Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Eğer isteseydim politika yapardım Federasyon başkanlığını siyasete girmek için kullandığınız söyleniyor.... M.T: Ben meclis üyelikleri yaptım, yani daha önce zaten politikanın içindeydim. 2004’deki federasyon seçimlerinden önce genel seçimler yapıldı ama ben atletizme hizmet etmek istiyordum ve girmedim. Siyaseti seçseydim şu anda içinde olurdum. İyi bir yönetim kurulumuz var ve iyi bir şekilde götürüyoruz. Ayrıca yönetim kurulumuz içindeki kişiler Enka, Fenerbahçe, Beşiktaş ve diğer illerdeki kulüplerin yöneticileridir. Hepsi bu işin içinden gelen isimler... Sponsorluk anlamında her hangi bir sıkıntı yaşıyor musunuz? M.T: Her yıl 2 milyon YTL’ye yakın sponsorluk gelirimiz var. Bu konuda bütün federasyonlar arasında ikinci durumdayız. 4 tane Avrupa organizasyonunda cebimizden 1 kuruş bile para çıkmadı. Vestel şu anda ana sponsorumuz, ayrıca en kısa zamanda liglerimizin isim haklarını da satacağız. Ben zaten iş adamıyım, dünyanın en iyi markalarının bayiliklerini yapıyorum. Yani sponsonluk konusunda her hangi bir sıkıntımız yok. Zaten bütçemizin yüzde 75’i devlet tarafından sağlanıyor, geri kalan kısmı da biz hallediyoruz. Tekrar başkan seçildikten sonra basında çok eleştirilmeye başladınız. Bunun altındaki gerekçeler nedir? M.T: Zoraki bir suçlama için uğraşmasınlar. Onlar kendi adaylarını kazandıramadılar. Bizim vizyonumuz yeter! Eleştiri olmasın demiyorum ama kişiliğime bu kadar hakaret olmasın. yaptıklarımızı hayal bile edemezler. Battıkça batıyorlar! Yönetim kurulunuzda bayan üye olmaması da tartışmalara yol açtı... M.T: Yönetim kurulunda yok ama geçen dönemde teknik kurul ve altyapıda 7 tane bayan vardı. Bu sayıyının bu dönemde daha da artmasını umuyoruz. Ben yıllarca Eskişehir’de bayan sporcuları yarıştırdım. Sağlıklı bilgileri yok. Atletizmin içindekileri bilmiyorlar. İşin içinde olsalar bunları yazmazlar! C SPOR ATLETİZM ALTERNATİF / EKİM SALI BARBAROS ÇIDAL Seyrantepe mi, Aslantepe mi, Beleştepe mi? F utbol gündeminde şu anda ilk madde lig ve Avrupa kupaları olabilir. Ama yavaş yavaş seslerin yükseldiği bir başka konu artık patlama noktasına gelen bir bomba gibi: Seyrantepe Geçen hafta yapılan karşılıklı açıklamalar olayın daha da büyüyeceğini bize gösteriyor. F.Bahçe İkinci Başkanı Nihat Özdemir, geçen gün şu açıklamayı yaptı: “Devletten bir kuruş almadan stadımızı yaptık. Bu stadın değeri 85 milyon dolardır . Eğer devlet, Seyrantepe’de G.Saray’a stat yapacaksa, o zaman biz de bu 85 milyon doları devletten talep ederiz.” Bu sözlere G.Saray Başkan Yardımcısı Adnan Polat şöyle cevap verdi: “F.Bahçeli yöneticiler kendi işlerine baksın. Sonuçta Seyrantepe Stadı devletle karşılıklı iş alışverişidir. Onlar da böyle bir ticari aktiviteye girebilirler. Onların açıklarını biliyoruz. Üstümüze gelirlerse, bizim de diyeceklerimiz var.” Şimdi bu açıklamaları aklımızda tutarak olaya bir bakalım. Türkiye’de devlet “kamu yararı” göz önüne alındığı için genelde spor kulüplerine arazi tahsis eder ve bu yine genelde 49 yıllığına olur. Nitekim Galatasaray’da Ali Sami Yen Stadını 49 yıllığına kiralamıştır. Gerçi bu kiralama karşılığı her yıl ödenmesi gereken paraların Galatasaray tarafından ödenmediği de konuşuluyor ama onu bir kenara bırakın. Fenerbahçe de yine Şükrü Saraçoğlu Stadını devletten kiralamış ve yılda 1 milyon euro civarında para ödemektedir. Galatasaray son yıllarda içine düştüğü maddi darboğazdan kurtulmanın yolu olarak Seyrantepe arazisine sarılmış ve önce stadın yanında sadece üst kullanım hakkı olmasına rağmen konut yapmak da istemiş ancak bu adaletsiz durum için onay alamamıştır. Stat yapma işine gelirsek daha da komik bir durum ortaya çıkıyor.Sadece 49 yıllığına kiraladığınız bir arazide üst kullanım hakkına sahip olduğunuz stadı eskidiği için devlete verecek, yerine daha büyük bir arazi alacak ve “oldu olacak bana buraya bir de stat yap” diyeceksiniz. Sabah’ta Emre Aköz çok güzel bir örnek vermiş, 49 yıllığına kiraladığı arazide mülkü olan bir otel sahibinin “Otelim eskidi, bana daha büyük yer verin ve oraya yeni bir otel yapın” demesinin ne kadar saçma olacağı ve diğer otel sahiplerinin “Haksız Rekabet” nedeniyle buna göz yummayacağını belirtmiş. Aynen katılıyorum, olayın bir de diğer yanına bakarsak Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın hisseleri İMKB’de işlem görmektedir ve bir tarafa rekabeti bozacak şekilde aktarılacak kaynak piyasaları da olumsuz etkileyecektir. Bir tarafa hiç bir mantıklı nedene bağlı kalınmadan aktarılacak kaynak hisse senetleri üzerinde spekülasyon yapmaktan başka bir şey olmayacaktır. Bu olayda en hayret ettiğim durum ise görevi ucuz konut yapmak ve satmak olan TOKİ’nin stat inşaatına soyunmasıdır. Gerçek görevlerini zaten uzun süredir yapmadıkları için aslında boşuna hayret ediyorum. Şimdi en baştaki Adnan Polat’ın açıklamalarını tekrar okumanızı rica ediyorum. Biz yaptık oldu kimse karışamaz derken sesini çıkaran karşı tarafı da tehdit ediyor gibi. Türkiye’de yıllardır ne çektiysek hep bu zihniyetten çektik, “Ben yaptım oldu, kime ne? “ zihniyetiyle gidersek hiçbir alanda bir yere gelemeyiz. Avrupa’da Neden Dökülüyoruz? H Amacımız siyasi baskıyı azaltmaktı Genel Kurul nasıl bir havada gerçekleşti? Ve seçimle ilgili suçlamalara nasıl cevap vereceksiniz? M.T: Genel Müdürümüzünhazırladığı çerçeve statüye göre kulüplerin oy hakkı en az yüzde 60’dı, biz bunu yüzde 78’e çıkartarak siyasi baskıyı azaltmak istedik. Eskişehir, Enka ve Fenerbahçe’den daha fazla oy kullandı diyorlar. Biz 1. ligi ve atletizmin altyapısı olan kros ligi üst lig olarak kabul ettik. Enka ve Fenerbahçe 1. ligdeler ama yıldızlar ve gençler kategorilerinde yarışmıyorlar. Eskişehir’deki 7 kulüpte tüm kategorilere katılıyorlar. Bundan dolayı da oy hakları daha fazla oluyor. İsveç’te yaşanan ‘şemsiye olayının’ iç yüzü nedir? M.T: Şampiyonanın ilk günü Genel Müdür’le beraber basın odasındaydık. TRT buraya kamera getirmiş. Yağmur yağdığı için bize şemsiye verdiler, ben de ıslanmayalım diye tuttum. Ondan sonra ‘Genel Müdür’ün şemsiyesini tuttuğu için’ tekrar seçildi dediler. afta içinde Avrupa Kupalarında maç yapan 3 Büyükler aslında Türkiye’de “Büyük” olduklarını ama Edirne’nin dışına çıkınca ne kadar aciz duruma düştüklerini gördüler. Önceki yıllarda sadece Galatasaray’ın başarılarıyla biraz olsun ses getirdiğimiz Avrupa arenasında Sarı Kırmızılıların da duraklama dönemime girmesiyle iyice sesimiz kesildi. 2002 yılında Dünya Kupasında 3. olduktan sonra büyük bir turnuvaya gidemeyen Ulusal Takımı da işin içine katabiliriz. Moldova, Malta gibi rakipleri yenmek bizi yanıltmasın 4 yıldır Ulusal takım düzeyinde de büyük gerileme içindeyiz. Olayın bu kadar vahim hal almasını sedece Gerets, Tigana ve Zico’ya bağlamak kolaya kaçmaktır. Asıl sorun Türk Futbolunda hiç bir zaman belli bir sistemin olmaması ve Türk futbolcusunun çalışmayı, öğrenmeyi, kendini geliştirmeyi sevmemesidir. PSV, Tottenham ve Newcastle United takımları şu anda Avrupa’nın 1. sınıf takımları arasında bulunmamaktadır ve ne acıdır ki bu takımlar bile bize fersah fersah çok gelmektedir. Bunun nedenlerini anlatmak için bu köşe yetmez ama 12 ufak detay bile olayı kavramamızda bize yardımcı olacaktır. Dünya Futbolunda artık kaleci dahil her oyuncunun topla iyi oynaması gerekmektedir. Yani hiç düşünmediğimiz defansın ortasındaki stoper ve tamamen defans görevi olan ön libero bile üstün top tekniğine sahip olmalı, hatta kaleci bile. Böyle olmazsa ayaklarına gelen ve kestikleri topu gelişigüzel kullanacaklar ve atak başlamadan bitecektir. Daha da önemlisi defanstan çıkarken kaptırdıkları toplar rakibe kolay gol şansı verecektir. Son maçları hatırlayın golleri nasıl yedik. Bunu önlemek için özellikle bu tip oyunculara ve kalecilere özel çalışmalar yaptırmak gerekiyor. Yıllardır çektiğimiz en büyük sorun olan duran toptan kolay gol yeme hikayesi ise cabası. Alex Türkiye Ligi’nde nasıl yıldız oluyor ve Avrupa’da bu duran topları etkili kullanamıyor diye düşünürseniz olayın farkına varırsınız. Türk takımlarının duran toplardan kolay gol yemesinin en büyük nedeni de 90 dakika süresince konsantrasyonu aynı düzeyde tutamamak. “Bu hafta kabus yaşadık dileriz bir daha olmaz” demeyi isterdim ama olacak ne yazık ki daha çok olacak. EPosta: barbaroscidal@kanalturk.com.tr 19