Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EKİM 2005 CUMARTESİ 82. YIL ÖZEL EKİ Çanakkale destanı hiç unutulmayacak Cephe dönüşünde gaziler. (Çizen: Sami YETİK) C 7 olan iptilası esasen herkesçe malumdur. Bu devirde Amerikan banka ve tasarruf kasalarında halkın yaptığı küçük tasarruf miktarı ancak; 6.181.000.000 dolardır. Halbuki 1926’da bu miktar; 16.395.000.000 dolar olmuştur. Harpten sonra yalnız ilk mekteplerde yapılan tasarruf propagandası neticesi olarak 19191920 ders yılı zarfında Amerikalı çocukların tasarruf sandıklarına yatırdıkları para: 2.800.000 doları bulmuştur. Şu halde yeni Amerika eski Amerika’ya nazaran daha hesaplı ve tutumludur. Fakat bu hal yalnız Amerika’ya mahsus bir hal değildir. Sovyet Rusya halkının 1923’te tasarruf kasalarına yatırdıkları küçük tasarrufat yekunu 11.500.000 ruble olduğu halde bu miktar 1926’da 115.000.000 rubleye baliğ olmuştur. Şu halde Sovyet vatandaşı gittikçe hesaplılaşıyor. Çünkü memleketin menfaati hesaplı ve tutumlu olmaktadır. Diğer bir yerden misal alalım: Avustralya’da harpten evvel, yani 1913’te tasarruf teşkilatlarına yatırılmış küçük tasarrufat miktarı; 80.000.000 sterlinden bu miktar 1926’da 194.400.000, yani bizim paramızla 1.950. 000.000 liraya baliğ olmuştur. deniz’e çıkışı sağlanmalıdır. Ayrıca, Rusya’da olaylar rejimi sıkıştırıp durmaktadır. İngilizlerin isteğiyle Boğazlar’ı ve İstanbul’u ele geçirerek Osmanlı Devleti’nin açtığı öteki cepheleri tasviye etmek ve Rusya’yla doğrudan bağlantı kurarak ona yardımda bulunmak amacıyla yeni bir cephe açmak fikri üzerinde durulur. Çanakkale Boğaz’ı seçilir ve harekete geçilir. İtilaf Devletleri saldırıda, Türkler savunmadadır. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! İşte ‘‘Çanakkale Savaşları’’ deyince, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Boğazı’nı ele geçirmeye ve İstanbul’u işgal etmeye yönelik İngilizFransız ortak harekâtına. karşı, Osmanlı Devleti’nin yürüttüğü savunma savaşları anlaşılır. Çarpışmalar da 1915 Şubatı ile 1916 Ocak tarihleri arasındadır. İtilaf Devletleri önce denizden saldırırlar. Coğrafya yapısı ve konumu bakımından savunmaya elverişli olan Boğaz Türklerce mayınlanmıştır ve müstahkem mevkilerin komutası da Miralay Cevat Bey’e (Çobanlı) verilmiştir. İngilizFransız filosu, yoğun bir top atışıyla saldırıyı başlatır. 12 zırhlıdan oluşan filo, iki kez, 19 ve 25 ªubat günleri büyük hasara yol açan bir saldırının arkasından karaya asker de çıkararak yakıp yıkmayı sürdürdükten sonra, askerlerini gemilerine geri çekerler. ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR CihanBiriktiriyor Tasarruf davası bir milli dava oldu. Şimdi en kuvvetli milletler, en çok biriktiren milletlerdir ve en çok biriktiren milletler de gene, en kuvvetli milletlerdir. Kuvvetli olmak istiyorsak biriktirelim; Umumi harbin, insanları hesapsızlığa ve sefalete alıştırdığını söylerler. Doğru değildir. Umumi harpten sonra insanlar, daha tutumlu ve daha hesaplı oldular. İspat edelim: Bir zamanlar ortalama bir Amerikalı servet sahibi için iyi yaşamak demek, çok para sarf edebilmek demekti. O zamanlar şöyle hikâyeler işitirdik: İki zengin Amerikalı, Paris’te bir otelde kalmışlar. Otelden ayrılırlarken hesaplarını görmüşler. Birinin borcu diğerinden az çıkmış. Fakat borcu az çıkan adam bu vaziyeti kendisi için bir eksiklik saymış ve ‘‘Arkadaşımdan daha az para harcamaya tahammül edemem. Borcumu iki kat olarak ödeyeceğim’’ demiş. Bu hikâye belli bir efsanedir; fakat harpten evvelki Amerikalıların para harcamaya karşı NÜFUS BAŞINA TASARRUF Halbuki Avustralya’nın nüfusu harpten evvel 4.872. 000 ve harpten sonra 6.111. 000 kişiden ibaretti. Nüfus başına bizim paramızla 325 lira biriktirilmiş demektir. Hülasa: Cihan biriktiriyor. Cihan gittikçe daha tutumlu ve daha hesaplı oluyor. Harpten sonra milletlerin hesaplarını şaşırdıkları ve kendilerini akıntıya kaptırdıkları hikâyeleri doğru değildir. Bilakis; harpten evvel bir şahsi ve ailevi emniyet meselesi olan tasarruf davası, harpten sonra bir milli kudret ve hayatiyet meselesi oldu. Memleketimize gelince; bizim küçük tasarrufat yekunlarımız da, bütün diğer iktisadi işlerimiz gibi cihan istatistik neşriyatına aksetmiyor. Fakat bu yekunlar elde mevcut perakende malumata nazaran bizi cihan muvacehesine çıkaramayacak kadar azdır. Emniyet Sandığı ile diğer bankalarımızdaki küçük tevdiat yekunu ancak 13.000. 000 lira etrafındadır. Yani nüfus başına tasarruf edilmiş yalnız bir liramız var. Halbuki, yalnız kötü gramofon plaklarıyla ecnebi içkilerine ve lüks mensucat emtiasına verdiğimiz paraları tasarruf etsek bu yekunu bir sene içinde hatırı sayılır bir dereceye çıkarabiliriz. Vatandaş biriktir. Çünkü biriktirmek zarureti vardır. O smanlı Devleti, 2 Ağustos’ta Almanya ile gizli bir bağlaşıklık antlaşması imzalar ve aynı gün Türkiye’nin tarafsızlığını ilan ederken seferberliğini de açıklar. Belli ki bir bahane gerekmektedir: İngiliz donanmasının önünden kaçan Goeben ile Breslau adlı savaş gemileri Çanakkale’den geçerek Marmara’ya girince, Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle sonuçlanacak bir siyasal bunalım patlak verir. Babıâli’nin bu gemileri satın aldığını açıklayarak Yavuz ve Midilli adlarıyla Türk donanmasına katması, İtilaf Devletleri’nce tepkiyle karşılanır. İngiltere, yine de tarafsız kalması koşuluyla Osmanlı Devleti’nin bütünlük ve bağımsızlığının korunacağı, kapitülasyonların kaldırılacağı ve parasal yardımda bulunulacağı konusunda güvence verirse de Osmanlı hükümeti bu önerileri geri çevirir. Güvenmediğinden mi böyle yapar, yoksa savaş için kesin bir kararı mı vardır? Olayların akışı gösteriyor ki, cephesini seçmiştir: Nitekim, Osmanlı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilen Amiral Souchon, Başkomutan Vekili Enver Paşa’dan aldığı yazılı bir izne dayanarak Yavuz ve Midilli ile birlikte Osmanlı donanmasını Karadeniz’e çıkarır (23 Ekim); ve kimi Rus gemilerini batırarak Odesa, Sivastopol, Novrossiyk ve Te odosya limanlarını topa tutar (2 Kasım). Öyle olunca, Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan eder. Ertesi gün, İngiliz donanması da Çanakkale Boğazı’nı topa tutar ve İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’ne savaş açarlar (5 Kasım). Çok geçmeden sultan da, tüm dünya Müslümanlarının halifesi olarak cihat ilan eder (14 Kasım). Özetle, Türkiye savaşın ortasındadır. Avrupa cephelerinde Almanya’nın yükünü hafifletmek için, Türkler arka arkaya cepheler kuracaklardır: Kafkasya’da, Filistin’de, Suriye’de, Irak’ta... Hepsinde ağır kayıpların verildiği, Sarıkamış savaşı gibi felaketlerin yaşandığı, ama bu arada işitilmemiş özveri örneklerinin, büyük savunma destanlarının yazıldığı savaşlar olur; onların içinde, asıl unutulmayan destan ise Çanakkale’de yazılandır. ALMANYA’NIN YÜKÜ Türk ve Alman kurmaylarının ortaklaşa hazırladıkları harekât planının temel ilkesi şudur: Savaşın kesin sonucunun alınacağı Avrupa cephelerinde Almanya’nın yükünü azaltmak! Ne var ki, Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında Birinci Dünya Savaşı’na katılması İtilaf Devletleri’ni zor durumda bırakmıştır: Boğazlar kapanmış, Çarlık donanması Karadeniz’de sıkışıp kalmıştır, onun Ak Çanakkale Savaşı (1915) Kara harekatı Düşman filosu, 506 topla 150 topun savunduğu Türk tabyalarını 6 saat 45 dakika aralıksız top ateşine tutar. Büyük kayıplara uğrayan İtilaf donanması, bu durum karşısında Marmara Denizi’ne giremeyip geri çekilmek zorunda kalır. Çanakkale Boğazı’nın karadan destek görmedikçe geçilemeyeceği anlaşılmıştır; ona girişilir. Kafkasya, Filistin, Suriye ve Irak’ta kayıp veren Türk askeri Çanakkale’de etten duvar olur Unutulmayacak destan Düşman filosu, Türk tabyalarını 6 saat 45 dakika aralıksız top ateşine tutar. Büyük kayıplara uğrayan İtilaf donanması, Marmara Denizi’ne giremeyip geri çekilmek zorunda kalır. Çanakkale Boğazı’nın karadan destek görmedikçe geçilemeyeceği anlaşılmıştır.