Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR MEHMET GÜÇLÜ FUTBOL 16 EYLU¨L 2008 SALI F utbolda kulüp takımlarımızın Avrupa’daki başarı ve başarısızlıkları ulusal takımın grafiğine paralel yansıyor. 2000’li yılların başında Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa şampiyonluklarının hemen sonrası Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadığı dönem ulusal takım, 2002 Dünya Kupası’nda 3. olmuştu. O günkü başarıda Ay Yıldızlı kadronun iskeletini oluşturan Galatasaraylı oyuncuların rolü büyüktü. Son yıllarda Avrupa kupalarında çıkış yakalayan, Şampiyonlar Ligi’nde geçen yıl çeyrek final kapısını açan ve bu süreçte evinde tüm rakiplerini yenen Fenerbahçe’nin ulusal takıma katkısı da bir gerçek. Türkiye’nin 2008 Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale yükselmesinde Sarı Lacivertli takımdan gelen oyuncuların performansı gözardı edilemez. Bu, şu demek oluyor; ulusal takımımızın uluslararası arenadaki başarısı, kulüp takımlarımızın Avrupa’daki başarısıyla örtüşüyor. 200809 sezonunda Avrupa kupalarında Türkiye’yi 4 takım temsil ediyor. Ön elemeler sonrası Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi kapısını açtı. Galatasaray ve Beşiktaş, UEFA Kupası 1. turunda kolay rakiplerle eşleşti. İkisi de 5’li gruplara kalacaktır. Bu kupada bir tek Kayserispor’un işi zor. O da turu geçerse yeni yıla dek 4 takımımız rakipleriyle toplam 18 maç oynayacak demektir ki bu karşılaşmalarda alınacak her galibiyet ve beraberlik hem ismi geçen kulüplerimizin UEFA’daki takım puanını hem de Türkiye’nin ülke puanını artıracak. Fenerbahçe, geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde yüksek puan (20.2175) toplamıştı. Son 5 yılın toplam rakamlarıyla oluşan UEFA Takımlar Klasmanı’nda (bu yılın 3.7425’lik Şampiyonlar Ligi katılım payı dahil) şu an 53.066 toplam puanla 32. sırada yer alan Sarı Lacivertliler, geçen yılki çizgisini sürdürürse sıralamada daha yukarılara çıkabilir ve Avrupa futbolunun dev markaları arasında yer alabilir. Kendilerine önemli hedefler saptayan kulüpler açısından bu hedeflere ulaşabilmek istikrarlı bir gelişimle mümkün olabiliyor ki Fenerbahçe, günümüzde bu çizgiyi yakalayan tek Türk kulübü… Beşiktaş ve Galatasaray’ın UEFA puanları henüz yeterli seviyede değil. Şu an Beşiktaş 33.066 puanla 61., Galatasaray 22.066 puanla 90. sırada. Ancak kadrolarını güçlendiren 2 temsilcimizin UEFA Kupası’nda Şampiyonlar Ligi’ne göre kolay rakiplerle mücadele edecek olması hem önlerini açıyor hem de puanlarını yükseltmeleri açısından avantaj sağlıyor. 20 Mayıs 2009’da Kadıköy Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanacak UEFA Kupası finaline şimdiden göz diken Beşiktaş ve Galatasaray, bakalım bu yolda nasıl bir performans sergileyecek? UEFA Kupası’nda Kayserispor’u diğerlerinden zorlu bir rakip bekliyor. 1. turda güçlü PSG engelini aşmaları bile olay yaratacaktır. 10.066 gibi düşük puana sahip olmanın dezavantajını yaşayan Kayserispor’un 5’li gruplara kalması her şeyden önce Türkiye’nin ülke puanı açısından önem taşımakta… Ülke puanı sıralamasında Türkiye, bugün itibariyle 27.475 puanla 11. sırada bulunuyor. Çok az farkla önümüzdeki Ukrayna’nın (28.350) bir takımı (Dnipro Dnipropetrovsk) UEFA Kupası ön elemesinde takıldı. Ukrayna’yı ve Avrupa kupalarında bu yıl 7 takımla mücadele eden Portekiz’i (30.891) geçerek sezon sonunda 9. sıraya yükselmemiz mümkün. Tabii ki bu konuda her şey Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Kayserispor’un göstereceği performansa bağlı. Takımlarımızın günümüzde geldiği noktaya ve mevcut rakiplerimize bakınca bu sezon Avrupa arenasında birçok sevinci bir arada yaşayabiliriz gibi geliyor bana… Ve dolayısıyla böyle bir tablonun Dünya Kupası finalleri için mücadele eden ulusal takımımıza da son derece olumlu etkileri olacaktır. SPOR POLİTİKASI Bir Varmış Bir Yokmuş HİKMET ÇETİNKAYA Sabah erken kalktım. Gökyüzü mavilerle sarmaş dolaş. Giyinip dışarıya çıktım. Otomobile atlayıp Çengelköy’e gittim. Boğaz’ın lacivert sularında düşler kurdum... Geçen gemileri seyrettim, lacivert suların üzerinde kanat çırpan martıları... Çay içip gazeteye geleceğim ve Spor Dergi için yazımı yazacağım... Her pazar olduğu gibi kendi kenedime soruyorum: “Bu hafta ne yazmalıyım?” Her hafta önemsediğim spor haberlerini ve yorumlarını dosyalıyorum. Bilgili ve birikimli çok sayıda spor yazarı var. Gençler çoğunlukta. Benim kuşağımdan Hıncal Uluç her zaman olduğu gibi açık ara önde. Yıllardır ödün vermeden yazıyor. Boyun bükmüyor, gerdan kırmıyor hem spor yazılarında hem de “Hıncal’ın yerinde”ki yazıları gibi. NTV’de Hıncal Uluç, Mehmet Yılmaz, Haşmet Babaoğlu ve Fuat Akdağ her pazartesi akşamı yurtdışında bile olsam izlerim... Böylece bir haftalık spor açığımı kapatırım. Daha açıkçası Spor Dergi yazılarım için onlardan kopya çekerim. Sporla ilgim futbol. İyi topçuydum. Göztepeli GülerGürsel kardeşlerle top koşturdum Manisa’da 17 yaşındayken...Onlardan çok küçük olmama karşın. Her neyse! Doğan Hasol’un “Eğitimin ve Sporun Hali Perişan” başlıklı yazısını okudum Cumhuriyet’te. Eğitim ve sporun yürekleri acıtan yazısı beni düşünceler ormanına götürdü. Kimi çocuklarımız için eğitim ve spor çok uzaklardaydı, aşkın renkleri gibi... Spordan ve eğitimden yoksun çocuklar sevginin, umudun rüzgârı olamazlardı. Işık kulelerinin dikili yerlerine erişemezlerdi. Din bezirgânlarının, tarikat şeyhlerinin kıskacında yaşayan büyük bir kesim, ne yüzmeyi, ne basketbolu, ne tenisi, golfü, ne de atletizmi içine sindirirdi. Şöyle kırk yıl önceye gittiğinizde Türkiye’de dağcılık, yüzme, atletizm, golf, tenis sporları Edirne’de Konya’ya ya, Manisa’dan Diyabakır’a dek pek çok kentte, kasabada vardı. 60’lı yıllarda spor okullarda vardı. O yıllar Cumhuriyet yarım sayfa spor sayfasıyla çıkardı. Hafta da bir kez yarım sayfa “Okul Spor Yurtları” verilirdi. Her hafta kentlerde atletizm yarışmaları düzenlenirdi... Okulların basketbol, voleybol, futbol, güreş, tenis, atletizm takımları vardı... Gençlerbirliği’nden Arnavut Çetin, Göztepeli GülerGürsel kardeşler, Özer... Turgay Şeren, Coşkun Özarı... Türkiye’yi yöneten gericifaşist iktidarlar son 40 yılda eğitimi ve sporu yok saydılar... Sadece futbolla ilgileniyoruz... Basketbol Ulusal Takımımız Fransa’yı yeniyor ama hiç önemsemiyoruz... Doğan Hasol’un değindiği gibi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet’i gençlere emanet etmişti. Bugün gençler tarikat şeyhlerinin dershanelerine emanet. 1500 özel okulun 1100’ü tarikatçıların ve Milli Görüş’ün, 2 bin 500 dershanenin 2 bin 300’ü dincilerin... F.BAHÇE ŞAMPİYONLAR Ligi’ndeki tek temsilcimiz Fenerbahçe’nin Porto deplasmanında vereceği sınav, Sarı Lacivertliler için ligde alınan başarısız sonuçların ardından daha fazla önem kazandı. Özellikle 21’lik Hacettepe yenilgisiyle çok eleştirilen Aragones ve öğrencileri, Avrupa macerasına bir dış saha galibiyetiyle başlarsa takımın gidişatı bütünüyle değişebilir. Ne var ki Porto karşısına Deivid ve Edu gibi iki asından yoksun çıkacak olan ve sistemi hâlâ oturmayan F.Bahçe, bir darbe de Devler Ligi’nde alırsa hem taraftarların hem de yönetimin sabrı taşabilir. G.SARAY BÜYÜK hedefler koydukları sezonda Şampiyonlar Ligi’ne kalamayan G.Saray, yeni hedefini “Saracoğlu’nda final” olarak belirledi. Ligdeki puan kayıpları, Skibbe’nin sürekli tartışılan isim olması kulüpteki huzursuzluğu üst noktalara taşısa da Bellinzona maçından kimsenin endişesi yok. Üstelik İsviçreli rakiplerine karşı da büyük üstünlüğü bulunuyor Sarı Kırmızılıların... Neuchatel Xamax, FC Sion, Grasshoppers ve St. Gallen eşleşmelerinde gülen G.Saray’ın hedefi bir kez daha 180 dakikadan mutlu sonla ayrılmak. BEŞİKTAŞ TURKCELL Süper Lig’deki son maçında Trabzonspor ile berabere kalan Beşiktaş zorlu bir maça çıkıyor. Siyah Beyazlılar UEFA Kupası 1. tur ilk karşılaşmasında Ukrayna’nın Metalist takımını İnönü Stadı’nda ağırlayacak. Beşiktaş’ın özellikle son haftalarda defansta yaşadığı çıkış en büyük artısı... Sivok ve Zapotocny’nin uyumu Siyah Beyazlıları sevindirirken Bobo’nun Trabzon maçındaki kötü görüntüsü soru işareti yarattı. KAYSERİ TÜRK futbolunun son yıllarda yükselen takımlarından biri olan Kayserispor UEFA Kupası’nda güçlü bir rakiple karşılaşıyor. Paris Saint Germain Avrupa futbolunda söz sahibi olan ancak son yıllarda düşüş yaşayan bir ekip. Teknik direktörlüğünü Lyon efsanesini yaratan Paul Le Guen’in yaptığı Paris’te F.Bahçe’den ayrılan Mateja Kezman forma giyiyor. Kayseri ise ligde şu ana kadar 1 galibiyet 2 beraberlikle namağlup durumda. Yeni transferler Aghahowa, Olembe ve Purovic için gerçekten önemli bir mücadele olacak. 5