24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 St YASET 84 ki • yeni cizgiler Jean Maurice Bosc 30 Aralık 1924'te Fransa'mn güney bölgesinde doğdu. Babası şarapçılık yapan bir bağ sahibi idi. Oğlunun mühendis olmasmı istiyordu. Bir muddet taşrada babasının bağlannda çalıştı. Sonra Çinhindi'ne gıtti. 26 ay orada kaldı ve hasta olarak geri döndti. 1.5 yıl süren dinlenme devresini resim ve karikalür çizerek geçırdi. 1952 yılının kasım ayında Paris'e geldi. Fransa'nın dünyaca lamnmış Paris Match dergısınde bir tanılma yazısı ile eserleri yayımlanmaya başladı. Sayıyla muhalefet 1954'te genel büyük bir kazandı. Malk 60tan biraz milletvekili D emokrat Parti, Partisi'ninHalk seçimleri fazla olan çoğunlukla sayısı yarı yarıya düşmüştü. Partisi muhalefetının seçımlerde defterini düren azgın iktidar yöneticileri, bu dönemde basından da kurtulmak istiyorlardı. Madem seçimleri halkın büyük desteğı ıle kazanmışlardı, basının da iflahını kesmelerı gerekirdi. "Edepsiz basma gereken ders verilecek, haddi bildirilecekti." "Yahu, ne yapıyorsunuz?" diyecek olanlara da verdikleri yanıt da korkusuz ve sakıncasızdı: arşiv kontısuyor "Basın hürriyetini kısıyoruz, daraltıyoruz, diledığımız bıçime sokuyoruz, var mı bir diyeçeğiniz? Bunca oyu milletten basın mı aldı, biz mi aldık?" Seçimlerde, çoğunluk sistemine dayanarak ezici bir çoğunlukla Meclise egemen olan partinin aşırı ve azgın yöneticileri dilediklerini yapıyorlardı, daha da yapacaklardı. Recep Peker (Başbakan) 1946'da Basın Yasası'nda değıştirmeler yaparken, Meclise girebilen bir avuç Demokrat Partili milletvekili o zaman Peker tasarısının yasalaşmaması için kürsüde aslanlar gibi savaşıyorlardı. Aradan çok az bir süre geçmış, şimdı aynı mılletvekılleri bu kez de Basın Yasası'nda Peker'in bıle düşünmediği kısıntılar yapıyorlardı. 1952 ile 1954 yılları arasında Basın Yasası ile oynamaları, Milli Selamet Kanunları adı altında yaptıkları değıştirmeler yetmezmiş gıbı şımdı çok ağırlarını denıyorlardı. Uygar değil kabile Mecliste, sayıları bir avuç olan muhalıf milletvekilleri getirılen değiştirmelere var güçlerı ıle engel olmak istiyorlardı, ama sayısal olarak ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Ancak örnekler verebiliyorlardı. Amerikan Cumhurbaşkanı Jefferson'a, 'Basın özgürlüğü hakkında ne duşünüyorsun?" dıye sormuşlar. O da şöyle soylemiş: "Bana parlamento mekanizması mı, seçim mekanizması mı, adalet mekanizması mı, basın özgürlüğü mü diye soracak olursanız, size basın özgürlüğünü yeğliyorum derim. Eğer bir ülkede basın özgürlüğü gerçekten varsa, o ülkede parlamento mekanizması da kurulur, adalet mekanizması da ışler, dürüst seçımler de yapılır, yolsuzluklarla da, rüşvetle de savaşılır Eğer bir ülkede basın özgürlüğü yoksa, orada ne parlamento mekanizmasından, ne dürüst seçimlerden, ne yurttaş haklarından, ne de adaletten söz edilebilir. Böyle bir ülke uygar değil, bir kabıledir." Muhalefet dilediğıni söylesin dursun, iktidar partisi bu sözlerden hıç alınmıyor, dıledığini yapmakta kararlı görünüyordu. Durmadan örnekler gösterılıyordu. Bunlar bizden oluyor, dışarıdan oluyordu. İktidar partisi milletvekilleri sadece dinlıyorlar, tepki göstermıyorlar, sonra getirılen tasarıları parmaklarını kaldırarak onaylıyorlardı. Ünlü Fransız politikacısı Thıers, yürekli bir demokrasi yanlısı idi. Bundan ötürü de basın özgürlüğünü yaşamı boyunca savunmuştu. Bir konuşmasında şöyle soylüyordu: "Bastn özgürlüğü kötüye kullanılabilir, bundan bazı sakıncalar doğar, fakat özgurluklerin kötüye kullanılmasından doğan sakıncaları, hürriyetsızliğe her zaman tercih ederim. Bir ülkenin namuslu, fakat basının saldırıları ile kirletilmiş insanlar tarafından yönetilmesıni, namussuz, fakat kamuoyuna baskı ile namuslu tanıtılan insanlar tarafından yönetilmesine her zaman tercih ederim." Atatürk'ten de örnekler gösteriliyordu. Atatürk, her zaman basın özgürlügünden yana olmuştu. Onun bir deyişi basın kuruluşlarına da, siyasetçılere yol göstericiydi. Her şey söyleniyor, ama çoğunlukla Meclise girmiş, karşısında Meclis muhalefeti güçsüz kalmış bir iktidara doğruyu anlatmanın yolu bir türlü bulunamıyordu. Sakıncaları tercih ederim tlk kadın oylan 5 Aralık 1934'te Türk kadınına seçme ve seçılme hakkı verildikten sonra 8 Şubal 1935 'teyapılan seçımlerde, Mebrure Gönenç (Afyon), Satı Çırpan (Ankara), Şükran örsbaştuğ (Antalya), Sahıha Gökçul (Bahkesır), Şekibe tnsel (Bursa), Hatice özgener (Çankırı), Huriye öniz (Diyarbakır), Fatma Memık (Edirne), Nakiye Elgıin (Erzurum), Fakihe Öymen (htanbul), Benal N. Arıtnan (lzmir), Ferruh GUpgup (Kayseri), Bahire Bedıs Morova (Konya), Mihrı Pektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Esmu Nuyman (Seyhan), Sabiha Görkey (Sıvas), Seniha Hızal (Trabzon) 5. donem milletvekili olarak Turkiye Buyük Millet Meelisi'ne girdiler. Bu 18 kadın milletvekili, Turk kadınının siyasi hayatlaki ılk temsilcileriydi. Fotoğraflar Ankara'da yapılan seçımlerden iki anı görüntülüyor. Üslle, "Muallim Afei" (Inan), oy kullanıyor. Allia. ise ikiyaşlı kadınımız.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle