25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

.30.KASIM 2OO3.SAYI 923 • şairdir, ama eğitim görüp dili iyi kullanması gerekir. Şimdi Kayahan bir şarkısında"bizimkisibiraşkhikâyesi"dıyor. "Bizimki" tamam da, "si" ne oluyor? Artık gülüyorum, ikaz etmekten yoruldum. Müziğe söz yazan, ama bunu şiire yakın durarak yapan kişiler ortaya kalıcı yapıtlar koyar. Elli sene sonra dili iyi bilen birileri gelip baktığında "yuh" der, "neler yazmış böyle? " Bu önemlidir. Ahmet Hamdi Tanpınar desem... O benim hocamdır. Onlar yüz senede birgelen insanlar. "Su.mermerveyeşil ve ölümsüz ilkbahar" hocamın şiiriydi, ya da bcn ctkilenip yazmışım, hatırlamıyorum. Bcnzerliklerşairiçinyararlıdır. Ilk şiir modcllerini okudıığu zaman ona benzerşeyleryazar. Amakendiüslubunu bulmamış bir şaire, şair diyemeyiz. Ben dc çok bocaladım, kimi zaman Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmct Haşim, Pablo Neruda oldum. Taki kendi şiirimi bulana kadar. Çünkü şiir duvarı çok geç ve güç örülüyor. Bir şarkıyı dinlediklerinde bu Aysel Gürel'in sözleri diyebiliyorlar, bu benim için çok önemli. Şarkılarımdan çok bu üslubu oturtmak bana gurur vcrir. Ama ticari şarkılar yapmıyor muyıızr Yapıyoruz. Sanatçı öyle bir şey istiyorsa yapıyorsun. Bu da işin işportası. Size gelen kişilere verdiğiniz şarkıları neyegörebelirliyorsunuz? Bana Ünzilc, Füruze gibi bir şarkı yaz diyorlar, Karşımdaki kişi onu okuyabilecck yapıda, ya da seste değilse, okuyamazsın diyorum. Güccnmiyorlar! Bu şarkılar size para kazandırıyor mu ? Kimsc heves etmesin, şarkı yazarak geçinmek imkânsız. Bende altı valiz dolusu şarkı var. Eğcr beni geçindirebilecek olsa, şimdi trilyonerolurdum. Mesam'danüçbeşkuruş gelir, o kadar. Aşka dönelim, takıntıh bir durum yok mu aşkta? Belki bir çeşit obsesyon... Grip gibi, ya da AIDS gibi de düşünebilirsin. Virütik bir şey. Aslında olay şu; seks dürtüsünü, böyle bi rbirinin üzerin de tepişmeyi edepli hale getirmektir aşk. Insan önce kendini sever, bir de çocuğunu. Üçüncüşahsıdüşünemezsin. Şarkılarınızda vurgun sözcüğünü çok sık kullanıyorsunuz. Nedirbu vurgunun hikâyesi? Bcnyüzücüyüm. Karadeniz'debüyüdüm. Biranlamda denizkızıyım. Karadeniz, bir adım attıktan sonra üç insan boyu olur. Sekiz kere boğuldum, suni teneffüslehayatadöndürdüler. Ağzımdankanlı köpükler, kumlar gelerek... Boğulma anındaki o renkleri ve resmi unutamıyorum. Önce çok güzel filizi biryeşil beliriyor, sonra o yeşil neftileşiyor, derken siyaha dönüşüyor. Karadeniz'dc lamboz dediğimiz anaforlar var. Ayağının başparmağını oraya kaptırdığın zaman helezon halindedibe kadar gidersin.Çoğu arkadaşım daha on dört, on beş yaşlarındaykenoşekildeboğuldu. Muhafazakârbir yerdi, denize mayoylagirilmiyordu. Ben hariç tabii. Gece ay ışığında elbiseyle denizegirerlerdi. Oelbiselersuiçindeşişip kabarırdı. O kızlar deniz perileri gibi el ele tutuşup giderlerdi. îçlerinden birisinin ayağı lamboza takıldı mı, zincirleme hepsi peşinden giderdi. ü nedenle sabahları vurgun yemiş gibi uyanırdım. "GittiKebiregittii,Semihagittii"çığlıklanyla, tahta teneşirlerin üzerinde upuzun saçları arkadan sarkmış yıkanırken seyrettim birçok arkadaşımı. Geceleri hep hesaplarım; şimdi Kebire kaç yaşında olacaktı diye... Hepsi bakire olarak, öylccegittiler. Elbiselerle denize girmedim dediniz, aileniz daha mı moderndi ? Hiçbir zaman namaz kılın, oruç tutun diye baskı yapmadı bizc. Dört katlı bir Rum konağında oturuyorduk. Babam eğilip kalktığında karnının ağrıdjğını düşünürdüm. Namaz kıldığını annemden öğrendim. Sonra iftarda, sahurda aileye işkence yapmaz, yemek ncrede diye hesap sormazdı. Akşam üstü biraz pestili suyun içindeezer, pideyleyerdi. Neden yemek yemiyorsun diye sorduğumda "barsaklarım bozuk" derdi. Bunun neden otuz giin sürdüğünü anlamazdım. Saygı ve namus gibi hasletlerbeyindedir. Birinin elini öpüp başına koymak saygı değildir. Hatta hijyenik değildir. Apış arasını karıştırmıştır, altı yaşında bir ço 1 V D E R G î D E N Bu dehşetin rüyasını aylar önce görmüştük. Savaşa bukşmayalım diye adeta tempo tutmuştuk. Ama "Barış" diyenlere aptal gözüyje baktılar. Ve sonunda Meclist'ten o meşum kararı çıkarttılar. Acaba yanı başımızdaki savaşı bir televizyon oyunu mu sanmıştık! Irak'a ve Afganistan'a destek veren terör örgütleri bize dokunmaz mı sanmıştık? Istanbul tam dört kez bomba ile vuruldu. Barış için keşke daha çok zaman, daha çok enerji harcasaydık... Şimdi, gerçeğin görmek istemediğimiz yüzü ile karşı karşıyayız. "Ulusal çıkarımız Irak'a gitmekten geçiyor" diye marş söyleyen şu koskoca koro, şimdi de herkesi terör miicadelesine çağırıyor. Ama bu mücadele savaş çıkaranlarla yapılmaz ki! Savaşın saldırganına destek olmakla bir yere varümaz ki... Bu haftaki dergimizde îstanbul'da yaşanan felakete ilişkin hiçbir şey yok. Konuyu birkaç saatlik de olsun değiştirmeye çalışacağız. Şarkı sözü ustası Aysel GüreFle Deniz Durukan'ın yaptığı söyleşi gayet keyitli. Gözlerimin altında torbalar var diye tutturduysanız Dr. Ayşegül Ersanh'nın çözüm önerisine bir göz atın. Ne olacak şu bizim solun hali diyenlerdenseniz Enver Sezgin'le yapılmış söyleşiyi okuyun. Şu günlerde yeni bir albümii çıkan Kylie Minogue'u tanıyor musunuz? TV'nizi açın, mutlaka kanalın birinde ona rastlayacaksınız. îlle de yazı okumak istemiyorum diyenlerdenseniz, buyurun bulmacamızı çözün... Yine bayram ortasında bir dergi hazırladık. Eskiden hiç değilse bayram tatilimiz vardı demekten kendimizi alamadık. Açgözlü bir gazetenin başlattığı işçi düşmanı uygulama maalesef 6 Haziran 1992'den beri siirüyor. Ipek Çalışlar Modern demeyelim ama daha akıllıydılar. Çünkü denize, eğer balık adam gibi teçhizatın yoksa, üstünde fazla bir şeyle girilmez. Biz sudan geliyonız. Ana rahminin içindeki amnion sıvısında yüzerek hayata başlıyoruz. Karaya çıkınca tekrar örtünmenin âlemi ne! Babanızın işi neydi? Babam savcıydı. Cumhuriyetin örnek ailelerinden biriydik. Annem ve babam cumhuriyet balolarınakatılırdı. Babam yetmiş sekiz yaşındayken bile, ben sigaramı çıkardığımda gelip yakardı. Bu benim çocuğumdur demez, bir kadının sigarasının yakılması gerektiğini bilirdi. cuğa mikroplu elini öptürür, bir dc başına koydurtur. Zaten bu başa koyma hikâyesi ilk çağlardan kalma. Daha kavim halinde, mağaralarda yaşarken, ateş bile yokken ailenin en yağızı çıkıp avlanır. Kış aylarında, avlanamadıkları zaman birbirlerini yerler. Önce kimi yerler; elbette yaşlıları. Bir insan bir insanı yiyeceği zaman ilk olarak elini kavrayıp kendine yaklaştırır, sonra kafadan, kulaktan, burundan yemeye başlar. Modern toplumlarda, karşılaşan iki kişi önce elini uzatır ya, aslında o beslenme güdüsüdür. Tam elinden tutup kendine çekerken " bizim dedeler de neler yiyordu, biz yemeyelim " diye düşünür, o eli öper, başına koyar. Bu hareketin anlamı şudur; geçmişte birbirlerini yiyenlerin Devamı arka sayfada Sevdam Aysel Gürel en son yazdığı Sevdam adlı şarkı sözünü, en iyi besteleyecek olan kisiye verecek. Hâlâ sıcak kül gibi içimi yakar sevdam Nefesim rüzgâr olur dağlara eser sevdam Gündüz güneş, gece ay göklere çıkar sevdam Damarımdan kanımı canımı söker sevdam Başımda deli yülar Yakınım uzağımda şiirlerim karasız Heceler dudağımda, yaprak güller kuruttum Aşksız yatağımda Rüyalarımda bir gül bahçesi açar sevdam Apansız sesler gibi şarkılar duyuyorum Hedefsiz yollar geçtim, sonsuza gidiyorum Yüreğimi kör taşlar üstünde biliyorum Dilim dilim olurken çıglıksız kanar sevdam cumdergi@cumhuriyet.com.tr Imtiyaz Sahibi: Yedi Mayıs Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ adına Ilhan Selçuk • Genel Yayın Yönetmeni: tbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu • Yayın Yönetmeni: Ipek Çalışlar •Görsel Yönetmen: Aynur Çolak • Baskı: Basın Yatırım Sanayii ve Ticaret AŞ Esenboğa YoluAkşam Tesisleri • ldare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 tstanbul. Tel: (0212) 512 05 05 • Merkez Reklam Kapak Fotoğrafı: Kaan Sağanak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle