Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4MART2001.SAYI780 ruşlannyerlerinibelirtmemiş. Bunlarancak notalann karşılıklı pozisyonlarına göre saplanıyor. Sonatin ve Etüdler' i çaldıktan sonra tekniği çok zor, içeriği çok derin olan Sonat'a girişitn belirli bir ölçüye dek kolaylaştı. Açıksöyleyeyim, Op. 76Sonaf\ilkdinleyişimde içerdiği gizli güzelliklere varamadım. Bu, ancak sonraki dinleyişlerimde yavaş yavaş geliştL Sevinçlerine ağır basan bütfin acılannı ve çetin zorlukları, yiğitçe ve ağırbaşlılıkla karşılayan bir dehanın dramatik ve destansı yaşamöyküsü gibi bir şeylcr var içinde... Tıpkı Borodin'in kuvartetlerinde algıladığım derin lirizm Ue epik görkem arasındaki olağanüstü güzellikte kaynaşma gibi bir şeyler... BusonatSaygun'unsonyapıtı. tlkicrasını ben yaptım. Basılmamış el yaztnasındaki büyük bir yaratıcı coşkuyla serpiştirilmiş, bu yüzden de çok zor okunan notalan deşifre etmem, bir de düşünce ve form yapısmı çözmcm tam üç yılımı aldı. Benimbile kcndi köşemde kendim için ilk çalışımda derinliğine tam varamadığım bir eser... Üçüncü bölüm Lento, kontrpuantik füg tarzında yazılmış bir ağıt. örneğin bu bölümü çalarken o çok dokunaklı ezgiyi tıpkı resim perspektif inde olduğu gıbi ön plana çıkarıp diğer elemanlan, yani birlikte tınlayan ses sellerini arka planda tutmaya çalıştım. Saygun bu sonatin bütünündeanatemayıyenitemalarlabirlikte her bölümde saklamış adeta. Müziğin güzelliği bu temalar ön plana çıkınca anlaşıl ıyor ancak. Saygun'unbütünyapıtlanndada aynı karakteristik var. Ağıtı (Lento) çalarken gözlerimin yaşlarla dolduğunu anımsıyorum. Hele bu soylu ezginin dördüncü bölümün sonlarına doğru birbirini izleyen oktavlarlaöyleetkileyicibirbiçimdeortayaçıkışı varki... algılanan duygu yoğunluğu sözlerle ifadeedilemez. Saygun'un anlaşılması için resim perspektifini müziğe yansıttnak zorunludur. BcstecininOp. 76 Sonat'ı hiç dinleyemeden ölmüş olması çok acı bcnim için. tkinci CD'deki Op. 34No. 1 Piyano Konçertosu'na geçclim. Bu ikinci CD'de bir de Italyan solist Arturo Bonucci'nin çaldığı Saygun'un Op. 74 Viyolonsel Konçertosu var. Buradaki en önemli nokta, Saygun yapıtlannın benimle birlikte Avrupalı sanatçılar tarafından icra edilip yönetilmiş olması. "2000 Türk BestecileriYıh"projesininyaratıcısı,aynızamanda eski dekanımız ve fakül temizin kurucusu Ersin Onay, Türk bestecilerinin eserlerinin yabancı şef ve solistler tarafından çahnıyor ve yönetiliyor olmasına çok önem verdi ve bukonudaatılımlaryaptı. Bu CD'deki 1. Piyano Konçertosu'nun canlı kaydının gerçekleştirilebilmesi için Italyan şef, Saygun'un müziğini özümseyene kadar benimle bire bir çalıştı. tyi bir sonuç aldığımıza inanıyor ve takdiri dinleyicilerimebırakıyorum. Maestro Rodolfo Bonucci'nin 3. Senfoni'yi çok beğendiğini ve Türkiye'de yönetmek istediğini de burada özellikle belirtmeliyim. Saygun müziğinin kısaca bir de genel değerlendirmesini yapar mısınız? Bu CD'len Saygun'un dcrın müziği, özgün armonisi ve uluslararası çok yuksek düzeydeki besteciliği beni çok etkilediği için hazırladım. Böylesine üstün seviyedeki bir Türk bestecinin eserlerinin yeteri kadar tanınmamış olması bence tüm dünya için bir kayıp. Bunun yanında bugüne kadar toplumun, onun müziğinin çokseslilik unsurlan içerisinde nasıl da mükemmel bir melodi taşıdığını duyamaması ve önyargılı olması beni gerçekten üzdü. Bu yüzden onun tüm detaylanyla duyarak yazdığı çoksesli müziğindeki saklı melodik çizgOeri ortaya çıkarıp Saygun'un asıl müzik fikrini topluma aktarmakistedim. Söyleyeceklerimbukadar....^ 7 ORKESTRADAN 210 KONSER... Dinçer Yıldız'ın Hande Dalkılıç'a sorduklan bitince bu kez de Hande Dalkılıç ona sorular yöneltmeye başladı. Bu ikinci söyleşi de böyie ortaya çıktı. Sayın Dinçer Yıldız, kimse bana Saygun'la ilgili bu denli derin ve meraklı sorular sormadı. 2 Aralık 2000'de Cumhuriyette basılan "Ibrahim Tatlıses'e" başlıklı yazınızda Saygun'u değeriendirişiniz beni çok etkilemişti. Bu yüzden size bir önerim olacak. Alışılmıç bir röportajın dışına çıkarak bu konuyu neden irdelediğinize dair size sorular yöneltmek isterdim. Buyrun. Biz Türkler, Saygun'a Avrupa uluslannın kendi bestecilerine sahip çıktıklan gibi sahip çıksaydık, bestecimizin 10'uncu ölüm yıldönümü 6 Ocak 2001'e sizce nasıl girtlirdi? O gün gazetelerın baş sayfalarında Adnan Saygun'la ilgili yazılar çıkar; üniversrtelerde, konservatuvaıiarda ve televizyon kanallannda çeşitli paneller ve açık oturumlar düzenlenir; orkestralar ve oda müziği toplulukları onun anısına bütün yıla yayılan konserler vermeye başlarlardı. Yunus Emre Oratoryosu, Anadolu'nun birçok kentinde, özellikle de Hakkâri'de seslendirilir; Ankara, Izmir ve Istanbul operalannda Kerem, Köroğlu ve Gılgamış sahneye konulurdu. Bütün bunlar ütopya değil mi? Elbette ütopya. Ama bizde ütopya gibi görünen şeyler Avrupa uluslarında normal durumlardır. Öteki Türk bestecilerinin durumlan nasıl sizce? Çok üzücül 1950'li yıllarda verilen konserlerin en çok yüzde 34'ü Türk bestecilerine aynlmıştı. Bugün bu oran yüzde |^^^H ^^^H ^ ^ ^ | ^ ^ ^ | ^ ^ B f ^ H | ^ ^ K ^^^H mKKr f ^ ^ ^ ^ L ^k ^^k ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ H ^ ^ H ^ ^ H ^ ^ H Cumhuriyetimizin 75'inci yıldönümü bir Saygun operasıyla değil de Verdi'nin çocukluğumuzdan beri ezbere bildiğimiz Aida operasıyla kutlandı? Işte burada sosyal psikolojinin konusu olması gereken bir hastalık var: Evrenselliğin kozmopolitlikle kanştınlması. Kozmopolit zihniyetli bir kişi, Verdi'nin evrenselliğini de kavrayamaz; çünkü Verdi'de kozmopolitliğın zerresi bile yoktur. O, tepesinden tımağına kadar Italyandır. Demek ki burada üç kavram çıkıyor karşımıza; ulusallık, evrensellik ve kozmopolitlik. Bu üçüncüsü, ulusallığı yadsıdığı için evrenselliğe varamıyor. Çünkü ne ulusal bilinç olmadan evrensellik, ne de evrensel bilinç olmadan ulusallık var olabilir. Evrensellik amaç, ulusallık ise ona götüren bir yol, kolorrt, duygu ve renk zenginliğidir. Işte bu bağlamda Dostoyevski, Puşkin üzerine yaptığı tarihi konuşmasında, "Gerçekten Rus olmak bütün insanlarla kaynaşmaktır, evrensel olmaktır," diyor. Eğer ulusal bilinçle evrensel bilinç arasındaki bu sıkı bağ kopanlırsa, baska bir deyişle, bu iki kavram arasındaki birlik bozulup da kutuplasmaya giderse ortaya ne gibi bir durum çıkar? Ulusal bilincin yokluğunda evrensellik karikatürleşip kozmopolrtliğe, evrensel bilincin yokluğunda da ulusallık karikatürleşip ırkçılığa, şovenizme ve bizde görüldüğü gibi Arap ümmetçiliğine dönüşür. Kozmopolitle ümmetçi arasında özde değil, cilada fark vardır. Biri modern, öteki ilkel görünüşlüdür. Evrensellik, bütün insanlığın kültür sofrası gibidir. Bu sofraya her ulus kendi spesiyalitesiyle katkıda bulunur. Bizim kozmopolit müzikçilerimiz; Vrvaldi'nin, Beethoven'ın, Chopin'in vs. sunduğu güzel yemekleri afiyetle yerler de Saygun'un sunduğu nefis yemeğin ne tadına bakarlar ne de o sofraya konulmasını sağlariar. Bu 64 yıldır değişmeyen bir durumdur.^ (*) Uluç, Oolunay: "Maestro Gürer Aykal Anlatıyor: 'Atatürk'ün Istediği Bu Değildi...'", Anadolu, s. 41. ^^^ı^ıiulİsfll^^K "^IMM.. ••••1 !&• H I ''••! Peki, sizce normal durum ^ ^ ^ | nedir? ^^M Bu oranın yüzde 50'ye ^ ^ H çıkmasıdır. Gürer Aykal: 1 0 ^ Türkiye'de," diyor, "devlete B&> bağlı 7 orkestra var. Bu ^T orkestraların senede 30'ardan j^^^ı en az 210 konseri olur. Acaba ^ ^ ^ | kaç konserlerinde Türk ^ ^ H bestecilerine yer verirler? ^ ^ H Istediğinızde de ^ ^ H engellenirsiniz!"O ^ ^ H Siz bu engelleme eylemini ^ ^ B nasıl yorumluyorsunuz? ^ ^ ^ B Burada üzerınde durulması ^ ^ ^ | gereken nokta, engelleme ^ ^ ^ | eylemini gerçekleştiren ^ ^ ^ | kişilerden çok, o kişileri yaratan ^ ^ ^ | atmosfer ve mantalitedir. Bir ^ ^ ^ J örnekle açıklayayım. 100'üncü ^ ^ ^ | ölüm yıldönümü dolayısıyla ^ ^ H 2001 yılında Verdi, dünyanın her ^ ^ H yerinde olduğu gibi, çeşitli ^ ^ H etkinliklerle Türkiye'de de* ^ ^ ^ | anılıyor. Böyle olması da ^ ^ ^ | gerekir, çünkü büyük bir ^^M besteci. Ama neden Saygun'un ^ ^ ^ | 10'uncu ölüm yıldönümü, ^ ^ ^ | "dostlar alışverişte görsünler" ^^^H kabilinden birkaç konser • • • parçasıyla geçistiriliyor? Neden Nedem , 5'i aşmaz. ^ ^ H ^V ^V T/ fi 1 ••! Mi i) ~ ^ l 11 i "^^B • ' "^^B ... .^^» m ^ 1