01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Büyük Taarruz Sakarya Meydan Muharebesi’nin ardından aylar süren bir hazırlık yapıldıktan sonra, Haziran 1922 ortalarında, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, bir meydan savaşı yaparak, düşman kuvvetlerini hızlı ve kesin bir sonuç alacak şekilde yenilgiye uğratmak üzere taarruza geçme kararını aldı. Hazırlıkları büyük bir gizlilik içinde yürütülen taarruzun haberi, Yunanlıların ve İtilaf Devletleri’nin dikkatlerini çekmemek için ordu birlikleri arasında bir futbol maçı yapılması bahanesiyle kumandanlara Akşehir’de verildi. 20 Ağustos 1922 günü Ankara’dan habersizce Akşehir’e gelen Mustafa Kemal Paşa, ordu kumandanlarıyla yaptığı görüşmeler sonucu taarruz tarihini 26 Ağustos olarak saptadı. Yürüyüşlerini tamamen gece yapan, sabaha karşı konaklanacak yerleri dikkatle seçen birlikler son bir iki günlerini Yunan birliklerinin 1015 kilometre kadar yakınında, tam bir hareketsizlik içinde geçirdiler. 26 Ağustos günü sabaha karşı aniden başlayan şiddetli top ateşine hazırlıksız yakalanan Yunan birlikleri direniş gösterdiyse de büyük bölümünü yok etti. Kaçabilenler ise Mustafa Kemal’in verdiği “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emriyle, daha sonra Türk kuvvetlerinin takibi altına alınacaktı. Yapılan muharebeler 30 Ağustos’ta büyük bir zaferle sonuçlandı. Bu muharebede Mustafa Kemal Paşa’nın orduyu bizzat yönetmesi nedeniyle 30 Ağustos Zafei’ne Başkumandanlık Meydan Muharebesi adı verildi. 26 Ağustos 1921 Türk milletinin kendine güven duygusunu yükselten bu zafer, yeni Türk Devleti’nin temeli olmuş, Misakı Milli büyük ölçüde gerçekleştirilmişti. Türk taarruzu 30 Ağustos’ta Dumlupınar’da beş Yunan tümenini hareketsiz hale getirmiş, imha harekâtıyla da “büyük felaket” Yunan ordusunun üstüne çökmüştü. Büyük Taarruz başladığından beri geri çekilen Yunanlılar 31 Ağustos’ta Uşak, 2 Eylül’de Aydın, 4 Eylül’de Alaşehir, 5 Eylül’de Kasaba, 6 Eylül’de Manisa’dan geçerek İzmir’e doğru kaçıyorlardı. Avrupa’dan Ateşkes Önerisi Sakarya Meydan Muharebesi’nin Türkler tarafından kazanılmış olması tüm dünyada yankısını buldu ve Ankara Hükümeti’nin siyasi başarılarını izleyen İtilaf Devletleri’nde bir yakınlaşma ihtiyacı doğurdu. Bunun üzerine Paris’te bir araya gelen İtilaf Devletleri temsilcileri 22 ve 26 Mart 1922 tarihlerinde, Ankara ve Yunanistan Hükümetlerine birer ateşkes önerisi sundular. Barış önerileri ana hatlarıyla, iki taraf birlikleri arasında, on kilometrelik askerden arındırılmış bir alan oluşturulması; orduların ve askeri durumların İtilaf Devletleri’nin askeri komisyonlarınca denetlenip teftiş edilmesi; iki taraftan biri yeniden savaşa başlamak isterse, ateşkes süresinin bitmesinden en az on beş gün önce öteki tarafa ve İtilaf Devletleri temsilcilerine durumu bildirmesi; gerek Türkiye’de, gerek Yunanistan’da azınlıkların haklarının korunmasına ve bu konuda konulacak kuralların uygulanmasına Milletler Cemiyeti’nin de katılması; doğuda bir Ermeni yurdunun kurulması ve bu işe de gene Milletler Cemiyeti’nin katılması; Boğazların serbestliğini sağlamak için Gelibolu yarımadasında ve Boğazlar yöresinde askerden arınmış bir bölge kurulması; gibi esasları öngörüyordu. Bu notalara 5 Nisan 1922 tarihinde Ankara’dan verilen karşılık, ateşkesin prensipte kabul edildi 22 Mart 1922 ğini, ancak temel koşul olarak ateşkesle birlikte boşaltma işlemine hemen başlanmasının gerekli sayıldığını bildiriyordu. Ancak bu notaya, tahmin edildiği gibi olumsuz bir yanıt geldi ve bunun ardından yapılan yazışmalar da sonuçsuz kaldı. Bu da kesin sonucu Anadolu’da sürdürülecek savaşta kazanılacak zaferin sağlayacağını gösteriyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle