05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

26 MAYIS 2002. SAYI 844 GULAY GİBİ KADINLAR İCIN Altındağ, Ankara'nın en yoksul ilçelerinden... Kaymakam Fahir Işıksız'a göre Altındağ'da 26 bini aç, 150 bin yoksul insan var ve ilçe, yoksullukta ülke genelinde ilk 10'a giriyor. Gülay'ın öyküsünden çok etkilenmiş Işıksız. Altındağ Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile bir proje geliştirip bunu Devlet Bakanı Hasan Gemici'ye önerme kararı almışlar. Projeye bir de isim verilmiş: Kadının Onuruna Sahip Çıkma Projesi.^ runda kaldım. En çok içime oturan da bu..." üerken ikizlerden Behiye Mustafa'nın annesininadını taşıyor hastalanıyor, komşulann yardımıyla hastaneye yatınlıyor. Daha o hastaneden çıkmadan, ikizlerin diğeri Gülay'ınannesininadınıverdikleriMüyesser' in ağ/ından kan geliyor. Apar topar o da hastaneye götürülüyor. Diğerbebeğini tanıyamıyor, bakımlı, kilo almış. "Çocuğuma öyle sarılıp kaldım, öyle tatl lydı ki..." diyor. İklzler evlatlık verlllyor... Bebeklere bakamayacağını görüyorGülay. Bir tanıdık aracılığıyIa Altındağ Sosyal 1 lizmetlerMüdürlüğü'nebaşvuruyor. Durumunuanlatıyor. Onaakıl veriyorlar: " Ikizleri bir yuvaya ver, orada iy i bakılırlar. Durumunuz düzelince de alırsınız çocuklarınızı." Aklı yatıyorGülay'm. Kasım2001 'de ikizler, Bahçelievler Çocuk Yuvası'na yerleştiriliyor. Amaçocuklann "evlatlık verilmemesi" için bir dilekçe vermesi gerekiyor babanın. Mustafa "bugün, yann" diyerek oyalıyor: "Bir gün telefon açtık, yuvaya... Şeker bayraınından sonra, yuvadan sorduk. Dilekçe vereceksin, ondan sonra göreceksiniz dediler. Aradan 15 gün daha geçti, yine dilekçe vermedi Mustafa. Bir gün sosyal hizmetlere gittim, llalim Ağabey var, orada. Yuvaya telefon etti, bana döndü yüzü allak bullaktı, 'Çocuklar evlatlık verilmiş' dedi. Çok körüoldum, bayılmışım.. ." tkizlcrinin, "zengin, sağlam ailelereverildiğini,geleceklerinin garanti altında olduğunu" söy lemişler yuvadan. BununlaavunuyorGülay. Bu arada yine bir "istenmeyen hamilelık" yaşıyor. Doğurmak istemiyor. Ama kürtaj için geç kalıyor, bebek lOhaftalıkoluyor. Doğumevi'ndebirhemşire,"Birçaresine bakanz, yann 12 milyon lirabul, gel" diyor. Mustafa'yaanlatıyor, ama o "Sonra bakarız çaresine, özel hastanede aldırırız" diyor. Zaman hızla geçiyor, ama hastaneye gidemiyorlar parasızlıktan, bebek habire büyüyor. Ama Gülay kararlı, doğurmayacak... Evin tavanındaki demirden tutunup yere atlıyor, düşürmek için, ilaç içiyor... Bebek direnemiyor, Kurban Bayramı'nda bir Gülay, kızı trem 'le... komşu ziyaretinde Gülay' ın kanaması başlıyor. Hastaneye gidiyorlar, kapıdan çevriliyorlar." lki ay kananam sürdü, giderek azaldı ama sürdü" diyor. Kanaması 19 Nisan'a kadar sürüyor. O gün fenalaşıyor, vücudunda lekeler beliriyor, gözlerinde karıncalanma oluyor, göremiyor... Ölü cenin artık Gülay' ın yaşamını da tehdit ediyor. Zübeyde Hanım Doğumevi'ne gidiyorlar, "ikametgâhın yok" diye bir kez daha geri çevriliyor. Sonra Sosyal Hizmetler'den uzman Hülya Hanım'a gidiyorlar. Işte orada Altındağ Kaymakamı Fahir Işıksız'la bağlantı kuruluyor: "Bana Altındağ Karakolu'na git ikamctgâhını çıkarsınlar dediler. Karakolda baktılar temizim, dahakimseyi öldürmemişim (gülerek), şimdilik... tkameti aldım..." Apar topar hastaneye yatınlıyor Gülay, ikizlerin doğumunun üzerinden daha bir yıl bile geçmediği için sezeryan yapılamıyor. Doğum yapnıası gerekiyor. tki gün suni san• cı veriliyor, çok ama çok acı çekiyor, intihan bile düşünüyor. Ama Irem' i düşünüp vazgeçiyor. Sonunda ölü bebeği doğuruyor, 22 Nisan'da... Mustafa ise yine "kayıp". Bukezgiderken," Beni bir daha kimse bulamayacak" diye haber bırakıyor. Zaten Gülay' ın da ondan umudu yok artık Altındağ Kaymakamı Işıksız'ın 25 milyon liralıkyardımından çok mutlu, "Ohoo bana iki ay yeter" diyor. Kaymakamlık bir de "yes.il kart"çıkartıyorGülay'a, ama o Irem'i düşünüyor: "trem yararlanamıyor bu karttan, nüfus cüzdanıolmasılazımmış. Artık başımınçaresinebakacağını. Tekistediğim, çahşabileceğim bir is,, bir de çocuğumun bir nüfus cüzdanıolnıası..." Gülay'ın öyküsü, Ankara'nın en yoksul ilçesi Altındağ 'da, Kaymakam Fahir Işıksız' ın öncülüğünde birprojeye esin kaynağı olmuş. Gülay'ın yaşadıklanndan çok etkilenen Işıksız Altındağ Sosyal Hizmetler Müdürlüğü ile bir proje geliştirip bunu Devlet Bakanı Hasan Gemici 'ye önerme karan almış. Projeye bir de isim verilmiş: Kadının Onuruna Sahip Çıkma Projesi... Gülay ve diğer kadınlar için...^ BAŞKENT GUNLERİ Geçmişten geleceğe... MÜŞERREF HEKİMOĞLU 1960 öncesi bir sonbahar akşamı. Aydın'dayım, Demokrat Parti'nin "yaylacı milletvekili Turan Akarca ile buluşacağım. Gece onun evinde kalacağım, ertesi gün de çiftliğe gideceğiz. Akşam gazetesindeki "Anadolu" dizisinin son bölümü bu. Bodrum'dan Fethiye'ye uzanarak bölgenın siyasal ve sosyal haritasını çizeceğiz, nabız yoklayacağız. Gittiğimiz her yerde coşkuyla ilgiyle karşılanıyor, havada seçim kokluyoruz. Son olaylar nedeniyle balon tüketimi hayli Bodrum'da öngördüğümüz tasarı arttı ama ayağı yere basanlar akıl yolunda gerçekleşemedi. Baba Akarca hastalandı yürüyenler de var. Gölge oyunlar tüm aile, doktorlar, dostlar Bodrum'daki sahneleniyor, saydam öyküler anlatılıyor. eve toplandı, bana yer kalmadı. Otelde Demokrat Türkiye Partisi de böyle. kalacağım ama yıl 1960, Bodrum'da Mehmet Ali Bayar'ın ötesinde kimler var kalacağım bir otel yok. Demokrat Parti ll sorusu dallanıyor budaklanıyor, Başkanı Ismet Sezgin ile Emniyet Demirel'den başlayan uzun kuyruklar Müdürü Şükrü Balcı hayli üzgün ama ne oluşuyor. yapılabilir? Bir gece nerede olsa kalınm Uzun yıllann deneyiyle vardığım bir diyorum, razı olmuyorlar. Sonunda gerçek var. Acele karariardan kaldım, kocaman bir salonda küçük bir hoşlanmıyorum, belli bir süre beklemeden odaya götürdüler beni, odanın penceresi salona bakıyor. Salonda insanlar, memleketimden insan manzaraları, ama bu koşullara alıştım artık. Bir gazete iki toplu iğne ile pencereyi perdeledim, yatakta kaç kişi yatmış ama onun da çözümü var. Basma sabahlığımı çarşaf, havlumu yastık yüzü gibi kullanıyorum. Ismet Sezgin de İsmet Sezgin (solda) ve Mehmet Ali Bayar... Bayar politika gözleri parlayarak sahnesinde $ık bir selam. izliyor beni: Bu iyimserlikle horlamaları da müzik gibi yargılamayı yanlış buluyorum, yaşayarak öğrendim bu gerçeği. algılarsınız sanırtm, saygılar sunuyorum Kimi kişiler bu olayda da Sayın Demirel'in size... gölgesini görüyor ama, acaba?.. Dört Böyle tanıştık, dostluğa döndük sonra. yıllık danışmanlıktan sonra bu bağlantı Otel manzaraları hayli ilkel ama genç ll yadırganamaz ama bir açıdan Başkanı güzel resimler çiziyor doğrusu. yadırganması da doğal. Sayın Demirel'in Istasyondaki lokantada, Gar hâlâ böyle roller üstlenebileceği Lokantası'nda ilginç söyleşiler yapıyoruz, şiirden öyküden, romandan söz ediyoruz, düşünülebilir mi? Eskimişlikten söz edenlerin kırk yıllık Demirel'i yeni çizgilerle sevdiğimız yazarlardan şiir dalında ortak sahneye çıkarması kime ne verebilır? Bu şarkılar söylüyoruz. saatten sonra! Eskimişliği hoşgörmüyor, Ismet Sezgin ile böyle bir dostluk yeniliğe kaynak anyoruz, bayrağı oluşturduk, bellı hesapların ötesinde vereceğimiz kişiler ve kurumlar da önemli güzel bir olay bu. Yıllar boyunca sevgi ve saygı ile sürdü bu dostluk. Son kongre de değil mi? Onları da iyi seçerek, yeni bir ufuk açtı dostluğumuza, Sezgin'in eskimekten koruyarak çağdaş bir donatımla uzun yaşatacak koşullan özüne, çizgisine yaraşır bir davranış oluşturmak gerekiyor. biçimi. Kimi çizgiler ters olur kimi çizgiler Halkın sesini dinliyor musunuz? Arada düz, ama her şey saygı içinde hoşgörü birçok ilginç konular geliyor gündeme, çizgisinde. Son kongreyi de bu kimi havada kalıyor, kimi toprakta, doğrultuda yorumluyorum ben. Siyasal derinlemesine düşünceler üretiyor. Halkın yaşamdan ayrılırken Mehmet Ali Bayar'ı gerçek sesini yansıtan konuşmalar umut seçiyor yerine. Güzel bir seçim, dahası ve coşku veriyor insana. Gele gele aynı şık bir olay bu. Tepkiyle karşılayanlar da konuya vanyoruz, coşkumuzu yitirerek olabilir ama olayı iyi değeriendirmek, güzellikler üretemiyoruz. Kısırdöngüyü yorumlamak gerekiyor bence. aşmak için coşkuyu da ateşlemek Siyasal çizgiyi çarpıtmadan sürdürmek gerekiyor. Yoksa külden bir dünyal ^ zorunluluğu var. Bakın neler oluyor, neler olamıyor! Nedenleri iyi yanıtlamak gerekiyor her şeyden önce. Ünlü kişiler parıltılannı nasıl yitiriyor, yıldızlar nasıl sönüyor! Mutlu bir olay, çevremizde akıl yolundan şaşmayanlar da var. Parıltıyla gözleri kamaşmadan geleceğe bakanlar... Bir de tam tersi. Ünlü politikacılann yapaylığı ne çirkin boyutlara varıyor, iri çizgiler ne çabuk cüceleşiyor. Dahası da var, kimi cüceler de devleşiyor, giderek solukları uzuyor. Mutlu bir olay, çevremizde böyle kişiler de var, nerede olursa olsun soluklarını yitirmiyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle