Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Zidane’dan sonra Boy George Materazzi’ye kafa atan Zidane’a yargıçın verdiği ceza bir bakım evinde çocuklara 3 gün hizmet. İngiliz popçu Boy George uyuşturucu kullandığı halde içmedim diyerek yalan söyhlediği için k suçu ile mahkemeye çıkarılmış. Yargıç bu müzisyene 5 gün sokakta çöp toplama cezası vermiş. Avrupa’da bu gibi suçlara sosyal ceza diyorlar. Acaba bizde de böyle bir uygulama olur bilemem, ama cezaların paraya çevrildiği bir ülkede parası olanın cezayı hak etmemesi düşündürücü değil mi... Erman Toroğlu’nun tarzı E rman Toroğlu tavuklardan sonra işi büyüttü , Genelkurmay Başkanı Sayın Hilmi Özkök’e de gider ayak sataştı. Bu sataşma kimi köşe yazarlarına konu olduysa da kamuoyunda pek ciddiye alınmadı. Erman aklına geldiği gibi konuşur, sürçü lisan etse de, kamuoyu onu artık olduğu gibi kabul ediyor. Açık yürekliliği, abartılı da olsa dobra konuşmayı erkeklikten saydığı için de halkın arasında pek de sevilir. Eskilerin üslubu Ali, üslübu beyan, dedikleri güzel yazmak güzel konuşmak ayrı bir sanattır. Eğri oturup doğu konuşmak günümüzde kolay kolay rastlanılan bir durum değil. Ama Erman her doğrunun sadece kendisine ait olduğu inancı ile konuşunca anında manşetlere geçiyor. Bu onun tarzı belki ama başka ülkelerde olsa fazla dikkat çekmez. Erman Hoca’yı (hocalar o kadar çoğaldı ki nerdeyse ayağa düştü) yıllardır tanıyoruz, futbolunu, hakemliğini oldu. Bu ülke Erman gibi adamları seviyor. Seçim meydanlarında bol keseden atan, incir çekirdeğini doldurmayan konuşmaları kimse takmıyor artık. ‘‘Kıracaksın kemiklerini, sıkacaksın kafasına..’’ lafları TV’lerdeki dizilerde sık sık duyduğumuz bu sözleri gençlerin kopya ettiklerini hepimiz görüyoruz. Toplumun gidişatına bakın; her gün cinayet, her gün intihar ve her yer kan gölü. Sapıklık , magandalık nerdeyse moda oldu. Ne devlet var, ne yasa... İnsanlarda (genellikle) ne para kaldı ne pul. Toplumda varsıl ve yoksul sınırları açıldıkça açıldı . İsyan etmek üzere olan bir toplumda Erman çıkıp ‘‘Kodun mu oturtacaksın’’ diyorsa bu kuşkusuz bir Genelkurmay Başkanı adına yapılmışsa çok büyük bir ayıptır, ama mırıldanan halkın, zam üstüne zam yapılan, eğitim ve sağlık sistemi çöken, gençlerin ve 8 milyon insanın işsiz ve aç gezdiği bir toplumun sesi olduğunu söyleyebilirim.. biliyoruz, ama doğrusu TV’lerde göründüğünden bu yana halkın sesi olmaya çalıştı ve bana göre futboluculuğundan da hakemliğinden de daha başarılı ALİ AYDIN NEREDE? Hani bir zamanlar Ali Aydın vardı, hata yaptı ama hatasını affetmedi, hakemlik düdüğünü bıraktı. Şimdilerde ne yapıyor hiç merak eden var mı? Varan otobüslerine ortak olmuş sözünün eri hakemimiz. İyi yolculuklar sevgili Aydın. BİR DERBİ MAÇA GELSELER YETERDİ Çanakkale şehitleri abidesi yıkılmak üzereymiş. Medya bu konuda ilgilileri uyarıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Attila Koç, ‘‘Efendim, ihaleye çıkardık, kimse katılmadı’’ diyerek işin içinden sıyrılmış. İhaleye ne gerek vardı, sayın Koç bir derbi maçına gelip şeref tribününde otursa sağı solu önü arkası müteahhitlerle dolu olan tribünde işi hemen bitirirdi. Taraftarlar yazgısıyla başbaşa stanbul müzik festivalleri yaşıyor. Biri bitmeden öbürü başlıyor, gençler çılgın günler geçiriyorlar. Açık sahalarda standlar kuruluyor, gençler gün boyu oralarda yatıp kalkıyor, sabahlara dek özgür hatta sorumsuz bir yaşamdan örnekler veriyorlar. Büyük toplulukların oluştuğu konserler sürerken bir haber gözüme ilişti. Rumeli Hastanesi doktorlarından bir grubu konserlerde görendirmiş. Doktor Evren Atay’ın başkanlığındaki sağlık grubunda bir ortopedist, travma uzmanı, anestezi uzmanı, çevre sağlığı uzmanı ve operasyon menaceri görev yapıyor. Diyeceksiniz ki her hafta 25 ALTINI KARIŞTIRMA Nuri Albayrak İstanbul B.Şehir Belediyesi Eski Başkan Yardımcılarındandır. Şimdilerde ise Trabzonspor kulübü Başkanı. TrabzonsporVestel Manisa maçından sonra maçın hakemi Cem Deda’ya ateş püskürmüş, sadece Cem’e değil eski hakem olan babası Sadık Deda’ya da , ‘‘Bunlar ailece çete’’ demiş. Nuri bey eski defterleri karıştırma altından çapanoğlu çıkar. Nene gerek. İ 30 hatta 50 bin kişinin doldurduğu stadlarda buna benzer bir örnek göremiyoruz. Acaba açık hava konserlerinin izleyicileri daha mı saldırgan daha mı olay çıkarmaya yatkın? Büyük kitlelerin oluştuğu konser, miting ya da spor olaylarında mutlaka sağlık ekibinin de olması, alınması gereken önlemlerin başında geliyormuş. Oysa bakıyorum stadlarımızda her türlü polisiye önlem var da sağlık durumundan haberimiz yok. Sordum, dediler ki süper ligin yapıldığı stadlarda sağlık ekipleri hazır beklermiş ama diğer liglerde futbolseverler yazgılarıyla baş başa bırakılmış durumda. urelio bir yabancı . Ama artık değil. Bu ülkede görülmemiş derecede bürokrasi engellerini teker teker geçip bir günde aramıza katıldı ve Türkiye Cumhuriyeti kimliğini aldı. Daha önce de nice yabancı futbolcular, vatandaş olmak bir yana sünnet bile olmaya kalkışmışlardı. Ama mesele o değil, Aurelio’dan beklenen sünnet olması değil, hatta ulusal marşımızı ezbere okuması da değil. Onun ulusal forma giymesi. Rio de janeiro’da doğmuş, plaj kumlarında oynamış, kenar mahallelerde yaşamış, ama kendisini kabul ettirmiş, Brezilya’da ün yapmış ve sonunda Türkiye’ye gelmiş. Şimdi de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş. Yani bizden biri artık. Bu Brezilyalı genç futbolcunun Ulusal takımda oynamasına da karşı değilim. Fatih Terim’in söylediği gibi o artık 70 milyondan biri. Bir cebininde Brezilya pasaportu varsa, öbür cebinde Türkiye Cumhuriyeti pasaportu olacak. Olacak da bu kadar jet bir vatandaşlık nasıl oldu doğrusu şaşırtıcı. Demek ki Aurelio’nun çalımları saha dışında daha hızlı. Tüm engelleri aşarak bir evrağın bir masadan bir masaya 15 günde gittiği bir ülkede Aurelio’nun ekspres yoldan, Ulusal takımın Lüksemburg’daki maçına yetişmesi, istenildiğinde her türlü kapının anında açıldığının en güzel ve en basit örneğidir. Bugün eğer Aurelio tartışması yapılıyorsa bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Ayrıca bu tartışmaların Fatih Terim’in ‘‘Aurelio’yı ulusal takımda oynatırım’’ demesinin üstünden en az 20 gün geçtikten sonra yapılması abesle iştigal demektir. Brezilyalı atına binmiş Üsküdar’ı geçmiştir. Asıl anlaşılmayan ve tartışılması gereken Fatih Terim’in kararıdır. Eğer 75 milyonluk bir ülkede bir orta saha adamı, bir oyun kurucu bulunmuyorsa bu ayıbın elbette bir sahibi olmalıdır. Aurelio yurttaş oldu A 20