05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 ARALIK 2001. SAYI 823 sılı kısmetse öylesinden eğlenip gidiyoruz. Hele o, tam geceyansında ışıkların söndüğü an var ya, bu heyecanlı karanlık, hiç bir ışığın sağlayamadığı bir iç aydınlığı veriyor. Birleşmiş Milletler anayasasına özel bir madde koyarak eskisinden yeni yıla geçiş anında insanlann birbirini öpmelerinden gayrî hareketlerini suç ilân etmeli. Hiç değilse senede bir kaç dakika sevgi mütarekesi yapılmış olur. Yılbaşırun zorlusu, bence, kendi yılbaşlarımız!. Çocukken, gençken, hattâ kırklarda, ellilerde bile o kadar mühim değil!... Fakat iş altmışa dayandı mı zorluk başhyor. Her ne kadar doğduğumuz andan itibaren ölüme gidiş yoluna giriyorsak da bunun farkına varmak için hayli yürüyüp yorulmamız lâzım geliyor. Yürümek ve yorulmak!. Yaşamanın en güzel tanımı dabugaliba!... Birzamanlar Yakup Kadri'den el yazısile resmini istemişler de "Hattıdestimle resmim; kim için, ne için?" diye cevap vermişti; onun gibi "yürümek ve yorulmak; kim için, ne için?" diyebiliriz. Hiç bu soruyu vakit ve fırsat bulupkendinizesordunuz mu? Diyeceksiniz ki, yarın akşam şurada burada masa tutup, yahud evde veya dost evlerinde güzel bir gece geçirmeye hazırlanırken bu türlü tatsız şeyleri hatırlatmakta ne mana var? Bu hazırlıklarla uğraşanlardan kaç kişi bu satırlan okur ki, bana öyle desin? Gene garibler bizbize kalıp derdleşeceğiz. Derdleşmenin bir faydası olsa buna da razı olalım. Zati derd, başkaları için yaşamasım bilmiyenlerindir. Bir burgu gibi kendi varlığını hırslar içinde delenler, elbette derdli olmaya mahkumdurlar. Nebi lsa, ıstırab çekti; ama derdli deği ldi. Kendi gibi uztarip insanları düşündü. Içinden bahtiyardı. Onun doğduğu gün, hiç olmazsa o gün, başkaları için yaşamasım tecrübe etmeli değil miyiz? Bu duyguya ruhumuzu alıştırdığımız zaman göreceğiz ki, derd yok, dilek vardır. Sevgi vardır, dostluk vardır, bir kelime ile insanlık vardır. Insanhktan ve insanlığı yaradandan umudumuzu kesmiyelim. Istiyelim, her zaman ve her zaman iyilik istiyelim; ondan ve kendimizden!... Yaşımız nerede, başımız hangi yükseklikte olursa olsun, fenalıktan, nefretten, kinden, düşmanlıktantiksinmesinibilelim!... Almadan değil, vermeden haz duymasınıöğrenelim!... Neş'e,ruhun doymasıdır. Ruh, ancak iyilik ederek kendini susuzluktan kurtarabilir. Baş ağnsı vermiyen bu tannsal içkiyi bol bol, hem kendimiz içelim, hemherkese sunalım!... Kendi yılbaşlanmızın biriken zehirlerini ortaklaşa yılbaşlannda eritmek ne büyük saadet olacak!... 1957' yi bu düşüncelerin tadı içinde karşıhyorum. Yeni yıl, insanlığa yeni iyiliklergetirsin! Elimizden ne gelür hayr duâdangayn!..^ Milli Piyango'nun yılbaşındaki büyük ikramiyesi, milyarla ilişkisi bile tutuk olanlann aklını kanştınyor: 5 trilyon. Soruyoruz: Ya size çıkarsa? Herkes ayağını yorganına göre uzatmaya alışmış, hayaller bir trilyonu zor dolduruyor... Hıt ki 5 trilyon sana çıktı NURHAK YILDIRIM "Neler almazdım ki o parayla; belki bir ev, sonra bir araba, yat, villa... Eşimi de krallar gibi yaşatırdım. Sonra çocuklar; tüm isteklerini bir bir yerine getirirdim. Ve elbette diğer bütün sevdiklerim... lşte ben buna 'hayat' derim!" Bir umutla piyango bileti alarak şansını deneyen Gülşen Hanım, yine de eklemeden edemiyor: "Yok yok bize çıkmaz, ama yine de bir umut." Bu senenin yılbaşı çekilişinin büyük ikramiyesi, tam tamına beş trilyon. Asgari ücretin 122 milyon lira olduğunu düşündüğümüzde, aklın sınırlannı zorlayacak kadar büyük bir rakam. Zor günler bir biletle geride kalabilecek... Herkesin aklında aynı düşünce: "Ya bana çıkarsa!" On senedir Nimet Abla gişesinden bilet alıyormuş Nizamettin Bey "Amorti bile çıkmıyor, umutsuzum" sözlerinin aksine iki çeyrek, bir yarım bilet parası ödüyor. Tam beş trilyon. Kim hayal edebilir ki; ki meblağm büyüklüğünün tam olarak farknıda değiller. Öyle ki, Edirneli ayakkabı boyacısı Mustafa bu parayı kazandığında sadece bir ev alacağını söylüyor. Kira artık canına tak etmiş, paranın kendisini yüzlerce ev sahibi olacağını hayal bile edemiyor. "Gerisini de dağıtınm" diyor mütevazı bir ifadeyle! Bu parayla fabrika açmak isteyenler de yok değil. Süleyman Özallı, örneğin. Piyango bileti satarak geçimini sağhyor. Daha öncesinde "Kazı Kazan" adlı talih oyununda iki yüz milyon lira kazanmış. Üç senedir lstanbul'daymış: "Büyük ikramiye benim olursa Kars'taki hemşehrilerim için fabrika açarım. lstanbul'a gelip rezillik çekmelerine dayanamıyorum artık!" diyor. Üç çocuğu var Süleyman'uı, biri okuyor. Simitçi Adil Nehir de, kazanacağı ikramiyeyle fabrika açmak isteyenlerden. Peki ne fabrikası açmak istıyor sizce "Elbette simit fabrikası". SSK emeklisi Ali Kıhç'a soruyoruz, yılbaşı çekilişi için bilet alıp almadığını. "Ben bilet almam, haram!" diyor sertçe. Nimet Hanım da, Ali Bey'le aynı fikirde: "Zaten 110 milyon maaş alıyorum, bununla geçimimi zor sağlarken bir de bilete mi para yetiştireyim?". lbrahim Çıtak bir büfede çalışıyor. Bu sene bilet almamış ve almayacakmış. "Para yok!" derkenki sesi sert. O bilete vereceği paranın kendisine trilyonlar olarak geri döneceğini düşünmüyor. Yanındaki arkadaşı da, "İnsanlann hayalleriyle oynuyorlar sadece" diye yakınıyor; sonuçta beş trilyon lira, yaklaşık 70 milyon nüfuslu ülkede çıka çıka ona mı çıkacakmış... Bilet parası bile bulamamaktan yakınan o kadar çok kişi var ki! "Her sene alamıyorum, zor, para yok ki neyle alacağım! Ama yine de, kimsesiz çocuklara yardım etmek isterdim" diyor Lütfiye Hanım, hiç çocuğu olmadığını ekleyerek. Beş trilyon lirayı eğitim için kullanmayı düşünenler de var. Havva, lngilizce bölümünde okuyan bir üniversite öğrencisi. Aldığı eğitimi haketmediğini düşünen birçok öğrenciden biri. "Bu büyük ikramiyeyle ne yapardın?" sorumuzun cevabını hiç düşünmeden veriyor: "Eğitimime harcardım". Aynı fikirde olan bir diğer öğrenci de, ortaokulda okuyan Rıfat. "Yeni, özel bir okula giderdim, sonra da okuldaki fakir arkadaşlanma yardım ederdim" diyor. Küçük bir döner büfesi sahibi Şerif Bey, her sene düzenli olarak piyango bileti alanlardan. Ama şans ona sadece bir defa gülmüş. Daha küçükken babasının onun için aldığı bilete ufak bir ikramiye çıkmış. İçinde hep bir umut, ama giderek küllenen bir umut var. Bu paranın çıkması durumunda akli dengesinın bozulabileceğinden korkuyor; aynı Şener Şen'in Mesudiyeli Mesut rolünü oynadığı filmi "Milyarder"de olduğu gibi. Eğer o trilyoner olursa lokanta açarmış, ama paranın büyük kısmı çocuklannın olacakmış. Mehmet Bey yürüme engelli. Bugüne kadar çektikleri, birçok ınsanın yaşadıklanndan daha zor. ikramiye ona çıkarsa, hiçbir zaman "sosyal" olamayan devletin onun için yapması gerekenleri o, parasıyla yapacak. Nimet Abla Gişesi. Bilet almak isteyen birçok lstanbullu bu bayinin uğurlu olduğunu düşünüyor. Satış elemanı Çetin, ünlerinin şehir dışına taştığını, Erzurum, Kars'tan insanlann para toplayıp bilet sipariş ettiğini anlatıyor: "Bizden bilet alıp ya da sayısal oynayıp kazanan çok olmuştur" diyor ama talihlilere kırgmlığını da dile getirmeden edemiyor: "Kazananlar bize birtakım ödüller vereceklerini açıklıyorlar ama her defasında, paralarını aldıktan sonra unutuyorlar." Her yılbaşı olduğu gibi bu yılbaşında da kimi zar zor aldığı ,. . bir çeyrek biletle, kimi de içinden birine kesinlikle ' ikramiye vuracağını düşündüğü onlarca biletle bekleyecek çekilişi. Ve sadece bir, en fazla dört kişi, o gece trilyoner olarak mutluluk dansına çıkacak... Peki ya diğerleri? ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle