23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 StYA "Kan, lliııl mozaiğinin srvalarım eriüyor" mıı? FEROZ AHMAD YAZDI tan: En Tehlikeli Yıllar başlıklı kitapta Harrison, yöresel milliyetçi güçlerin dil esasına dayalı devletler kurulmasını istcdiği bu iılkede, parçalanma olasılığını inceliyordu. Yöresel dil esasına dayanan bir devlet Bihar'da kurulmuştu bile. Eğilim sürdUği) takdir de Hindistan'ın bütünlüğü gerçekten tehlikcyc düşebilirdi. Hıı kitabın yazılmasından bu yana aradan bir kuşak geçti ve Hindistan hâlâ federal bir devlet olarak varlığını sürdürüyor. Buna karşılık, daha birleştirici bir ideolojiye (Islam) sahip olan Pakistan, doğudaki parçasını kaybetli ve bütünlüğüne karşı daha bir dizi tehdit var. Cumhuriyet Gazetesi 11 Haziran 1984 tarihli Slyaset '84 ekinde Hindistan'ı kapak konusu yaparak, "Kan, Hint Mozaifiinin Sıvalarını Eritiyor" baslıgmı atmıştı. lçerideki yazı, mantık temelleri üzerine oturuyor; başlıktaki değerlendirmeyi destekleyen bir izlenim uyandırıyordu. Pencap eyaleti Sihlerin huzursuzluğu ve aşınların ayrı bir din devleti kurulma.sı yolundaki taleplerinden ötürü dcrin bir çalkaniı içindeydi. Batıda Maharastra eyaletinde HinduMüslüman çatışması vardı. Assaın'da göçnıenlere karşı girişilen şiddet eylemleri sürüyordu. Keşmir'deki Kongre Partisi'ne muhalif iktidar Bayan Gandi tarafından gayri milli olmakla suçlanıyordu. Bunların yanı sıra, Başbakan Gandi, kendisinin ve partisinin en güçlü oldukları Uttar Pradeş eyaletinde, gelini Maneka Gandi'nin meydan okumasıyla karşı karşıyaydı. Siyasel '84'te çıkan yazının yayınlanmasından bu yana bu sorunların hiçbiri çözutnlenmedi. Son olarak bunlara Andra Pradeş'teki bunalım eklendi. Bu eyalctte demokratik yollardan iktidara gelmiş olan Rama Rao (ya da halk arasındaki adıyla NTR), bir süre önce Keşmir'de olduğu gibi Bayan Gandi tarafından devrildi. Yayınları, 1959 yıP rınccton Üniversitesi yayınladı. Hindislında Selig Harrison adında bir Anıerikalı gazetecinin kitabını Siyasal nitelikli sorunlar Tüm bu sorunlar ciddidir, ancak bunlardan Hindistan mozaiğinin sıvalarının eridiği sonucuna varılabileceğini sanmıyorum. Hindistan mozaiği ekonomik sıva ile kaplıdır. Oysa yukarıda sözü edilen bunalımlar temelde siyasal nitelikte olup, ekonomik etkcn ıkinci planda kalmaktadır. Söz konusu sorunların çoğu Başbakan Gandi'nin önderliğinden, ne pahasına ve ne yöntemle olursa olsun Hindistan'ın tümüne egemen olma isteğinden kaynaklanmaktadır. Ancak tüm sorumluluğu Bayan Gandi'yc yüklemek de doğru olmaz, çünkü sorunların bazılarının kökeni, Hindistan'ın 1947'de bağımsızlığını kazanmasıyla kurulan siyasal yapıda yatar, Günümüzde Hindistan'da olup bitenleri anlamak için bu hususun anlaşılması gerekir. Hindistan 1947'de Ingiltere'den bağımsızlığını aldığı zaman, iktidar Ulusal Kongre'ye geçti. Bu örgüt, İngilizlere karşı milli mücadeleyi yürütmilştü. Sol kanatta sosyalistlerden, sağ kanatta faşizm scmpatizanlarına kadar çeşitli unsurları barındırıyordu. Kongre, ulusal olma iddiasına rağmen, aslında Hindî dili konuşan muhafazakâr Kuzeyin (bazen halk arasında "Inek Kuşağı" olarak anılan bölgenin) egemenliğindeydi. (Burada bir parantez açarak belirtmek gerekir ki, Hindu din, Hindî dil ve Hindistan ülke kelimelerinin kökeni, şimdi Pakistan'da bulunan Indus Nehri çevresindeki bölgeden gelir ve dinle hiçbir ilişkisi yoktur.) Kongre, bu nedenle Hindistan'ı milli dili Hindî olan bir devlet yapmak istiyordu. Bağımsızlığın ilk yılları Nehru önderliğindeki reformcularla, Sardar Patel'in liderliğindeki muhafazakârlar arasındaki iktidar müeadelesiyle geçti. Büyük itibarı ve karizması olan Nehru, halk tarafından çok tutulan bir liderdi. Patel ise Kongre'nin siyasal mekanizmasını denetimi altında bulunduran iyi bir taktisyen ve örgütleyiciydi. Hindistan'ınSta lin'i denebilecek Patel 1950'de ölmcscydi, Nehru'yu alt edip Hindistan'ın lideri olabilirdi. Patel'in ölümü ve Nehru'nun liderliği almasının, Hindistan'ın geleceği bakımından büyük önem taşıdığı zamanla görüldu. Nehru liberal ve demokratik değerlere saygı duyan bir hUmanistti. Aynı zamanda bir pragmatist olan Nehru, çatışma doğuracak çıkmazlar yaratmak yerine, rakiplcrinc ödün vermekten yanaydı. Kongre'nin o sıradaki tek alternatifi olan ülkenin ikinci güçlü partisi, Komünist Partisi'nin ekonomik ve sosyal adaleti savunması nedeniyle seçmenlerin desteğini sağladığını anladı ve bu ilkeleri Hindistan'ın ekonomik planına dahil etti. Kongre Partisi de 1955 yılında programlarında "sosyalisl yol"u beninısedi. Nehru ayrıca dil esasına dayalı devletler kurulması taleplerinin de benimsenmesi gerektiğini ve Hindî'nin ulusal dil olarak zorla kabul ettirilemeyeceğini anlamıştı. Merkezi yönetim bu konuda uzlaşmadığı takdirde, Ulkenin parçalanması kaçınılmazdı. Bunun üzerine bugünkü mozaiği oluşturan dil esasına dayalı eyaletler kurulmaya başlandı. Pakistan ise, aksi yolu tutarak, Urdu dilini ulusal dil olarak kabul ettirmeye çalıştı ve kendini bir içsavaşın içinde buldu. Bir dilin zorla kabul cttirilmesi, o dili anadili olarak konuşmayanların çeşitli açılardan dezavantajlı durumda kalmalarına yol açıyor ve yerel elit gruplar bu dezavantajı kabule yanaşmıyordu. Nehru bu elit grupları ayrılma talep edecekleri bir duruma itmenin tehlikelerini gördü ve kendi eyaletlerini kurmalarına izin verdi. Nehru 1964'te öldüğünde, Hindistan büyük ölçüde siyasi ve iktisadi istikrara kavuşmuştu. Gerçi gelişmenin eşitsiz olduğu yoksul bir ülkeydi ve gerek işçiler gerekse köylüler ağır bir şekilde sömürülüyordu. Ama yönetim anayasal önlemler ve planlı bir ekonomi uygulayarak, yoksulluğu ve eşitsizliği gidermeye kararlı görünüyordu. örneğin anayasa kast sistemini kaldırarak; "dokunulmazlar"ın okullara ve üniversitelere girebilmeleri, kamu kesiminde iş bulabilmeleri için özcl kotalar getirdi. Nehru'nun ölümünden sonra Kongre Partisi sağa kaydı. Aslında her zaman bu eğilimi taşımaktaydı. Nehru'nun yerine Başbakan olan Şastri, General Eyüp Han ile Taşkent'te barış görüşmeleri yaparken öldu. Kongre'de iktidar mücadclesi başladı. "Eski kuşak" ya da "yüksek komuta", aralarından kimin lider olacağı konusunda bölündü. Bu çıkmazdan kurtulmak için geçici olarak tndira Cîandi'yi başkanlığa getirmeye karar verdiler. Daha uygun bir aday bulunca onu değiştireceklerdi. Ne var ki, iktidarı eline geçiren Bayan Gandi, yerinden ayrılmak istemiyordu. "Yüksek komuta" onun hakkında yanılmıştı. lııdira 50'sine yaklaştığı halde ona"küçükkız" diyorlar ve "küçük kız"ın sözlerini dinlemesini bekliyorlardı. Gandi'yi zayıf ve yeteneksiz buluyor ve onunla parlamentoda "aptal bebek" diye alay ediyorlardı. Gerçekten, başlangıçta Bayan Gandi güçsüzdü vc kendine güveni yoktu. En büyük talihi, kendisi gibi Keşmirli olan küçük bir danışmanlar grubu bulmasıydı. Kendisinin aksine bu grup çok iyi eğitim görmüş; I.ondra'da Profesör Harold Laski'nin yanında siyaset ve iktisat öğrenmişti. Danışmanları Gandi'ye, "eski kuşak" Kongre yöneticilerine (gerçekte oldukları gibi) tutucu ve gerici diye hücum etmesini ve yerine sağlam olarak yerleşince halka radikal bir program vaat etmesini tavsiye ettiler. Bu strateji, muhat'azakârların geriye dönük görüşlerine tepki duyan ve her zaman radikal olan kamuoyunda başarılı bir sonuç verdi. Şu noktayı da ammsatmakta yarar var ki, o yıllar Komünist Partisi'nin üç gruba bölündüğü dönemdi: Komünisl Partisi, Komünist Partisi (Marksist) ve Komünist Partisi (MarksistLeninist). Halk değişme istiyordu ve Indira Gandi bu havayı iyi değerlendirdi. özel si
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle