Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Aylar
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİNEMANIN ÇILGIN YARATICILARI: TERRY GILLIAM Düşgücünün yetkin anlatıcısı Gel Git Ülkesi ASLI SELÇUK Yönetmen, yapımcı, senarist, oyuncu, karikatürist, ressam, animatör, tasarımcı Terry Gilliam (66) sanatla ya da teknikle bağıntılı tüm bu işleri yapıyor. ‘‘Ben doymak bilmeyen bir oburum, filmlerime nerdeyse herşeyi koymak isterim. İzleyicinin türler arasında dolaşmasını severim. Filmlerimin yönü heryere seyretsin ve insanlar kendilerini nelerin beklediğinden habersiz olsunlar’’ diyor Gilliam bu açılım oburluğunu kanıtlarcasına. Amerikalı Gilliam ününü İngiltere’de yakalar. Londra’ ya gelmezden önce Pasadena’ da sanat kolejinde, New York’ta siyasal bilimler okuyup Help! adlı karikatür dergisinde çalışır, Los Angeles’ ta danışmanlık, ressamlık, yazarlık yapmayı sürdürür. Tüm bu çalışmalardan hoşnut olmayan sanatçı 1967’de Londra yolunu tutarak ünlü İngiliz komedyenler Monty Python grubuna (John Cleese, Graham Chapman, Eric Idle, Terry Jones, Michael Palin) altıncı üye olarak katılır. Önceleri ‘Do Not Adjust Your Set’ adlı çocuklara yönelik TV şovunda çalışan Gilliam, 1969’dan 76’ya dek BBC’ nin iğneleyici, alaycı şovu ‘Monty Python’s Flying Circus’u grubun öteki üyeleriyle birlikte yönetir, yazar, oynar: ‘‘O yıllar gerçekten çok özeldi. Herşey bizim denetimimiz altındaydı. Halkın beğenisi umurumuzda değildi. Sırtımızda pazarlama ekibinin ürkütücü soluğu yoktu. Hiçbirimiz sinema okullarından değildik. Korkunç hatalar yaptık yapmasına ama gençtik, saftık, enerji ve tutku doluyduk’’ diyor fantastik öykülerin başarılı anlatıcısı. ‘‘Şimdiyse bakımlı, çıtkırıldım inci dişli yıldızlarla, çürük dişli figüranların oynadığı bir The Brothers Grimm (Çılgın Kardeşler/2005) çekip sonunda yaşamımdaki en büyük ödünü verdim’’ diyerek günümüz sinemasının geldiği üzücü noktayı vurguluyor. İğneleyici bir mizah Terry Jones’la ortaklaşa yönettiği ‘Monty Python and the Holy Grail’in (Kutsal Kadeh/1975) ardından ilk bireysel ortaçağ komedisi ‘Jabberwocky’i (1977) çeker. Bunları ‘Time Bandits’ (Zaman Haydutları/1981), ‘Monty Python and the Meaning of Life’ (Monty Python ve Yaşamın Anlamı/1983), ‘Brazil’(1985), ‘The Adventures of Baron Munchausen’(1988), ‘The Fisher King’ (Balıkçı Kral/1991), ‘12 Monkeys’ (Oniki Maymun/1995), ‘Fear and Loathing in Las Vegas’ (Las Vegas’ta Korku ve Nefret), ‘Tideland’ (Gel Git Ülkesi/2005) izler. Tüm bu çalışmalarında zeki bir alaycılık, iğneleyici bir mizah, gerçekle gerçeküstünün içiçe girdiği karmaşık, etkileyici durumlar, düşsel, dokunaklı bir şiirsellik, dizginsiz bir kara mizah, insanoğlunun en çapraşık içgüdülerine inen derin bir yolculuk vardır. Tüm bunlar coşkulu, vurucu bir görsel şölenle yansıtılır. Filmleri düşsel ve fantastik öğelerle doludur. Karakterlerin düşgüçleri sonsuzdur, sürekli kimliklerini, iç dünyalarını sorgularlar. Gilliam, bürokrasi ve otoriteye karşıdır. Onun anti kahramanları büyük bir güçle savaşırlar, bu savaşım duygusal olabilir, insan yapımı bir idole karşı verilebilir ya da kahramanlar kendi kendileriyle didişebilirler. Bir zamanlar sıradan bir birey olarak, konformist bir yaşam süren bu insanlar sıradışı karakterler olarak karşımıza çıkarlar. Onların dünyası kuşkularla, sanrılarla, korkular ve karabasanlarla doludur. Karanlık ve barok bir atmosferin egemen olduğu filmlerinde güzellikle çirkinlik, moderniteyle eski çağ gibi karşıtlıklar vardır. Gerçeğin ve gerçeküstünün kesişmesi en uç fantezilerimizin bile ötesindedir: ‘‘Olağanüstü, inanılması güç olan gerçekliğin içinden çıkmalıdır. Bana göre film demek bir öykü anlatmak demektir. İnsanları doğru dürüst düşünebilmeleri için cesaretlendirmek istiyorum. Bence sinema salonuna girip bir film izlemek şaşırtıcı bir deneyim olmalı. Yaratıcı dürtülerime sadık kalmak bugünlerde ne yazık ki çok zor, sürekli maddi sorunlarla boğuşmanız gerekiyor’’. Terry Gilliam, Orson Welles gibi bitmeyen filmlerin yönetmeni mi olacak? Welles’in yarım kalan ‘Don Kişot’(1957) girişiminden tam 45 yıl sonra Gilliam yine Meksika’ da Don Kişot’ un çağdaş bir uyarlamasına girişir. Otuziki milyon dolarlık bütçeli ‘The Man Who Killed Don Quixote’ nin (Don Kişot’u Öldüren Adam/2002) çekiminin ikinci gününde bir kasırga tüm dekorları yerle bir eder, beşinci gün oyuncu Jean Rochefort hastalanır, altıncı gündeyse Avrupalı yapımcı çekimi erteler. ‘‘Hollywood’un desteği olmadan da büyük bir yapıma girişilebileceğini göstermek istemiştim’’ diyen sanatçı iyi bir haberin müjdesini veriyor:‘‘Tideland’ ın yapımcısı Jeremy Thomas, Don Kişot’ u destekleyeceğini söyledi. Gelecek yıl çekimlere yeniden başlayacağım’’. Fantastik serüvenlerin, peri masallarının, mizah, coşku, özgür düş gücünün, insani duyguların arasında gidip gelen öykülerin yetkin anlatıcısı Terry Gilliam Avrupa’ da yaşıyor, kızları ona asistanlık yapıyor, oğlu da filmlerinde oynuyor. 24. SAYFA 25. ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALİ