yerine getirilmiştir. Türkiye’deki İngiliz Kuvvetleri’nin Başkomutanı General Sir Charles Harrington, Zatışahane’yi almaya giderek bir İngiliz harp gemisine kadar kendisine eşlik etmiş ve Zatışahane, vapurda Akdeniz Filosu Genel Komutanı Amiral Sir De Brook tarafından karşılanmıştır. İngiliz Fevkalade Komiser Vekili Sir Newill Henderson, Zatışahane’yi gemide ziyaret ederek Kral Beşinci George’a bildirilmek üzere arzularını sormuştur.” Vahdeddin’in 17 Kasım 1922 sabahı İstanbul’dan Malaya isimli İngiliz zırhlısı ile ayrılıp Malta’ya doğru yola çıkışının ardından, Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni halifenin Abdülmecid Efendi olmasına karar verdi. 381
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle