Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
9 ŞUBAT 2003. SAYI 881 re itecek diye düşündüm ve yaptığım bütün eserleri paketleyip bir rafa kaldırdım. Sanat yaşamınızda bir dönemi daha kapattınız. Ben yine şu insan vücudu üzerindeki çalışmalarınıza gelmek istiyorum. Çünkü kadavra üzerinde doğrudan uğraş vermişsiniz... Evet, bundan sonra insan vücudu, biraz da anatomik olarak ilgimi çekiyordu. Okumaya başladım önce. Tıp öğrencisi bir arkadaşım bana destek oldu. Orada insan vücudunun içini görünce, gerçekten onun ne kadar zengin olduğuna ve asla siyahbeyaz olamayacağına karar verdim. Oradaki çalışmalarımdan sonra kafamda ve resimlerimde biraz biraz renkleroluşmayabaşladı.Tabiidoğadakirenkler:Gökkuşağı,günündeğişiksaatlerindeki ışıkları da bana yardımcı oldu. O dönemde renk çalışmaları yaptım ama bunlar son derece saf, neredeyse 23 yaşındaki çocuğun saflığıyla yapılan resimlerdi. Akademik bütün bilgilerimi de bir tarafa bıraktım. Eğer alışkanhklarınızdan vazgeçmezseniz, yeni bir yola asla giremezsiniz. Rengi keşfettiniz. Sonra nereye? Burada mı kalacaksınız yoksa yine değişitn mi ? Devamlı değişim derken... O 199596'da yaptıklarım, benim resim hayatımda büyük değişimdi. Bu konunun sıkışıp kalmayacağına inanıyorum. Zaten son derece zengin bir konu. Şimdi biraz daha derin çalışmalara girmeyi düşünüyorum. Mesela, uzun zamandır bembeyaz bir resim yapmak var kafamda. O kadar zor ki... Ama bunu gördüm. Gördüm derken, hep gözümün önünde duruyor. Belki bir gün içinde yedi ren gi barındıran beyaz bir sergi açabilirim. Bu tür hedefler, sizi hep bulunduğunuz yerden biraz daha öteye götürüyor ama bu konunun dışına asla çıkmayacağım. Renge insan gövdesinden gidişiniz oldukça ilginç. Gerçi doğadan da söz ettiniz ama asd olarak insan. Yedi rengi insanda bulabilir miyiz gerçekten ? Kadavralarda kalp, beyin, omurilik üzerineçalışırken,doğrudüşündüğüm renklerle onları ifade etmeye çalıştım. Yanılmış olsaydım, sıkılıp bir yerlerde bırakacaktım. Ama öyle olınadı, arkası geldi. Kemikdokusunuiki defa yaptım. însan vücudundaki dokular son derece renkli ve zengin. Dokuların birbirleriyle, içerisinde hücrelerin alışverişleri o kadar muntazamki...Yani insan bütün buihtişamı içinde taşıyan güçlü bir varlık. Bir de spiral çalışmalannız var. Bunlar neyi ifade ediyor? Kâinatın içerisinde güneşten, aydan tutun, bilimsel olarak matematiksel bir düzen var. Bu düzenin bize en görünür şekli. Gökkuşağını veya güneşi gördüğünüz zaman bunu daha iyi anlıyorsunuz. Bir damlanm suda dağdması gibi. Bunlar doğada var ve ben bunları göstermeye çalışıyorum. Bağlantıyı bir düz çizgi halindegösteremeyiz. Meselagöz... Zengin bir organ ve bana kâinatın aynasını yansıtıyor. Göze bakılarak insanın tüm yaşadıklarmın iris tabakasında görülebileceğini savunan bir bilim dalı bile var. Biraz son serginizden söz edelim. Diğerlerinden çok farklı olduğu görülüyor. Renkler üzerine yoğun bir arayış var. Bu sergim, benim artık daha da derinleşmesini düşündüğüm konunun bir parçası. Tabiatı oluşturan maddeler: Toprakhavasuateş...Vebunların içinde çok doğrubirşey var: Sesısırenk... Ben bu üçünü baştan beri ele almaya çalışıyorum. Renk belki en kolayıydı. Ama ses... Ses beni çok ilgilendiriyor. Zaten renkten de koparamayacağım için bu Pişman değilim diyebilmek MÜŞERREF HEKÎMOĞLU krandaŞenSılan, "Pişman Değilim" kitabının yazarı. Sedef Kabaş'ın sorularını yanıtlıyor. Söyleşi değil sorgulama gibi. Şen Sılan'ın sade sözcükleriyle görkemli bir tablo oluşuyor düşüncemde. Bir Cumhuriyet kızı sesleniyor, selam veriyor dünyaya. Uzun süredir özlediğim bir konuşma türü bu. Sadeliğin görkemini simgeliyor, dilimizin güzelliğini vurguluyor. Emek verenleri kutluyorum. Kulağımızı tırmalayan sözlerden, sözcüklerden sonra güzel bir soluk alıyor insan. Telefonlar çalıyor, arkadaşlar sesleniyor durmadan. Soruyorlar: Şen'i izliyor musun? Cumhuriyet çocuklarının sevinciylekonuşuyor. Doğasına yaraşır bir sesleniş. Sen neleryazacaksın bakalım? Telefonlar hiçdurmadı, uzaktan.yakından dostlar, okurlar. Cumhuriyet kızlannın coşkusuyla çınladı karşı tepeler, dağlar. Geniş bir solukla rahatladı dünyamız. Ben de bunları yazacağım işte. Cumhuriyet kızlarının yaşadığı güzellikleri, Atatürk'le ödüllenen, aydınlanan kuşakların sevincini, mutluluğunu. Açıklamam gerekir, darboğazlar da var ama yaşama sevincini yitirmiyor insan. Şen Sılan'ın kitabı da bu nedenle güzel bence. Çizgisini saptırmadan aşıyor dağları, sorunları yüreklice çözüyor. Umudunu yitirmeden tepelere tırmanıyor. Ağlamadan, sızlanmadan, sessiz ve derindenyaşıyorolaylan. Neredeyse meydan okuyor. Ihtiyar dünyamıza geç gelmenin hüznüyle,başkaldırırgibi! "Pişman değilim " diyor. Bir çift güvercine el sallıyor sevgiyle. Bir çift güvercin umudun, yaşama sevincininsimgesibence. Savaş rüzgârlarına karşın kanadı kırılmadan uçuyor. Nereye gideceği belli değil ama uçma gücünü hissediyor insan. Yaşamın gizemini yakalıyor. Bence Şen Sılan da güzel kanıtlıyor. Açıklamak zorundayım, kaç gündür nelerizledim.nelerokudumamaözlemin dinmesi başka bir olay. Şen Sılan'ın iki sözcüğü de mutluluğun anahtarı gibi, yeni kapılar açıyor. Pişman değilim diyebilmenin gücü ve gizemi yeni ufuklara götürüyor insanı. Hastalık, ölüm de var ama yaşama gücünü yitirmeden yürümek gerek. Nasıl derseniz, yaşam koşulları öğretiyor bunu. Tüm olaylar ders gibi. Karanlığı aydınlığa, mutsuzluğıı umtıda çevirmek için zaman yitirmeden yol alıyor insan. Işteyinegüç bir kavşaktayız. Savaşla barış arasında bocalayanlar var. Oyunlar sergiliyor, umudu soldııruyor, ama insanın doğası onaylamıyor bu davranışı. Savaş rüzgârlarında barış esintisini özlüyor, vurguluyor. Bu özlem dinmeden, her şey anlamını yitiriyor. İnsan doğasına da ters bir eylem bu. Savaşla değil barışla güçlenmek gerekiyor. ** * .. Ali Neyzi'ye selam. Şen Sılan'dan söz ederken ona uyanıyor düşüncelerim. Biri ötekini çağrıştırıyor. Güzel birlikteliğin kaçınılmaz uyarısı bu. Karar veremiyor insan. Bu dostluğun gizemini yazmakkolay değil ama insanca duyguları yücelten bir iletişim. Yaşamın güzelliğini, dostluğun erdemini yansıtan birolay. İnsanca duygııların en güzelini hissediyor, kanatlarındaki kırıkları onarıyor. Uzun soluklu uçuşlara yol açtyor. Bu güzelliğe tanık olmak da mutluluk bence. Yapaylıklardan arınmış birlikteliğin görkemini seFgiliyor>Söalerle değil davranışlarla oluşuyor. Biçimselbirliktelik yapay kalıyor, bu yolda yalın gerçeklerin görkemi ağır basıyor. Mutluyum, bu duyguları da güzel paylaştım sevgili dostlarımla. Şen'i, "Pişman Değilim" kitabını da Şen Sılan, "Pişman Değilim" diyebilmenin gizemiyle gülümsüyor. konuyu uzun zamandır inceliyorum. AKM'deki bu sergiyi biraz daha renksiz ve ısı bütünlüğü içinde hazırlamaya çalıştım. Güneşin bana göre daha değişik bir dizini olan tayfları üç metreye on metre gibi büyük bir resim oluşturdum. Sekiz ayda bitirdiğim bu resmin etkileyici olacağını düşünüyorum. Bir de 90 parçadan oluşan ve" Sesin Dağılımı" adını verdiğim bir proje gerçekleştirdim. Ayrıca Newton'un çarkında olsun, güneş tayfında olsun, yan yana gelmeyen kırmızı ve yeşili yan yana getirdiğim bir resmim var. îkisini aynı ahenkte tutturmak zordur. Çünkü ikisini karıştırdığınızda toprak rengi ortaya çıkar. 2000 ayrı ton taşıyan bu resim benim için çok önemli. Serginin adı SIR. Bunun sırrını açıklarmısımz? Sesısırenk kelimelerinin baş harflerinden "Sır" kelimesi doğuyor, yani sırrınsırrıbu.# ha güzel yorumluyorum şimdi. Pişman değilim sözü bir uyarı, çağrı gibi bence. Insanların pişman olmadığı eylemler yapabilmesi mutluluğa doğru bir adım herşeyden önce. Pişman olmadığımız eylemleri yaşamak da mutluluğun ilk adımı. Geridekilere bir çağrı, bir sesleniş gibi. Umuda giden yolda ilerlemek için ilk adımlar çok önemli. Barışa yol almak için, savaşa karşı çıkmak her şeyden önemli. Yaşayarak biliyoruz bunu. İşte dünyamızda süregelen olaylar! Geriye dönüşü değil, ileriye atılımlan öngörüyor. Yolumuz ileri adımlarla açdıyor. Elbet terslikler, dik yokuşlar, tehlikeli açılımlar da var ama insan olmanın dayanılmaz görevi bu. Güçlükleri yaşayarak dağları aşacaksın, tepelere böyle ulaşacaksın. Yoksa pişmanlıktan kaçınamazsın. Şen Sılan'a teşekkürler. Pişmanlığın yolunu kapıyor hepimize, güzel tepelerin yolunu açıyor. •