02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 8 • Kapak Anayasal hak sosyal güvenlik, sermaye kesimi için yeni kâr gözdesi... Sosyal güvenlik hak mı, kâr mı? ESRA YENER nayasada "devletin temel görevleri" arasında yer alan sosyal güvenlik hakkı, sağlık ve emeklilik güvencesi sermaye kesimine yeni ve büyük kaynaklar aktarmak uğruna amacından saptırılıyor. Dünya Bankası ve fınans akışları sınırlı kalan uluslararası sermaye kuruluşlarının, katrilyon liraya ulaşan prim birikimleri için göz diktikleri sosyal güvenlik kuruluşları, hükümetler tarafından da kamu açıklannın günah keçisi ilan edildiler. Siyasiler bütçe açığının kapatılması, sermaye çevreleri de yeni kâr yolları açılması için tek çözüm yolu olarak özelleştirmeyi sunarken; Türkiye nüfusunun yüzde 81'inin sağlık ve emeklilik hakkını sağlayan bu kuruluşların görevlerinin özel sektör tarafından eşitlik ilkesiyle nasıl yürütülebileceği tartışılmak istenmiyor. Anayasanın "sosyal güvenlik hakları" başlıklı 60. maddesi "Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir" ilkesini koyarken, devletin gerekli önlemleri almasını ve örgüt kurmasını da zorunlu tutuyor. Türkiye'de nüfusun yüzde 81 oranındaki bölümünün tüm sağlık ve emeklilik hizmetleri Emekli Sandığı, SSK ve BağKur tarafından veriliyor. Işçilerin ve yurtdışında çalışanların, tarım işçilerinin yanı sıra, çalışmayanlara isteğe bağlı sosyal güvenlik hizmeti sunan SSK, memurların sosyal güvenliğini üstlenen Emekli Sandığı ve serbest meslek sahiplerinin kayıtlı olduğu BağKur yıllardır sürdürülen "oy ve rant" amaçlı politikalar nedeniyle giderek artan oranlarda açık vermeye başladı. OECD ülkeleri içinde devletin sosyal güvenliğe katkıda bulunmadığı tek ülke konumunda olan Türkiye'de, bu kuruluşlara bütçeden, ödeneklerin yüzde 10'una bile ulaşmayan oranda yapılan aktarımlar ise kamu açıklannın en önemli nedeni olarak sunulmaya çalışılıyor. Bütçeden, 1995yılında, ödeneklerden, SSK'ye yüzde 3.4, Emekli Sandığı'na yüzde 2.4, BağKur'a binde 5 oranında aktarım yapıldı. 1996'da bütçenin yüzde 3.7'si oranında 146 trilyon lira SSK'ye, yüzde 3'ü düzeyinde A BANU SALMAIN holdinlerin, bankaların ödedikleri kurumlar vergisi, 3 katrilyon liraya ulaşan vergi indirimi teşvikleriyle 189 trilyon 720 milyar lira düzeyinde kaldı. OECD'de en düşük vardımı Türkive verivor AKSÂRAY Az gelişmiş ülkelere model sunan Dünya Bankası, 1 ürkiyc'de sistemin özeUeştirilebilmcsi için devreye girdi. 119 trilyon lira Emekli Sandığı'na, yüzde 1.8'i oranında da 70 trilyon lira BağKur'a verildi. SSK'ye verilen 146 trilyon liranın 79 trilyon liralık bölümünü Hazine'nin kuruma geçmiş dönemlerden doğan borçları oluşturdu. 1997'nin 6.2 katrilyon liralık mali yılı bütçesinden SSK'ye yüzde 4.5 oranında 280 trilyon liralık, Emekli Sandığı'na yüzde 2.1 düzeyinde 133 trilyon liralık, BağKur'a yüzde 1.9 oranında 117 trilyon liralık ödenek ayrıldı. "Kara delik" olarak tanımlanan ve ekonomik istikrarsızlığın temel nedenlerinden biri olarak gösterilen bu ödeneklerden SSK'ye verilen 280 trilyon liralık kalemin 184 trilyon lirası ise, Hazine'nin kamu kuruluşlarMiın prim ve sosyal yardım zamlarından doğan borçları nedeniyle bu kuruma olan ödeme yükümlülüklerinden oluşuyor. Bütçenin toplam gelirlerinin yüzde 80'ini oluşturan vergi gelirlerinin büyük bölümü çalışanların ödediklerinden oluştu. Kamu Hesaplan Bülteni'ne göre, 1996 yılında, dolaysız diye adlandınlan, gelirden alınan toplam 865 trilyon 321 milyon liralık vergilerin 574 trilyon liralık yaklaşık yüzde 60 oranındaki bölümü 5.5 milyon çalışanın ücret ve maaşlanndan yapılan kesintilerden sağlandı. Buna karşılık, sayıları milyonu aşan irili ufaklı şirket ve SSK'nin1996yıhnda405 trilyon liralık harcamalarına karşın, bütçeden aldığı yardım 70 trilyon lira ile yalnızca toplam hizmet giderlerinin yüzde 16.6'sını oluşturuyor. Avrupa Birliği ülkelerinde devletin sosyal güvenlik harcamalarına katkı payı ise ortalama yüzde 37.4 düzeyinde. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası'nın özelleştirilmesini şart koştuğu bu kuruluşların verdiği hizmetten Türkiye nüfusunun yüzde 20'si ise hiç yararlanamıyor. Türkiye'de sosyal güvenliğe devletin yaptığı katkı, OECD ve AB ülkelerinde devletin verdiği katkı payının yarısına bile ulaşmıyor. Avrupa Birliği ülkelerinde, çalışanlann sosyal güvenlikten yararianma düzeyi gayri safi yurtiçi hasılanın ortalama yüzde 23.7'sine ulaşırken, bu oran Türkiye'de yüzde 4.9'da kalıyor. Ancak Türkiye'de çalışanlann sosyal güvenlik ödemelerindeki payı yüzde 11.7 ile AB'nin yüzde 11.9'luk ortalamasını yakalıyor. önce batır. sonra sat Nüfusun yüzde 43.6'sına hizmet veren SSK, aktüeryal dengesi gözetilmeksizin getirilen politik düzenlemeler sonucunda mali bunalıma girdi. SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'nun anayasal güvencede olması nedeniyle "batış şansının" olmadığını belirttiği SSK, 1994 yılından itibaren giderek artan oranlarda açık vermeye başladı. Işverenlerden tahsilatı gerçekleştirmede güçlük çeken ve denetim olanakları sınırlı olan SSK'nin kamu ve özel sektörden alacağı prim ve gecikme cezaları çıkarılan yasalarla affedildi. En son REFAHYOL hükümeti döneminde çıkarılan ve 1996 yılı sonuna kadar birikmiş borçları kapsayan yasayla, şubat itibarıyla, kamudan ve özel sektörden gecikme cezaları da dahil olmak üzere toplam 281 trilyon 915 milyar lira prim ve sosyal yardım zammı alacağı Endişe, kaygı, öfke ve şiddet yaratır Prof. D.r. OĞUZ OYAN Türkİ$ Arastırma Müdürü Sosyal güvenlikte yıllardır biriken sorunlara Türkiye, koşullarına uygun gerçekçi çözümler aramak yerine, Dünya Bankası ve IMF gibi uluslararası kuruluşların antisosyal reçetelerine bel bağlanmıştır. Sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesi konusunda ulusal ve uluslararası çapta baskılar oluşmuş durumda. Türkiye'nin dış kredi temini sorunu düşünüldüğünde, uluslararası kuruluşların etkisi ortaya çıkıyor. Ideolojik anlamda da Türkiye'yi yönetenlerin Dünya Bankası'nın temel anlamda söylediklerine de bir itirazı yok. SSK yönetiminin özerkleşmesini gecjktiren her siyasal iktidar, kurumun sorunlarının çığ gibi büyümesinin de sorumluluğunu taşımaktadır. Kurumun geleceği özerkleşmededir, özelleştirmede değil. Zira SSK bugün bir var olmayok olma ikilemi içine sokulmuştur. , Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi, hem hastanelerin işletilmesi bakımından çözüm değildir, hem de belirli kesime rant aktarma amacı taşıyor. Özel sigorta şirketleri, sosyal sigortacılığı yapabilirler mi? Böyle bir geleneği yok. özel sağlık sigortası genellikle ikinci bir sigorta olarak gelişiyor. Kapsamı da kısıtlı tutuluyor. Otobüsleri kısmen devrettiğinizde, gece 12'de kârsız zamanlarda da kamu hizmeti devam ediyor, ama bütünüyle vazgeçerseniz, belli hatlara otobüsler çalışmayacaktır. Bunun için, ancak kısmen piyasa ekonomisi konusu olabilir, bu durumda da hizmetin en kârlı bölümünü verirsiniz. Kurumun fonlan uzun yıllar boyunca negatif faizli devlet tahvillerine ve kamu bankası mevduatlanna yatırılmış ve kurumun kaynakları yavaş yavaş eritilmiştir. 1965 ile 1993 yılları arasındaki dönemde hükümetlerin el koyduğu SSK kaynakları 20 milyar dolar gibi devasa bir tutara erişmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle